BİR KEDİSİ OLMALI İNSANIN

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Ş. TARIK SÜRMELİOĞLU

 

SOKAK hayvanları için çırpınan insanların, çırpınmayanlara göre daha vicdanlı olduklarını söylesem..

Alınmazsınız değil mi?

Bu yaşam mücadelesi içinde ben de çok dönüp bakmazdım.

Zayıf vicdanlı mıydım?

Eh, biraz öyleydim demek ki.

Hani çok çok sokak hayvanları haberi yaparız falan ama.. Ne zaman yaralı bir köpeği, kediyi görüp tedavisi için çırpındık desek..

Hiç!

Ne bileyim.. Onlar yoluna, ben yoluma diye baktım herhalde hep.

Ayrıca dokunmaya korkarım.. Bit olur, pire olur, mikrop olur.. Sonuçta sokak hayvanı; her şey olur.

Evcil değil; tam sevecek olursun hart diye ısırır!

Küpesiz falansa bir de.. Aşısızsa.. Al başına belayı.

Hele de kediler.. Mangalı yakmışsın, etleri kızartıyorsun; koku mis…

Etin kokusu alan kedi zıplayıp geliyor.. Üç tane beş tane değil, yirmisi, otuzu birden.

Ne yapıyoruz?

Kapağı delik pet şişeden su fışkırtıyoruz…

Geçici çözüm tabi.. Beş dakika sonra geri geliyorlar.

Süpürgeden, fırçadan falan da korktukları yok.

Arsızlık tavan yapmış… Adı üstünde sokak hayvanı!

 

 

***

SONRA ne olduysa oldu; vicdana mı geldik, kafamıza saksı mı düştü, başka bir şey mi artık bilmem.

Bizim evin bir kedisi oldu.

Oğlan Kıbrıs’tan kesin dönüş yaparken yanında getirdi Bahattin’i.

Gri beyaz bir kedi. Bildiğin kedi yani; öyle markası, modeli, türü falan yok.

Sevimli bir şey.

“Eve sokmam” diye bağırdığımı hatırlıyorum.

Sonra yatakta birlikte uyuduğumuzu!

Ayak ucumda bazen..

Bazen kollarımın arasında.

Kahvaltıyı unuturum, O’nun mamasını unutmam.. O derece.

Bir yıla yakın bizimle yaşadı. Ailenin parçasıydı.

Alıştık Bahattin’e.. Hem ne alışmak.

Bu arada bir koltuk takımı çöpe gitti Bahattin’in yüzünden. Yırtmadık yerini bırakmadı; ne yaptıysak, ne ettiysek koltukları kurtaramadık.

Sonra bizim oğlan aldı götürdü kedisini.

Kaldık mı yapayalnız.

O kadar büyüt, besle, bak, sev, ilgi göster; nankör hayvan “görüşürüz” bile demeden gitti!

 

 

***

BİZİM Basın Müzesi’ni biliyorsunuz.. Ben ‘Kedievi’ diyorum; müzelik materyalden çok kedi var çünkü.

Ben diyeyim yirmi, siz deyin otuz.. Durmadan doğuruyorlar.. Nüfus çoğalıyor.

Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Ramazan Demir senelerdir kedicilik yapıyor. Müze’nin bahçesinde sağlamına sakatına bakmadan hepsini besliyor, kendi çocukları gibi seviyor, hastalanınca veterinere götürüyor, yeni doğan yavrulara özel bakım uyguluyor.

Meslektaşım Hilmi Duyar da aynı formatta.

Hâttâ O’nun sosyal medyadaki bir paylaşımı harekete geçirdi bizi.

Yeni doğmuş dört yavru; anneleri az biraz emzirmiş, sonra kesmiş memeyi. Üçü kız, biri erkek.

Erkek olanı alalım dedik. Bir gözü iltihaplanmış; hasta yani.

Müze’ye gittim almak için. Kız kardeşi ayaklarıma sürtünüyor; gözleri puslu, öyle bir bakıyor ki, içiniz eriyor.

“Beni de al” diyor belki.

Onu da aldım.

Bir kız, bir oğlan.. Beşer yüz gramdılar; bir ayda iki katına çıktı ağırlıkları. Hayli mutlular. Bizimle birlikte yaşıyorlar. Oğlan cana yakın, sevecen, sempatik.. Kız fesat mı fesat, kaprisli mi kaprisli; ötekini sevince küsüyor.

Oğlana ‘Paşa’ dedik.. Ben ‘yarımkulak’ diyorum çoğu kere.. Gözdeki iltihap kulaktan kaynaklanmış; sürekli akıntısı var. Gözü iyileşti, kulak için sürekli tedaviye muhtaç. Belki ameliyat olacak.

Kıza ‘Eftelya’ adını verdi bizimkiler. Ben ‘Kezban’ diye sesleniyorum.

 

***

ONLARI odalarına götürüp bırakırken “iyi geceler” dediğimi duymuş bizim kız.. Geçende çıkıştı: “Bana niye iyi geceler demiyorsun?”

Bu arada kedilere dokunmaktan erinen ben, şimdi elimdeki yüzümdeki tırnak izlerine aldırış bile etmiyorum.

 

***

GEÇEN gün yine Müze’ye gittik; diğer iki kardeşleri orada. Biri serpilmiş, büyümüş.. Diğeri kavruk kalmış. Yemeden içmeden kesilmiş. Ötekilerin yarısı kadar.

Bacaklarıma sürtündü.. Kucağıma alıp sevdim.. Kemikleri, balık kılçığı gibi.. Bir deri bir kemik. Gözler yaşlı yaşlı. İçim gitti. Onu da aldık. Kısa süre bizde konaklayacak; sonra bizim hanımın ablasına vereceğiz.

 

***

KEDİ mevzusunda tek geçileceklerden biri de meslektaşım Erdinç Saraç.

Kediler için çırpınanlardan. Yemez yedirir, içmez içirir.. Evinde tomarla kedi.. Çalıştığı gazetenin kapısında bir o kadarı.

Bir de Mustafa Abimiz var, Mustafa Yılmaz. Haritacı Mustafa dedin mi herkes bilir. O da kedicidir. Kızpınar’daki evinin önü kedilerin toplanma alanı gibidir.

Yine meslektaşlardan İsmail Koca.. O da kediseverlerden.

Son zamanlarda evinde kedi besleyenlerin sayısının arttığını görüyorum.

Belki de sosyalleşiyoruz.

Hani hep araba, futbol, siyaset falan konuşuyoruz ya eş dostla her seferinde.

Şimdilerde kedilerden bahis açılıyor hep.

Uzun uzun kedileri anlatıyoruz.. Kedilerimizin maskaralıklarından söz ediyoruz.

 

***

HAA, bir faydaları var mı? Yok.

Evde hiçbir işe yaramıyorlar. Ne temizlik, ne ütü, ne çamaşır, ne yemek…

Ortalığı pisletiyorlar.. Tüy döküyorlar.. Kaka kaplarını iki gün temizlemezsen her yer bok kokuyor.. Sularını döküyorlar, mamalarını saçıyorlar.

Ama akşam yorgun argın eve gelip kucağınıza alınca, yüzünüze masum masum bakıyorlar ya.

Hele biraz da yanınıza sokulup mırıldamaya başladılar mı.

Ne yorgunluk kalıyor, ne stres, ne sinir.

Demek ki bir işe yarıyorlar.

 

***

NE diyeyim; yeni yılda sizin de bir kediniz olsun.

Yeni yılınız kutlu olsun. Sağlıklı, huzurlu, bereketli bir yıl dilerim hepinize.

 

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
harika
Harika
0
_ok_do_ru
Çok Doğru
0
kat_l_yorum
Katılıyorum
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
_zg_n
Üzgün
BİR KEDİSİ OLMALI İNSANIN
Giriş Yap

Balıkesir Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!