ÇOK ÖNEMLİ DEĞİL O RANDEVUYU KİM ALDI SAHİ?

AK Parti Milletvekili Adil Çelik, diğer milletvekillerinden ayrı bir tavır içinde diye yazdık ya..

Arayıp bunun böyle olmadığını savundu.

Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi’ndeki görüşmenin randevusunu bile kendisinin aldığını, ama belfıtığı yüzünden gidemediğini söyledi.

Ertesi gün Büyükşehir Merhaba’da AK Parti Milletvekili Mustafa Canbey konu ediliyordu. Yatırım Ofisi’ndeki randevuyu Canbey’in aldığı yazıldı.

Yani altı üstü bir randevu.. O aldı, bu aradı diye tartışmak yersiz.

Çok da önemli değil ayrıca.. Biz sonuca bakarız. Lak lak mı, icraat mı, aslolan bu.

Ama sormadan da olmuyor.

Bu randevuyu gerçekten kim aldı sahi?

 

 

 

***************

 

 

N’apıcan Oğuz Abi bu modeller böyle işte…

 

 

BİR zamanlar şöyle bir söz duymuştum:

“Bazı yerler vardır, siz gittiğinizde onurlanırsınız. Bazı yerler vardır, varlığınızla orayı onurlandırırsınız.”

CHP’nin Balıkesir’deki birbileni, ombudsmanı, emek vereni Oğuz Şenol abimiz sosyal medya hesabında bir paylaşım yaptı.

CHP İl Başkanı Serkan Sarı’nın partililere yolladığı bir mesajı paylaştı.

Mesaj şöyle: “İl Başkanlığımız tarafından kurulacak olan fikir ve proje gruplarında yer almak isteyen üyelerimizin İl Başkanlığı’mıza şahsen veya yazılı olarak müracaatlarını bekliyoruz.”

Adam partiye dilekçe verecek, “gruplarda yer almak istiyorum” diyecek öyle mi?

İl Başkanı ve ekibi de uygun görürse, grup çalışmalarına ismini yazacak.

Serkan Sarı kısa donla dolaşırken, Oğuz Şenol bu partide siyasi mücadele veriyordu.

O’nun gibi daha nice isim var; CHP’de herhangi bir görevleri olmasa da CHP için çalışanlar onlar.

Serkan Sarı’nın pek haberi yoktur tabi; partide yeni.. Eskileri çok bilmez.

Meselâ Oğuz Şenol, varlığıyla CHP’yi onurlandıracak olanlardan.

“Abicim gönder bi dilekçe, seni gruba alalım” diyemezsiniz yani.

Bu apaçık, “gel seni onurlandıralım” anlamındadır.

Oğuz Şenol’un ekstra onurlanmaya ihtiyacı var mı? Emeğiyle, yıllarını vermişliğiyle, mücadelesiyle, parti sevgisiyle, elini taşın altına sokmuşluğuyla, elini cebine atmışlığıyla yapısı, duruşu, her şeyi ortada zaten.

Ne o öyle, partiye sözleşmeli işçi alacakmış da mülakata çağırıyormuş gibi.

Ayıp yani.

Hiç mi görgü görenek yok sizde?

Böyle yaparsanız, gereken cevabı alırsınız.

Oğuz Şenol vermiş ayarı:

“Gördüğüm en saçma, en anlamsız çağrı. Samimiyetten uzak, iç politik kaygılara dönük zamansız bir sözde davet. Genel ve yerel seçimler öncesi partinin ve ülkenin gerçekten ihtiyaç duyduğu ve benim de katkı vermeyi talep ettiğim dönemde, egolarına yenik düşerek bizleri yok sayanların şimdilerde bu çağrısını anlamakta güzlük çekiyorum. Çağrıya bakar mısınız; yazılı veya sözlü müracaatta bulunmamız gerekiyormuş. Yani adeta devlet dairesine dilekçe verir gibi talepte bulunmamız isteniyor. Oysa katkı sunacak insanların daha etik şekilde davet etmeleri CHP gelenekleri açısından çok daha doğru olurdu.”

Oğuz Abi’nin bu sözünün üstüne söz söylemeye gerek yok.

Aldın mı cevabı Serkan Sarı?

 

 

 

***********************

 

 

CHP’li Belediye ağaç keserse…

 

 

BANDIRMA Belediyesi’nin 600 Evler’deki şantiyesinde kimseye zararı olmayan ağaçları kökünden kesmişler.

Sebep: İşçiler mesai saatleri içinde ağaçların altında yatıyormuş.

Oranın amiri, müdürü, şefi her kimse işte; “mesai saatleri içinde ağaçların altında yatmayın, gidin çalışın” diyememiş.. Öfkesini ağaçlardan çıkarmış.

Meyve ağaçlarıymış bunlar. Büyümüşler, gölgeleri olmuş.. O sebeple zaten işçiler gidip altında yatıyor. Gölge yapacak ve serinletecek kadar büyümüşler demek ki.

GÜMÇED kesilen ağaçların hesabını Belediye Başkanı Tolga Tosun’dan soruyor.

“Adayken 17 Eylül Üniversitesi’nde yurt yapacağız diye kestikleri ağaçlar için neler dediydin, protesto ettiydin; şimdi bu Başkansın ve senin Başkan olduğun yerde, senin sorumluluk alanında ağaç kesiliyor, ses etmiyorsun…”

Bunu demeye getiriyor GÜMÇED.

Hani CHP’li yerel yönetimler daha dikkatli, daha çevreci, daha koruyucu olur ya, o bakımdan yani.. Tolga Tosun’un bir CHP’li Belediye Başkanı olarak daha koruyucu olması gerekmez mi?

Ağaçların kesildiğini gazeteler yazınca öğrenmiştir muhtemelen.

GÜMÇED, “kesilen ağaçların yerine yenisini dikin” diyor. Yenisini diksen kaç yılda büyüyecek, gölge yapacak, altında işçileri ağırlayacak…

Böyle olunca ne oluyor; siyasi malzeme oluyorlar tabi.

AK Parti Miletvekili Mustafa Canbey böyle fırsatları hiç kaçırmıyor meselâ.

Geçende, Erdek’te zehirlenip katledilen köpeklerin hesabını Erdek Belediyesi’nden sorduydu.

Bu kere kesilen ağaçların hesabını sormuş Tolga Tosun’a.

“Nerede kaldı doğaya saygılı belediyecilik? Hani siz ağaç kesilmesine karşıydınız? Yaşatmak için mi geldiniz yok etmek için mi? Hani bu konularda CHP’li belediyelerin duyarlılığı yüksekti?”

E haydi verin bunun cevabını şimdi.

 

 

 

****************

 

 

Şezlong cinayeti!

 

ALTINOLUK’ta bir polis memurunun yaşamını yitirdiği, bir kişinin ağır yaralandığı şezlong, şemsiye, sahil işgali vesaire mevzular yüzünden çıkan silahlı çatışmadan nasıl bir sonuç çıkarmak lazım?

Sahil bandı güzelleşsin diye çim eken vatandaşa ecrimisil kesilen, ceza yazılan bir ortamda..

Sahilleri ona buna peşkeş çeken, işgale göz yuman, yayılmasına engel olmayanların, böyle kavgalara, çatışmalara, yaralamalara, hâttâ cinayetlere sebep olmalarında şaşılacak bir durum yok.

Körfez’de bakir sahil kalmadı. Vatandaşın gönül rahatlığıyla, huzur içinde denize girebileceği her yer işgalcilerin artık.

Büfe işletmesiyle başlar icraat, sahile şezlong şemsiye atıp plajı parsellemekle devam eder. Çay bahçesine dönüştürülür mekan. Oralar artık onlarındır. Siyasi nüfuzları da vardır muhtemelen ve arkaları sağlamdır. “Sen benim kim olduğumu biliyor musun” modundadırlar.

Bu işlere bir son verilmeli. Valilik, Büyükşehir, ilçe belediyeleri, polis, jandarma, ilgili kurumlar falan.. Kimin yetkisi etkisi varsa, “senin mıntıkan, benim mıntıkam” ayırımı yapmadan.. Bugüne kadarki izinleri, ruhsatları iptal edip, göz yumulan işgallere, yayılmalara artık kayıtsız kalmadan.. Topyekün temizlesinler sahilleri.

Nüfuz vatandaşın olsun, eli silahlı adamlar huzuru bozmasın. Şezlong şemsiye yüzünden kavgalar çıkmasın. Belediyeler plaj işlerinden para kazanmayıversin. Arkalarındaki siyasi güce güvenip kafasına göre takılanlara prim verilmesin. Sahiller işgal edilmesin. Huzurlu bir tatil için gelen insanlar, rant kavgaları yüzünden cehennem azabı yaşamasın.

 

Exit mobile version