“BİZ BUBA DİRİZ!..”

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

HACIVAT – Karagöz Neden Öldürüldü’de en sevdiğim repliktir.

Yayla tepe yürümekten vazgeçip Bursa şehrine yerleşmeye karar veren Karagöz, ‘mahallede yürümenin’ bir bedeli olduğundan, iş aramaktadır. Orhan Camii’nin bir türlü bitmeyen inşaatında çalışmak için tekke dervişlerinin önünde sıraya girer.

Ona gelince sıra, “adın, babanın adı, hangi dindensin” sorularına yanıt vermesi gerekir.

“Karagöz” der, “anam öyle çağırır…”

“Göktanrıya inanırım ama Müslüman olmaya niyetim var” yanıtını verir.

“Babanın adı” diye sorulduğundaysa, “buba” der, o kadar…

“Buba ni kü” diye sorar derviş…

“Biz buba diriz…”

Yazarken, o sahne gözümün önüne geldi yine.. Hem bir burukluk, hem bir gülme hissiyle birlikte.

 

***

KIRSALDA ve kırsal geleneğini kıramayanda, ‘buba’dır hâlâ ‘baba’nın telaffuzu.

Buba der pek çoğu.

Baba, babadır…

Anne gibi olmaz. Çocuğunu sevdiğini çok belli etmez. Hislerini gizler; oysa ne salakça bir davranış bu. Ama öyle işte.

Çok sevdiğini hissettirince, sanki elinden uçup gidiverecekmiş gibi gelir.

Pek çok baba uyuduktan sonra sever çocuğunu.

Uyanıkken ciddi adam rolünü oynamalıdır.. Kaşları çatık, her şeye karşı çıkması gereken, otoriter adamlar.

Baba dediğin adamın sağı solu oynamaz, dimdik olmalıdır.

Çok fazla gülmez.

Annenin çocukların üstüne titreyen halleri babada yoktur. Baba gözleriyle sever.

Yeni kuşak babalar pek öyle değil tabi.

Ben de iki çocuk babası biri olarak, yukarıda anlattığım kriterlere çok uymasam da..

Yine de anneleri gibi canım cicim yaklaşımlarımız olmaz pek.

Bizimkiler annecidir o yüzden. Başları sıkışınca, bir şey lazım olunca, annelerini ararlar.

Sorunlarını anneleriyle hallederler.

Ben sonradan öğrenirim.

 

***

BİZİM oğlanla anlaşamayız pek. Sakin sakin dertleştiğimiz zamanlarda, mevzunun sonunda ille de bir tartışma yaşarız. Senin yanlış dediğin, onun doğrusu olabilir. Doğru olmadığını söylediğin an tartışma başlar. Ya da buna benzer şeyler işte.

Bizim kızla daha iyidir iletişimimiz. Gerçi sohbetlerin, diyalogların, soru cevapların, söylediğimiz şarkıların falan sonunda, onunla da volüm yükselttiğimiz olur. Abisine göre daha naif, daha hassas, daha kırılgan olduğundan gözleri sulanıverir, küser kırılır.

Ama kısa süre sonra hiçbir şey olmamış gibi muhabbet devam eder.

 

***

BİR Babalar Günü’nde kucağımıza verdiler oğlanı. Babalar Günü hediyesi oldu.

O yüzden hediye mediye almaz hiç babasına; “benden daha güzel hediye mi olur” diye takılır.

Dedim ya, bizim kız hassastır.. Anneler Günü’nü de unutmaz, Babalar Günü’nü de. Hediye mediye yoksa bile, sarılır öper, günümüzü kutlar. Doğum günlerimizi de unutmaz, evlilik yıldönümümüzü de.

Ben unutursam hatırlatır.

 

***

OĞLANLA üniversiteye başladığı yıl ayrı kaldık ilk defa.

Taa Kıbrıs’ta, kilometrelerce uzakta, beş yıl geçirdi evden ayrı.

İlk zamanlar zırt pırt arar, uçak bileti için para ister, “ben sizi özledim” deyip gelirdi sık sık.

Sonra geliş gidiş araları açıldı.. Bazen altı ay, bazen bir yıl.

Biz gittik geldik görmeye.. O tatillerde bile gelmedi.

Çalışmayı tercih etti. Eğitimini aldığı alanda pratik yaptı bol bol.

Okulu bitirdi geldi.. Bizimle eskisi gibi çok kolay iletişim kuramadığını düşündü. Biz de onun yaşındayken ebeveynlerimizin her sözü batardı bir yanımıza; iletişim kuramamakla suçlardık onları.

Büyüdük; biz suçlanıyoruz şimdi.

Oğlanın evi yurdu ayrı şimdi. Böyle çok daha iyi olduğunu söylüyor.

 

***

DOKUZ yaş var oğlanla kızın arasında.

Ulaş, biz harıl harıl çalışırken büyüdü. Gazetede masaların üstünde, birleştirdiğimiz sandalyelerde uyudu hep. Nasıl büyüdüğünü anlayamadık, yıllar gelip geçiverdi.

Dün itibariyle yirmi yedi yaşı geride bıraktı.

Deniz, on sekizi bitirdi. Hafta sonu, iki yıldır deli gibi hazırlandığı üniversite sınavına girdi.

Bizim için yıllar önceki fasıl yeniden başlayacak.

Sonuçlar açıklandığında, aldığı puanla hangi üniversiteye, hangi bölüme girebileceği üzerinde ders çalışacağız uzun uzun. Sonra, tıpkı abisi gibi O’nun da evden ayrılma zamanı gelecek.

Olursa İstanbul ya da İzmir’de bir üniversite istiyor.

Bursu, olmadı yarı burslu, devlet üniversitesi olursa devlet, olmadı özel.

“Abimi özel üniversitede okuttunuz, beni de okutacaksınız” tripleri atıyor nicedir.

Çaktırmadan, İstanbul’un orasında burasında kiralık ev bile bakmaya başlamış.

Türkçe – edebiyat diyordu, arkeoloji – sanat tarihine döndü.

Bir iki olmazlandık, “işsiz kalırsın, aç gezersin” diye takıldık. Baktık ki taviz vermiyor.. “Her şey gönlünce olsun” dedik; “ne istiyorsan o…”

 

***

İKİ gündür sınav yeri olan İstanbulluoğlu Sosyal Bilimler Lisesi’nin kapısında askeriz.

Otuz yedi yıl geçmiş; üniversite sınavına girmemin üstünden.

Bizim zamanımızda anneler babalar koca koca çocukları elinden tutup götürmezdi sınava.

Kendimiz giderdik. O heyecanı tek başımıza yaşardık.

Şimdi, sanki anne babalar giriyor sınava; o derece heyecanlı hepsi.

Çocuk kapıdan içeriye giriyor; iyice girdi mi, sakın çıkmasın, acaba bir şeyini unuttu mu, görevliler uyarır mı, oturduğu sıra sallanıyor mu, sağında solunda oturan kişi ter kokuyorsa yandı… Dikkati dağılır mı, takıldığı sorular için zaman kaybetmese bari… Tuvaleti gelir bizimkinin, sınavı yarım bırakıp çıkarsa n’aparız…

Hani izin verseler, sınava girip o soruları biz çözeceğiz… Çözemeyiz ya!

Sınav başladığında, tanıdık ebeveynler varsa etrafta, bir kahveye, bir çay ocağına gidilir, peş peşe çaylar kahveler içilir, çocukların sınav stresine dair iki buçuk saat muhabbet edilir!

Alışkın olmamıza rağmen, biz de çocuğu ilk kez üniversite sınavına giren veliler gibi heyecanlıydık.

Stresse, biz de en an onlar kadar stresliydik.

 

***

SINAVA uğurladığımız anda önce annesini öptü, sonra bana sarıldı bizim kız. “Babalar Günün kutlu olsun” dedi.. Bir daha öptü.

Ne heyecan kaldı, ne stres bende. Sakinleştirici ilaç içmiş gibi oldum.

Kupkuru bile olsa, bir sarılıp öpme yetiyor insana.

Binlerce veli okul kapısında, herkes birbirini kesiyor.

O ortamda şöyle sımsıkı sarılıp, hem kutlaması için teşekkür edeyim, hem de başarı dileyeyim dedim ama.. O otoriter baba damarı tuttu yine; uzaktan sarıldım gözlerimle…

 

***

E haydi o zaman, tüm babaların geçmiş Babalar Günü’nü kutlamış olayım.

 

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
harika
Harika
0
_ok_do_ru
Çok Doğru
0
kat_l_yorum
Katılıyorum
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
_zg_n
Üzgün
“BİZ BUBA DİRİZ!..”
Giriş Yap

Balıkesir Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!