POLİTİKA'DAN
Yerel Seçim Zaferinin Ardından Gelen Kaos
31 Mart 2024 yerel seçimlerinde birinci parti olmayı başaran Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), tarihî bir başarıya imza attı. Ancak bu zaferin ardından yaşanan gelişmeler, partiyi adeta bir kriz sarmalına sürükledi. Yargı süreçleri, kurultay tartışmaları, Kemal Kılıçdaroğlu’nun sessiz ama etkili hamleleri ve AK Parti iktidarının baskı politikaları, CHP’yi hem içeriden hem de dışarıdan kuşatmış durumda.
Yargı Süreci ve Kayyum İddiaları: Gerçeklik Payı Var mı?
Son günlerde CHP’ye karşı yürütülen bazı yargı soruşturmaları, “CHP’ye kayyum atanır mı?” sorusunu gündeme taşıdı. Özellikle İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) üzerinden yürütülen soruşturmalar ve son olarak bazı CHP’li belediyelere yönelik incelemeler, kayyum olasılığını tartışmaya açtı.
Hukukçulara göre yasal olarak bir partiye doğrudan kayyum atanması mümkün değil. Kayyum atamaları yalnızca belediyeler üzerinden uygulanabiliyor. Parti genel merkezine ya da örgütüne kayyum atanması ise ancak çok olağanüstü bir yargı kararıyla mümkün olabilir ki bu durum, açıkça anayasal düzene aykırılık tartışmalarını da beraberinde getirir. Bu nedenle doğrudan CHP’ye kayyum atanması şu an için olası görünmüyor; ancak belediyelere yönelik müdahaleler artabilir.
Kurultay ve Parti İçi Değişim: Yeni Bir Kriz mi Doğuyor?
CHP'de Özgür Özel liderliğinde başlayan "değişim" süreci, Kemal Kılıçdaroğlu’nun gölgeli etkisiyle şekilleniyor. Parti içindeki bazı gruplar, değişimi yalnızca isimlerin değişmesiyle sınırlı buluyor ve ideolojik bir dönüşümün eksik kaldığını savunuyor. Kurultayın iptali ya da ertelenmesi iddiaları ise bu süreçte yeni bir fay hattı oluşturdu.
Özgür Özel’in genç ve reformist kadrosu, özellikle yerel seçimlerde elde edilen başarıyı kendi yönetim anlayışlarının meşruiyet kaynağı olarak gösteriyor. Buna karşın Kılıçdaroğlu’na yakın çevreler, “zaferin mimarı biziz” diyerek yeni yönetimi “nankörlükle” suçluyor. Bu söylemler, partiyi bir kez daha bölünmenin eşiğine getiriyor.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun Sessiz Stratejisi: Geri Dönüş mü Planlanıyor?
Eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, yerel seçimlerin ardından sahaya daha görünür şekilde inmeye başladı. Parti içindeki bazı eski kurmaylarla yeniden temasa geçmesi, basına yansıyan “öze dönüş” söylemleri ve kulislerde dolaşan yeni hareket dedikoduları, Kılıçdaroğlu’nun siyasetten tamamen çekilmediğini gösteriyor.
Kılıçdaroğlu’nun hedefi, doğrudan yeniden genel başkan olmak olmayabilir. Ancak parti içinde Özgür Özel’in etkisini dengeleyecek bir merkez oluşturmak ve ileride kendine yakın isimlerin önünü açmak istediği konuşuluyor. Bu da CHP’de yeni kliklerin oluşmasına ve ideolojik çatışmaların derinleşmesine neden olabilir.
AK Parti’nin Muhalefet Stratejisi: Başarıyı Ceza ile mi Cevaplıyor?
AK Parti iktidarı, 31 Mart seçimlerinde yaşadığı büyük oy kaybının ardından muhalefete yönelik baskıcı reflekslerini artırmış durumda. Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmaması, yargının siyasallaşması, kayyum ihtimalleri ve bazı CHP’li belediyelere yönelik merkezi bütçe kısıtlamaları, “muhalefeti cezalandırma” politikası olarak görülüyor.değerlendiriliyor.
Bu noktada iktidarın iki yönlü bir strateji izlediği söylenebilir:
Belediyelere baskı yoluyla yönetim zaafı oluşturmak: Böylece seçmenin CHP’ye yöneliminin azaltılması hedefleniyor.
Yargı yoluyla parti içinde korku ve hizalanma sağlamak: CHP’nin sert muhalefet yapmasının önüne geçilmek isteniyor.
CHP Bölünebilir mi? Yeni Bir Siyasi Yapı Doğar mı?
CHP, tarih boyunca birçok kez iç ayrışmalar yaşamış bir parti. 1980 öncesi Bülent Ecevit ile ortanın solu çizgisi, 2000'lerde Deniz Baykal dönemi ve ardından gelen Kılıçdaroğlu’nun “yeni CHP” stratejisi gibi dönüşümler, partide çeşitli çatlaklara neden olmuştu.
Bugün gelinen noktada ideolojik değil ama organizasyonel ve kuşak farkına dayalı bir bölünme riski bulunuyor. Kılıçdaroğlu'na sadık bazı isimlerin yeni bir siyasi yapı kurabileceği iddiaları, özellikle sosyal demokratların, Alevi örgütlerinin ve bazı sendikaların yeni arayışlara açık olmasıyla daha gerçekçi hale geliyor.
Bu bölünme, doğrudan yeni bir parti doğurmasa bile, CHP’nin tabanında bir parçalanmaya ve seçim performansında ciddi bir düşüşe neden olabilir.
CHP Nereye Gidiyor?
CHP, tarihî bir seçim başarısından sonra kendi iç tartışmaları ve dış baskılar arasında bir sınav veriyor. Yargı tehdidi, kayyum söylentileri, kurultay gerilimi, eski genel başkanın etkisi ve iktidarın stratejik hamleleri, partiyi adeta bir satranç tahtasında sıkışmış gibi gösteriyor.
Eğer CHP bu süreci kurumsal kimliğine ve yerel başarılarına sahip çıkarak, demokratik mekanizmaları işletip toplumsal desteğini genişleterek atlatamazsa, hem içten bölünme hem de dıştan müdahale riskleri artabilir.
CHP için önümüzdeki aylar, ya dönüşümün kalıcı hale geldiği bir yenilenme süreci ya da çatışma ve parçalanma ile gelen bir dağılma dönemi olabilir. Bu yalnızca CHP için değil, Türkiye’nin siyasal geleceği açısından da belirleyici olacak.
Cumhuriyet Halk Partisi, tarihinde ilk kez hem birinci parti olmanın hem de siyasi iktidarın yargı ve bürokratik baskılarına karşı direnmenin eşzamanlı yükünü taşıyor. Özgür Özel’in aktif liderliği, belediyelerdeki hizmet çabası, sokak mitingleri ve hukuki mücadele, CHP’nin teslim olmayacağını gösteriyor.
Ancak bu süreç aynı zamanda: Kurumsal kapasitenin test edildiği, Parti içi dengelerin yeniden şekillendiği, Türkiye’de demokrasi ve muhalefet alanının daralıp daralmayacağının belirlendiği bir eşik.
CHP bu sınavdan kurumsal dayanışmayla ve taban desteğini koruyarak çıkarsa, 2028 seçimlerine güçlü girme potansiyeli taşıyor. Ancak iç bölünme, kamuoyunda etkisiz kalma ve baskılara karşı dağınık yanıtlar, partiyi ciddi bir krizle karşı karşıya bırakabilir.
POLİTİKA