CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Balıkesir Milletvekili Ensar Aytekin, BirGün Gazetesi için bir yazı kaleme aldı.
Aytekin’in kaleme aldığı yazı;
31 Mart seçimlerini geride bıraktık ve alınan sonuca rağmen biz seçimlere zafer elde ettik diye bakmıyoruz. Çünkü yurttaşların sabahın kör saatinde ucuz ekmek kuyruklarına girdiği, toplu taşıma araçlarında gülen bir yüzün bulunmadığı, ülkedeki en küçük banknotla hiçbir şeyin alınamadığı yerde elde edilen galibiyet bir zafer değil, doğrudan yaşam hakkına müdahale eden siyasilere bir cevaptır. Dolayısıyla seçimi kazanan da yoksullaştırılan halkın onuru ve umududur.
Türkiye’de ortalama yaş 32’dir, genç ve diplomalı işsizliği endişe verici, emekli nüfusunun çokluğuna rağmen, maaşındaki düşüklükte düşündürücüdür. Bu gerçeklere karşı siyasilerin yapabileceği tek şey ise onlarla inatlaşmaktan vazgeçmektir. Bu seçim; işsizlerin, emeklilerin, kadınların, beyaz yakalıların, işçilerin en basit özetle iktidar dışındaki tüm sınıfların yaşam mücadelesinin zorlaştığı bir ortamda gerçekleşti. Artık AKP’nin, yolsuzluklarının sebep olduğu yoksulluğu yönetmekle baş edemediği ve umudunu yitiren kitlelerin umudu olamayacağı ortaya çıktı. 31 Mart yeni bir sürecin başlangıcı oldu.
Bu seçim, AKP’nin kurduğu siyasal paradigmadaki dost düşman ayrımını da dağıtan bir seçim oldu. Hayat pahalılığının hızlı bir şekilde her keseyi vurduğu yerde, AKP’lilerin iktidar saltanatı ile oluşturdukları lüks hayat, AKP’li başkanların sadece resmi rakamlarla bile sayısı dudak uçuklatan tapuları, malvarlıkları seçmende de bir kırılma yarattı. Çünkü bunlar somut, görülebilir detaylardı. Kendisi yoksulluk sarmalında iken seçtiklerinin saltanatı halkta bir uyanışa sebebiyet verdi. Ki artık mecburen AKP’de bu tablo ile yüzleşmek zorunda kaldı.
∗∗∗
Seçim kampanyası süreçlerine dönelim.
Çoğu mitingimiz, mesai saatlerine denk gelmesine rağmen meydanlar hınca hınç doluydu. Çünkü AKP’nin TÜİK eliyle gizlediği gerçek işsizlik en yalın halinde mesai saatlerinde bile karşımızda duruyordu. Projelerimiz arasında en çok dikkat çeken de sosyal içerikli dayanışmacı yönü öne çıkaran projelerdi. Bugün Ankara ve İstanbul’un yanı sıra, Denizli’de, Adıyaman’da, Bursa’da, Balıkesir’de… başkanlarımızın söylem ve vaatlerine baktığımızda en çok dayanışmacılık içeren ve kent yoksulluğunu ortadan kaldırmayı amaçlayan sosyal projelerin takip edildiğini görüyoruz.
Bu seçimi geçinemeyen, evlerine sığamayan emeklilerimiz kazandı. Emekliler yılı ilan ettikleri bir yılda, emeklilere verilmeyen haklar ve ikinci sınıf vatandaşlık düzenine isyan eden emekliler iktidara gereken cevabı verdi. Şehir meydanlarında akşama kadar gölgede oturup kara kara düşünen, bayramda torunlarına harçlık veremeyen, sofralarındaki yoksunluğu açlığa katık eden emeklilerimizin cevabı üzerine dikkat çekmek gerekiyor.
Değişim diyerek çıktığımız yolda, dinamizmin nasıl etki yarattığını ve toplumla kurulan doğru dilin ve siyaset kurumunun gerçek gündem olan kent yoksulluğuna doğru bakışının nasıl sonuçlandığının bilincindeyiz. Tüm sorunların farkındayız, bize kitleler kazandırdı, bizde kitlelere kazandıracağız.
∗∗∗
Üzerimizdeki sorumluluğu biliyoruz. İhtiyatlı bir şekilde, halkımızı öteki yapmadan, bir zafer kazanmış gibi hareket etmeden derinden derine yayılan yoksullukla mücadele edeceğiz. Biz bu ülkeden kibir dilini silmeye kararlıyız. İnsanların birbirine çatık kaşlarla bakmadığı bir memleket kurmak istiyoruz. Türkiye’de dayanışmacı belediyeciliği öne çıkarmalıyız.
Emekli yoksulluğu ile işsizlik ile yetersiz beslenme sorunları ile oluşan bodur çocuklar gerçeğiyle yüzleşmek zorundayız. Ekonomik olarak asgari ücretin alım gücünün İstanbul ile Yozgat’ta farklı olduğunun bilincinden hareketle, bölgesel kalkınma ağları kurarak, dayanışmacı belediyeciliği inşa etmemiz gerektiğinin farkındayız.
Bundan sonraki süreçte de yine ortak bir hatla mücadele edecek, tüm Türkiye’de örnek belediyeciliği hayata geçirerek, oy versin vermesin tüm halkımızın mutluluğu ve huzuru için projeler üretmeye devam edeceğiz. Tüm belediyelerimizle ortak proje havuzlarımızı oluşturacak, her kent için kendi dinamiğinde durum tespiti yapacağız ve çözüm üreteceğiz.
Örgütümüze tam da bu noktada önemli işler düşüyor. Sokakta daha fazla olacak, halkımızı, dar gelirli emekçileri ve emeklilerimizi, işsizlerimizi, siyasetin kesif dil kutuplaştırması içerisinde gündelik tartışmalarla popülist söylemlerle yönetilmesine izin vermeyeceğiz.
Ve inanıyoruz ki önümüzdeki ilk seçimde kuruluşun ve kurtuluşun partisi, yeniden kurtuluşun da partisi olacak.
