SİVAS KONGRESİ VE SAVAŞTEPELİ TIBBİYELİ HİKMET

 

Sa­kar­ya Mey­dan Mu­ha­re­be­si ile baş­la­yan as­ke­ri ba­şa­rı­mı­zın 26 Ağus­tos’ta Baş­ko­mu­tan­lık Mey­dan Mu­ha­re­be­si veç Büyük Ta­ar­ruz Za­fe­ri ile son­ra­sın­da düş­man­dan te­miz­len­me­yi ya­ra­tan Kur­tu­luş Gün­le­riy­le do­lu­dur. 100ün­cü yı­lı­nı ya­şa­dı­ğı­mız iş­gal­den Kur­tu­luş Gün­le­ri­miz; ol­ma­yan ordu, da­ğı­tıl­mış bir­lik­ler, iş­gal­ci­le­re tes­lim edil­miş mal­ze­me­ler ya­nın­da peş­keş­çi­le­re inat ”Gel­dik­le­ri gibi gi­der­ler” diyen Ulu Baş­ko­mu­tan, dü­zen­le­nen Kong­re­ler, Ku­va­yı Mil­li­ye ça­ba­la­rı ile ya­ra­tı­lan muh­te­şem bir yo­ğun­luk­tur.

1919’da iş­ga­lin ar­dın­dan iş­gal­ci­le­re şehri tes­lim eden rahat pa­di­şah ve kötü işgal plan­la­rı­nı gören Mus­ta­fa Kemal’in 15 Mayıs 1919 ‘da yola çıkıp 19 Mayıs’ta Ana­do­lu’ya geç­me­si ile baş­la­yan Milli Mü­ca­de­le­de önem­li aşa­ma­lar Amas­ya Ge­nel­ge­si ve Er­zu­rum Kong­re­si’dir.
İşgal­ci, sal­dır­gan ül­ke­ler­ce pay­la­şıl­ma plan­la­rı ya­pı­lır­ken, Or­du­suz os­man­lı­ya gü­le­rek ba­kar­ken; Ulu Ön­de­rin Sam­sun’a çı­kı­şı ile baş­la­yan, kur­tu­lu­şa gö­tü­recek Mü­ca­de­le­de Er­zu­rum Kong­re­si‘nin ar­dın­dan Mus­ta­fa Kemal, mü­ca­de­le­nin bo­yu­tu ve ruhu bü­yü­dük­çe daha geniş ka­tı­lım­la Sivas’ta daha geniş ka­tı­lım­lı bir kong­re dü­zen­len­me­si­ni ister ve ça­lış­ma­lar bu yönde hız­lan­dı­rı­lır.

Ça­ğı­nın üs­tün­de, her zaman man­tık­lı ve geniş bakış açısı ile dü­şü­nen Mus­ta­fa Kemal, Kong­re­de ka­tı­lım­cı­lar ara­sın­da genç­le­rin de ol­ma­sı­nı özel­lik­le ister ve “on­la­rın da gö­rüş­le­ri­ni ala­lım” der .

Mus­ta­fa Kemal Paşa ta­ra­fın­dan va­ta­nın iş­ga­li­ni ön­le­mek için bir kong­re­nin top­la­na­ca­ğı­nı ve Mus­ta­fa Kemal’in de “Genç­le­rin de gö­rüş­le­ri­ni al­ma­lı­yız” da­ve­ti­ni duyan o ta­rih­te tek Üni­ver­si­te olan İstan­bul’daki As­ke­ri Tıp Okulu öğ­ren­ci­le­ri, en az 3 öğ­ren­ci ar­ka­daş­la­rı­nın Sivas’a git­me­si­ni dü­şü­nür­ler.

Pa­di­şah re­ji­mi­nin bas­kı­la­rı­na kar­şın As­ke­ri Tıp Okulu öğ­ren­ci­le­ri büyük ka­rar­lı­lık­la ve ce­sa­ret­le 3. sınıf öğ­ren­ci­si Yusuf Bey (BAL­KAN) ve Hik­met (BORAN) Bey’i ken­di­le­ri adına de­le­ge se­çer­ler.

Ar­ka­daş­la­rı­nı Sivas’a gön­de­re­bil­mek için ye­ter­li yol pa­ra­la­rı ol­ma­dı­ğı için kendi ara­la­rın­da para top­lar­lar. Fakat sa­de­ce 9,5 lira, yani bir ki­şi­nin gi­de­bil­me­si­ne ye­tecek kadar para top­la­ya­bi­lir­ler. Daha sonra ara­la­rın­da al­dık­la­rı ka­rar­la ken­di­le­ri­ni tem­sil et­me­si için ar­ka­daş­la­rı Tıp Öğ­ren­ci­si Hik­met Beyi Sivas Kong­re­si­ne öğ­ren­ci de­le­ge-tem­sil­ci ola­rak gön­de­rir­ler. Sivas’ta 4 Eylül 1919’da ta­ri­hi Kong­re top­la­nır.

İşgal al­tın­da­ki ül­ke­de, için­de bu­lu­nu­lan kötü durum, pa­di­şah Vah­det­tin’in iş­gal­den ra­hat­sız­lık duy­ma­ma­sı, ortak ha­re­ket et­me­si, halka bas­kı­sı, gi­di­şat ve neler ya­pı­la­bi­le­ce­ği de­tay­lar­la tar­tı­şıl­mak­ta­dır. İşgal güç­le­ri­nin silah üs­tün­lü­ğü­ne kar­şın Os­man­lı­nın aciz, dev­le­tin da­ğıl­mış, si­lah­sız oluşu en­di­şe ya­rat­mak­ta, pek çok ki­şi­de ka­ram­sar­lı­ğa neden ola­bil­mek­te­dir. Hatta manda tabir edi­len başka bir güçlü ül­ke­nin bo­yun­du­ru­ğu­nu kabul etme kav­ra­mı dahi bazı akıl­la­ra se­çe­nek gibi ge­le­bil­mek­te, ko­nu­şu­la­bil­mek­te­dir.

Top­lu­mun fark­lı ke­sim­le­rin­den ka­tı­lım­cı­la­rın söz al­dı­ğı or­tam­da manda ve hi­ma­ye sözü ge­çin­ce işte bu yü­re­ği dolu Türk genci çok şa­şır­mış, kız­mış ve hiç bek­le­nil­me­dik, çok sert bir tepki gös­ter­miş­tir.

(Bazı kay­nak­la­ra göre İlk gün ilk otu­rum­lar es­na­sın­da, bazı kay­nak­la­ra göre 2.gün) Mus­ta­fa Kemal’in bu­lun­du­ğu top­lan­tı­da ayağa kal­ka­rak yük­sek sesle;
“Bey­ler; De­le­ge­si bu­lun­du­ğum Türk genç­li­ği beni bu­ra­ya ba­ğım­sız­lık yo­lun­da­ki ça­lış­ma­la­ra ka­tıl­mak üzere gön­der­di­ler. Man­da­yı kabul ede­me­yiz. Eğer manda fik­ri­ni kabul edecek
olan­lar varsa bun­la­rı şid­det­le red­de­der ve kı­na­rız. Eğer manda fik­ri­ni kabul eder­se­niz siz­le­ri hain ilan ede­riz “ de­miş­tir.

Ta­ri­he düşen coş­ku­lu ko­nuş­ma­sı­nı ta­mam­la­dık­tan sonra Mus­ta­fa Kemal ‘e dö­ne­rek aynı ka­rar­lı­lık ve he­ye­can­la; ”Paşam, siz de manda fik­ri­ni kabul eder­se­niz sizi de red­de­de­riz. Mus­ta­fa Kemal’i
vatan kur­ta­rı­cı­sı ola­rak değil vatan ba­tı­rı­cı­sı ola­rak ad­lan­dı­rır ve la­net­le­riz” şek­lin­de ta­mam­la­mış­tır.

 

 

Kong­re de­le­ge­le­ri­nin bu bek­len­me­dik ama ka­rar­lı iti­raz kar­şı­sın­da şaş­kın­lık­la­rı sü­rer­ken ve Mus­ta­fa Kemal ‘in tep­ki­si me­rak­la bek­le­nir­ken Mus­ta­fa Kemal Paşa Tıb­bi­ye­li gen­cin çı­kı­şı­nı çok be­ğe­nir, hatta mutlu ol­muş­tur (Bazı kay­nak­lar­da al­nın­dan öpe­rek) ve hemen ta­ri­he geçen o meş­hur ce­va­bı verir;

“Evlat içi­niz rahat olsun . Biz azın­lık­ta kal­sak dahi man­da­yı kabul et­me­ye­ce­ğiz. Manda da yok, hi­ma­ye de yok. Pa­ro­la­mız tek­tir ve de­ğiş­mez : Ya is­tik­lal ya ölüm..” der.

Bu coş­ku­lu söz­ler­den sonra sa­lon­da alkış kopar. Tıb­bi­ye­li Hik­met Bey de ye­rin­den fır­la­mış, “Varol Paşam” di­ye­rek coş­kuy­la Mus­ta­fa Kemal’in elini öp­müş­tür. (Bazı kay­nak­lar­da) Mus­ta­fa Kemal de­le­ge­le­re dö­ne­rek; “Bey­ler gör­dü­nüz mü, muh­taç olu­nan kud­ret genç­li­ğin asil ka­nın­da zaten mev­cut” deyip sonra Tıb­bi­ye­li Hik­met’i al­nın­dan öper ve
”Genç­ler , va­ta­nın bütün umut ve ge­le­ce­ği size , genç ku­şak­la­rın an­la­yış ve ener­ji­si­ne bağ­lan­mış­tır” der.

Sivas Kong­re­sin­de söy­le­nen bu söz­ler, daha sonra Ulu ön­de­rin büyük Söy­lev’in so­nun­da Cum­hu­ri­ye­ti genç­le­re ema­net etme gü­ve­ni ve “… Muh­taç ol­du­ğun kud­ret, da­mar­la­rın­da­ki asil kanda mev­cut­tur. “ ola­rak tüm genç­li­ğin; ül­ke­si­ni, bay­ra­ğı­nı seven öz­ve­ri­li ya­pı­sı­nın ta­ri­fi için vur­gu­lan­mış­tır.

Genç­le­ri tem­si­len Sivas Kong­re­si’ne ka­tı­lan bu As­ke­ri Tıp Öğ­ren­ci­si Hik­met Bey; va­ta­nı­nı, bay­ra­ğı­nı seven, ba­ğım­sız­lı­ğı­na el sür­dür­me­yen, so­rum­lu­luk sa­hi­bi bir Türk gen­ci­nin nasıl ol­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni gös­ter­miş; ba­ğım­sız­lık duy­gu­su ve görev bi­lin­ci ko­nu­sun­da örnek teş­kil et­miş­tir.
An­ka­ra’da Büyük Mil­let Mec­li­si ku­ru­lun­ca; ar­ka­da­şı Yusuf BAL­KAN’la bir­lik­te As­ke­ri Tıb­bi­ye’deki öğ­re­ni­mi­ni ya­rı­da bı­rak­ma­yı göze ala­rak An­ka­ra’ya gel­miş, iki ar­ka­daş Ce­be­ci Asker Has­ta­ne­si’nde gö­rev­len­di­ril­miş­tir. Ya­şa­nan savaş or­ta­mın­da hal­kı­mı­zı ve özel­lik­le cep­he­de­ki as­ke­ri­mi­zi kırıp ge­çi­ren “tifüs sal­gı­nı” na karşı İbra­him Tali (ÖN­GÖ­REN) baş­kan­lı­ğın­da “Ti­fü­se karşı aşı üret­mek” için ça­lış­ma­la­ra baş­la­mış­lar, öz­ve­riy­le ça­lış­ma­la­rı sı­ra­sın­da ken­di­le­ri­ni denek ola­rak bile kul­lan­mış­lar­dır.

Büyük Ta­ar­ru­za Sıh­hi­ye Su­ba­yı ola­rak ka­tıl­mış, sa­va­şı dolu dolu ya­şa­ya­rak Ulu­sal Za­fer­den sonra İstan­bul’a dö­ne­rek Tıb­bi­ye’deki yarım kalan öğ­re­ni­mi­ni ta­mam­la­mış­tır. Okul­dan mezun olur­ken ta­ri­he ge­çecek bir is­tis­na daha ya­şan­mış; As­ke­ri okul­dan Teğ­men rüt­be­si ile mezun olun­du­ğu halde sa­de­ce Tıb­bi­ye­li Hik­met ve ar­ka­da­şı Üs­teğ­men rüt­be­siy­le mezun ol­muş­lar­dır. Gö­re­ve baş­la­dık­tan sonra bir­çok as­ke­ri bir­lik­te As­ke­ri Tabip ola­rak gö­re­vi­ni ifa etmiş, Al­bay­lı­ğa kadar terfi et­miş­tir. Fakat al­çak­gö­nül­lü, hoş­gü­rü­lü ya­pı­sı ile ken­di­si­ni ön plana çı­kart­ma­yı hiç dü­şün­me­miş­tir.

Cum­hu­ri­ye­tin ila­nın­dan sonra M. Kemal ATA­TÜRK Cum­hur­baş­ka­nı ola­rak yurt ge­zi­le­rin­de bu­lu­nur­ken, Tıb­bi­ye­li Hik­met’in gö­rev­li ol­du­ğu il­le­re yap­tı­ğı zi­ya­ret­ler sı­ra­sın­da ko­nuş­ma­la­rı he­ye­can­la iz­le­di­ği, coş­kuy­la al­kış­la­dı­ğı ama ya­kı­nı­na git­me­di­ği, ken­di­ni tak­dim et­me­di­ği, özel­lik­le ka­la­ba­lık­lar içe­ri­sin­de gö­rün­me­di­ği be­lir­til­mek­te­dir. O dö­nem­le­re iliş­kin fazla bilgi ve belge sa­hi­bi olu­na­ma­mak­la bir­lik­te , mev­cut çe­şit­li kay­nak­lar­da çok et­ki­li bil­gi­ler dik­kat çek­mek­te­dir.

Yıl­lar sonra Mus­ta­fa Kemal Paşa bir top­lan­tı­da ya­kı­nın­da­ki­le­re ve mec­lis İda­re­ci­le­ri­ne ”Bize Sivas kong­re­sin­de çok güzel yol gös­te­ren Tıb­bi­ye­li genç vardı, onu bulun Mebus ya­pa­lım, va­ta­na hiz­met eder ” der. Ancak ye­te­rin­ce ya­pıl­ma­yan araş­tır­ma­lar­da (bazı ka­yıt­lar­da) ” O Gi­re­sun ‘lu, Gi­re­sun ve­kil­lik­le­ri dolu Paşam” denir. Oysa O Gi­re­sun (ya da Ki­re­sun), Ka­ra­de­niz ‘de değil, Ba­lı­ke­sir ‘in il­çe­si (o zaman bu­ca­ğı) olan Gi­re­sun ‘ (Sa­vaş­te­pe) dur. Konu daha sonra an­la­şı­lıp Mus­ta­fa Kemal’e ula­şın­ca ”İki tane Gi­re­sun olmaz, bu­ra­sı sa­vaş­la­rın ya­pıl­dı­ğı tepe, adı Sa­vaş­te­pe olsun” der ve Mus­ta­fa Kemal ATA­TÜRK’ün tak­dir ve tek­lif­le­ri ile 10 Ekim 1934 ta­ri­hin­de TBMM ‘de adı “Sa­vaş­te­pe” ola­rak de­ğiş­ti­ri­lir.

Başka bir kay­nak­ta Mus­ta­fa Kemal’in ta­li­ma­tı üze­ri­ne mebus ya­pıl­mak üzere araş­tı­rıl­dı­ğı, ancak ye­te­rin­ce ça­lış­ma ya­pı­la­ma­yın­ca bu­lu­na­ma­dı­ğı, “ölmüş” den­di­ği, Mus­ta­fa Kemal ‘in çok üzül­dü­ğü ancak o es­na­da Ana­do­lu ‘da bir as­ke­ri has­ta­ne­de (bazı ka­yıt­lar­da Ya­lo­va) Albay rüt­be­si ile baş­he­kim­lik gö­re­vin­de bu­lun­du­ğu be­lir­til­mek­te­dir. (M.Müfit KANSU).

Başka bir kay­nak­ta ken­di­si­ne ula­şı­lan dö­nem­de Mus­ta­fa Kemal’in Mil­let­ve­kil­li­ği tek­li­fi gön­der­di­ği, bu tek­lif üze­ri­ne ”Pa­şa­mın el­le­rin­den öpe­rim” deyip ”Ken­di­si­ne söy­le­yin bu­ra­da ül­ke­me daha ya­rar­lı olu­yo­rum” de­di­ği, Bu yanıt ken­di­si­ne ak­ta­rıl­dı­ğı zaman Mus­ta­fa Kemal ‘in gu­rur­la ve ke­yif­le gü­lüm­se­ye­rek ”Ben o de­ğer­li ço­cuk­tan böyle bir cevap bek­li­yor­dum” de­di­ği de ak­ta­rıl­mak­ta­dır. (Tok­ta­mış ATEŞ, Cum­hu­ri­yet 4 Eylül 1999) .

Mus­ta­fa Kemal ATA­TÜRK’ e bir top­lan­tı­da Söy­lev ‘in so­nun­da­ki o ünlü sö­zü­ne it­ha­fen
“Paşam, koca ül­ke­yi genç­le­re nasıl ema­net et­ti­niz?” diye bir soru yö­nel­ti­lir.

ATA­TÜRK bu so­ru­ya çok güzel bir cevap verir: ”Ben Milli Mü­ca­de­le’ye çık­tı­ğım­da or­du­nun da ha­li­ni gör­düm, sal­ta­na­tın da. Bir de ba­ğım­sız­lık ışığı gö­zün­den par­la­yan Dr. Hik­met’i “ der.

Cum­hu­ri­ye­tin ila­nın­dan sonra ”BORAN” so­ya­dı­nı alır. Öğ­ren­ci­li­ğin­de ve Cum­hu­ri­ye­tin ila­nın­dan sonra ta­til­ler­de Sa­vaş­te­pe’ye sık sık gel­di­ği, İstik­lal ma­hal­le­sin­de­ki ev­le­rin­de kal­dı­ğı bi­lin­mek­te­dir.
Görev aşkı ile Tabip Yar­bay ola­rak Sa­rı­ka­mış’ta gö­rev­liy­ken aşırı soğuk hava ve kara rağ­men öz­ve­ri­li ça­lış­ma­sı, karda mah­sur kalan as­ker­le­re ulaş­ma­ya ça­lı­şır­ken ci­ğer­le­ri­ni üşüt­me­si ne­de­niy­le ve­re­me ya­ka­lan­ma­sı so­nu­cu erken de­necek yaşta, 46 ya­şın­da ve­rem­den ölür.
1945 yı­lın­da vefat eden Dok­tor Hik­met BORAN’ın me­za­rı Ka­ra­ca­ah­met Şe­hit­li­ğin­de­dir.
Aile­sin­de tek oğlu 10 yıl önce kay­bet­ti­ği­miz ünlü su­nu­cu Orhan BORAN’dır. Rad­yo­da yıl­lar­ca “Orhan BORAN ve Yuki ” prog­ram­la­rı ile top­lu­mu hem eğ­len­di­ren, hem dü­şün­dü­ren, gül­dü­rür­ken eği­ten Orhan BORAN, ya­ka­lan­dı­ğı kemik iliği ra­hat­sız­lı­ğı ne­de­niy­le uzun yıl­lar sü­rek­li taze kan nakli te­da­vi­si­ne bağlı kal­mış, 2012 yı­lın­da, 84 ya­şın­da ara­mız­dan ay­rıl­mış­tır. Rah­met­le anı­yo­ruz. Ba­ba­sı gibi Orhan BORAN da mü­te­va­zi ya­pı­sı ile Tıb­bi­ye­li Hik­met’in Oğlu ol­du­ğu vur­gu­su­nu be­lirt­me­miş, öne çı­kar­ma­mış, asla kul­lan­ma­mış, dile ge­tir­me­miş­tir. Şahsi ça­ba­la­rım­la bağ­lan­tı kur­mam so­nu­cu ön­ce­le­ri kabul et­me­se de son za­man­la­rın­da, bahsi geçen Gi­re­sun’un ka­ra­de­niz­de­ki değil, Sa­vaş­te­pe ol­du­ğu ko­nu­sun­da ikna ol­muş­tur. To­ru­nu da bir Tıb­bi­ye­li olup Beyin ve Sinir Cer­ra­hi­si Uz­ma­nı Op. Dr. Burak Orhan BORAN’dır.

Ül­ke­si­ni seven genç üni­ver­si­te öğ­ren­ci­si Tıb­bi­ye­li Hik­met Bey’in coş­ku­su, Sivas’ta ba­ğım­sız­lık çı­kı­şı­nın gü­nü­müz genç­le­ri­ne örnek ol­ma­sı, ya­şa­dık­la­rı ülke ve dünya ger­çek­le­ri­ne daha du­yar­lı ol­ma­la­rı; so­rum­lu­luk duy­gu­suy­la ha­re­ket et­me­le­ri, yurt ve dünya ge­liş­me­le­ri­ne il­gi­siz kal­ma­ma­la­rı ko­nu­sun­da fikir ver­me­si ba­kı­mın­dan özel­lik­le genç ku­şak­la­ra ak­ta­rıl­ma­lı, Hik­met’in ha­ya­tı; usta, va­tan­se­ver oyun­cu ve kad­ro­lar­la si­ne­ma­ya ak­ta­rıl­ma­lı, ha­ya­tı­nı an­la­tan si­ne­ma filmi çe­kil­me­li­dir.

Uzun yıl­lar bu­ra­dan ya­za­rak ıs­rar­la “Tıb­bi­ye­li Hik­me­tin anıtı di­kil­me­li­dir” ça­ba­la­rım so­nu­cu dört yıl önce Sa­vaş­te­pe Be­le­di­ye­si ve Ba­lı­ke­sir Tabip Oda­sı­nın kat­kı­la­rıy­la Sa­vaş­te­pe’de parka bir büstü ko­nuş­lan­dı­rı­la­bil­miş­tir. Bunun için Sa­vaş­te­pe Be­le­di­ye Baş­ka­nı­mız, ar­ka­da­şı­mız Sayın Tur­han ŞİMŞEK’e ve Tabip Odası yö­ne­ti­ci­le­ri­ne te­şek­kür edi­yo­rum.

Ku­va­yı Mil­li­ye­nin 100. yılı 2019 yılı Eylül ayın­da Ba­lı­ke­si­ri­miz­de Ba­lı­ke­sir Üni­ver­si­te­si, Ba­lı­ke­sir Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye­si ve Türk Ocak­la­rı Ba­lı­ke­sir Şu­be­si ta­ra­fın­dan dü­zen­le­nen, çok geniş ka­tı­lım ve ba­şa­rıy­la ger­çek­le­şen “Milli Mü­ca­de­le­nin 100. Yı­lın­da Ku­va-yı Mil­li­ye Şehri Ba­lı­ke­sir Ulus­la­ra­ra­sı Sem­poz­yu­mu” nda da Tıb­bi­ye­li Hik­met’i ak­tar­dım, si­ne­ma filmi çe­kil­me­si ta­le­bi­mi pay­laş­tım. Be­ğe­nil­me­si­nin öte­sin­de çok ki­şi­nin, pek çok ta­rih­çi­nin “Adını ilk kez du­yu­yo­rum” de­me­si; daha çok an­la­tıl­ma­sı, filme dö­kül­me­si­nin ge­rek­li­li­ği­ni or­ta­ya koy­mak­ta­dır.

Bu kah­ra­man öğ­ren­ci, genç va­tan­se­ver Tıb­bi­ye­li , özel­lik­le genç­le­re hep yol gös­ter­me­si için; dev­let kötü iş­gal­ler al­tın­da olsa dahi boyun eğil­me­me­si, su­ri­ye­li­ler gibi hemen va­ta­nı ter­ke­dip başka yere sı­ğın­tı olun­ma­ma­sı, en zor koşul ve du­rum­da dahi Ay­yıl­dız­lı bay­ra­ğı­mı­zın hep dal­ga­lan­ma­sı için so­nu­na kadar mü­ca­de­le edil­me­si ge­rek­ti­ği­ni ha­tır­lat­ma­lı­dır.

Başta kur­ta­rı­cı­mız Gazi Mus­ta­fa Kemal ATA­TÜRK olmak üzere, Sivas Kong­re­si­ne ka­tı­lıp, ba­ğım­sız­lık ka­ra­rı alan bü­yük­le­ri­mi­ze, Tıb­bi­ye­li Hik­met’e Kur­tu­luş Sa­va­şı­mı­zın kah­ra­man­la­rı­na, Şe­hit­le­ri­ne, Ga­zi­le­ri­ni rah­met­le anı­yor, şük­ran­la­rı­mı, say­gı­la­rı­mı su­nu­yo­rum.

Ser­vet CAM­GÖZ

An­ka­ra Ba­lı­ke­sir­li­ler Der­ne­ği Baş­ka­nı

Exit mobile version