Bakalım gözleri kamaşacak mı?

Atatürk Parkı’nı şöyle bir dolaşsın Ahmet Başkan!

AHMET-AKIN-BALIKESİR-ATATÜRK-PARKI

 

ATATÜRK Parkı’ndaki süs havuzunda biriken çamurun, yosunun, pisliğin temizlendiğine dair bir haber geçtiler Büyükşehir Belediyesi’nden.

Havuzun temizliği, bakımı yapılmış; iyi olmuş.

Çok kirli durumdaydı.

Ne zamandır Atatürk Parkı’na gitmiyorum; Yücel Yılmaz’ın Büyükşehir Başkanlığı zamanında ana giriş kapısına bir Atatürk portresi koyup, “biz sözde değil özde Atatürkçüyüz” pozu vermişlerdi.

Hemen akabinde, parktaki yeşilliklerin orta yerine kocaman bir skatepark adası kondurdular.

Çocuklar gönüllerince kaykay yapsın diye.

O zaman da yazmıştık: “Parkta yeterince beton var, daha fazla betonlaştımayın!”

Dinleyen kim.

Bu skatepark işine öyle bir sardırdılar ki, merkez ve  ilçelerde birbiri ardına yenilerini yaptılar.

 

***

PARKIN eski halini bilenler bilir.

Eski zamanın mezarlığıdır. İlyaslar Mezarlığı diye geçiyor kayıtlarda.

Otuzlu yıllarda parka tahvil edilen bir yeşil doku.

Nasıl da doğaldı eskiden; ağaçların gölgesi, çalıların kuytusu, içinde kayıkların yüzdüğü havuzu.. İçkili içkisiz gazinolar, restoranlar…

Balıkesir’in buluşma noktasıydı.

Doğal haliyle seviyorduk orayı.

Akşamları arkadaşlarla buluşur, bir ağaç altındaki piknik masasında veya bankta oturur biralama yapardık gençken. Cepte biraz paramız varsa, parkın girişinde Kokulu Bülent (Çevikalpli) abimizin işlettiği Mini Golf’te alırdık soluğu.

İlk flörtleşmelerimizin mekanıydı aynı zamanda.

Yaşlısı genci, çoluk çocuğu, kadını erkeği; zengin yoksul, işveren emekçi ayırmaksızın, herkesin bir arada olabildiği yegane yerdi.

Eski belediye başkanlarından merhum Sami Gökdeniz, kızını evlendirirken düğün alayını Atatürk Parkı’na yaymıştı. Gökdenizlerin düğünü için parkın tamamı kullanılmıştı neredeyse.

Eleştirmiştik tabi.

 

***

SONRA çoook eleştirimiz oldu parka dair.

Meselâ merhum başkanlardan Sabri Uğur hallaç pamuğu attıydı Atatürk Parkı’nı.

İki yıl kimselerin giremediği, etrafının metal bariyerlerle çevrilip kapatıldığı parka giriş çıkış yasaktı.

İçeride hummalı bir hafriyat çalışması yapılıyordu.

İş makinalarının gürültüsünü duyuyorduk, ancak içeride neler yapıldığını göremiyorduk.

Çok sonra Atatürk Parkı yeni yüzüyle karşımıza çıktı.

Doğallığından eser bırakmamacasına, yapay bir peyzaja boğmuşlardı güzelim mekanı.

Kimileri yeni halini pek beğendi; biz beğenmedik.

Kesilen ağaç sayısını kim bilebilir bugün?

 

***

YİNE eski zamanda Altıeylül Milli Fuarı düzenlenirdi Balıkesir’de. Otuz dokuzuncu yılıydı sanırım, “bu son fuar” dedi Sabri Uğur, “bundan sonra burada fuar olmayacak, panayır havasında bir fuar istemiyoruz, ihtisas fuarları açacağız” falan.

Balıkesir’in yaz günlerinde tek eğlencesi Milli Fuar da, Sabri Bey’in bizi taşralı, kendini modern şehir insanı gören tavrına kurban gitti.

Sabri Uğur parktan önce Balıkesir’in simgesi konumundaki Kervansaray Oteli’ni de yıktıydı ama konumuz bugün Kervan değil.

 

***

PARKTA peyzaj çalışmaları devam ederken, toprak altından bazı arkeolojik buluntular çıkmaya başladı. “Yok efendim, arkeolojik buluntu değil onlar, burası eski mezarlık zaten, topraktan çıkan da kemikten başka bir şey değil” diyorlardı.

Biliyorduk ki, bu şehrin altında arkeolojik şeyler vardı. Belki de parkın bulunduğu yer nekropol alanı falandı. Yaza yaza hafriyat işlerine ara verdirmeyi başardık. Uzmanlar geldi, sondajlama yaptı, inceledi.. Toprak altından kalınca bir duvar kütlesi çıktı. Buranın, vakti zamanında yaşanmış büyük bir depremle altüst olduğu, mekanın eski bir fırın olabileceği falan söylendi.

Bu bölgede arkeolojik varlık bulunduğuna dair en önemli notlar ise, 1940’ta Balıkesir’in kent planını hazırlayan şehir plancısı Ernst Egli’den geliyor.

Egli bir yandan modern bir şehir oluşumu için planlama yaparken, bir yandan toprağın altını kurcalamış. Yazdığı raporda, arkeolojik varlığa dair tespitlerini uzun uzun anlatıyor.

“Kemikten başka bir şey yok” denilen parkta lahitlerin, sütunların çıktığı da konuşuldu, yazıldı o yıllarda.

 

***

BUGÜN, yeterli özenin gösterilmediğini bildiğimiz Atatürk Parkı’nı yeniden o eski görkemli günlerine kavuşturmak gerek diye düşünüyorum.

Parkın anıt tarafından girişinde, mimarisiyle her zaman beni cezbeden Park Restoran vardı meselâ. Haydi onu yeniden yapalım falan demiyorum; On beş milyarı aşan borç dağını nasıl eriteceğini kara kara düşünen Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Akın’a, “park için önemli bir kaynak ayır, yeni bir planlama yap, merkezdeki tek yeşil doku olan Atatürk Parkı’nı ihya et” diyemem.

Ama ileriki süreçte el atılabilir.

 

***

BÜYÜKŞEHİR Belediyesi’nin havuz temizliğiyle ilgili servis ettiği haber bülteninde şöyle bir ifade göze çarpıyor:

“Atatürk Parkı göz kamaştırmaya devam ediyor…”

Herhalde, bu haberi yazıp servis edenler öyle olmasını arzu ediyor ama, bakanın gözü kamaşmıyor gerçekten.

Parkın az çok tarihçesini bilenler ise bizim gibi, “nerdeee o eski Atatürk Parkı” diye iç çekiyor!

Bültende şöyle bir ifade daha yer alıyor:

“Türkiye’nin en güzel parklarından olan Atatürk Parkı’nın görkemini korumak için gerekli tüm işlemleri yapan Balıkesir Büyükşehir Belediyesi, süs havuzunu periyodik olarak temizlemeye devam ediyor.”

Yani, aslında süs havuzunun temizlendiği anlatılmak isteniyor ama, süslü cümlelere bezeyeceksin ki, yapılan iş zengin göstersin!

 

***

BÜYÜKŞEHİR basın dairesinde bu haber yazılım tarzı, Yücel Yılmaz döneminin eseri. Küçücük bir icraatı devasa boyutta göstermek için süslü cümlelerle parlatmaktı o arkadaşların işi.

Demek ki Ahmet Akın döneminde de bu parlatmacı ekip yazıyor haber bültenlerini.

Böyle yapmayın!

Siz dümdüz yazın, ne yapıldığını, ne yapılacağını anlatın; süslemek, parlatmak gerekiyorsa gazeteciler yapar.

Neymiş, ‘Türkiye’nin en güzel parklarından biri’ymiş!

Göz kamaştırıyormuş…

Bu eski ekip Ahmet Akın’ı da kandırıyor… Git bir dolaş bakalım Ahmet Başkan parkı.. Gözlerin kamaşacak mı?

 

Exit mobile version