Karesi Darülmuallim Mektebi’nden Necatibey Eğitim Fakültesi’ne

 

 

SÜLEYMAN SÖNMEZ

 

BALIKESİR’İN TARİHİ VE GÜZİDE EĞİTİM KURUMU:

NECATİBEY EĞİTİM FAKÜLTESİ – 1

 

Necatibey Eğitim Fakültesi’nin kökeni Osmanlı devletinin son devirlerinde kurulan Karesi Darülmuaallim Mektebine dayanır. Bu okul Atatürk zamanında 1936 yılında yeniden  inşa edilerek  şimdiki yerinde  Necatibey Öğretmen Okulu ihdas edilmiştir.  Okulun binasını Alman mühendisler yapmışlardır. Yer seçimi çok dikkat çekicidir.  Depremi göz önüne alarak temellerini sağlam kayaya    yani neojen kireçtaşları içine atmışlardır. Binayı üç katla sınırlı tutmuşlar ve yaymışlardır. Binayı yekpare değil, yan yana gizli bloklar halinde inşa etmişler ve yine depremi göz önüne alarak esneme payı bırakmışlardır. Binanın yönlere göre konumu, pencere büyüklükleri, iç aydınlatmaları, iç mekan hepsi düşünülerek mükemmel ve hayran olunacak bir eser ortaya çıkarmışlardır.

 

Öğretmen okuluna Cumhuriyetin ilk maaarif vekillerinden olan Mustafa Necati’nin adı verilmiştir.  Bu güzide ve  köklü eğitim kurumu Türkiye’ye   hizmet etmiş binlerce öğretmen,  devlet adamı ve hatta ilim adamları yetiştirmiştir

Necatibey Eğitim Fakültesi’nde 1980-2002 yılları arasında Coğrafya Bölümünün bir hocası olarak 22 sene çalıştım.

 

Ben burada vazifeye başladığımda 12 Eylül askeri darbesi olmuştu.  Okulun müdürü Hava Binbaşı Osman Nuri Solakoğlu’ydu.  12 Eylül’den önce okul, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı  4 yıllık Eğitim Enstitüsü idi. Sonra Yüksek Öğretmen Okulu haline getirildi. Darbe döneminde yeni Yüksek Öğretim Kanununa göre Eğitim Fakültesi oldu. Adındaki Bey  sözcüğü kaldırılarak sadece Necati  Eğitim Fakültesi olarak resmileşti. O zamanlar  Bursa’daki  Uludağ Üniversitesi’ne bağlanmıştır.  Yüksek Öğretmen Okulu döneminde bir ara , müfettiş Saim Erdem  ve Süleyman Leylak müdürlük görevi yapmışlardı.

 

Fakülte olunca Prof. Dr. Asım Yücel ve Prof. Dr. Fatih Babalık dekanlık görevlerinde bulunmuşlardır. 1992 yılında Balıkesir Üniversitesi kuruldu. Daha sonra Prof. Aydın Okçu, Prof.Dr. Orhan Sekendiz, Prof. İbrahim Akyüz ve Prof. Hasan  Soydan dekanlık görevine  getirildiler. Beraber çalıştığım en son dekan da Prof. Dr. Naci Otmanbölük’tür.

1997 yılında Necatibey’de gece öğretimi (ikinci öğretim) başlamıştır. Necatibey aslında Lise öğretmeni yetiştiren bir kurumdu. Biyoloji, Fizik, Kimya, Matematik, Türkdili  ve Edebiyatı, Sosyal Bilimler Bölümleri mevcuttu. Ders programları Fen Fakülteleri ve  Edebiyat Fakülteleri ile eşdeğerdi. Fakat  1993’ten sonra bölümler kapatıldı ve Fakülte İlköğretime Fen Bilgisi ve Sosyal Bilgiler öğretmeni yetiştiren bir kurum haline getirildi.  Balıkesir-Fen-Edebiyat Fakültesi kuruldu. Bu, yılların köklü ve güzide kurumunun refüze edilmesi  demekti.  Artık eski  Necatibey yoktu.

 

Yüksek Öğretmen Okulu döneminde Sosyal Bilimler bölümü, Tarih -Coğrafya ve Coğrafya-Tarih olarak iki anabilim dalından oluşuyordu. Mezunları hem tarih ve hem de coğrafya öğretmeni olabiliyordu. Necatibey’de göreve başladığımda (1980-81 ders yılı)  Coğrafya -Tarih dalında 15 kişilik bir  son sınıfım vardı.  Tarih sınıfı da bir o kadardı. Mezunların hepsi de pek kaliteli branş öğretmenleri oldular. Şimdi emeklilik dönemlerini yaşamaktalar.

Necatibey Eğitim Fakültesi’nin, Eğitim Enstitüsü ve Yüksek Öğretmen okulu olduğu dönemlerde branşlarında çok kuvvetli ve öğretmenlik formasyonları fevkalade  olan hocalar ders vermişlerdir. Okula yeni geldiğimde onlarla tanışmıştım. Bazılarını hatırlıyorum Mesela  Matematik bölümü Hocası Hasan Civelek, yine matematik bölümünden Nevzat Koçak, Sabiha Koçak, Mustafa Usta,Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden Haydar Deligöz, Ali İpek, Erbuğ bey, Fizikten Ali Osman Özdemir, Ömer Gemici, Suat Işıldak,  Yücel Akyüz, Biyolojiden Akif İşbilir, Mustafa Özdemir, Osman bey, İngilizce Hocası Zeki Öztürk,  Fransızca Hocası Naim Gündüz, Mehmet Demir  çok kıymetli Öğretmenler ve ilim  adamlarıydı. Fakülte olduktan sonra  pek çok akademisyen de bu kadroya  katılmıştır.

 

Necatibey bina olarak estetik ve üç katlı bir yapıydı.  Kuşbakışı görünüşü, ortası açık dikdörtgen  şeklindeydi, Sonradan üzerine rektörlük makamı için bir kat daha ilave edildi. Bu kat bir yama gibi  esas binanın üzerinde hemen göze batar.  Binanın ön kısmında giriş yolu üzerinde iki sıra fıstık çamları,  ana kapı  önünde bir havuz vardı. Mezun olan öğrenciler geleneksel olarak birbirlerini bu havuza atarlardı. Ben Necatiye tayin olduğumda, havuz başındaki 1 m’lik defne fidanı, seneler sonra 15 m boyunda kocaman bir ağaç haline gelmişti. Necatibey  okulunun binası topoğrafya ile uyumlu, sevimli, insanı rahatlatan bir mimariye sahipti. Mühendis ve mimarlar açısından incelenecek ve ders alınacak bir yapıdır.

Okulun kuzey ve güney yanı, önü ve arkası hep bahçe ve ağaçlık idi.  kuzey tarafta  sofora ağaçları vardı. Ağaçkakan kuşları bunlara yuva yapmışlardı. Önde çamlar, arkada kızılçamlar ve güneyde yaşları 50  civarında olan iki servi ağacı etrafı süslüyordu. Daha sonra güney kısım da doldu. Sonradan kuzey bahçedeki ağaçlar kesilerek ek binalar yapıldı. Sadece ön bahçe kaldı.

Binanın iç mekan olarak yemekhanesi, çamaşırhanesi, güzel bir spor salonu, tiyatro ve konferans salonu olarak kullanılabilen başka bir salonu  ve muazzam bir kütüphanesi vardı.

İlk geldiğimde hemen kütüphaneyi ziyaret etmiştim. Kütüphaneci o yıllarda Mehmet Çıldır beydi.   Görevine çok titiz, kitapları seven bir insandı. Ona sorduğumda 15.000 cild kitabın mevcut olduğunu söylemişti. Biraz tetkik edince çok nadide kitaplar olduğunu gördüm.  Hatta Darülmuallim döneminden kalan Osmanlıca kitaplar bile muhafaza   edilmişti.  Pek çok da yabancı dilde kitap vardı.

Doksanlı yılların ortalarında Erzurum Üniversitesinden Necatibeye Mesut bey  adlı bir kütüphane memuru tayin edildi.  Yanlış hatırlamıyorsam o yıllarda Prof. İbrahim Akyüz dekandı. Kütüphanedeki kitapların % 50 kadarı artık eskimiş, pek işe  yaramaz diye tasfiye edildi. SEKA’ya kağıt hamuru olması için gönderildi.  Öğrencilerin yaptıkları otantik tez çalışmaları da. ..Bazı lise müdürleri tasfiye edilen kitaplardan bir kısmını okullarına götürdüler. Böylece o zengin ve kıymetli kütüphane berhava oldu.

Daha sonraki yıllarda Dekan Prof. Dr. Orhan Sekendiz zamanında kütüphane zemin kata taşındı. Burası rutubetli bir yerdi. Kalan kitaplar da nemden zarar görmeye başladı.  Ayrıca kütüphanede görevlendirilen bazı memurlar verilen kitapların iadesini sıkı takip etmediler. Kütüphane gittikçe kan kaybetti. Sonra ne oldu bilmiyorum. Acaba şimdi ne haldedir?

 

Devam edecek 

***

 

 

Exit mobile version