KAYBEDECEK ZAMANIMIZ YOK!

 

Evrende milyarlarca galaksi olduğu tahmin ediliyor. Biz, bunlardan birisi olan, 200 milyar kadar gezegeni barındırdığı düşünülen ve halen keşfine uğraşılan Samanyolu Galaksisi’nde yaşamımızı sürdürüyoruz. Buradaki gezegenlerden birisi olan Dünya’mız, çok uzun süredir Güneş sisteminde dönmeye ve hepimizin ortak evi olmaya devam ediyor. İnsandahil Dünya’daki bütün türler için, şu anda yaşam alanı olabilecek, bilinen başka bir gezegen de henüz yok. Bu nedenle, küçük mavi gezegenimizi dikkatle korumak, hatta gözümüz gibi bakmak zorundayız.

 

 

GEZEGEN YAŞANMAZ HALE GELİYOR

Fakat uygulamanın hiç de böyle olmadığını görüyoruz. 4,5 miyar yaşında olan gezegenimiz, 10 bin yıl kadar önce tanıştığı insan türünün özellikle son iki yüzyılında yaptıkları neticesinde çok ciddi sorunlar yaşıyor. Bunların başında kirlenme sorunu geliyor şüphesiz. Doğayı ve uzayın bir bölümünü, neredeyse geri dönülemez noktaya kadar kirletmeyi becerdi insan türü. Gezegenimiz, artık önemli boyutlara erişmiş olan bu çevre sorunlarıyla, kendisini yenileme döngüsü çerçevesinde başa çıkamıyor. Daha bir tahribatın etkisini onaramadan, yeni ve farklı darbeler alıyor doğa. İnsan türünün hırsı ve açgözlülüğüyle gezegenimize ödettiği bedel, ne yazık ki giderek büyüyor. Bugünkü üretim ve tüketim alışkanlıklarını, yani mevcut sistemi aynen sürdürmekte ısrar edecek olursak, bu yüzyılın sonunda hava, su ve topraktan geriye kalanlar, canlıların yaşamaları için tümüyle yetersiz hale gelmiş olacak. Bu sürecin durdurulamaması halinde, gezegenimiz yaşanmaz hale gelecek. İşte bu nedenlerle 1972 yılında, ileride oluşması kaçınılmaz görünen bu tehlikeyi tespit eden Birleşmiş Milletler, Stockholm’deki İnsan Çevresi Konferansı’nda 5 Haziran’ı “Dünya Çevre Günü” olarak kabul etti. Sloganı da “Tek Dünya” olarak belirlendi. “Sadece tek Dünyamız var” anlamına geliyordu bu. O yıldan itibaren, çevre sorunları konusunda her 5 Haziran’da kamuoyunun dikkatini çekmek, halkın katılımını geliştirmek ve politikacıları uyarmak üzere, dünya genelinde çeşitli etkinlikler yapılıyor. Elbette konuyla ilgili tek yapılan bu tür etkinlikler değil. Pek çok başka ortak toplantılar ve uluslararası buluşmalar da yapılıyor, küresel planlar oluşturuluyor.

 

 

KÜRESEL ISINMA CANLILARI TEHDİT EDİYOR

Aradan geçen 50 yılda, çevre konusuna ilgi elbette bir miktar arttı. Fakat ne yazık ki, gezegenimizdeki doğa tahribatı ve çevre sorunları da bu arada devasa boyutlara ulaştı. Demek ki, önlem alınmasını konuşmak ile gerekli önlemleri almak arasında muazzam bir eşitsizlik var. Durum, dünya savaşları veya atom bombası kullanımıyla bile kıyaslanamayacak bir noktaya gelmiş bulunuyor. Karbon salımı son yüzyılda müthiş arttı ve atmosferi kaplayarak gezegenimizde sera etkisi yaratıyor. Bu nedenle de küresel ısınma artıyor. Bu ısınma sonucunda artık ciddi bir iklim değişikliği süreci yaşanmaya başlandı. Gezegenin her tarafında, bugüne kadar görülmeyen boyutta iklim felaketleri meydana geliyor. Üstelik hal böyleyken, hızla çoğalan insan türünün, diğer doğal yaşam türlerinin alanlarına yaptıkları baskı nedeniyle küresel virüs tehditleri de yaşanıyor. Covid 19 Pandemisi, gezegenimizin sorunlarını daha da karmaşık hale getirdi. Kendisini dünyanın tek muktediri sanan insan türünün, tüm eksiklerini ve zaaflarını da ortaya koydu. Dünya’da ne kadar kırılgan bir zeminde yaşamakta olduğumuzu ve mevcut sistemin yetersizliğini de sergiledi. Ancak bugün, bir yandan “Maymun Çiçeği” gibi yeni virüslerin adları anılıyor ama öte yandan vekalet savaşlarıyla kimi güç odakları, bu gezegenin geleceğine hakim olmak adına birbirleriyle savaşmaya devam ediyorlar. Oysa doğadaki muazzam dengenin bozulmasının etkileri her alanda hesaplanamayacak kadar büyük, biyolojik çeşitlilik yok ediliyor, su ve enerji sorunları artıyor, gıdaya ulaşım zorlaşıyor, dünyadaki tüm canlıları tehdit eden boyutta bir küresel ısınma ve iklim değişikliği sorunu yaşanıyor. Aklın yolu, tüm bunlara karşı bir arada olunmasını ve mücadele edilmesini öncelikli kılmıyor mu?

 

ÇEVREYLE İLGİLİ KAYGILARI ARTTIRACAK

O KADAR ÇOK NEDEN VAR Kİ…

Bu çerçevede, Birleşmiş Milletler bu yılki Dünya Çevre Günü temasını “Tek Dünya; Sürdürülebilir ve Doğayla Uyum İçinde Yaşamak” olarak belirledi. Ülkemizde ise Resmi Gazete’de 20 Mayıs 2022 tarihinde Cumhurbaşkanı imzasıyla yayımlanan bir genelgeyle, 1 ile 7 Haziran günleri arası “Çevre Haftası” olarak ilan edildi. Bundan sonra bizdeki etkinlikler, Dünya’dakiler gibi bir gün değil de, bir hafta sürecek artık. Bu genelgede “Doğal çevrenin korunması, sürdürülebilir yaşam çevrelerinin oluşturulması, iklim değişikliği ile mücadele konularında çevre bilincinin her geçen gün giderek arttığı ülkemizde Dünya Çevre Günü kutlamalarının daha katılımcı, çok paydaşlı şekilde gerçekleştirilmesi, çevre sorunlarının ve gelişmelerin değerlendirilmesi amacıyla her yıl 5 Haziran tarihinin bulunduğu hafta Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından duyurulacak bir temayla Türkiye Çevre Haftası olarak kutlanacaktır” ifadelerine yer verilmişti.

 

Elbette bu sözler güzel. Fakat bu noktada, dilekler ile gerçekler arasındaki farkın nasıl aşılacağı merak ediliyor haliyle. Zira ülkemizde çevre konusunda çok kaygı verici gelişmeler yaşadık ve muhtemelen yaşamaya da devam edeceğiz. Kısaca bazılarını hatırlatalım: 03 Mart 2021’de Milli Parklar içerisindeki ormanlar üretime açıldı. 28 Temmuz 2021’de milli parklar, tabiat parkları, tabiat anıtları, tabiatı koruma alanları, doğal SİT ve sulak alanlarda, beş yıldızlı otel ve tatil köyleri de dahil turistik tesisler kurulabileceği açıklandı. 05 Mart 2022’de koruma altındaki alanlar yapılaşmaya da açıldı. Kendi yaşam alanımıza bakalım. Çok sayıda gen koruma sahası, kent ormanı, muhafaza ormanları, tohum meşcere alanı, tabiat parkı, tabiatı koruma alanı, milli park, özel çevre koruma bölgesi ve doğal sit alanı vb. ile koruma altına alınmış olan Kazdağları’nın bile % 55’i madenlerle ruhsatlandırılmış bulunuyor artık. Hatta günümüzde Kazdağları Milli Park Alanı’nın % 80’i, Troya Milli Parkı’nın ise % 10’u ihale ruhsat alanında kalıyor. İşte bu ve benzeri tüm kararlar iptal edilmeden, çevre günü veya haftası kutlamanın bir anlamı olacak mı? Çevreyle ilgili kaygı ve tedirginlik halimizi arttıracak o kadar çok neden var ki ülkemizde.

 

MADEN TALANI, TERMİK SANTRALLER,

HES’LER, RES’LER, JES’LER…

Havamız temiz değil mesela. Halen Türkiye’de hava kirliliğine bağlı ölümlerin sayısı yılda yaklaşık 32.000 kişiye ulaşmış bulunuyor. Kömürlü termik santraller, sanayi bölgeleri ve kentsel yaşam koşulları bu konuda öne çıkıyor. Suyumuz da temiz değil. Günümüzde yıllık 1.346 m3 olankişi başına su kullanımının, 2030 yılında 1.000 m3’e ineceği hesaplanıyor. Yani su sıkıntısı var ufukta. Fakat yüzey sularımızın % 79’u kirlenmiş durumda. Ülkemizdeki 158 akarsuyun 119’u içme suyu kalitesinde değil. Ne yazık ki, hala kanalizasyon şebekesi bulunmayan belediyelerimiz var. Halen 804 belediyede, atıksular arıtılmadan doğaya verilmekte. Arıtma tesisi olan belediyeler ise çoğunlukla sadece ön arıtma yapıyorlar. Türkiye genelinde, atıksuların yeniden kullanımı % 1’in bile altında. Katı atıklar ise başka bir sorunumuz. Çöpleri ayrıştırarak toplamayı hala beceremiyoruz. Bu nedenle kullanılmış plastik ithali konusunda her yıl rekorlar kırıyor, elin çöpüne para ödüyoruz. Maden talanı, termik santral dayatması, taşocakları, RES, HES, JES girişimleri ise ne yazık ki had safhaya ulaşmış bulunuyor. Toprağımız da temiz değil. Tarım ilaçları çok hesapsız kullanılıyor ve kentler ile tarım alanları içiçe girmiş durumda. Saldırıya uğramayan dağımız, deremiz, ovamız kalmadı neredeyse. İklim değişikliğine karşı da sistemli ve acil bir çalışma yapılmıyor, bu nedenle ülkemizin pek çok doğal kaynağı hızla tükeniyor.

 

 

EDREMİT KÖRFEZİ’NİN ÇEVRE SORUNLARI

Hal böyle olunca, bırakın çevre için kutlama haftasını, çevre günü bile kutlamak mümkün değil dostlar. Aksine 5 Haziran’da sorunlarımızı hatırlatmak, bunlara ilgi çekmek ve altyapı yatırımları istemek durumundayız yine. Yaşam alanımız Edremit’in de önemli çevre sorunları var ne yazık ki. Durumumuz, pek de iç açıcı değil.

 

–  Körfezdeki imar faaliyeti, zeytinlerin kesilip yerine betonların yükseldiği bir yarış halinde sürüyor. Bugün zeytinlik diye gördüğümüz pek çok alan bile, aslında imarlı arsa. Tarım alanları korunmuyor.

 

–  Sıkışmış kumkayaçlarla dolu bir zeminden oluşan sahil bölgelerimizde, deprem faktörüne yeterli özen gösterilmeden çok katlı binalar dikilmeye devam ediliyor.

 

–  Yazın turizm sezonunda, ilçemizin nüfusu neredeyse 1milyon kişiyi buluyor. Fakat alt yapı yatırımları, sürekli oturan nüfusa yani 161 bin kişiye göre yapılıyor hala.

 

–  Yaşam alanlarımız bir sahil beldesi olmaktan çıkıp metropole dönüştü. Trafik, su, kanalizasyon, arıtma ve sahiller artık yetemiyor. Yağmursuyu drenajı çok yetersiz, her sağanak yağmurdan sonra itfaiye en az bir hafta su boşaltmayla uğraşıyor pek çok mahallemizde.

 

– Denizimiz ise maalesef can çekişiyor. Bunu yıllardır söylüyoruz. Denizi kirleten faktörlerin başında, kapasite ve kabiliyeti yetersiz olan arıtma tesisleri geliyor. Bu nedenle de, Marmara Denizi’ndeki müsilaj felaketini artık Körfez’de de görmekten korkuyor herkes.

 

– Bölgemize acilen bir “Körfez Atıksu Yönetimi Stratejik Planı” gerekiyor. Edremit Körfezi “hassas su alanı” özelliği taşıyan bir deniz ve kapalı bir havza olduğu için, İleri Biyolojik Arıtma Tesisleri’nin zaman geçirilmeden inşası gerekiyor.

 

–  Kamuya ait tesisler kadar, Körfez’deki sitelere, otellere ait özel arıtma tesislerinin de disiplin altına alınmasını sağlamak şart.

 

– Derelerimizi kirleten tüm faktörler de bertaraf edilmek zorunda. Zira derelere karışan kirlilik sonuçta denize gidiyor.

 

– Kirlenmekte olan denize rağmen, sahillerimiz hızla ticarileşiyor. Plajlarda kiralama sorunu ve para vererek denize girilmek zorunda kalınması, çok önemli bir dert haline gelmiş bulunuyor.

 

– Hal böyleyken, sahillerimizde makyaj niteliğinde düzenlemeler yapılması, dolgu işlemleriyle uğraşılması, yeni ticari alanlar yaratılması ise, sadece halkın parasının lüzumsuz yere harcanması anlamına geliyor.

 

– İlçemiz ile Havran arasında yer alan terkedilmiş molibden madeni sahasının, biran önce yeniden doğaya kazandırılması gerekiyor. Bu sahanın havayı, toprağı ve yeraltı sularını daha fazla kirletmesine izin verilmemeli.

 

-Katı atıklarımızı ayrıştırarak toplamayı öğrenmemiz, bunları Balıkesir’e kadar taşıyıp sonra da büyük bölümünü yakarak atmosfere karbon salmaktan vazgeçmemiz gerekiyor.

 

– Mevcut imar plan ve uygulamalarının, tüm canlılar için yıkım anlamına gelmesinin de önlenmesi şart. İmar planlarının akılcı ve doğa dostu olması için gerekli tüm değişiklikler yapılmalı.

 

-Dağlarımızda ve sahillerimizde hiç dokunulmaması, olduğu gibi korunması gereken alanların varlığı kabul edilerek, gerekli imar düzenlemeleri yapılmalı ve doğa parkları ile milli parkların sayısı artırılmalı. Dalyan’daki kamu arazileri, bu amaçla halkın talebi doğrultusunda ve sadece kamusal ihtiyaçlar için değerlendirilmeli. İnsanlar ve tüm canlılar, yeşilin içinde yeşile hasret kalmamalı.

 

-Ormanlarımız çok daha özenle korunmalı. Orman yangınlarının tekrar ciğerlerimizi yakmaması için vatandaşlar, kurumlar ve kuruluşlar gereken tüm tedbirleri almalı.

 

– Edremit Körfezi elden gitmeden, bu hedefler doğrultusunda belediyeler ile kamu kurum ve kuruluşları koordineli bir çalışma yürütmeye başlamalı. Küresel iklim değişikliği de dikkate alınarak acil eylem planları hazırlanmalı ve rasyonel çalışmalar yapılmalı.

 

 

ZEYTİNİN, DENİZİN, OVANIN, SUYUN

KEYFİNİ DOYASIYA YAŞAMAK İSTİYORUZ!

Edremit’in çevre sorunları kısaca bunlar dostlar. Çare de var elbette. Bizler sadece sorunları sıralamıyor, çözüm de öneriyoruz. Hatta sivil

toplumun, çözümün bir parçası olmasını istiyoruz. Kamuoyunun baskısı da, desteği de, çözüm için en büyük güçtür aslında. Artık kendi yaşam alanımızda çok daha uygun koşullarda yaşamak için iş başa düşüyor. Altyapı yatırımlarının daha fazla ihmal edilmesine sabrımız kalmadı. Laf değil icraat istiyoruz. Edremitliler için artık her gün Çevre Günü olmak zorunda, zira kaybedecek zaman da yok. Yıllardır çözülmeyen sorunlarla, her sene tekrar boğuşmak yerine, artık bu dertlerden kurtulup bizler de 5 Haziran’da kutlamalar yapmak istiyoruz. Bize verilmiş en kıymetli ve bulunmaz hediye olan doğamızı, dağımızı, suyumuzu, ovamızı, zeytinimizi, denizimizi tadıyla, keyfiyle, doyasıya yaşamak istiyoruz. Edremit sadece daha temiz bir çevrede yaşama hakkını istiyor.

 

Temiz Dünya, temiz gelecek..!

Temiz Körfez, temiz Edremit..!

 

 

EDREMİT ÇEVRE PLATFORMU (EDÇEP)    05.06.2022

Exit mobile version