Adli bilimler alanında çalışan Prof. Dr. İ. Hamit Hancı ve Dr. Av. Alp Aslan, Türkiye’de son on yılda yaşanan bazı cinayet vakalarını mercek altına aldı. Adli Bilimciler Derneği adına hazırlanan inceleme, cesetlerin derin dondurucuda saklanmasının yalnızca bir suç gizleme yöntemi değil, aynı zamanda adli süreçleri doğrudan etkileyen karmaşık bir davranış biçimi olduğunu ortaya koyuyor.


Teknoloji Suça Alet Ediliyor: Derin Dondurucu Cinayetleri Artıyor

Rapora göre, ev tipi derin dondurucuların yaygınlaşması, özellikle kadın cinayetlerinde cesetlerin bu cihazlarda saklanması gibi yeni yöntemlerin gelişmesine neden oluyor. Hancı ve Aslan, bu durumun toplumsal infial yarattığını ve adli tıp uzmanlarını zorlayan teknik sorunlara yol açtığını belirtiyor.


Sekiz Kan Donduran Vaka: Türkiye'den Örneklerle Derinlemesine Analiz

• İstanbul / 2023 – Küçükçekmece Vakası
Eski erkek arkadaşı tarafından öldürülen kadın, parçalanarak derin dondurucuya konuldu. Ceset 2 yıl boyunca saklandı. Olay, failin gözaltına alınmasıyla ortaya çıktı.

• İzmir / 2022 – Baba-Oğul Vakası
Zihinsel engelli oğlunu öldüren baba, cesedi evdeki dondurucuda 8 ay sakladı. Komşuların şikâyeti üzerine durum ortaya çıktı.

• Bursa / 2021 – Genç Kadın Cinayeti
Bir genç kadın birlikte yaşadığı erkek tarafından öldürüldü ve cesedi 4 ay boyunca derin dondurucuda kaldı. Fail, bu yöntemi zaman kazanmak amacıyla kullandığını söyledi.

• Antalya / 2020 – Turist Vakası
Rus uyruklu kadın, birlikte yaşadığı kişi tarafından otel odasındaki dondurucuya yerleştirildi. Olay, otel görevlilerinin oda kontrolü sırasında tespit edildi.

• Konya / 2019 – Eş Cinayeti
Kadın cinayetinde ceset, 6 ay boyunca apartmandaki dondurucuda tutuldu. Üzerine ağır eşyalar koyularak saklandı.

• Adana / 2018 – Teyze Vakası
Yeğenini öldüren kadın, cesedi derin dondurucuda 9 ay sakladı. Otopsi süreci, dokuların donmuş olması nedeniyle güçleşti.

• Ankara / 2017 – Öğrenci Vakası
Bir üniversite öğrencisinin cesedi, yurt mutfağındaki derin dondurucuda bulundu. Failin oda arkadaşı olduğu ortaya çıktı.

• Eskişehir / 2015 – Anne-Kız Vakası
Aile içi bir kavganın ardından öldürülen anne ve kızın cesetleri, evdeki dondurucuya konuldu. Polis olay yerine vardığında cihaz çalışır durumdaydı.


Prof. Dr. Hancı ve Dr. Aslan’a Göre: Dondurulmuş Cesetler Adli Süreçleri Bozuyor

Uzmanlar, derin dondurucuda saklanan cesetlerin otopsi süreçlerini karmaşıklaştırdığına dikkat çekiyor:

  • Çürüme süreci durduğu için ölüm zamanı (PMI) tespiti zorlaşıyor.

  • Donmuş doku, travmatik izlerin görünürlüğünü azaltıyor.

  • Çözülme sürecinde doku bozulmaları delil niteliğini düşürüyor.

Ayrıca, toksikoloji ve DNA analizleri yapılabilse de, bazı kimyasallar donma sürecinde değişebiliyor. DNA başarısı ise doku kalitesine bağlı olarak değişkenlik gösteriyor.


Kriminal Davranış Profili: Duygusal Yalıtım ve Planlılık Dikkat Çekiyor

İncelemeye göre faillerin çoğu, cesedi hemen yok edemedikleri için geçici çözüm olarak derin dondurucuya başvuruyor. Bu davranış, duygusal kopukluk, vicdan bastırması ve planlı suç özellikleri taşıyor.


Hukuki Değerlendirme: Ağırlaştırıcı Sebep Sayılıyor

Raporda, Türk Ceza Kanunu’na göre bu eylemlerin nitelikli öldürme kapsamına girebileceği belirtiliyor. Ayrıca cesedin gizlenmesi, delil karartma suçu (TCK m.281) kapsamında ayrı cezai sorumluluk doğuruyor.


Adli Bilimcilerden Öneriler: Protokoller ve Eğitim Şart

Prof. Dr. Hancı ve Dr. Aslan, makalenin sonunda şu çözüm önerilerini sunuyor:

  • Otopsi protokollerine, donmuş cesetler için özel standartlar eklenmeli.

  • Emniyet ve jandarma personeli, derin dondurucu kullanımına dair davranış profili eğitimleri almalı.

  • Kadın cinayetlerinde, elektronik kelepçe ve erken uyarı sistemleri yaygınlaştırılmalı.

  • Dondurucuların dijital verileri (sıcaklık, çalışma süresi vb.) rutin adli incelemelere dahil edilmeli.

Muhabir: Haber Merkezi