Son günlerde İzmir, Manisa ve Balıkesir illerinde neredeyse her gün farklı bir noktada çıkan orman yangınları akıllarımıza çok ciddi soruları getiriyor.
Neden özellikle bu üç şehir? Neden ardı ardına, organize biçimde farklı bölgelerde yangınlar çıkıyor? Acaba bu şehirler mi yok edilmek isteniyor?



İzmir, Manisa ve Balıkesir; Ege’nin yeşil kuşağını oluşturan, hem tarım hem turizm hem de kültürel miras bakımından Türkiye’nin en değerli alanları arasında yer alıyor.
Zeytinliklerden üzüm bağlarına, geniş çam ormanlarından verimli ovalarına kadar bu üç şehir, doğa ve ekoloji açısından vazgeçilmez ortak bir mirasa sahiptir.
Bu yüzden bu kadar sık ve organize biçimde yangınlarla hedef alınmaları kesinlikle tesadüf sayılamaz.



Artık koruma ve önlem tedbirlerini hızla güçlendirmek şart.
Ormanlarda mangal yakmak, kontrolsüz piknik yapmak ve orman içi konaklama faaliyetleri yaz aylarında kesinlikle yasaklanmalıdır.
Jandarma, orman muhafaza ekipleri, belediye zabıtası ve gönüllülerden oluşan geniş bir denetim ağı kurulmalıdır.
Çünkü bu yükü yalnızca orman personelinin taşıması mümkün değildir.



Ayrıca İzmir, Manisa ve Balıkesir gibi yazın hem sıcaklığın hem de rüzgârın yüksek olduğu illerde, kaynak makineleri, spiral taşlama cihazları, inşaat ve tadilat faaliyetleri gibi kıvılcım çıkarabilecek tüm işlemler, sıcak ve rüzgârlı günlerde yasaklanmalıdır.
Belediyelerin zabıta ekipleri bu konuda daha aktif denetim yapmalı, gerektiğinde ağır cezalar uygulanmalıdır.
Tek bir kıvılcım bile binlerce hektarlık ormanı ve sayısız canlı yaşamını yok edebilecek güçtedir.



Bunun yanı sıra dünyada, özellikle Afrika ülkelerinde başarıyla uygulanan havadan tohum atma (seed bombing) projeleri Türkiye’de de yaygınlaştırılmalıdır.
Yanan alanlarda uçak veya dronlarla hızlı şekilde tohum serpilerek bu üç ilin yeşillenmesi çok daha kısa sürede sağlanabilir.



Ayrıca son günlerde yangın söndürme çalışmalarına destek veren Azerbaycan uçağına da özellikle teşekkür etmek isterim.
Kardeş ülkemizin bu desteği, yalnız olmadığımızı göstererek hepimize moral vermiştir.


Kuru Otlar, Sessiz Tehdit ve Önleyici Adımlar

Yangınların en hızlı yayılma sebeplerinden biri, kontrolsüzce büyüyen kuru otlardır.
Özellikle İzmir, Manisa ve Balıkesir gibi bölgelerde yol kenarlarında, boş arazilerde veya tarla sınırlarında biriken kuru otlar adeta fitil görevi görmektedir.
Bu yüzden:
- Belediyeler ve arazi sahipleri erken biçme ve temizliğe yönlendirilmeli,
- Karayolları kenarları düzenli olarak biçilmeli,
- Tarla sınırlarında koruma şeritleri açılmalı,
- Gönüllü ot temizleme ekipleri kurulmalı,
- Kamu spotlarıyla vatandaş bilgilendirilmeli.
Kuru otları yok etmeden yangınların önlenmesi mümkün değildir.


Kamuoyuna ve Yetkililere Çağrımız

İzmir, Manisa ve Balıkesir’de yaşanan orman yangınlarının sebeplerinden biri de; ormanlık alanlarda mangal yakmak, spiral, kaynak veya kıvılcım çıkaran tadilat işleri yürütmek,
ormanda izinsiz konaklamak, araçlardan sigara izmariti atmak gibi ihmalkâr ve sorumsuz davranışlardır.



Bu kapsamda, ormanlarımızı kasıtlı ya da ihmalkâr şekilde yakmaya sebebiyet veren her türlü fiil için başta kolluk kuvvetleri olmak üzere Cumhuriyet savcılarını göreve davet ediyorum.
Gereken yasal yaptırımların en sert biçimde uygulanmasını, bu davranışlara göz yumanların da sorumlu tutulmasını kamuoyunun sesi olarak talep ediyorum.



Çünkü doğa, hepimizin ortak mücevheridir. Yanan yalnızca ağaç değil, binlerce canlının yuvası, geleceğimiz, ortak nefesimizdir.
Bu nedenle önleme ve caydırıcılık mekanizmaları en üst düzeye çıkarılmalıdır.



Gelin, İzmir, Manisa ve Balıkesir’i hep birlikte koruyalım ve yeniden yeşertelim.
Bu üç şehir, Ege’nin ortak nefesi ve geleceğe bırakacağımız en değerli mirastır.
Daha çok fidan, daha sıkı denetim, daha bilinçli vatandaşlıkla Ege’nin yeşil üçgenini sonsuza kadar yaşatalım.

Muhabir: CENK TUNÇSİPER