Ramazan DEMİR
Ülkemiz, art arda yaşanan acılarla sarsılıyor.
Depremin bilançosu, tek bir can kaybına rağmen ağır.
Köylerimizde hasar büyük.
Ancak devletimiz tüm birimleriyle sahada, yaraları sarmak için canla başla çalışıyor.
Belediyelerimiz ise örnek bir dayanışma sergiliyor.
Bu seferberlik, Türk milletinin yüce gönüllülüğünü bir kez daha gözler önüne seriyor.
Geçmiş afetlerle kıyaslandığında, kriz yönetimi ve afetlere müdahalede önemli bir mesafe katettiğimiz açık.
Bu, güven verici bir tablo.
★
Ancak yeni acılar yaşamamak için felaketlerden ders çıkarmalı, gerekli adımları vakit kaybetmeden atmalıyız.
Bu noktada, Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Sındırgı depremiyle ilgili şu sözleri büyük önem taşıyor:
“Hükümetimizin kentsel dönüşüm başta olmak üzere yapı stokumuzun yenilenmesi noktasındaki gayretleri bilinmektedir. Ancak bu, merkezi idarenin tek başına altından kalkabileceği bir yük değildir.
İktidarı, muhalefeti, yerel yönetimleri ve şehir sakinleriyle el ele verip bu mücadeleyi seferberlik ruhuyla yürütmeliyiz.
Artık bu konuda bir mutabakat oluşmalı, ideolojik ön yargılar terk edilmeli ve herkes elini taşın altına koymalıdır. Biz bu konuda her türlü iş birliğine açığız.”
★
Her bir cümlesi kıymetli bu sözler, Balıkesir için yıllardır süregelen bir hayali işaret ediyor.
AFAD’ın 2025 Türkiye Deprem Tehlike Haritası’nda yüksek risk grubunda yer alan Balıkesir, büyük yıkımlara yol açabilecek depremlere açık bir bölge.
Ne yazık ki, kentsel dönüşüm adına bugüne kadar somut bir adım atılmadı; “-cek, -cak” vaatlerinden öteye gidilemedi.
Cumhurbaşkanımızın dediği gibi, Balıkesir’de iktidar, muhalefet ve yerel yönetimler kısır döngüden çıkarak el ele vermeli, vatandaşları da bu sürece katarak hemen bugün bir seferberlik başlatmalı.
Aksi takdirde, şehir sakinlerinin iki eli yakasında kalır.
★
Ancak benim asıl vurgulamak istediğim, en az kentsel dönüşüm kadar kritik olan kırsal dönüşüm meselesi.
Türkiye’nin kırsal bölgelerindeki 15-20 haneli küçük köylerimiz, kültürel zenginliğimizin ve toprağa bağlı yaşamın simgesi.
Ne var ki, bu köylerde sağlık, eğitim ve ulaşım gibi temel hizmetlere erişim genellikle sınırlı.
Şehirlerin cazibesi gençleri göçe zorlarken, geride kalanlar afetler karşısında savunmasız kalıyor.
Peki, bu tabloyu tersine çeviremez miyiz?
Çözüm, kırsal toplulaştırma projelerinde yatıyor.
Birbirine yakın küçük köyleri bir araya getirerek “sağlıklı köy kentler” oluşturabiliriz.
Bu model, temel hizmetlerin tek bir merkezde toplanmasını sağlayarak yaşam kalitesini artırır.
Sağlık ocakları, okullar ve ulaşım ağları daha erişilebilir hale gelir.
Böylece, Bigadiç Köseler’deki yangın gibi afetlere müdahale kolaylaşır; Sındırgı’daki 6.1 büyüklüğündeki deprem sonrası kırsaldaki evlerin büyük bölümünün kullanılamaz hale gelmesi önlenebilir.
Dahası, şehir hayaliyle köyünü terk edenlerin sayısı azalabilir.
Dursunbey’de Mustafa Kemalpaşa’ya taşınan köy, bu fikrin somut bir örneği. Önceki dönem Balıkesir milletvekili Ali Osman Sali bu başarı öyküsünün fikir babası. Aynı zamanda Sali, vatanını seven çok iyi bir bürokrat, Kendisini dinlemekte, söylediklerini yol haritası belirlemek faydalı olacaktır kesinlikle.
★
Kırsaldaki toplulaştırma, yalnızca günlük hayatı kolaylaştırmakla kalmaz; deprem ve yangın gibi afetlerde daha güvenli bir yaşam sunar.
Modern altyapıyla desteklenen köy kentler, kırsalın ruhunu korurken şehir konforunu aratmaz.
Kırsalımız, geçmişin izlerini taşıyan bir hazine.
Bu hazineleri korumak ve geleceğe taşımak için toplulaştırma projelerine cesur adımlarla başlamalıyız.
Köylerimiz, yalnızca anıların değil, umut dolu bir geleceğin de üretim merkezlerine dönüşebilir.
Bu, benim hayalim.
Gurbetçilerimizin bu hayali daha iyi anlayacağına ve gerçekleştiğinde vatanımızı kıskanan ülke sayısının katlanacağına inanıyorum.
Rabbim ülkemizi ve milletimizi her türlü afetten korusun.
Selametle...