Balıkesir Büyükşehir Belediyesi tarafından 20 ilçede faaliyete geçirilen YKS Tercih Merkezleri üniversite adayı öğrencilere danışmanlık yapmaya devam ediyor. Avlu Kongre ve Kültür Merkezi’nde YKS tercihlerini yapan öğrencilere danışmanlık hizmeti veren Büyükşehir Belediyesi, gençlerin geleceğine yön veriyor.

Avlu Kongre ve Kültür Merkezindeki YKS Tercih Merkezinde görevli Psikolojik Danışman Kaan Ersoy, öğrencilerin üniversite tercihlerine yönelik yaptıkları danışmanlık hakkında POLİTİKA’ya açıklamalarda bulundu. Tercih yapacak öğrencileri iki grupta değerlendiren Ersoy bir kısım öğrencinin hangi bölümü okuyacağını ortaokulda belirlediğini kimi öğrencilerin ise 12’nci sınıfa geldiği halde kararsız olduğunu dile getirdi.

2025 yılı YKS sonrasında üniversitelerde yeni bölümlerin açıldığını belirten Kaan Ersoy aynı zamanda bazı bölümlerle ilgili düşürülen kontenjanların da tercih yapan öğrencilerde tedirginlik oluşturduğuna dikkat çekti. Tercih sürecine öğrencilerin ailelerin de dahil olduğunu söyleyen Kaan Ersoy, bu durumun öğrenciler üzerinde olumsuz etki yarattığı bilgisini verdi. Üniversite tercihlerinde kontenjanın da önemli olduğunu belirten Ersoy, bu durumun mezuna kalma olasılığını da yükselttiğini belirtti. Açıkta kalma korkusunun da yaşanmaması için tavsiyelerde bulundukların söyleyen Kaan Ersoy, tercihlerin iyi yapılması gerektiğini ifade etti.


“YENİ BÖLÜMLER AÇILDI TEREDDÜT ARTTI”

Büyükşehir Belediyesi YKS Tercih Merkezinde Görevli Psikolojik Danışman Kaan Ersoy POLİTİKA’ya yaptığı tercih süreçleriyle ilgili açıklamada şunları dile getirdi:

“Bu sene çok fazla bölüm açıldı. Çok ciddi anlamda da kontenjan azaltmasına gidildi. 184 bin kadar kontenjan azaltıldı. Bu sebeple öğrencilerde ve bizlerde de ister istemez bir tereddüt söz konusu. Onun da sebebi şu: öndeki alanlarda kontenjan azaltılması olduğu için biz bütün sıralamaların öne kayacağını düşünüyoruz. Ama tabi ki de bu YÖK tarihinde ilk defa bu kadar ciddi bir oranda azaltılma, çok radikal bir kararla azaltılma olduğu için ne kadar öne çıkar, ne kadar yerinde kalır bunun hakkında tam bir bilgiye sahip değiliz. Ya da tahmin edemiyoruz şu anda. O yüzden öğrencilerde de bir tereddüt var. Yani normalde 25 bin 30 bin eşit ağırlık sıralaması yapan bir öğrenci rahat rahat ben hukuk fakültesi kazanabilirim derken şuan da kazanamam mı? Acaba çok mu öne çeker? Gibi endişe ve tereddüt de kalıyor. Aynı zamanda bu sene YÖK birçok yeni bölümle bizi tanıştırdı. 2 yıllıklar, 4 yıllıklar işte bunların arasında genellikle teknolojiyle ve yeşil dönüşümle ile ilgili bölümler var. Bunlardan kaynaklı olarak da öğrencilerde bu bölümleri yazmalı mıyım? Bu bölümlerden mezun olduğumda iş imkanım olur mu? Gibi çok fazla soruyla karşılaşıyoruz. Bunlardan kaynaklı olarak da öğrencilerde çok ciddi kafa karışıklığı söz konusu.


“BÖLÜMÜNÜ ÖNCEDENBELİRLEYEN DE VAR KARARSIZ OLANLAR DA VAR”

İki tip öğrenciyle karşı karşıyayız. Yıllardır aynı durumla karşı karşıyayız aslında. Bir öğrenci tipi ortaokulda belki de belirlemiş oluyor. Ben şu bölümü okuyacağım, şu mesleği yapacağım diye. Ve tamamen ona yönelik bir çalışma stilinde gidiyor. Ama örnek veriyorum o puanı tutturamadı. Şöyle bir senaryo var. Öğrenci eczacı olmak istiyor ama puanı tutmuyor. Bu bölüme yakın bir bölüm olarak kimya mühendisliği okuyor. Çok kararlı bir şekilde benzer bir bölümde devam ediyor. Ama kimi öğrenci var. 12. sınıfa gelmiş, tek bir derdi var ben sınava gireyim, bir puan alayım zaten tercihlerde kendime bir bölüm bulurum diyor. Asıl zaten bizim için zor olan durum bu kararsız kalan öğrencilerle. Çünkü öğrenci kendini tanımıyor, ilgilerinin farkında değil, yeteneklerini bilmiyor bu sebeple de o öğrencilerle tercih yapmak oldukça zor. Bu tarz öğrencilerle de biz farklı bir çalışma standardı ile gidiyoruz. Biraz araştırma yapmasını ve kendi ilgi ve yeteneklerini tanıması adına çeşitli testlere girmesini öneriyoruz. Ve o şekilde tercihlerimizi yapıyoruz.


“AİLESİZ TERCİH SÖZ KONUSU DEĞİL”

Ailesiz bir tercih söz konusu değil. Şimdi 18 yıl boyunca aynı ortak bir çatı altında kalıpta, hadi ben üniversite sınavına girdim, hadi ben gidiyorum demek zaten doğru bir tutum değil. Ama ben birçok görüştüğüm aile ile gelen öğrenciler olduğu zaman aileye önce öğrenciyle görüşeyim, daha sonra sizin fikirlerinizi istiyorum diye söylüyorum. Çünkü sonuçta evet ailenin önemi çok değerli de olsa işin sonunda bu meslek, bu hayat öğrenciye kalacak. Bu noktada da öğrencinin şehir tercihi, bölüm tercihi çok çok değerli. Kimi öğrenci mesela, ailesinden farklı bir şehirde yaşamak ve okumak istiyor. Kimi öğrenci tam tersi aynı şehirde kalayım çamaşırım yıkansın, bulaşığım yıkansın gibi talepleri oluyor. Benim aslında geçmiş dönemlerde en önerdiğim şey öğrencinin şehir dışına gitmesiydi. Çünkü bir insan, ne zaman akşam ne yiyeceğim diye düşündüğünde büyümüş oluyor. Çamaşırımı ne zaman yıkayayım diye düşündüğünde büyümüş oluyor. Eline bulaşık süngeri almayan bir insan bu hayatta 1-0 geride başlar. O yüzden bu tarz sorumlulukları kazanabilmek açısından ben hep şehir dışına yönlendiriyordum. Ancak mevcut ekonomik sorunlardan dolayı da şuan da dışarda bir çocuk okutmak hiç kolay değil. O yüzden de şu soruları soruyorum öğrenciye: Hadi gittin, kendin çalışıp, ailenden de destek alarak okumak mı? Yoksa burada bir yerde çalışmadan aile evinde yaşamak mı? Birinde daha özgürsün, daha sorumluluk sahibisin. Birinde belki daha kısıtlısın ama daha konforlusun. Bu tarz benzer soruları sorarak yönlendirmeye çalışıyoruz. Ama dediğim gibi aile her zaman çok önemli faktör. Hatta birçok tercih döneminde ciddi kavgalara da şahit oluyorum. İşte veli, ben sana orayı yazamazsın diyorum diyor. Öğrenci yazıcam, karışma diyor. Böyle kavgalarda ortaya çıkıyor. Ama benim özelimde, benim görüşümde öğrencinin önemi 10 ise velinin önemi 6-7'dir.


“MEMUR OLMAK EN ÖNEMLİ KRİTER”

Tercih zamanında bizde şöyle bir furya vardır: o seneki KPSS atamaları. 80’ler zamanında şöyle bir algı vardı: Devlet memuru olsun da isterse çamurdan olsun, ne olursa olsun. Öyle bir algı vardı. Benzer bir algıyla tekrar karşı karşıya kaldık. Bunun sebebi özel sektördeki haksız rekabetler, birçok insanın hak ettiğini alamaması gibi faktörlerden dolayı insanlar da artık devlete atanayım, devlete çalışayım gibi düşüncelere sahip. Bu yüzden de 2 yıllıklarda en çok sağlık bölümlerinde tercih yapıyoruz. Çünkü öğrenciler bir an önce 2 yıllığı bitireyim sonra KPSS çalışırım, atanırım diye düşünüyor. 4 yıllıklarda da hemşirelik de çok ciddi bir talep var bu sene. Zaten tıp, diş hekimliği, veterinerlik, eczacılık bunlar her sene güzel tercih yapılan bölümler. Ancak bu sene benim şahit olduğum bölümlerden bir tanesi de yazılım mühendisliği. Öğrencilerde ciddi anlamda yazılım mühendisliğine bir ilgi var. Bununda sebebi güncel teknolojik gelişmelerden dolayı olduğunu düşünüyorum. Bu tarz bölümler diyebilirim.


“ÜNİVERSİTE TERCİHLERİNDE ROMANTİK YAKLAŞAMIYORUZ”

Kendisini önceden planlayan ve puanı geldikten sonra neresi olursa olsun diyen iki tip öğrenci var. Kimi öğrencilerimde şu da oluyor: Çok detaylı bir araştırma yapıp ilgi alakasını fark ediyor ama mesleği bazen gözünde çok büyütüyor sonra hayatın gerçekleriyle tanışıyor, bölümü kazandıktan sonra ve duvara tosluyor. Maalesef ülkemizde çok romantik yaklaşamıyoruz bu tarz üniversite tercihlerinde çünkü 4 yıl sonrasını 2 yıl sonrasını düşünmesi gerekiyor. Artık sen bir meslek sahibi ol da onu da hobi olarak yaparsın söylemine geri döndük. Örnek veriyorum ben konservatuarda okumayı çok istiyordum. Kendim de tiyatrocuyum. 14 yıl tiyatro yaptım. Konservatuar istiyordum ama o zamanlarda ailem sen bir oku da, bir bölüm elde et de mesleğin olsun sonra oyunculuk da yaparsın sorun yok şeklinde söylemleri olmuştu. Şimdi de yapamıyorum. Üniversite zamanlarımda kaldı gitti. O yüzde çok romantik yaklaşamıyoruz. Bazen çok hevesli çocuklar görüyorum. Onları bu noktada destekliyorum. Neden? Hevesliler, işin sonunda duvara da çarpsa, ne kadar çıkmazda olduklarını da görse bir şekilde bir yolunu buluyorlar ve başarıya ulaşıyorlar elbette. O yüzden bu nokta da ben ilgi ve alakanın çok önemli olduğunu düşünüyorum ama tercihlerde de çok da romantik davranmamak gerektiğini söyleyebilirim.


“KARARSIZ KALINAN FAKTÖRLERDEN BİRİ BÖLÜM”

En çok karasız kalınan bir kaç tane faktör var. Bunlardan bir tanesi: Bölüm. Ülkede çok çeşitli bölümler var. Hangi bölümü tercih etmesi gerektiği konusunda kararsızlar çünkü şöyle bölüm hakkında bölüm sahibi değiller. O yüzden ben mesela şu an belediyede yaptığım tercih sürecinde ya da geçmiş yıllarda yaptığım ya da kendim özelde yaptığım tercihlerde her zaman önce öğrencinin isteğine göre 20, 30,40,60 kaba taslak tercih listesi oluştururum. Sonra burada yerleştirilen bütün bölümleri 1. sınıf öğrencisi kadar hakim olmasını isterim. Araştırmasını isterim. Çünkü geldiğinde sorarım. Ne araştırdın? Nerede çalışıyorlar? Ne kadar maaş alıyorlar? İş imkanları nasıl? Yurtdışında çalışabiliyorlar mı? Bunları araştırmasını isterim. Daha sonrasında ÜniAr diye bir üniversite araştırma anketleri, memnuniyet anketleri var. TÜMA tarafından yapılıyor. Öğrencilere bu yazdığımız üniversitelere bu ÜniAr’dan araştırıp, hangi sıralarda, hangi üniversiteler var bunları görmesini istiyorum. Çünkü hiç tahmin etmediğimiz üniversiteler üst sıralarda yer alabiliyor. Mesela Abdullah Gül Üniversitesi. Hani söylendiği zaman müthiş bir üniversite de okuyorsun denmez belki ama üniversite memnuniyet araştırma anketlerinde BİLKENT’in, İstanbul Üniversitesi’nin, İTÜ’nün, ODTÜ’nün bir çok böyle iyi üniversiteler dediğimiz üniversitelerin üstünde yer alıyor. Bu tarz faktörler çok önemli. O yüzden oradan araştırma yapmasını istiyorum. Dediğim gibi bölüm ve şehir tercihleri de çok etkili oluyor. Bazen öğrencilerde de şey oluyor: İyi şehire gideyim. Evet çok önemli bir şey ama hangi durumlarda önemsiz? Sağlık durumlarında çok önemli değil bu. Örnek veriyorum Tıp, diş hekimliği, eczacılık, veterinerlik gibi bölümlerde hangi üniversitede, hangi şehirde okuduğunuz önemli değil. Bazen diyorum ki belki üniversite hayatını iyi bir şekilde geçirmiceksin ama bu bölümü bitirdikten sonra iyi kazançlar sağlayıp, iyi hayat yaşama şansın olacak. O yüzden 2,4,5,6,7 sene dişini sık daha sonraki dönemlerde de hayatını daha iyi bir şekilde yaşama fırsatın olur. Ama hayır ben iyi bir şehirde okumak istiyorum, büyük bir şehirde okumak istiyorum dersen de ona göre tercih yapacağız diyoruz. Yani en çok dediğim gibi birinci sırada üniversite bölümleri, ikinci sırada da şehir tercihleri.


“ARKADAŞ İÇİN TERCİH YAPILMAZ”

Sık karşılaştığım yanlışların başında şu: Arkadaşım orada ben de oraya gideyim. Yani arkadaş için tercih yapılmaz. Sevgili için tercih yapılmaz. Bu tarz durumlarla çok karşılaşıyorum. Yıllardır mesleğin içindeyim. İşte ben oraya tatile gitmiştim çok güzeldi, benim arkadaşım oraya gitmiş baya bir beğenmiş, sevgilim orada ben de onun yanına gitmek istiyorum, onu yalnız bırakmak istemiyorum, ayrılırız. Bunlarla hala karşılaşıyorum ve duyduğum anda maalesef üzülüyorum. Evet anlayabiliyorum ayrı kalmak istenmiyor, birlikte bir hayat kurulmak isteniyor bunlar gayet doğal şeyler. Ama dönüp bakıyorum ben o yaşlarımda hangi arkadaşımla hala görüşüyorum? Belki bir, belki iki. Ben o zamanlardaki hangi kız arkadaşımla devam ediyorum? Hiçbiriyle devam etmiyorum, görüşmüyorum. Şimdi böyle anlık hevesler için tercih yapılmaz. Bunlarla ilgili ciddi problemler yaşıyoruz. Bunları değiştirmek de çok kolay olmuyor öğrenciler için. Ama bir şekilde ikna etmeye çalışıyoruz bir noktada.


“BEN ŞU AN İKİNCİ ÜNİVERSİTEYİ OKUYORUM”

En çok hayal kırıklığı. Bu sene ciddi anlamda hayal kırıklığı gözlemledim. Çünkü her öğrenciden beklediğinin altında diye bir dönüş aldım. Yani aslında sınav için zor olduğu söylendi. Kendim incelediğimde de aynı zamanda fark ettim. Ki ben her sınavdan sonra önce ilk matematik sorularına bakıyorum. Kendim Psikolojik Danışmanım ama matematik aşığıyımdır. Şu an ikinci üniversitemi okuyorum matematik bölümde o yüzden de hep matematik sorularını inceledim. Evet, yani zorlayabilecek sorularmış hakikaten ama öğrencilerden dediğim gibi böyle sürekli duyduğum şey beklediğimin altında, işte ben doğru işaretlemiştim ama sanki bu yanlış mı? Hocam ÖSYM’e itiraz mı etsem? Hocam benim optiğimi değiştirmişler. Böyle değişik geri dönütler alıyorum. Onun dışında da kontenjan azaltılmasından kaynaklı olarak çok ciddi bir ümitsizlik hakim öğrencilerde ama ben ne yapıyorum? Önceki yaptığım tercih makasımı aynı şekilde tutuyorum. Hatta kimi öğrenci az tercih yapıyorsa, onda biraz daha açıyorum makası çünkü tahminimce bu sene umutsuzluktan ve ümitsizlikten kaynaklı olarak birçok öğrenci tutturabileceği yeri yazmayacak gibi geliyor. Çünkü aynı zamanda şunu da çok gözlemliyorum. Ben açıkta kalır mıyım? Herkesin ağzında böyle bir cümle var. Benimle tercih yapan öğrencilerde problem yaşanmayacak ama başka yerlerde tercih yapan öğrencilerin açıkta kalacağına ve normalde daha iyi bir bölüme yerleşebilecekken o bölümlere de yerleşemeyeceğini düşünüyorum bu sene için.


“KONTENJAN AZALTILMASI BENCE OLUMLU”

Ben YÖK’ün kontenjan daraltmasını olumlu karşılayanlardanım. Çünkü gerçekten yıllardır üniversite sayıları o kadar şişirilmişti ki ülkede herkes üniversite mezunuydu, ülkede genç istihdam sağlanabilecek bir yapılanma yoktu. Farklı zanaat işlerinde çok eleman eksikliği mevcuttu. Şimdi şöyle bir durumla da karşılaşıyorduk önceki zamanlarda öğrenciler sadece aileden kaçmak için üniversite okuyordu. Ne bir okulda niyeti var, ne bir isteği va. Normalde örnek veriyorum, iyi bir berber sırf aileden kaçmak için üniversite okuyor. Üniversiteye gittiği süreçte kendi el zanaatını kaybediyor. Aslında iyi bir berber iken bu sefer alelade bir bölüm okumuş işsiz olarak karşımıza çıkıyor. O yüzden YÖK’ün bu kontenjan daraltmasını olumlu buluyorum. Öğrenciler içinse çok büyük ümitsizlik hakim. Ama ilerleyen zamanlarda bugün üniversite okuyanlar bu kontenjan daraltmasının meyvelerini iyi bir şekilde yiyecek.


“MEZUNA KALMAYI DÜŞÜNENLER BU KARARINI GÖZDEN GEÇİRSİN”

Çok karşılaştığım yanlışlardan bir tanesi de mezuna bırakmayı düşünen öğrencilerle alakalı. Şimdi buna da kısaca bir açıklama getirmek istiyorum. Öğrenciler kontenjan daraltmasından kaynaklı olarak mezuna kalmam lazım diyorlar. Ancak ben de o noktada şuna dikkat etmelerini istiyorum. Elbette mezuna kalmak ne iyi, ne de kötüdür. Mezuna kalmak öğrencinin yapısına göre değişkenlik gösterir. Kimi öğrenci vardır bir okula, dershaneye ihtiyaç duymadan emin adımlarla çalışır. İstikrarlıdır, sabah akşam kütüphanesine gider, evinde çalışır. Youtube’dan videolar izler, araştırmalar yapar güzel bir sonuç elde eder. Kimi öğrenci de bunlardan mahrum kaldığında okula, dershaneye gidemediğinde tam tersi her şeyi salar. Ya da mezun rahatlığına kavuşur ve düşüş yaşar. Geçmiş zamanlarda bir öğrencim 13 bin sıralama ile mezuna bırakmıştı çünkü ilk 5 bin sıralama hedefliyordu. Lakin bir sonraki sene 35 bin sıralama yaptı. Haklı olarak çok üzüldü. İşte bu öğrenciden öğrenciye değişiyor. O yüzden şunu da eklemek isterim mezuna bırakmak isteyen öğrenciler için YÖK geçen sene de bu sene de kontenjan daraltmasına gitti. Tahminimce önümüzdeki senede benzer bir manzara olacak. O yüzden hangi bölümü tercih ettiklerine göre hangi bölümü istediklerine göre bir düşünsünler. Bu sene kontenjan azaltılması olan bölümlerin birçoğu önümüzdeki senede azaltılacağını tahmin ediyorum. Diş hekimliği, hukuk, işletme, öğretmenlik bölümlerinin birçoğu gibi bölümlerde önümüzdeki seneden itibaren de kontenjan azaltmasına gidileceğini düşünüyorum o yüzden mezuna bırakmak düşünen öğrenciler bir daha gözden geçirsinler.”

Muhabir: OSMAN KANTARLIOĞLU