
İnşaat Mühendisleri Odası Balıkesir Şube yönetim kurulu üyeleri Kahramanmaraş’ta meydana gelen depremlerin ardından Balıkesir’deki binaların güvenirliğini sorgulaması üzerine basın toplantısı düzenledi. Toplantıda binaların güvenirliğini tespit etmek için kullanılan yöntemler ele alındı. İnşaat Mühendisleri Odası Balıkesir Şube Başkanı Zeki Büyükerdoğmuş’un açılış konuşmasıyla başlayan toplantıda daha sonra Yönetim Kurulu üyesi Serhan Argönül binaların sağlamlığının kontrol edilmesi için kullanılan yöntemler hakkında bilgi verdi. Yine yönetim kurulu üyesi Ezgi Gülgeç binaların hızlı tarama yapılması konusunda görüşlerini bildirerek binaların yapımının bin bütün olduğuna dikkat çekerek yıkılan binalarda inşaat mühendislerinin sorumlu tutulmaması gerektiğini ifade etti. İMO Balıkesir Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Murat Polat da Balıkesir’deki yapıların sınıflandırılmasının mutlaka yapılmasının altını çizdi.

BÜYÜKERDOĞMUŞ: “ETKİN MÜHENDİSLİK YASASI BİR AN ÖNCE ÇIKMALI” İMO Şube Başkanı Zeki Büyükerdoğmuş binaların her çıkan mevzuata göre değerlendirildiğini ve eski yapıların yeni yönetmeliğe uygun olmayabileceğini ifade etti. Büyükerdoğmuş, “Binalar yapıldığı tarihte hep güvenli yapılmıştır. Ama çıkan yönetmelikler sayesinde bir önceki bina güvensiz duruma düşmüştür. 2000 yılından önce yapılan inşaatlarda malumunuz nervürlü demir yoktu, hazır beton yoktu. Normal Kepsut Çayından gelen malzeme veya yerel haddehanelerden sağlanan demirlerle inşaatlarımız yapılıyordu. 1999 depreminden sonra çıkan yönetmelikler sayesinde bundan önceki yapılan binalarımız güçsüz ve çürük pozisyona düştü. Yeni çıkan yasalar sayesinde Balıkesir’in de pilot bölge olması avantajıyla hem nervürlü demir kullanıldı hem de hazır beton geldi. Bu şekilde kalitemiz biraz daha yükseldi. Ama bunun dışında 2017’de yeni çıkan bir yönetmelikle bu binalar da maalesef güvensiz duruma düşmüştür. Artık yeni çıkacak yönetmeliği de beklemek durumundayız. Bu depremden sonra yeni bir yönetmelik hazırlandığını duyduk. Onun değerlendirmesini daha sonra yapacağız. Binalarda önemli olan denetimlerin tam ve eksiksiz yapılmasıdır. Yetkin Mühendislik Yasasının çıkarılması, okullardaki eğitimin biraz daha kalitesinin artırılması ve deneyimli mühendis olayının gündeme gelmesidir. Bu yüzden bu deneyimli ve yetkin mühendislik yasasının bir an önce çıkmasını tavsiye ediyoruz” diye konuştu.

ARGÖNÜL: “RİSKLİ OLARAK TESPİT EDİLEN BİNALAR 90 GÜN İÇİNDE YIKILIR” İMO Yönetim Kurulu Üyesi Serhan Argönül riski yapıların risk analizlerinin yasıl yapıldığı konusunda bilgiler verdi. Bir binanın riskli çıkması durumunda 90 gün içinde yıkılması gerektiğini belirten Argönül, “Bu depremlerden sonra vatandaşlarımız tarafından “yapım güvenli mi, binalarımız güvenli mi” şeklinde sorular geliyor. Ben kendim aynı zamanda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı lisansıyla yapı tespiti konusunda yetkilendirilmiş bir firmanın sahibiyim. Bu noktada Balıkesir’de yaklaşık 2015 yılından beri çok ciddi anlamda bir kentsel dönüşüm sürecine girmektedir. Genelde parsel bazlı yapıların yasayla yıkılıp yeniden yapılmasını kapsayan çalışmaları yaklaşık 8 yıldır Balıkesir’de diğer firmalarla birlikte yürütüyoruz. Bizim yönetmelikle mevcut yapı kavramı var. Mevcut yapı bizim için biz bir binayı tasarlarken yeniden yaptığımız katsayılarla mevcut binayı incelediğimizde bu katsayıları değiştiririz. Belli oranda farklı hesap metotları kullanırız. Dolayısıyla yapı stokunu incelerken bizim mevcut yapı kavramına inmemiz gerekiyor. Burada da çeşitli tespit yöntemlerinden bahsedebiliriz. Vatandaşlarımızın bazen aklı karışabiliyor. Açıkçası Balıkesir’deki yapılara baktığımızda 2000 yılı öncesi ve sonrası olarak kabaca değerlendirebiliriz. Çünkü 2000 yılından önce baktığımızda hazır beton ya da yapı denetim hizmetlerinin olmadığını görüyoruz. Tabi 2001 yılında yapı denetimlerinin de devreye girmesiyle yapı malzemelerine düzenlemelerin gelmesiyle bir miktar daha iyi bir yapılaşma görüyoruz. Daha sonra 2007 Deprem Yönetmeliği devreye giriyor. Bunun akabinde de 2018 yılında bizim şu an kullandığımız deprem yönetmeliği çıktı. Biz bir yapıyı incelerken hızlı tespit yöntemleri denilen sistemde 10 kata olan yapıları sınıflandırıp belli noktalarda bilgi sahibi olabiliyoruz. Bir de şu anki mevcut mevzuatta bizim bir yapıyı nitelendirmemiz için elimizde iki yönetmelik var. Bunlardan birisi Kentsel Dönüşüm Yasası olarak bilinen yönetmelik. Bunun tespit kriteri var ve yönetmeliğe dayalı sadece kritik katı inceleyerek binaların riskli olup olmadığına dair bir sonuç alabileceğimiz hesap yöntemiyle tespit edebiliyoruz. Bu tespiti eğer vatandaşlarımız e-devlet üzerinden yetkili bir kuruma yaptırdıklarında bunun sonucunda yapının önce 60 sonra da 30 gün olmak üzere toplamda 90 gün içinde riskli çıkması durumunda yıkılması gerekiyor. Dolayısıyla vatandaşlarımızın bu tespitleri yaptırmadan önce tapu malikleriyle bir araya gelip kenedi aralarında belli konularda uzlaşamaya gitme çalışması yapmasını tavsiye ediyoruz. Çünkü bize bu yasa bize bir kişinin başvurusuyla bir binayı inceleme yetkisi veriyor. Bir kişi bir binayı inceletebiliyor. Bir kişinin başvurusu sonucu yapılan inceleme sonucunda da yapı riskli çıkması durumunda yıkıma kadar gidebiliyor” ifadelerini kullandı. GÜLGEÇ: “MAHALLELER HIZLI TARAMA YÖNTEMİYLE TARANABİLİR” Binaların incelenmesinde uygulanan hızlı değerlendirme yöntemi hakkında açıklamalarda bulunan İMO Yönetim Kurulu Üyesi Ezgi Gülgeç, “Bu büyük felaketten sonra herkes binalarının güçlü olup olmadığını riskli olup olmadığı konusunda tedirginlik yaşıyor. Ben de hızlı değerlendirme yöntemlerinden bahsedeceğim. Hızlı değerlendirme yöntemlerinde matematiksel kesin hesap verileri yoktur. Genellikle bizim puanlama üzerine, yani gözlemsel veriler elde edilip puanlama sistemiyle sınıflandırma yapılır. Yani çok riskli, az riskli, orta riskli gibi binaları sınıflandırmaya yarar. Mesela bunun için kabul görmüş bazı sistemler vardır. Bu hızlı değerlendirme yöntemlerinde kesinlikle binanız yıkılır, yıkılmaz, can güvenliğinizi sağlar, sağlamaz diyemeyiz. Sadece şu anki hali hazırdaki durumunu değerlendirme amaçlı yapabiliriz. Genelde bununla mahalleler, şehirler hızlıca taranabilir. Bu yöntemin tercih edilmesinin sebebi hem hızlı hem de ekonomik olmasıdır. Detaylı analize girdiğimizde bu bize kesin hesabı verir ama bize hem zaman hem de para ihtiyacı doğurur. Hızlı değerlendirme bize risk gruplarını oluşturur. Nerede müdahale etmemiz gerektiğini bize söyleyen yöntemlerdir. Puanlama sistemleri vardır. Bunun için beton dayanımları için karot almıyoruz. Özel bir çekiç ile beton testi yapılır, sıyırmayla nervürlü demir kullanılıp kullanılmadığına bakılır. Ama kesin sonuç değildir. Biz İnşaat mühendisleri şu anda sadece statik analiz yani depremde yıkılan binaların tek sorumlusu gibi gözüküyoruz. Ama bu yanlış bir algıdır. Bizim için en önemli şey zemin etüt değerleridir. Jeoloji mühendisleri ve jeofizikçilerin bize verdiği zemin yatak kat sayıları, taşıma güçleri ve en önemlisi temel derinlikleri bizim statik projemizi hazırlamamızdaki en temel yapı taşıdır. Yani binanın yapımı bir bütündür, ekip işidir. Sadece statik analizin kötülüğünden kaynaklı bir sorun değil mimari estetik kaygılar da statik projeyi etkileyen en çok etkileyen şeylerdir. Statik proje aşaması 6 tane mühendisin kendi dalındaki işleri yapmasıyla oluşup bir ruhsat sürecine girer. Ruhsatta Jeoloji ve jeofizik mühendislerinin hazırladığı zemin etüt projeleriyle mimari proje bizim için temel yapı taşıdır. Onlardan aldığımız değerlere göre biz statik analize gireriz. Yani bizim için olması gereken bu işin bir bütün olarak düşünülmesidir” dedi.
POLAT: “BALIKESİR’DEKİ BİNALAR RİSKLERİNE GÖRE SINIFLANDIRILMALI” İnşaat Mühendisleri Odası Balıkesir Şube Yönetim Kurulu Üyesi Murat Polat ise Balıkesir’de 2000 yılı öncesi binaların mutlaka analizlerinin yapılması gerektiğini söyledi. Polat, “Bizim Balıkesir’in en büyük avantajı yüksek katlı binaların olmamasıdır. Ancak bizim üniversitedeki hocalarımızın sunduğu bazı öneriler vardı. Bu daha çok eski binalar için yapılacak önerilerdi. Çünkü bir sınıflandırma yapmak zorundayız. Yani 2018’den sonra yapılmış bir binada vatandaşımız benim binam güvenli mi diye sorması var bir de 2000 yılı öncesi binayı sorması var. O yüzden bir sınıflandırma yapmak zorundayız. Önceliğimiz eski binalardır. Yani bunu sınıflandırırken üniversitedeki hocamız tıpkı şu an binalardaki asansörlerde uygulanan etiket sistemini yapılar için yapılmasını önermişti. Yapıları ağır, orta ve az hasarlı olmak üzere sınıflandıralım demişti. Bunu yaparsak ondan sonra vatandaş kendi karar versin. Yapılan sınıflandırmaya göre o binada oturmak istiyorsa otursun. Benim görüşüm; vatandaşa bırakılmadan ağır hasarlı binaları kimseye sormadan yıkmamız gerekiyor. Gerekli tüm destekleri sağlayıp vatandaşımızı oradan ayırmaktır. Çünkü görüyoruz ki bir deprem olduğunda bunun sonucunu o binada yaşayanlar çekiyor. Gerekirse o binada yaşayanları da ekonomik kaygılardan kurtarıp o binadan tahliye edip o binaların yıkılması gerekiyor. Balıkesir’de bu şekilde sınıflandırma yapılması gerekiyor. Çünkü bazı mahallelerde belki ağır hasarlı çıkacak yüzlerce binamız var. Balıkesir’de önceliğimiz bu binalar olmalıdır. Yüksek binaların tamamı risk oluşturmaz. Nasıl yaptığınıza, hangi zemin değeri uyguladığınıza göre değişir. Ben son 5 yıldır Toplu Konut İdaresi’nin konut projelerinde danışman olarak çalıştım. Bunlar bir bütün olduğu için denetim mekanizması çok önemlidir. Yani bina çok yüksek de olsa eğer mühendislik açısından çok iyi tasarlandıysa, uygun bir zemine yapıldıysa, uygun olmayan bir zemine yapılsa dahi burada bir zemin güçlendirmesi yapıldıysa ve bu iyi bir şekilde denetlendiyse bu binamız güvenlidir diyebiliriz. Çok yüksek katlı binalarda oturulmaz diye bir şey yok. Ancak tüm mühendislik aşamaları uygulanırsa bu yapılabilir. Bu anlamda bugün betona su katmak cinayettir. Çünkü biz istediğimiz kadar güvenli bir zemine yapıyı inşa edelim, istediğimiz şekilde onun mühendislik açısından harika bir tasarımımız olsun ancak burada inşaat ustası beton dökerken su katarsa o bina yıkılır. Bununla birlikte tüm bu aşamalarda ustalarımızın sorumlulukların imzai olarak ruhsatlara kayıt altına alınması ve beton santrallerinin de bu ruhsatlarda imzalarının olması gerekiyor. Çünkü bu bir bütündür. Sadece zeminin, tasarımın iyi olması yetmiyor, denetlenebilirlik çok önemlidir” değerlendirmesinde bulundu.
Muhabir: Politika Gazetesi