Türkiye’de 27 Mayıs 1960 askerî darbesi, çok partili siyasi hayatın en dramatik kırılmalarından birini temsil etmektedir. Demokrat Parti’nin 1950’de iktidara gelişiyle başlayan süreç, on yıl içinde demokratikleşme ile otoriterleşme eğilimlerinin iç içe geçtiği bir deneyime dönüşmüştür. Ekonomik sorunlar, muhalefet partilerine yönelik baskılar ve toplumsal kutuplaşma, darbe koşullarını hazırlayan faktörler arasında öne çıkmaktadır. Bu makalede, Demokrat Parti iktidarının temel icraatları, siyasal gerilimler, darbe süreci ve Yassıada yargılamaları ele alınmakta; 17 Eylül 1961’de idam edilen Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın siyasi biyografileri incelenmektedir.
Türk siyasal hayatı, 1946’da çok partili sisteme geçişle birlikte yeni bir evreye girmiştir. Cumhuriyet Halk Partisi’nin uzun yıllar süren tek parti yönetiminden sonra Demokrat Parti (DP), 1950 seçimlerinde halkın desteğini kazanarak iktidara gelmiştir. Ancak Demokrat Parti’nin on yıllık iktidar dönemi, başlangıçtaki demokratik açılımların zamanla otoriter uygulamalara dönüşmesi nedeniyle ciddi tartışmalara konu olmuştur. Bu sürecin nihai noktası, 27 Mayıs 1960 askerî darbesi ve sonrasındaki idamlar olmuştur.
Demokrat Parti İktidarının Yükselişi ve İcraatları
Demokrat Parti, özellikle kırsal kesimde geniş bir toplumsal destek bulmuştur. Tarımda makineleşme, Marshall Planı çerçevesinde sağlanan yardımlar ve ekonomik liberalleşme politikaları, ilk yıllarda hızlı büyüme sağlamıştır. Dış politikada Türkiye’nin NATO’ya katılması (1952) ve Batı Bloku ile ilişkilerin güçlenmesi, ülkenin uluslararası konumunu pekiştirmiştir.
Bununla birlikte, 1950’lerin sonlarına gelindiğinde ekonomik dengeler bozulmuş; döviz darboğazı, enflasyon ve dış borçlar ciddi sorunlara yol açmıştır. Demokrat Parti hükümetleri, muhalefetin eleştirilerine karşı giderek daha sert bir tutum sergilemiş, basın ve üniversiteler üzerinde yoğun baskılar uygulanmıştır.
Siyasi Kutuplaşma: Tahkikat Komisyonları ve Vatan Cephesi
1959 yılında kurulan Tahkikat Komisyonları, muhalefetin faaliyetlerini denetlemek ve sınırlandırmak amacıyla oluşturulmuş; bu durum muhalif çevrelerce anayasal düzene aykırı bir uygulama olarak değerlendirilmiştir.
Bunun yanında, Demokrat Parti’nin girişimiyle hayata geçirilen Vatan Cephesi, toplumsal kutuplaşmayı artırmış; iktidar-muhalefet ayrımı keskinleşmiştir. Toplumun farklı kesimlerinde derinleşen bu bölünme, demokratik sistemin istikrarını zedelemiştir.
Ordu ve Darbe Koşullarının Hazırlanışı
Demokrat Parti iktidarına karşı biriken toplumsal ve siyasal hoşnutsuzluk, özellikle genç subaylar arasında yankı bulmuştur. Ordu içindeki darbe hazırlıkları, siyasi rejimin demokratik işleyişten uzaklaştığı düşüncesiyle meşrulaştırılmaya çalışılmıştır. 27 Mayıs 1960 sabahı, Türk Silahlı Kuvvetleri yönetime el koymuş ve Milli Birlik Komitesi adıyla yeni bir yönetim organı oluşturmuştur.
Yassıada Yargılamaları
Darbe sonrası süreçte Demokrat Parti yöneticileri, İstanbul açıklarındaki Yassıada’da kurulan özel mahkemelerde yargılanmıştır. Yargılamaların hukuki meşruiyeti tartışmalı olmuş; davaların büyük ölçüde siyasal bir nitelik taşıdığı yönünde eleştiriler yapılmıştır.
Sanıklara yöneltilen suçlamalar arasında, anayasal düzeni ihlal, devlet kaynaklarını kötüye kullanma ve muhalefeti susturma gibi iddialar yer almıştır. “Bebek davası” ve “Köpek davası” gibi kamuoyunda ses getiren dosyalar, yargılamaların sembolik niteliğini ortaya koymuştur.
İdamlar ve Siyasal Biyografiler
Adnan Menderes (1899-1961)
Demokrat Parti’nin kurucu lideri ve Başbakanı olan Menderes, on yıl boyunca Türkiye siyasetinde belirleyici bir figür olmuştur. Demokratikleşme arayışları ile otoriter uygulamaları aynı dönemde barındıran bir liderlik sergilemiştir. 17 Eylül 1961’de idam edilmesi, Türk siyasi tarihinde derin izler bırakmıştır.
Fatin Rüştü Zorlu (1910-1961)
Galatasaray Lisesi ve Paris’te hukuk eğitimi alan Zorlu, Dışişleri Bakanı olarak Türkiye’nin NATO üyeliğinde etkin rol oynamıştır. Kıbrıs politikası ve dış borçlanmalar nedeniyle muhalefetin sert eleştirilerine hedef olmuştur. 16 Eylül 1961’de idam edilmiştir.
Hasan Polatkan (1915-1961)
İktisatçı kimliğiyle öne çıkan Polatkan, uzun yıllar Maliye Bakanlığı görevini üstlenmiştir. DP’nin ekonomi politikalarının baş mimarlarından biri olmuştur. 16 Eylül 1961’de Zorlu ile birlikte idam edilmiştir.
27 Mayıs 1960 askerî darbesi ve 17 Eylül 1961 idamları, Türk demokrasi tarihinin en dramatik kırılmalarından biridir. Demokrat Parti dönemi, demokratikleşme girişimleri ile otoriterleşme eğilimlerinin iç içe geçtiği bir deneyim olarak değerlendirilmelidir. Darbe, bir yönüyle demokrasiye müdahale olarak hafızalara kazınmış; idamlar ise toplumsal bellekte derin bir yara bırakmıştır.
Bugün Menderes, Zorlu ve Polatkan’ın isimleri farklı kurumlarda yaşatılmakta; 27 Mayıs darbesi ise demokrasi tarihimizde bir “müdahale” örneği olarak ele alınmaktadır. Bu bağlamda, söz konusu süreç, Türkiye’nin demokratikleşme serüveninde hem uyarıcı hem de öğretici bir dönüm noktasıdır.