Hilmi DUYAR

Yaşamı boyunca sanatın İyileştirici gücünü kendine ilke edinen Sanatçı Melike Sökmen, Balıkesir’de sanata eğilimi olan herkesi bu yolculuğa çıkarmak istiyor. Çocuk yaşlarda annesiyle birlikte uğraştığı el sanatlarından, Müjdat Gezen Sanat Merkezi’ndeki tiyatro ve şan eğitimine, Üniversitede aldığı resim eğitiminden, yüksek lisansa dek yaptığı her işte sanatın iyileştirici gücüne, çok sesliliğe inandı. Sanatın her dalına el attı. Resim, müzik, tiyatro, sinema, dizi oyunculuğu, sunuculuk hep onun ülküsüydü. Balıkesir’e dönmek zorunda kaldığında, resim öğrenimine devam etti, “Göz bebeğim” dediği, hedeflediği sanatın her branşını bir araya getirdiği, Sanat10 Akademi’yi sanatseverlerin hizmetine sundu. Tek amacının öğrencilerine, yalnız bireysel yeteneklerini geliştirmeyi değil, aynı zamanda, özgüven, yaratıcılık, iletişim ve ifade gücü kazandırmak olduğunu ilan etti. Sanatın her dalında iz bırakan Sanatçı Melike Sökmen, sanat aşkıyla çıktığı bu yolda, yaşadıklarını Politika okurları için anlattı.

4 (Custom)-2

Melike Sökmen kimdir?

Balıkesir’in Bandırma ilçesinde 25 Nisan 1986 yılında dünyaya geldim. Vecihi Bey İlkokulu, Bandırma Ortaokulu, Şehit Mehmet Gönenç Anadolu Lisesi’nden mezun olduktan sonra Müjdat Gezen Sanat Merkezi Tiyatro Bölümüne girip konservatuvar eğitimime devam ettim. Pera Güzel Sanatlar Akademisi’nde sinema eğitimi aldım. 6 yıllık süreçte özel tiyatrolarda oyunculuk yaptım. Bir Ofis Gecesi Rüyası adlı yapıt ile yaklaşık 2 yıl Atatürk Kültür Merkezi’nde (AKM) sahneye çıktım. Afife Jale Sahnesinde rol aldım. Cine 5’in Dizi Magazin programında bir dönem canlı yayın sunuculuğu yaptım. Bazı tiyatrolarda görev aldım, turnelere çıktım. Sakarya AKM gibi belli şehirlerin sanat merkezlerinde sahnelerin tozunu yuttum. Bir türlü tükenmeyen resim sevdası nedeniyle Üniversite sınavlarına girip, Balıkesir Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nü kazandım. İyi bir eğitim alarak, yüksek onur belgesiyle mezun oldum. Necatibey Eğitim Fakültesi'nde Formasyon eğitimine katılıp öğretmenlik hakkını elde ettim. Özel okulların, ilkokul, ortaokul ve liselerinde Resim Öğretmeni olarak görev yaptım. İstanbul Haliç Üniversitesi Grafik Tasarım Bölümü’nde tezli yüksek lisansımı tamamladım. Tez konum; 10-11 yaş grubu çocuklarda Çizgi Roman okumanın anne çocuk ilişkisine etkisi ana yönelimli çalışmam oldu. Balıkesir’de yetenekli çocuk, genç ve meraklıları yetiştirmek üzere Sanat10 Akademi’yi kurdum. Tüm yetkinliklerimi bir arada toplayıp insanlara sanatla ilgili geniş görüşlülüğü içeren eğitim vermek amacıyla yola koyuldum. 4 yaşındaki çocuktan 60 yaşına ayak basan resim sevenlere birebir ya da grup dersleri veriyorum.

1 (Custom)-3

Resmi çok sevmenize, resim öğretmeni olma hayaline rağmen neden tiyatro eğitimine öncelik verdiniz?

Birdenbire tiyatroya yönelmekten öteye sanata karşı bir eğilimim vardı. Annem el sanatları öğretmeniydi. Bilfiil bir el sanatları dersi veren bir öğretmen çocuğu olarak hep sanatın içinde büyüdüm. Ailede böyle bir kültürle büyüyünce sanat hep yaşamın öznesi oldu. Çocukluk dönemimden bu yana çok keyifli ve eğlenceli şeyler üretiyorduk. Kitreden bebekler, oyun hamurları, onları teatral bir şekilde seslendirme, onlardan güzellikler üretme düşüncesindeydim. İlkokuldan beri öğretmenler genelde bana taklitler yaptırırlardı. Pek çok insanın karşısında taklit yapmak beni çok mutlu ederdi. Sanatın her dalı istediğim bir alandı. Öğretmen ders anlatırken sıranın altında kitapları defterleri koyduğumuz yerde resimlere bakardım. Okul bitince İstanbul'a gidip Müjdat Gezen Sanat Merkezi sınavlarına girip kazandım. Başarılı işler çıkardım. Benim için çok iyi, çok güzel bir tecrübe oldu.

2-12

Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde eğitim aldığınız dönemde Balıkesirli Sanatçı İlker Ayrık ile karşılaştınız mı? Derslerde neler yapıyordunuz?

İlker Aylık Müjdat Gezen’in asistanıydı. Kendisini çok severim. Oyunların ışıklarında, sahnenin arkasında, her yerde vardı. Savaş Dinçel'in, Uçurtmanın Kuyruğunda yapıtında oynuyordu. İlker Bey ile iki Balıkesirli çok iyi anlaşıyorduk. Ortak paydada buluştuğumuz oyunlarda roller üstlendik. Dolayısıyla bir hamur, bir mutfak, o yapıyı, o sinerjiyi, o teatral yanı orada yaşamış, görmüş, tecrübe etmiş, şanslı bir birey olarak birlikte projelerde de bulunduk. Artist Okulu adlı tiyatro eserinde birlikte oynadık. Buradaki rolüm Yetenek Sizsiniz gibi bir program sahneliyorduk. Oyunda jüriye yeteneklerimizi sergiliyoruz. Bir dansçıyı canlandırmıştım. Yarışmadaki aday gibi bir koreografim var ve çok iyi dans ediyor, yabancı bir şarkı söylüyordum. Çok eğlenceli bir oyundu. Sonrasında Evlilik Okulu diye bir oyunda oynadım. Bu oyunla ilgili NTV'ye çıktık, çünkü eseri çok yaratıcı bulmuşlardı. Oyunun konusu evlenmeden önce son onayı, son imzayı almak için gidilen bir kurum var. Kuruma gittiğinizde size 10 yıl sonranızı barkovizyondan gösteriyorlar. Evlilikteki yaşamınızdan kesitler gösteriliyor. Örneğin evde tartışıyorsunuz, sokakta, alışverişte, aileler arasında size ait görüntüler var. Eğer siz 10 yıl sonrasını görüp beğenirseniz evlenmeniz onaylanıyor, kurumdan çift olarak çıkıyorsunuz. Çok keyif aldığımız bir yapıttı.

3-8

Sizinle birlikte eğitim alıp günümüzde sinema ve tiyatrolarda boy gösteren sanatçılar var mı? Siz kimlerle sahneye çıktınız?

Birlikte yola çıktığımız arkadaşlarımız var. Çok sevdiğim arkadaşım, Özlem Ulukan, Masumlar Apartmanı, No 309, Sardunya Sokak, Son Tercih dizilerinde boy gösterip dizi seyircilerinin beğenisini kazandı. Pek çok yetenekli arkadaşım var. Sanatçı Meltem Taşkıran’dan şan dersleri aldım. Yılmaz Güney’in bir şiirinden esinlenen Şanar Yurdatapan’ın bestelediği, Melike Demirağ’ın icra ettiği “Arkadaş” şarkısını pek çok kişinin önünde söyleyeceğimi öğrenince çok heyecanlandım. Şarkı söylemek çok ayrı bir meziyettir. İzleyici önünde güzel bir performansla ilk şarkımı söyleyip olumlu geri dönüşler alınca çok mutlu oldum. Yaşamımın unutulmaz anlarından biriydi. İhanetin Gülen Yüzü oyununda rol aldım. 2 kişilik bir oyundu. 30 tiyatro yapıtında sahnelerin tozunu attım.

5 (Custom)

Tiyatroya odaklanmışken sonrasında resim sanatına neden yöneldiniz?

Resme yönelmem Balıkesir'e dönme süreciyle ilişkili. İstanbul'daki hayatımı Balıkesir'e entegre etmek durumunda kaldım. Bir yakınımın rahatsızlığından kaynaklandı. Balıkesir’de tabii ki İstanbul’daki dinamizm ve hareketlilik yoktu. İstanbul Kültür ve Sanatın başkenti, kültürel ve sosyal anlamda daha gelişmiş bir şehirdi. Balıkesir'e kesin dönüş yaptığımda ben yine hayallerimin peşinden koşan biri olarak kendi yeteneklerimi en zirveye, en iyiye taşımanın derdinde olan biri olarak kendimi yetkilendirmek istedim. Üniversiteye girmeyi, bir fakülte diplomasına sahip olmayı, yüksek lisans yapma kararını da Balıkesir’de aldım. Aklımda çizim hep vardı. Kendimi farklı yollardan ifade etmeyi çok önemsiyorum. Kendinizi konuşarak kalabalığın önünde ifade ettiğinizde tiyatro oluyor. Duygularınızı çizimle anlattığınızda resim oluyor. Notalara bastığınızda da müzik oluyor. Sanat bir güneş gibi ama siz hangisinden dışa vurmak istersiniz duygularınızı? Topluluğun içerisindeki o duygu ve dışa vurumu yansıtıp kendi düşüncelerimi ifade edebilecek, o kalemi elime alma, hayali kurduğumda mutlu olduğumu keşfettim. Resmi de, duygu ifade biçimini burada değerlendirebilirim diye öngördüm. Sadece konuşarak değil, kağıda çizerek anlatmanın da bir sanat olduğunu anladım. “Çıktığım bu yolda ne şekilde yön bulurum?” Diye düşündüğümde daha önce çizdiğim karikatürler, resimler aklıma geldi. Bunlardan çok iyi geri bildirimler alıyordum. Resim öğretmenim bu konuda beni destekliyordu. Müjdat Gezen Sanat Merkezi’ne girdiğimde o andaki eğilimim resim değildi. Yukarıdan serpiştirilmiş gibi, müzikte kullanıyorsunuz, tiyatroda kullanıyorsunuz, resimde kullanıyorsunuz. Ben sanat bakış açısı diye bir şeyin olduğuna inanıyorum. Bu nedenle kendimi resim alanında denemek istedim ve daha önce çizdiğim, karikatürler, eğlenceli dışa vurumlar burada değerlenir düşüncesiyle bu kulvarda yola koyuldum. Üniversitede kendimi resim dalında denemek istedim. Sınava girdim, üçüncü olarak kazandım, yüksek onur belgesiyle mezun oldum. Resim alanında akademik yolculuğum böyle başladı.

14-2

Balıkesir Güzel Sanatlar Fakültesine girdiğinizde hangi bölümler vardı, siz resim bölümünü neden seçtiniz? Yüksek lisansınızı hangi alanda yaptınız?

Balıkesir Üniversitesi Güzel Sanatlar fakültesine girdiğimde Baskı sanatları ve resim bölümü vardı. Çizgi Film ve Animasyon, Grafik Sanatlar ve Heykel bölümleri mezun olduktan sonra açıldı. Manuel çizimde kendimizi yapay zekayla birlikte geliştirmek çok önemli. Bu cümleyi kendinizi daha ileri seviyeye taşımak anlamında söylüyorum. Grafik tasarımı yüksek lisansı için yaptığım tezin yaşamımda çok özel bir yeri bulunuyor. Tezimde,10-11 yaş çocuklarında çizgi roman okumanın anne çocuk ilişkisine etkisini inceleyip araştırdım. Çizgi romanın sadece eğlenceli bir görsel anlatım değil, aynı zamanda ebeveynle çocuk arasında köprü kurulabilen güçlü bir dil olduğunun farkını keşfettim. Araştırmamda bu yaş grubundaki çocukların çizgi roman aracılığıyla, anneleriyle daha samimi ve paylaşımcı bir iletişim kurabildiklerini gözlemlemek beni çok etkiledi. Akademik yolculuğumda ilham kaynağım olan çizgi roman, Sanat10 Akademi’de çocuklarla çalışırken beni en çok motive eden mihenk taşı oldu. Çocukların yaratıcılıkları, hayal gücü, bana da olanaklar tanıdı. Kendi yolculuğumda hem klasik ressamların, hem de çağdaş sanatçıların izinden çok şey öğrendim ama en büyük ilhamı her zaman öğrencilerimden aldım. Çizgi roman bana olumlu yönde katkı sağladığı için çok kıymetli bir alan. Çizdiğim resimler, çocukluğumuzda okuduğumuz çizgi romanlardan kaynaklandı. O yaşlarda kesip yapıştırarak kendimce bir şeyler üretir, onları karikatürize edip eğlenceli hale dönüştürürdüm. Yaptıklarımın kolaj olduğunu yıllar sonra bu işin eğitimini aldıktan sonra öğrendim. Çizgi roman okumanın çocukların hayatına, aile yaşantılarına nasıl etki edeceği konusunda etik kurul onaylı 120 kişi ile anket yaparak ilerledim. Çizgi Roman okumadan önceki ilişkilerini, okuduktan sonraki ilişkilerini analiz ettik. Görsel sanatların, resmin, çizgi roman okumanın aile içi ilişkiye nasıl faydalı olduğunu gözlemlemiş olduk. Balıkesir’de açtığım Sanat10 Akademi’de de özellikle çocuklara okuttuğum kitaplar ve görseller var. Kitapevi Güncesi, Mavinin Mutluluğu, Hasan Boğuldu Efsanesi, çizgi romanlarını, hem görsel, hem içerik anlamında, rehber öğretmen arkadaşımla araştırıp faydalı bulduğum için, öneriyoruz.

13-3

Siz tiyatroda oynadınız, dizilerde rol aldınız. “Tiyatro kazandırmaz” diye söylemler var. Sizce bu deyim doğru mu?

30 civarında tiyatro eserinde oynadım. Arka sokaklar dizisinde rol aldım. Başka dizilerde de oynadım. Emek vererek çalışmalar yaptığımız için, turnelere peş peşe çıktığımız için aktif olarak İstanbul'un iyi sahnelerinde oyunlar sergilediğimiz için ben iyi kazandım, İstanbul’un iyi bir semtinde ikamet ettim. Bir reklamcıyı canlandırdığım Ofis Rüyası adlı oyunda Harun Kolçak bilet alıp en önlerden bizleri izlemişti. Oyun çok keyifliydi. Harun Kolçağı izleyiciler arasında görünce hepimizin keyfi daha da arttı. Eleştirel bir oyundu. Reklam müziklerine farklı klasik sanatçıların yorumlarını ekliyorduk. Bir tıraş bıçağı ya da bir sabun reklamında Ludwig Van Beethoven, Wolfgang Amadeus Mozart'ın müziklerini kullanıyorduk. Onların hayaletleri sahneyi basıp müziklerinin bir jilet reklamında kullanılmasına karşı çıkıyor, hesap soruyordu. Sahnede canlı olarak seyirciye seslenen bir tek bendim.

10 (Custom)

Ressamlara, karikatüristlere yarışmalara katıldınız mı? Sorusunu yönelttiğimizde “Ben eserlerimi yarıştırmak için yapmıyorum, sanat için yapıyorum” yanıtı aldım. Siz yarışmalara katıldınız mı ödülünüz var mı?

Ben biraz toplumcuyum. Sanat sanat için mi, sanat toplum için mi sorusuna, “Sanat toplum içindir” yanıtını verebilirim. Sanatın kitlelere ulaştırıp, o noktada yorumlamalarını, duygularını farklı şekilde ifade edebilecek veya gözleme ulaşabilecek bir seviyede sunmaktan yanayım. Özellikle resimde çok fazla teknik ve yaklaşım olduğu için, bir yerde insan toplumdaki bireylerin kendilerini bulmalarını çok istiyor. Ben sergilerimi sanat galerilerinden öte halkın daha yoğun olduğu alışveriş merkezlerinde ya da her kesimin ulaşabileceği yerlerde yapmak istiyorum. İnsanların elinde alışveriş poşetiyle eserlerimi göreceği yerleri tercih ediyorum. Bende böyle bir toplumculuk anlayışı var. İnsanlar, benim anlayışımla kendi dünyalarında belki farklı bir anlatım yolu bulurlar, duygularına bir çıkış ararlar. Baktığı bir tablo, çocukluğuna veya hayalindeki o dünyaya götürür. Vatandaşın ruhuna işlemek, ruhuna dokunmak, bana değerli geliyor.

11-3

Yaptığınız resimlere kendinizi koydunuz mu? Öğrencilerinize ne yapmalarını öneriyorsunuz?

Evet, hep koyuyorum ve kendimi o resme ait hissediyorum. Resimde tek bir noktayı, bir manzara resmini gösterseniz bile, 10 farklı kişi farklı yorumlarda bulunacaktır. Kimi bir deniz manzarasındaki ağacı temel alırken, kimi batan güneşi, kimi de bulutları ön plana çıkaracaktır. Belki de bu resim ona çok keyif aldığı bambaşka bir anı hatırlatacağı gibi kimisini de hüzünlendirecektir. Dolayısıyla yorumların sentezi bile güzel bence. İnsanlara bir şekilde ruhen ulaşıyorsunuz, görsel olarak ulaşıyorsunuz. Hayatlarının bir yerinde var oluyorsunuz. Amacım çocukların, gençlerin, yetişkinlerin sanata sadece hobi olarak değil, hayatlarına dokunan bir güç olarak bakabilmeleri. Ben Sanat10 Akademi’de verilen bir dersin, bir beceri kazandırmaktan çok fazlasını hedefliyorum. Özgüven, ifade gücü, yaratıcılık, sertifikalı eğitimlerle de bunu kalıcı ve profesyonel bir zemine oturtmaya çalışıyorum. Alınan eğitimin içeriğinin gerçekten dolu ve geniş görüş taşıması çok önemli. Bir çocuğun temel sanat eğitimiyle yola çıkıp ne istediğini bilmesi önemli. Bu tür kurslara gelirken aslında neyi hedefliyor? 3 ay, 5 ay giderim, bir kelebek, bir çiçek çizerim akabinde ayrılırım diye düşünüyorsa yanlış yapıyor. Resmin en temel ilkelerinden biri yalnız vizyon kazanmak değil, belli başlı alanları boyamak değil. Bunun için bence herhangi bir eğitim almasına gerek yok. Evde bunu boyama kitaplarıyla sağlayabilir ama gerçek anlamda kalifiye bir ilerleme istiyorsa, en azından bir teknik öğrenmek istiyorsa, resimle alakalı bilgi ve beceriye sahip olmak istiyorsa bu tip kurslara gelmelidir. Öğrenmeye açık olmak çok önemlidir. Herkesin aynı teknikte ve tarzda resim yapması mümkün değil. Pablo Picasso'nun eserleri, Vincent Van Gogh’un yapıtları, Salvador Dali’nin resimleri, Claude Monet’in çizimleri, her biri ayrı tekniklerle ortaya çıkmıştır. En önemlisi insanın kendine doğru olanı bulmasıdır. Kişinin üslubunun veya yönünün doğru tespit edilmeyip tek bir teknikle yola çıkılarak “Bunu yapıyorsan resim yapabiliyorsundur, yapamıyorsan yapamıyorsundur” denilerek yaklaşıldığını düşünüyorum. Aslında maksat gerçekten tek bir şey yapmak değil, pek çok farklılığı edinip çok görüşlülük edinilip o yönde ilerlemesi kişiyi daha çok geliştirir. Kişi belki grafiksel bir çizgi yapısına sahiptir. Belki hiper gerçekçi bir resim yapmaya yatkındır. Belki resmi soyut olarak görüyordur. Picasso gibi hizmet edecek çizgiler atıyordur. Tüm bunları saptamak resim eğitimi alanlar için büyük bir nimettir. Siz gerçekçi çizime uygun bir bireyi soyut kavramda yetiştirmeye çalışırsanız olumsuz bir sonuç alırsınız. Grafiksel, sadece dış kontür çizerek çok güzel animasyon çizimler, bilgisayar destekli çizimler yapabilecek bir bireyi alıp, bir portre ressamlığına yönlendirirseniz bu yeteneğini köreltmiş, hevesini kırmış olursunuz. O yüzden birebir ve kişiye özel kişinin yetkinliklerini, yapabileceklerin dışa vurmasını sağlayıp gerçek cevheri ortaya çıkarmak elzemdir.

12-3

Resimlerinizde örnek aldığınız birileri var mı? Kimleri beğeniyorsunuz? Resimde tarzınız nedir?

Ressam olarak Salvador Dali. Benim için sanat tarihine ismini yazdırmış biri olduğunu söyleyebilirim. Türk sanatçılardan Bedri Baykam'ı beğeniyorum. Bunların dışında pek çok ressam var ama birinin ismini söyleyip, diğerini atlasam olmayacak. Onun için isim vermeyeceğim. Gerçekçi resim yapmak, özellikle portre çizimlerinde çok sevdiğim bir alandır ve severek çalışıyorum. Ben, biraz düşünce yapısının işin gerçekliğiyle özdeşleştirilip yapılan resimleri seviyorum. O nedenle Salvador Dali ismini verdim sevdiğim ressamlar arasında. Dali’nin Eriyen Saatler çalışması zaman kavramının eridiğini fikrini barındırıyor. Saat, sadece bir şeyi alıp birebir olarak çiziyor olma halinin ötesinde, bir düşünceyi de içerirse, bir şeyi anlatım aracı olarak yansıtabilirse daha değerli olacaktır. Kimileri için doğru olmayabilir ama resmin bir düşünceyi anlatması halini seviyorum. Düşünce, gerçek çizimle özdeşleşince benim için çok anlamlı oluyor. Sanatçı yapıtına kendinden bir şey kattığında, bir fikir barındırdığında çok daha değerlidir.

7 (Custom)

Sunuculuk geçmişiniz var. Kendiniz mi istediniz, arkadaşlarınız mı önerdi?

Toplumcuyum demiştim. İnsanların arasında olmayı seviyorum. Hayata dair öyküleri dinlemek, gözlemlemek, incelemek, fikirleri ve yorumları dinlemek, dolu dolu yaşamak, yazarak, çizerek, konuşarak kendimi anlatmayı seviyorum. Temelde bir şey yapıyor olmanız, kendinizi değişik dallarda geliştirip kendinizi oluşturduğunuzda ruhen beslenmiş olunur kanaatindeyim. Bir öyküyü dinlemek, insanlar içine dalıp mikrofonla onların hayatlarına dair anlık, güncel yaşanılanların dışa vurulmasını sağlamak aslında pek çok olguya hizmet ediyor. Sunuculuk yaparken insanların duygularını, yaşanmışlıklarını gözlemleme fırsatı buluyorsunuz. Ayrıca diksiyonunuzu geliştiriyorsunuz ve bunlar değerlidir.

33-1

Sosyal sorumluluk projelerinde de isminizi duyurdunuz. Bu konuda neler gerçekleştirdiniz?

Sosyal sorumluluk projeleri çok önemsediğim bir konu. Var olduğunuz uzmanlık alanında insanlara faydalı olmak, isteklendirmek, resimle özdeşleştirip duygularını farklı yönde ifade etmesini sağlar. Kanser hastalarıyla birlikte bir yaşam ağacını resmettik. Her kanser hastası ile fırça darbeleri atarak bir yaşam ağacı oluşturduk. Onların o esnada yüzlerinde oluşan gülümseme, mutluluk bir araya gelip duygularını ifade etme hali çok anlamlıydı. O Yaşam ağacı Balıkesir Devlet Hastanesinin onkoloji servisine asıldı. Hastalar hayata dair olanları bir fırça darbesiyle resmetmiş oldu. Bir anlık gülümsemeye sebep olmak bile mutluluk veriyor. Ayrıca Balıkesir Devlet Hastanesi Toplum Ruh Sağlığı Merkezinde tedavi gören hastalarla birlikte resim çalışmaları yaptım, eğitim verdim. Kaz Dağlarında çıkan bir yangın sonrası, kötü pir felaket için toplumda farkındalık yaratmak üzere Sanatçı Bedri Baykam ile birlikte resim yaptık.

34-1

Gelecek için projeleriniz var mı?

Doğal olarak her insanda olduğu gibi benim de geleceğe yönelik projelerim var. Sanatı sadece bir eğitim aracı olarak değil aynı zamanda toplumda iyileştirici bir güç olarak daha fazla yaymak istiyorum. Yeni projelerle geliştirmek, daha geniş kitlelere ulaşmak gelecekteki en büyük hedefim. Sanat10 Akademi’yi kurarken hayalim, sanatın farklı alanlarını bir araya getiren, çocukların ve yetişkinlerin kendilerini keşfedebilecekleri bir alan oluşturmaktı. Burada resim derslerinden tiyatroya, sanattan yaratıcı dramaya kadar pek çok disiplini buluşturuyoruz. Sanat eğitimine yeni bir vizyon katmayı hedefliyorum. Kurucusu olduğum Sana10 Akademi ile hayallerimi gerçeğe dönüştürüyorum.

I M G 20250821 W A0036

Sanat10 Akademi’nin kuruluş öyküsü ve uzak görüşlülüğü nedir?

Sanat10 Akademi, uzun yıllardır hayalini kurduğum bir merkezdi. Sanatla olan yolculuğumda edindiğim birikimleri, eğitimleri ve sahne deneyimlerimi tek bir çatı altında toplayarak çocuklara, gençlere ve yetişkinlere aktarabileceğim bir alan yaratmak istedim. Kuruluş sürecinde en büyük hedefim; resim, müzik, tiyatro ve grafik tasarım gibi farklı sanat dallarını bir araya getirmekti. Sanatın tek bir disiplinden ibaret olmadığını, bir bütün olduğunu düşünüyorum. Her öğrencinin kendini ifade edebileceği farklı bir dil vardır. Kimi fırçayla, kimi müzikle, kimi sahnede, Sanat10 Akademi bu dillerin hepsine alan açıyor. Yalnız bireysel yetenekleri geliştirmeyi değil, aynı zamanda, özgüven, yaratıcılık, iletişim ve ifade gücü kazandırmayı da amaçlıyoruz. Çocuklardan yetişkinlere kadar her yaş grubuna hitap eden atölyelerimizde sanat, bir hobi olmanın ötesinde hayata dokunan bir yolculuğa dönüşüyor. Ayrıca sosyal sorumluluk projeleriyle sanatın iyileştirici ve birleştirici gücünü topluma yaymak, dezavantajlı gruplara sanat yoluyla destek olmak da Sanat10 Akademi’nin önemli görevlerinden biridir. Benim için Sanat10 yalnız bir akademi değil, “Sanatın kalbinin attığı bir merkez” olacak. Burada üretmek, paylaşmak, öğrenmek ve iyileşmek bir arada yaşanacak. En büyük hedefim, Sanat10’u sanat yolculuğuna çıkan herkes için bir ilham ve güç kaynağı haline getirmek. Her insanın içinde kendini ifade etme ihtiyacı vardır. Kimi bunu bir fırçayla yapar, kimi bir melodide bulur, kimi de sahnede kendini keşfeder. İşte Sanat10 Akademi, tam da bu farklı yolları bir araya getirmek için kuruldu. Kuruluş sürecinde en çok önem verdiğim şey, disiplinler arası bir yaklaşımdı.

Muhabir: HİLMİ DUYAR