Bazen bir haber okursunuz, “E iyi de ben bunu zaten biliyordum” dersiniz. Bazen de okuduğunuz satırlar sizi mutfağa götürür. Zeytinyağı şişesine bakarsınız, dolapta balık var mı diye kontrol edersiniz. Akdeniz diyetiyle ilgili bu araştırma benim için ikinci grupta oldu.

Şimdi dürüst olalım… Demans denince insanın içi ürperiyor. Unutmak, tanıyamamak, kendin olmaktan yavaş yavaş uzaklaşmak… Hele ki dünyada bu hastalığın hızla arttığını düşündüğümüzde, insan ister istemez “Ben ne yapabilirim?” diye soruyor. Meğer cevabın bir kısmı tabakta duruyormuş.


İngiltere, Avustralya ve İsveç’ten bilim insanları çıkmış, 60 bin kişinin verisini incelemiş. Akdeniz diyetine yakın beslenenlerin demans riskinin yaklaşık yüzde 23 daha düşük olduğunu bulmuşlar. Yani mucize bir hap yok, sihirli bir besin yok ama düzenli ve akıllı bir beslenme var.

İşin güzel tarafı şu: Akdeniz diyeti dediğimiz şey aslında bize çok yabancı değil. Zeytinyağı, sebze, meyve, baklagil, balık… Hani “anne yemeği” diye özetlediğimiz şeyler. Bol salata, az et, daha çok deniz ürünü, sofradan doymadan kalkma hali.


Araştırmayı yapan bilim insanları da özellikle şunu vurguluyor: “Tek başına hiçbir yiyecek demansı önlemez.” Yani “Ben ceviz yiyorum, tamam kurtuldum” yok. Ama zeytinyağıyla pişen yemek, haftada birkaç gün balık, sofradan eksik olmayan sebze, tatlıyı kaçamak haline getirmek… İşte bunların hepsi bir araya gelince beyne iyi gelen bir tablo çıkıyor.

Aslında mantık basit. Kalbi koruyan, damarları yormayan, şekeri dengede tutan beslenme, beyni de koruyor. Kalp-damar hastalığı, diyabet gibi sorunlar demans riskini artırıyorsa, bu hastalıkları azaltan bir diyetin beyne de iyi gelmesi çok şaşırtıcı değil.

Bir de şu var… “Artık yaş aldık, geçti o işler” diyenlere bilim insanları net cevap veriyor: Hayır, geç değil. Elbette çocukluktan itibaren sağlıklı beslenmek çok önemli ama 50’sinden sonra bile yapılan küçük değişiklikler anlamlı fark yaratabiliyor. Bugün tereyağını biraz azaltmak, yarın balığı haftalık plana eklemek, şekerli içeceği sofradan kaldırmak… Bunlar küçük ama etkili adımlar.


Tabii şunu da net söyleyelim: Beslenme tek başına her şeyi çözmez. Genetik var, yaşam tarzı var, stres var, hareket var… Ama diyet, kontrol edebildiğimiz en güçlü alanlardan biri. Yani “hiçbir şey yapamam” demek için bahane yok.

Ben bu araştırmayı okuduktan sonra şunu düşündüm: Akdeniz diyeti aslında sadece uzun yaşamak değil, “aklı başında yaş almak” için de bir yol. Hatırlayarak, tanıyarak, kendin olarak yaşlanmak… Eğer bunun yolu sofradan geçiyorsa, zeytinyağına biraz daha saygı duymakta fayda var.

Muhabir: ULAŞ SÜRMELİOĞLU