Balıkesir Üniversitesi’nin 2025-2026 Akademik Yılı açılış töreni Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Numan Kurtulmuş’un katılımıyla üniversite kampusunda gerçekleştirildi. Küresel Adalet Anlayışı başlığında ilk dersi veren TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Terörsüz Türkiye ve Gazze’de yaşanan olumsuzluklar hakkında açıklamalarda da bulundu.
Terörsüz Türkiye çalışmalarının sona yaklaştığını söyleyen TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş terör örgütünün silah bırakmasının yanında Türkiye sınırlarından da çekildiğini ifade ederek bu konuda önemli adımlar atıldığını söyledi. TBMM çatısı altında kurulan komisyonun Terörsüz Türkiye çalışmalarına katkı sunduğuna da değinen Kurtulmuş artık eli silahta olan değil eli sandıkta olan bir anlayışın hakim olması için çalıştıklarını ifade etti.
Küresel Adalet Anlayışı konulu konuşmasında ise Gazze’de yaşananlara dikkat çeken TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, dünya genelindeki adalet anlayışının tesis edilmediğini dile getirdi. Zamanında 51 ülke ve 2 milyar insanın dahil olduğu Birleşmiş Milletler sisteminin bugün 193 üye ülke ve 8 milyar insanı kapsadığını da hatırlatan Kurtulmuş, bu sistemin adaleti sağlamadığının bir örneği olarak Gazze’yi işaret etti.

“BALIKESİR KUVAYİ MİLLİYENİN KALESİDİR”
Konuşmasına Kuvayi Milliye Şehri Balıkesir’i konuşarak başlayan TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, “İçinde bulunduğumuz şehir Türkiye’nin önemli şehirlerinden bir tanesidir. Burası Kuvayi Milliye’nin merkezidir, kalesidir. Burası Reddi İlhak Cemiyetinin kurulduğu yerdir. Manevi iklimi son derece yüksek, ülkemizin bağımsızlık, istiklal ve istikbal mücadelesinin abidevi şehirlerinden Balıkesir’dir. Dolayısıyla Balıkesir’de sizlerle birlikte olmaktan büyük memnuniyet duyduğumu ifade etmek isterim. Balıkesir aslında yakın Türk tarihinin bir özeti gibidir. Düşmana karşı eğilmemek, teslim olmamak, milli ruhumuzu, milli onurumuzu en zor şartlarda korumak ne demektir onu göstermiş olan bir şehirdir. Hasan Basri Çantay’ın, Vehbi Çıkrıkçıoğlu’nun, Mehmet Akif Ersoy’un burada ilmek ilmek dokuduğu bir milli mücadele ruhu söz konusudur. Burada Alacvamescit’te 41 abidevi şahsın başlatmış olduğu bir Kuvayi Milliye Hareketi vardır. Her şeyden evvel o zor şartlarda; yokluğun artık kelime dahi içinde bulunduğumuz şartları ifade edemediği o dönemde ayağa kalkarak emperyalistler karşısında eğilmeyeceğini göstererek kurdukları Reddi İlhak Cemiyetiyle birlikte, yani yabancılar tarafından ilhak edilmeyi, yutulmayı reddetme cemiyetiyle birlikte o günkü milli mücadelenin ateşini yakmış olan bu 41 Abidevi şahsiyeti rahmetle, şükranla, minnetle andığımı ifade etmek isterim.

“BİRÇOK YERİ İŞGAL ETTİLER BALIKESİR’İ EDEMEDİLER”
Gerçekten o zor şartlar içerisinde hemen hemen hiçbir şey kalmamış bir milletin nasıl sıfırdan başlayarak bir kurtuluş mücadelesi verebileceğinin en canlı şahidi olan şehirlerden birisi, başlıcası burasıdır, Balıkesir şehrimizdir. Ben bu mücadelenin kahramanlarını saygıyla andığımı ifade etmek isterim. O zamanlar emperyalizm başka bir haletiruhiye içerisinde, başka bir plan ve proje içerisinde dünyanın dört bir tarafında özellikle Avrupalı emperyalist güçler dünyanın dört bir yanında yayılmayı, hele hele bir cihan imparatorluğu olan Osmanlı Cihan Devleti’nin üzerinden de böl-parçala-yönet taktiğiyle bu coğrafyada egemen olmayı kendileri için milli menfaatlerinin ilk maddesi olarak gördüler. Anadolu’nun işgali sadece bir toprak işgali değil, emperyalizmin kendi can damarlarını besleme hevesidir. Onun için buraya kadar geldiler. Onun için İzmir’e çıktılar. Onun için Anadolu’nun birçok yerini işgal ettiler. Balıkesir hariç. Balıkesir işgal edilmemiş yörelerimizden, şehirlerimizden birisidir. İşte o zor şartlarda, o günkü dünyanın emperyalist şartları içerisinde bir dünya oluşuyordu ve en ağır bedelini ödememiş ülkelerden birisi de bizim ülkemizdi. Yani Cumhuriyetten önceki ismimiz olan Osmanlı Cihan Devletiydi. Bizim ecdadımızdı, bizim atalarımızdı. Bu büyük mücadeleyi verdiler. O mücadele içerisinde yeni bir dünyanın şekillendiği döneme çok şükür hiç esir olmadan, hiçbir şekilde emperyalizmin paryası olmadan, dimdik ayakta durarak, milli mücadelemizi vererek bugünlere kadar geldik” diye konuştu.

“BU ÜLKE İNSANLARININ ARASINA DÜŞMANLIĞI SOKMAYI BAŞARAMADILAR”
Konuşmasının devamında Terörsüz Türkiye konusunda da bilgiler veren TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş şunları ifade etti:
“Şimdi 1 asır sonra hem dünyanın şartları değişti hem de emperyalizmin niteliği değişti. Dün çok kabaca silahla, tüfekle, topla yaptıklarına bugün bir takım yeni yöntemlerini de ilave ederek yeniden dünyayı şekillendirmek, yeniden dünyayı parsellemek, kendi güç dengelerini yeniden şekillendirmek istiyorlar. Bu yeni dönemde aynı şekilde böl-parçala-yönet politikasından asla vaz geçmiş değillerdir. Sadece kullandıkları yöntemlere ilave yöntemler eklemişlerdir. Bunlardan birisi vekalet savaşları adını verdikleri terör örgütleri üzerinden oluşturmayı çalıştıkları bir takım bölme, parçalama meseleleridir. Çok şükür bir asır sonra Türkiye cumhuriyet tarihimizin yaklaşık 40 küsur yılını mücadeleyle geçirdiğimiz, gerçekten arkasındaki devletlerin silah desteklerine, istihbarat desteklerine, lojistik desteklerine rağmen mücadeleyle geçirdiğimiz ve kahraman şehitlerimizin, gazilerimizin gayretiyle önlediğimiz terör örgütünün bugün artık tamamen tasfiye edileceği bir sürece girmiş bulunuyoruz. Bu milletin içerisinde bir asır evvel koskoca coğrafyayı bölüp parçaladılar, ülkeleri birbirinden ayırdılar, hatta aynı aşireti ortasından cetvelle bölerek bir kısmına başka bir ülkenin, bir kısmını başka bir ülkenin sınırlarında bıraktılar. Ama bir şeyi başaramadılar; bu ülkenin insanlarının arasına düşmanlığı sokmayı başaramadılar. Türk’ün, Kürt’ün, Arap’ın ve diğer halkların arasına asla düşmanlığı sokamadılar. Birliği, beraberliği yok edemediler.

“ÖRGÜT TAMAMEN ÜLKE SINIRLARINI TERK ETTİ”
Bugün geldiğimiz noktada çok şükür artık Türkiye bu yeni dönemin şartlarına uygun yeni bir karar vermiş, terör örgütünün kendisini fesih etmesini ilan etmesiyle birlikte terörü tamamen Türkiye’nin gündeminden çıkaracak yeni bir döneme girmiştir. Dünyadaki bütün çatışma çözümlerini çalıştık, çalışıyoruz. Dünyada bazı ülkelerde 5-6 yılda gelinen noktaya Türkiye geçen sene Ekim ayından bu seneye kadar bir yıl içerisinde gelmiştir. Örgüt kendisini fesih edeceğini açıklamış, silahlarını bırakacağı süreci başlatmıştır. Dün itibariyle de Türkiye’nin Terörsüz Türkiye oluşumunu sağlamak için tarihi bir eşik geride bırakılmıştır. Örgüt tamamen Türkiye’nin sınırlarından çekileceğini ve bir daha Türkiye’de terör eylemi olmayacağını ilan etmiştir. Ümit ve temenni ediyoruz; buradan çekilen örgütün ayrıca sınırlarımız ötesinde de varlığını en kısa süre içerisinde tasfiye etmesi ve artık bu bölgede, sadece Türkiye’de değil Suriye’de de, Irak’ta da, İran’da da, başka bölgelerde de bir daha terörden bahsedilmediği bir döneme girmeyi temenni ediyoruz.

“BİR ELİ SİLAHTA OLANIN BİR ELİ SANDIKTA OLMAZ”
Bunun için gayretle çalışıyoruz. Aşağı yukarı 5 Ağustos tarihinden bu yana bu Perşembe günü 16’ncısını yapacağımız milli dayanışma, kardeşlik ve demokrasi komisyonuyla birlikte bu tarihi adımın önemli yol işaretlerinden birisi olmaya devam ediyoruz. Türkiye demokrasisi bakımından fevkalade parlak bir örnek ortaya konulmuş ve mecliste grubu bulunan 5 siyasi parti, ayrıca grubu bulunmayan 6 siyasi partiden 51 değerli milletvekili arkadaşımız bu komisyonda çalışmalara katkı vermiştir. Bugün geldiğimiz nokta sizi temin ederim; birçok ülke bakımından uzun yıllar sürecek çalışmanın sonucudur. Belli bir noktaya geldik ve ümit ederim ki artık silahın tamamen geride bırakılmasıyla birlikte sadece demokrasinin, sadece fikirlerin konuşulduğu yeni bir döneme gireceğiz. Buradan bir kere daha ifade etmek istiyorum; dünyanın hiçbir yerinde bir eli silahta bir eli sandıkta olmaz. Eli sandıkta olanların bir daha elinin silahta olmamasını diliyoruz ve bunun için her türlü çabayı ortaya koyuyoruz. Böylece; bir asır evvelki emperyalist oyunu nasıl bozuyorsak şimdi de bu oyunu bozuyoruz.
“BU ÜLKENİN HALKLARI KÜRESEL EMPERYALİZME PABUÇ BIRAKMAYACAKTIR”
Şöyle filmi birkaç yıl öncesine alın. Suriye’deki iç savaş devam ederken birkaç hafta içerisinde DEAŞ denilen bir örgütün nasıl Suriye ve Irak’a getirildiğini, nasıl silahlandırıldığını, nasıl hızlı bir şekilde şehirleri, kasabaları alarak oradaki demografik yapıyı değiştirdiğini dün gibi hatırlıyoruz. Aynı şekilde orada bulunan PKK’ya bağlı olan terör örgütlerine ne kadar büyük silah yardımlarının yapıldığını, binlerce TIR’ın oraya nasıl sokulduğunu biliyoruz. Ama oyun tutmamıştır. Şimdi bu ülkenin halkları emperyalizmin yeni oyununu bozacak. Ne Türk’ün, ne Kürt’ün, ne Arap’ın, ne Sünni’nin, ne Şii’nin, ne Alevi’nin dostu olmayan küresel emperyalizme pabuç bırakmayacaktır. Ve inşallah bu bölgede ümit ediyoruz ki sadece fikirler konuşacak, sadece insanlar arasında birlik, beraberlik, kardeşlik türküleri yer alacaktır. Yeni dönemin hayırlı olmasını, en kısa zamanda PKK başta olmak üzere bölgedeki bütün terör örgütlerinin artık aradan çekilmesini bekliyor ve bunun için gayrete sarf ediyoruz.”

“BM BARIŞI VE ESENLİĞİ SAĞLAMAKTAN ACİZ BİR KURUM HALİNE GELDİ”
Küresel Adalet Sisteminin değişmesi gerektiğini de kaydeden TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş şunları ifade etti:
“Bir asır evvel emperyalizm şeklini değiştirdi bugün başka bir şey yapıyor dedik. O zaman inançla, kararlılıkla ve cesaretle mücadele ettik, bugün de inançla, kararlılıkla ve cesaretle mücadele ediyor, mücadele etmeye devam ediyoruz. O günkü dönemde dünyanın şartları farklıydı. Birinci Cihan Harbi bittiğinde Cemiyeti Akvam kurulduğunda yeryüzündeki yaşayan insanların sayısı yaklaşık 2,5 milyardı. Bugüne geldiğimizde dört katı daha fazla nüfusa sahibiz, 8 milyar insan yaşamaktadır. Bir asır evvel 51 ülke Cemiyeti Akvam’a üyeydi, bugün 193 ülke Birleşmiş Milletlere üyedir. O gün Cemiyeti Akvam yani Birleşmiş Milletler’in kuruluşu olan uluslararası çatı barışı, esenliği sağlamak için kurulmuştu. Ne yazık ki bugün Birleşmiş Milletler barışı ve esenliği sağlamaktan aciz bir kurum haline gelmiştir. Şimdi önümüzde nasıl yeryüzünde emperyalist projeleri bozma görevimiz var ise dünyadaki yeni bir sistem arayışını da ortaya koymak, yani küresel adalet anlayışına öncülük yapmak da bizim vazifemizdir. Özellikle üniversitelerimizin bu alanda öncü olması, bu alanda fikir yetiştirmesi ve projelerle dünyaya yol göstermesini ümit ediyorum.
“SAVAŞLAR NEDEN BİTMİYOR”
İki alanda sistemin tıkandığını; iki alanda bu 8 milyar insanın birkaç yüz milyonunu geride bırakırsanız tamamının bir arayış içerisinde olduğunu biliyoruz. Birisi küresel sistemde, siyasal sistemde adalet arayışı ve yeni bir küresel siyasi mimari özlemidir. İkincisi ise ekonomik alanda, küresel ekonomide adalet arayışı ve yeni bir mimarinin ortaya konulması ihtiyacıdır. Küresel sistemdeki adalet arayışları özellikle son dönemde yaşadığımız insanlığın büyük felaketleri karşısında bir kere daha gün yüzüne çıkmıştır. Rusya-Ukrayna arasında devam eden ve 3 yılı aşkın bir süredir maalesef yüzbinlerce insanın ölümüne vesile olan savaş bugün de bitirilememiştir. Bu savaşın bitirilememesinin nedeni ne bizatihi Ukrayna, ne de Rusya’dır. Bu savaşın bitirilememesinin nedeni uluslararası sistemin artık savaşları sona erdirme yeteneğini kaybetmiş olmasıdır. Neden? Çünkü veto sisteminin olduğu b.ir sistemde ne Rusya ne Amerika ne Çin ne de diğer veto sahibi ülkeler herhangi birisi veto ederse açık bir zulmü insanlık önleyemiyor. Uzun yıllar Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde Ukrayna’ya karşı alınacak bütün kararlar Rusya tarafından veto edildi. Aynı şekilde Gazze’de devam eden insanlık tarihinin gördüğü en büyük soykırım. Hitler’i bile mezarında sağa, sola döndürecek kadar büyük bir vahşetin yaşandığı, Yahudi Holokostunun bile çok üstünde olan bu soykırım önlenememiştir. Bunun sebebi ne Netanyahu’nun caniliği, ne İsrail’in elindeki olağanüstü silahlar, ne de bir başka ülkenin ona verdiği destektir. Bunun önlenememesinin esas sebebi işlemeyen bir uluslararası siyasi bir mimariye sahip olmamızdır. İsrail’e karşı Birleşmiş Milletlerde hangi veto kararı alırsanız alın Amerika’nın vetosu soykırımın devamı için yeşil ışık niteliği taşımıştır. Dolayısıyla bu çerçevede dünyada yeni bir adil sistemin, küresel bir siyasi mimarinin oluşabilmesi için yani yeryüzünde adalet dağıtamayan, güvenlik sağlayamayan bu sistemin ve insan onurunu koruyamayan bu sistemin değişebilmesi için hepimizin canla başla çalışması lazım.

“BM’NİN SİSTEMİ BAŞTA OLMAK ÜZERE KÜRESEL SİSTEM YENİDEN DİZAYN EDİLMELİ”
Bu sadece siyasetin vazifesi değil, aynı zamanda akademinin de vazifesidir. Bu araştırma merkezlerimizin, sivil toplum kuruluşlarımızın vazifesidir. Bana sorarsanız dünyadaki şu anda yaşanan bütün siyasi çelişkilerin üstündeki en önemli çelişkidir. Bu çelişki çözülmeden; yani bu ilk düğme doğru iliklenmeden yeryüzü adaleti, barışı ve kardeşliği sağlayamayacaktır. Yeni bir küresel siyasi mimarinin ortaya konulması şarttır. Bunun için Birleşmiş Milletler sistemi başta olmak üzere küresel sistemin bütün kuruluşları yeni baştan dizayn edilmelidir. Hatta bana sorarsanız bir şeyi tamir etmek yenisini yapmaktan daha zordur. Bana sorarsanız tamirat, tadilatla uğraşmak yerine şimdi bu 8 milyar insan, bir asır evvel 2 milyar insan için kurulan, o günkü 51 ülke için kurulan sistem yerine yeniden A’dan Z’ye yeni ve adil bir dünya sistemini inşa etmelidir.
“ŞU ANKİ SİSTEM MEŞRUİYETİNİ YİTİRMİŞTİR”
Bu sistem artık yürümez olduğu için fazla söz söylemeye gerek yok. Bu 8 milyar insanın her gün sosyal medyasıyla, geleneksel medyasıyla izlediği Gazze sistemin aynası durumundadır. Herkese; görmek istemeyen gözlere ve gönüllere bile insanlığın bittiğini ve dünya sisteminin çalışmadığını açık bir şekilde göstermektedir. Onun için diyoruz ki; bu küresel adalet vizyonumuzun ilk şartı olan yeni bir siyasi mimariye başlanmalı ve insanlığın beklentisi böylece sağlanmalıdır. Çünkü uluslararası sistemin ilk kurallarından birisi meşruiyettir. Çok açık söylüyorum, bulunduğum pozisyonun ağırlığını bilerek söylüyorum; şu anda uluslararası meşruiyetini yitirmiş bir küresel sistem söz konusudur. Bilmem neredeki çevre katliamı için dünyayı ayağa kaldıranlar Gazze’de on binlerce insanın ölümü karşısında sessiz kalıyor, herhangi bir şekilde tedbir geliştiremiyorsa bu sistem meşruiyetini bütünüyle yitirmiş demektir. Hep birlikte bütünüyle yetinmiş olan bu sistem yerine vicdani dayanışmayla inşallah yeni dönemin gerekliğini yerine getirmeye gayret edeceğiz.”
“TÜRK MİLLETİ KENDİNE MÜSLÜMAN BİR MİLLET DEĞİLDİR”
Konuşmasının sonunda Türk Milletinin sadece kendisi için değil tüm dünya devletlerinde yaşayan insanları da koruyup kolladığını belirterek şunlara yer verdi:
“Sizi temin ederim ki bir asır evvel burada Kuvayi Milliyenin ateşini ateşleyenler, burada Reddi İlhak Cemiyeti vasıtasıyla emperyalizme karşı mücadele edenler sadece kendi şehirlerinin, sadece kendi ülkelerinin kurtuluşu için değil insanlığa örnek olacak bir büyük kurtuluş mücadelesi vermek için yola çıktılar. Çünkü bizim milletimizin çok bariz bir özelliği vardır. Biz bugün de dünyanın birçok yerinde olan haksızlıklarla ilgileniyorsak bu millet ülkenin her yerinde, dünyanın dört bir tarafında hiç adını duymadığı halklarla, hiç ismini duymadığı ülkelerle ilgileniyorsa, oradaki adaletsizliklerle ilgileniyorsa bunun bir tane temel sebebi vardır. Çünkü bizim milletimiz sadece kendine Müslüman değildir halk tabiriyle. Biz dünyada sadece kendimiz için iyiliği, kendimiz için adaleti, kendimiz için hakkaniyeti değil, dünyada yaşayan 8 milyarın tamamı için hakkaniyeti, adaleti, insafı ve vicdanı istiyoruz ve bunun için mücadele ediyoruz. Dün böyleydik, bugün böyleyiz, yarın da böyle olmaya devam edeceğiz. Bizim milli hassasiyetlerimiz içerisinde bu mücadeleyi sürdürmekten başka bir vazifemiz, çabamız olamaz. Bunun için üç anahtar kavramı sizlere tevdi ediyorum. Bunlardan birisi duyarlılıktır. Diğeri bilgidir, diğeri ise vicdandır.”




