Zor zamanlar…
Son iki haftadır yoğun bir savaş gündeminin içindeyiz. Bu durum haliyle belli konuların dile getirilmesini zor hale getiriyor. İnsanlar, savaş gibi durumlar karşısında çok hassaslar. Bu hassasiyet belli başlı yanlış kararları beraberinde getiriyor. Birkaç gün önce McDonald’s adlı bir fast food işletmesi İsrail kökenli bir şirket olduğu gerekçesiyle yağmalandı. Halbuki Amerika’da kurulmuş daha sonra Türkiye faaliyetleri Katarlı bir firmaya geçmiş olan şirketin İsrail ile bir bağlantısı olmadığını açıklaması üzerine olaylar biraz duruldu. Markanın, Türkiye topraklarında bir şubesine gerçekleştirilen saldırının İsrail’den duyulması pek mümkün değil. Yani burada zararı gören İsrailli firma değil Türk işletmeci olur.
Halkımızın böyle konulara daha hassas, daha bilinçli yaklaşması gerekiyor. McDonald’s internet sitesinden açıklama yayınlıyor “bizim İsrail ile bir alakamız yok biz Katarlı bir firmanın Türkiye şubesiyiz” diye. Bu linç kültürü ülkede yapılan ticari işleri de zora sokuyor. Oradan ekmek yiyen onlarca çalışan, işletmeci, o şubeye ürün tedarik eden toptancı hepsi mağdur oluyor sadece bir yanlış anlaşılma yüzünden. Ortada büyük bir maddi hasar da var.
Daha önce deprem paylaşımı yapmadığı gerekçesiyle bir kahve markası boykot edilmişti. Boykot edilen markanın şubelerinde de bir takım olaylar yaşanmıştı. Firmaların kökeninin neresi olduğunun bir önemi yok. Önemli olan Türkiye’de faaliyet göstermeyi seçmiş ve Türk vatandaşlarını istihdam eden, çoğunlukla Türk vatandaşlarına hizmet veren bir şirket olduğu gerçeği. Böyle bilinçsiz hareketlerin büyüyüp topluma yayıldığı durumlarda firmalar ülkedeki faaliyetlerine son dahi verebilir. Böyle bir durumun da kimseye faydası olacağını sanmıyorum. Zararını TÜİK işsizlik rakamlarını açıkladığında görürüz. Yüzlerce şubesi olan, binlerce insanı istihdam eden büyük şirketlere bu şekilde yaklaşmak beraberinde işsizlik oranının yükselmesi gibi sorunlar doğurabileceğinden daha dikkatli ve bilinçli hareket etmek, sosyal medyada görülen dayanaksız, tutarsız her bilgiye inanmamamız gerekiyor.
PANDEMİ.. EKONOMİK KRİZ.. ŞİMDİ DE SAVAŞ… Bildiğiniz üzere birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de 3 günlük ‘’Milli Yas’’ ilan edildi. Birçok konser, festival ve çeşitli etkinlikler iptal edildi ya da ileri bir tarihe ertelendi. Balıkesir’de ikincisi düzenlenecek Kahvaltı Festivali de buna dahil. Ülkece son birkaç yılda çok zor zamanlardan geçtik. Pandemi döneminde kapanan mekanlar, iptal edilen tüm etkinlikler tam yapılmaya başlandı, arkasından büyük bir deprem felaketi yaşadık. Koca bir sektör 2 yıllık kapanmanın ardından toparlanamadan tekrar sıkıntıya girdi. Şimdi de Filistin ile İsrail arasındaki savaş dolayısıyla bir takım iptal ve ertelemeler yaşanıyor. Eğlence sektörünün zararı inanılmaz bir boyuta ulaştı. Konser veren sanatçılar, etkinliklerde çalışan işçiler, planlayan, organize eden herkes bu durumdan rahatsız. Biz Türkiye Cumhuriyeti olarak 100’ncü yılımızı coşkuyla kutlamayı beklerken böyle durumların yaşanması elbette ki üzücü. Ancak bu kadar olayın üzerine 100’ncü yılımızı çok daha büyük coşkuyla kutlamayı bekliyoruz. Özellikle sosyal medyada dolaşan çok büyük bir dezenformasyon var 29 Ekim kutlamalarının da iptal olacağı yönünde. Umuyoruz ki böyle bir olay yaşanmaz ve biz her zamankinden daha coşkulu, her zamankinden daha heyecanlı bir şekilde Cumhuriyet’imizin 100’ncü yılını kutlayabiliriz.