Korkmayın! Maymunlar Cehennemi gibi olmaz ortalık…

İşin içinde ‘uyutma’ var.. Yani öldürme! Sahipsiz köpekler belli bir süre için belediyelerin barınaklarına alınacak, sahiplendirilmeye çalışılacak. Sahiplenen olmazsa zehirli iğneyle uyutulacak. Efendim neymiş, gelişmiş ülkelerde bu böyle oluyormuş. Sokaklarda hiç kimse köpek göremezmiş...

korkmayın-maymunlar-cehennemi-gibi-olmaz-ortalık

 

SAHİPSİZ sokak köpeklerinin uyutulmasını öngören yasa teklifi çalışmasıyla ilgili gelişmeleri okuyan, duyan pek çok vatandaş ister istemez tepkilidir şimdi.

Kedi köpek sevmeyen de çok. Hele de ‘köpek saldırısı’ haberlerinin prim yaptığı bu süreçte, “sahipsiz hayvanlar uyutulsun” önerisini destekleyen de çok o sebeple.

‘Maymunlar Cehennemi’ gibi olmaz ortam, korkmayın!

Sokak köpekleri dillenir, genetikleri değişir, beyinleri gelişir, sonra Maymunlar Cehennemi’ndeki gibi yeryüzünü ele geçirirler falan diye düşünüyorsanız; onlar filmlerde oluyor.

Genleriyle oynayıp vahşi türler üretiyorlar; kabul.

Yine genleriyle oynayıp fare kılıklı, kediden küçük, sincaptan büyük köpecikler de peydahlıyorlar.

Ses var, görüntü yok!

Evde köpek besleyenlerin tercihi de bu tipler oluyor haliyle.. Hem küçük, hem ekonomik.

Koskoca kangalı üç artı bir dairede nasıl beslesin adam?

Pandemide bu minik tür köpecikleri satın alıp, sokağa çıkma yasağından yırtmanın derdine düştü millet.

Bizim mahallede, avuç içi kadar köpeği sırayla gezdiriyordu hane halkı. Kolluk güçleri görünce, “köpek gezdiriyoruz” mazeretiyle ceza almaktan kurtuluyorlardı.

Pandemi bitti, bu köpeciklerin görevi de sona erdi!

 

***

NASIL bir yasa teklifi çıkacak karşımıza, bilmiyoruz.

İşin içinde ‘uyutma’ var.. Yani öldürme!

Sahipsiz köpekler belli bir süre için belediyelerin barınaklarına alınacak, sahiplendirilmeye çalışılacak. Sahiplenen olmazsa zehirli iğneyle uyutulacak.

Efendim neymiş, gelişmiş ülkelerde bu böyle oluyormuş. Sokaklarda hiç kimse köpek göremezmiş.

İyi incelemek lazım. Gerçekten öyle mi, yoksa sokak köpekleriyle ilgili daha insani ve bilimsel yaklaşımlar mı bunun sebebi.

Uyutmak, insani ve vicdani bir yaklaşım olamaz.

Köpek popülasyonundaki artışı, uyutma yöntemiyle çözemezsiniz. Bunun adı katliam olur.

 

***

2021’de çıkardıkları bir yasa ile ‘dijital kimlik’ uygulaması başlattılar. Evcil hayvanlara çip takma zorunluluğu getirildi. Sahiplenilen hayvanın sokağa terk edilmesini önlemek için cezai yaptırımlar devreye girdi.

Bu müeyyidenin bir bedeli var elbette. Kediyi, köpeği sahiplenerek zaten bir sorumluluk üstlenen vatandaşa, çip dayatması yapmanın anlamı neydi?

Hem zaten çip falan da yok ortada. Sahipli hayvanlar kayda geçiriliyor, bir kimlik belgesi veriliyor; sonra gerisi aranmıyor. Yasa yürürlükte. Uygulama sıkıntılı.

 

***

SAHİPLENMEK, çok büyük bir sorumluluk gerektiriyor. Vitrin süsü, biblo, saksı gibi değil ki bunlar; bizim gibi can taşıyorlar. Sağlık sorunları oluyor.. Temizlenmeleri gerekiyor.. Aşıları, ilaçları falan.

Her türlü mikroba, hastalığa açık haldeler.

İlk planda, veteriner hizmetleri oldukça yüksek maliyetler gerektiriyor. Sokak hayvanlarını sahiplenenler çoğaldıkça, hayvan kliniklerinin sayısı da artıyor. Önemli bir kazanç kapısı bu.

Sahiplendiğiniz köpeğin sağlık masrafına yetişmek mümkün değil.

Biz yaşadık, biliyoruz.

Kedi köpek besleyen vicdan sahibi vatandaşlar, bir süre sonra sokaktaki canları da takibe almaya başlıyor. Onları beslemenin yanı sıra, herhangi bir hastalık, yaralanma gibi durumlarda, vicdani sorumluluk gereği alıp kliniğe götürüyorlar.

Veteriner, sokak hayvanı veya evcil hayvan ayırımı yapmıyor; özel kliniğe götürdüysen, tedavinin bedelini ödeyeceksin arkadaş!

Ne yapıyorlar bu durumda; belediyelerin barınaklarını arayıp durumu bildiriyorlar.

Barınak görevlileri, hijyen ortamının pek aranmadığı araçlarla gelip hayvanı alıyor, götürüyor.

Böyle durumlarda barınağa yolladığımız çoğu sokak hayvanının ölüm haberini aldık yazık ki.

Köy yolunda görüp beslediğimiz üç köpek yavrusu vardı. Birkaç gün yolda gördükçe durduk, mama verdik. Köy yolu otoban gibi; her an bir arabanın, kamyonun, traktörün altında kalıp ölecekler.

Aldık, bahçeye götürdük. Haftasına kanlı ishal.. Ağır olanı barınağa gönderdik; ertesi gün öldü. Diğer iki yavruyu ilaçlarla, iğnelerle tedavi etmeye çalıştık.

Köpek yavrularının çoğu, gençlik hastalığı dedikleri musibetten ölüyor. Kalan iki yavruyu yaşatmak için çırpındık. Tam sağlıklarına kavuştular, bu kez vücutlarında papillomlar çıkmaya başladı. Ağız içi ve yüzlerinde, bacaklarında yüzlerce papillom oluştu. Yemek yiyemez, su içemez hale geldiler.

Üniversite’nin Hayvan Hastanesi’ne taşıdık haftalarca. Kemoterapi gördüler. Altı – yedi doz kemoterapi; hem ilaca ödüyorsun, hem muayeneye.

Bakıyorsan, katlanacaksın elbet.

Ne ki, iyileşmedi bizim köpecikler.

Son çare, İvrindi’deki Rehabilitasyon Merkezi’ne götürdük. Orada tedavileri devam etti.

 

***

MEDYA, köpek saldırılarıyla ilgili haberleri öne çıkarmayı pek seviyor. Haber kanallarında, bu olaylarla ilgili haber ve tartışma programları ağırlıkta. Sosyal medyada da benzer paylaşımlar çok.

Peki neden saldırıyor köpek?

İnsanları, tehlike unsuru olarak mı görüyorlar?

Her an canlarını yakabilecek tehlikeli varlıklar yani.

Çarşıda falan çokça görüyoruz; üçü beşi bir arada dolaşan sokak köpekleri bazı araçların peşinden koşuyor havlayarak. Bazıları diyorum; hepsinin değil.

Ya da bazı insanlar!

Her şeyi, herkesi tehlike olarak görmez köpek. Hissetme özellikleri insanınkinden fazla. Tehlike olasılığını sezebiliyorlar.

Dokunmazsanız, taşla sopayla kovmazsanız, rahatsız etmezseniz, niye saldırsınlar ki?

En önemlisi, evcil hayvanların beslenme düzeniyle sokak canlarınınki aynı olmuyor.

Duyarlı vatandaşlar ve belediyelerin olanaklarıyla beslenmeleri sağlansa da, çoğu sokak canı aç halde.

Hayat pahalılığı, israf alışkanlığımızı değiştirdi. Çöp konteynerlerinden öyle eskisi gibi ekmek, yemek artıkları çıkmıyor.

Koku yaymasın diye konteynerler kapalı tutulunca, sokak canları yiyecek artıklarına da ulaşamıyor.

Bu arada söylemekte fayda var; belediyelerin dağıttığı kedi köpek mamalarının besleyici özelliği yok.

Balıkesir Büyükşehir Belediyesi ve öteki ilçe belediyelerinin parayla satın aldıkları o mamalara pek ilgi göstermiyor hayvanlar. İçleri boş çünkü.

İlgili birimlerin mama kalitesini çok iyi incelemesi gerekir.

Ayrıca, mamalar ateş pahası. Her şeyde yaşadığımız fırsatçılığı, mama sektöründe de görüyoruz. Rakamlar, katlanılamayacak düzeyde.

Bu hayat pahalılığı, bu geçim sıkıntısı, bu ekonomik kriz ortamında, sokağa bırakılan evcil hayvan sayısında da müthiş bir artış yaşanacak kuşkusuz.

 

***

BU konuda söylenecek, yazılacak çok şey var.

Sahiplendirme politikası geliştirilecekse, buna uygun koşulları hazırlamak gerekir önce.

Sahiplendin, kayda geçirdin, kimlik belgesini aldın; gerisi senin sorumluluğun. Sokağa atarsan keserim cezayı şeklinde bir politika olmaz.

Sahiplenilmeyen sokak hayvanlarını uyutup öldürmek gibi bir yasal düzenleme de kabul edilemez.

Bu konuda toplumsal eğitim politikaları geliştirilmeli. Küçük yaşta hayvan sevgisini aşılayacak eğitim çalışmaları yaygınlaştırılmalı.

Sokak canlarının korkulacak yaratıklar olmadığını bilmekle başlar her şey.

Sırf “var” demek için değil, gerçekten ihtiyaca yanıt verecek kapasiteye sahip, donanımlı barınaklar ve tedavi merkezleri oluşturulmalı.

Belediyeler ve ilgili kurumların daha çok veteriner istihdam etmesinde yarar var.

Çalışanlar da hayvan sevgisine sahip, işini iyi yapan, sokak canlarına şefkatle yaklaşanlardan oluşmalı.

Hayvan hastaneleri, klinikler, tedavi merkezlerinin sayıları artmalı.

Hep söylüyoruz; ‘hayvan mezarlığı’ konusu var.. Ölen hayvanlar için bir mezarlık alanı oluşturulmalı. Şu anda sokakta ölen canları çöplüğe atıyorlar; açıkta kalan leşlerini kuşlar yiyor. Bulaşıcı bir hastalıktan ölen hayvanın leşini yiyen kuşlar üstümüzde dolaşıyor; pencereye; balkona, yola, sağa sola pisliyor. Al sana salgın hastalık!

Devlet, sokaktaki canlar için de şefkatli olmak zorunda. Sahiplenilmeyen köpeğin uyutulması gibi bir yasal düzenleme kabul edilemez. Kısırlaştırmanın bile doğru mu yanlış mı olduğunu tartışırken, bir de uyutma konusu gündeme getiriliyor.

Devletin, sokak hayvanlarını sahiplenme konusunda teşvik edici, kolaylaştırıcı, yapıcı politikalar geliştirmesi gerekir.

Yasa teklifinde, kırsaldaki sokak köpeklerinin şehirdekinden ayrı tutulmayacağı gibi bir maddeden söz ediliyor. Belediyeler barınaklardaki yoğunluğu azaltmak için, zaman zaman kırsal mahallelere toplu halde köpek bırakıyor. Çevre il ve ilçelerden toplanıp getirilen köpekler kırsalda başı boş dolaşıyor.

Bu da önemli bir problem.

Ama kırsalda köpek varlığını azaltmak, hızla üreyen vahşi hayvan varlığının daha da çoğalması anlamına geliyor. Son yıllarda bu bölgede çakal ve domuz popülasyonunda büyük bir artış olduğu söyleniyor. Bu açıdan da konuya bakmak gerek.

 

***

KONU, Meclis’te komisyon oluşturan birkaç milletvekilinin inisiyatifinde olmamalı. Uzmanların, bilim insanlarının, bu alanda çalışan sivil toplum örgütlerinin, söyleyecek sözü olan vatandaşların da katkısı olmalı.

“Sahiplenilmeyen köpeklerin uyutulmasına…” şeklinde bir yasa maddesi görmek istemiyoruz.

Bu konuda söyleyecek sözü olanlara sayfalarımız açık.

Exit mobile version