1997’deki 28 Şubat sürecinin ardından Refah Partisi kapatılmış, milli görüş geleneği içinden gelen bir grup “yenilikçi” siyasetçi yeni bir siyasal vizyon arayışına girmişti. Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Bülent Arınç ve arkadaşlarının kurduğu AK Parti, “muhafazakâr demokrat” kimliğiyle 14 Ağustos 2001’de siyaset sahnesine çıktı.
Parti, hem askeri vesayetle hesaplaşmayı hem de Avrupa Birliği kriterlerine uyumlu reformlarla “özgürlükçü bir merkez sağ” imajını hedefledi.
3 Kasım 2002 Seçimleri: Sandıkta Devrim
Türkiye, ekonomik kriz ve koalisyon yorgunluğuyla 3 Kasım 2002 seçimlerine gitti. AK Parti yüzde 34 oy almasına rağmen, seçim barajı nedeniyle Meclis’in yüzde 66’sına sahip oldu. Erdoğan’ın siyasi yasağı nedeniyle ilk başta Abdullah Gül başbakan oldu; daha sonra Siirt’te yapılan ara seçimle Erdoğan Meclis’e girerek hükümetin başına geçti.
Bu, Türkiye’de tek parti iktidarının yeniden başladığı bir dönemin kapısıydı.
2002–2013: Reform Yılları ve Ekonomik Büyüme Dönemi
İktidarının ilk on yılı, ekonomik istikrar, Avrupa Birliği uyum yasaları ve demokratikleşme adımlarıyla şekillendi.
AB süreci: Reform paketleri, işkencenin önlenmesi, azınlık hakları, sivil-asker ilişkilerinde dönüşüm.
Ekonomi: IMF programı çerçevesinde enflasyon düştü, büyüme hızlandı, kişi başı gelir 3 bin dolardan 12 bin dolara çıktı.
Toplumsal uzlaşı: Başörtüsü yasağının kaldırılması, Kürt Açılımı, azınlıklarla diyalog.
AK Parti bu dönemde “değişimin ve kalkınmanın partisi” olarak toplumun geniş kesimlerinden destek aldı.
2013 Sonrası: Kırılma Noktaları ve Güç Konsolidasyonu
2013 Gezi Parkı olayları, AK Parti döneminin en sert siyasi kırılmalarından biri oldu. Aynı yıl başlayan 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmaları, devlet içinde “paralel yapı” iddialarını gündeme getirdi.
Bu süreçten itibaren iktidar, toplumsal kutuplaşmanın derinleştiği, muhalefet üzerindeki baskının arttığı bir döneme evrildi.
2016’daki darbe girişimi ise iktidarın güvenlik eksenli bir yönelime geçmesine neden oldu.
Cumhurbaşkanlığı Sistemine Geçiş: Yeni Türkiye
2017 referandumu ile kabul edilen Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi, Türkiye’nin yönetim modelini kökten değiştirdi.
Recep Tayyip Erdoğan, 2018’de ilk kez “Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi”nin lideri olarak seçildi. Bu sistemde yürütme tek elde toplanırken, “güçlü lider, hızlı karar” vurgusu öne çıktı. Ancak muhalefet, bu sistemin kuvvetler ayrılığını zayıflattığını ve demokrasiyi gerilettiğini savundu.
Ekonomi Politikaları: Kalkınmadan Krize
AK Parti’nin ilk yıllarında makroekonomik istikrar sağlanmış, Türkiye yatırımcılar için cazip bir ülke hâline gelmişti.
Fakat son yıllarda uygulanan düşük faiz politikası, döviz kurları ve enflasyon üzerinde ciddi baskı yarattı.
Artılar: Altyapı yatırımları, şehir hastaneleri, bölünmüş yollar, enerji projeleri.
Eksiler: Gelir adaletsizliği, yüksek enflasyon, işsizlik, üretim yerine inşaata dayalı büyüme modeli.
Dış Politika: ‘Yurtta Sulh’tan ‘Mavi Vatan’a
AK Parti döneminde Türkiye’nin dış politikası da büyük değişim geçirdi.
2000’ler: “Komşularla sıfır sorun” ve AB perspektifi.
2010 sonrası: Arap Baharı, Suriye iç savaşı, göç dalgası ve bölgesel askeri operasyonlar.
Son yıllar: NATO-Rusya dengesi, Mavi Vatan doktrini, Afrika açılımı, Türk Devletleri Teşkilatı gibi çok kutuplu dış politika vizyonu.
Özgürlükler ve Otoriterleşme Tartışmaları
AK Parti’nin ilk yıllarında “demokratikleşme” vurgusu ön plandayken, ilerleyen yıllarda basın özgürlüğü, yargı bağımsızlığı ve ifade hürriyeti konularında ciddi tartışmalar yaşandı.
Eleştiriler, özellikle muhalif medya üzerindeki baskılar, sosyal medya düzenlemeleri ve sivil toplum üzerindeki kontrolün artması yönünde yoğunlaştı.
Destekçilerine göre ise bu politikalar “devletin bekası” için zorunlu güvenlik tedbirleriydi.
Terörle Mücadele ve Güvenlik Politikaları
2000’lerin sonundaki çözüm süreciyle başlayan “terörsüz Türkiye” hedefi, 2015 sonrası yerini sert güvenlik politikalarına bıraktı.
PKK, FETÖ ve DEAŞ’a karşı yürütülen operasyonlar, devletin güvenlik kapasitesini güçlendirdi. Ancak aynı dönemde sivil alanın daraldığı yönünde eleştiriler de arttı.
23 Yılın Özeti: Türkiye Nereden Nereye Geldi?
AK Parti’nin 23 yıllık iktidarı, bir anlamda Türkiye’nin 21. yüzyıldaki dönüşüm hikâyesidir:
Devlet yapısı değişti,
Ekonomi yükseldi, sonra tökezledi,
Toplumun sosyolojik dokusu yeniden biçimlendi,
Yeni bir yönetim modeli inşa edildi.
Kimi için “millî iradenin yükselişi”, kimine göre “kurumsal çöküş ve otoriterleşme” anlamına gelen bu süreç, Türk siyasetinin hâlâ merkezinde yer alıyor.
2025 Türkiye’sinde AK Parti’nin Geleceği
-
yılına giren AK Parti, hem kendi başarılarının hem de yarattığı sorunların gölgesinde yeni bir sınavla karşı karşıya.
Ekonomide güvenin yeniden inşası, hukuk devleti vurgusunun güçlendirilmesi ve toplumsal kutuplaşmanın azaltılması, partinin geleceğini belirleyecek en kritik başlıklar olarak öne çıkıyor.



