LARNAKA’daki camiye Kahpe Bizans’ın flamasını asmış gâvur.

Bizimkiler kızıp sinirleniyor haliyle.

Bu mevzuda pek çok politikacı tepkisini dile getiren mesajlar verdi.

AK Parti Balıkesir Milletvekili Yavuz Subaşı da tepki verdi.

Şöyle dedi:

“Bu paçavrayı asanları şiddetle kınıyorum. Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni uyarıyorum. Aklınızı başınıza alın. Kendinize gelin. Haddinizi bilin! Yoksa siz 1974 yılında yarım kalan işi tamamlamamızı mı istiyorsunuz? Böyle bir şey varsa lafı dolandırmayın, biz ona da hazırız.”

***

MESAJ bu kadar.

Okuduğunuz gibi, Subaşı Yunan gâvuruyla Kıbrıs Rumuna ayar veriyor!

Bu üç beş cümlecik uyarı yeter zaten; Yunan ve Rum duymuştur, okumuştur, tırsmıştır kesin.

***

YAVUZ Bey’den nadiren basın açıklaması gelir. Temsil ettiği Balıkesir’le ilgili öyle çok paylaşımı, açıklaması, mesajı olmaz.

İşte ne bileyim Azerbaycan’ın kuruluş gününü kutlar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “eeyy Ce Ha Pe” vaveylaları üzerinden yürür, Cumamızı mübarekler, resmi ve dini bayramlarda kutlama mesajı yollar.. Çok çok nadiren Balıkesir’le ilgili bir iki yatırımsal gelişmeyi mevzu eder, müjde falan verir.

Varlığından medet ummayan ahaliye bu şekilde yokluğunu hissettirmemeye çalışır.

Yavuz Bey, ‘çalışkan, başarılı, tuttuğunu koparan politikacı’ profiline uzak yapıdadır bize göre. Başkaları için böyle olmayabilir; gözlemlerimizi aktarıyoruz.

***

GEÇEN gün Libya meselesiyle ilgili Mustafa Canbey çıktı meselâ ekrana.. Canlı yayında takır takır konuştu, konuya hakimiyetini gösterdi; Türkiye’nin Doğu Akdeniz politikasını özetledi.

Subaşı’da böyle bir format yok.

Twitter’dan, Facebook’tan sallayıp savuranlar gibi.

“Eeyyy Yunanistan!..”

***

DUYDU seni Yunan!

Korkup sinmiştir kesin.

Güney Kıbrıs’takiler daha da ses edemez yani!..

Öyle Bizans flaması asmak falan ne mümkün.

Yavuz Subaşı ayar verdi zira; “aklını başına al, haddini bil, yoksa binerim tepene” dedi.

Brehbrehbreh…

***

BİZDEKİ iktidarlar için Yunanistan’a kafa tutmak iç politika malzemesidir. En kıymetlisinden.

Yunan için de aynısı geçerli. Oradaki iktidarlar için de iç politika malzemesidir.

Yunan bize göre avantajlı; Avrupa Birliği’nde çünkü.

O yüzden şımarıktır.

AB’ye rağmen kendi donunu toplayamaz ama, Yunan halkını ‘Türk düşmanlığı politikası’ üzerinden diri tutmaya çalışır.

***

EGE’deki adalara bayrak dikip “bu kayalıklar benim” diyen de Yunanistan.

Türkiye üzerinden Avrupa’ya gitmek için illa ki Yunan karasularından geçmek zorunda kalan göçmenleri geri püskürtüp denizin ortasında ölüme terk eden, yakaladığını işkenceden geçiren de…

Yine Ege’de zırt pırt bizim karasularını ihlal eden, hava sahasına girip çıkan, ikide bir Türkiye’ye nanik yapan da Yunanistan.

Say say bitmez Yunan’ın tacizi.

Eh, bunlara dair tek kelam etme.. Bizans flamasını duvardan sallandırınca, “eeyyy Yunanistan!..”

***

SOSYAL medyada kafası güzel vatandaşın “eeyyy Amariga” muhabbetinden ne farkı var şimdi?

Tek satırlık teknik detay yok, diplomatik üslup yok, konuya hakimiyet yok.

Mahallenin ağır abisi formatında, “eeyyy Yunanistan…”

***

YAVUZ Bey partisinin MKYK’sında görev yapıyor. Diğer vekillere göre bir tık önde yani. Kamuoyu, daha derinlikli, daha etkili, daha siyaset kalitesinde mesajlar, açıklamalar, tesbitler, yorumlar, fikirler bekler kendisinden.

“Eeyyy Yunanistan..Eeyyy Kıbrıs Rumu.. Haddini bil, aklını alırım…”

Durum budur.

************

Altmış beş yaş üstü için  bir öneri

KORONA sürecinde toplamda iki üç günlük sokağa çıkma izni dışında üç aydır eve kapalı halde altmış beş yaş üstü.

Ortalama yüz yirmi metrekarelik evin içinde hapis.

Balkondan sokağa bakıp, koridorda volta atmanın dışında yaşamsal etkinlikleri yok.

Tüm sosyal ortamlardan izole ve korkuyla yaşıyorlar.

Neyse ki Cumhurbaşkanı’ndan izin çıkıyor; saat on ile akşam sekiz arasında sokağa çıkabilecekleri açıklanıyor.

Tam da herkesin sokakta olduğu saatler. İş saatleri.. Caddelerin en kalabalık olduğu anlar. Trafiğin sıkıştığı, insanların birbirine sürtünüp yürüdüğü, maske uyarısının gözardı edildiği anlar.

Üç ay boyunca evde kendini korumayı başarmış bu insanları şimdi sokağa bırakıyorlar. Hepsinin psikolojisi bozuk. Dengeleri alt üst olmuş.

Hareketsiz ev ortamında romatizması azmış kiminin..

Kiminin nefesi daralmış.

Sürekli bir şeyler yemekten kilo aldılar örneğin. Damar çeperleri daraldı; çoğunda kalp var zaten.

Hem fiziken, hem ruhen sağlık durumları pek iyi değil yani.

Beri yanda sıcak hava etkisi…

Güneşin tepede olduğu saatler.

Yakıcı bir sıcak.

Altmış beş yaş üstü için riskli.

Akşam eve dönüş saatini ileriye almakta yarar var. Akşam sekiz değil, onda girsinler meselâ. Ya da hiç saat şartı koymayın; saatlerle sınırlamayın yani.

Nasıl olsa yeni normalin ana koşulu, “herkes kendi önlemini alsın” değil mi?

Önlemini alan, kendine güvenen çıksın işte. Herkese serbest, altmış beş yaş üstüne kısıtlı saatler olmasın.