Türk Futbolunun haksızlığa dayanamayan topçusu Ali Burul

Abone Ol

Balıkesir’in yetiştirdiği başarılı sporculardan olan Ali Burul, futbolculuk yaşamında olsun, insanlarla ilişkilerinde olsun alçak gönüllü olmaktan asla vazgeçmedi. Başarının zirvesinde olduğu yıllarda hiç büyüklük taslamadı. Kaptanlık yaptığı dönemlerde olduğu gibi normal hayatında da hep yol gösterici olmaya çalıştı. Türk futbolunda, 100 metreyi 13 saniyede koşabilen ender futbolculardan biriydi. Bu nedenle görev aldığı kulüplerde takımın bel kemiği oldu. Kendisini kanıtlayana dek amatör futbolculuğu tercih etti. Haksızlığa hiç dayanamadı. Arkadaşlarına haksızlık yapıldığı için Kocaelispor’u, kendisine haksızlık yapıldığı için Balıkesirspor’u bıraktı. Balıkesirspor’un sevilen sporcularından Ali Burul Futbolculuk yaşamını Politika okurları için anlattı

Ali Burul kimdir?

13 Eylül 1948’de Balıkesir’in Vicdaniye Mahallesi'nde doğdum. Semtimizde bulunan Kayabey İlkokulu’ndan mezun oldum. O dönemde mahallemizde Muharrem Hasbi Koray Lisesi açılmıştı. Ortaokul bölümüne kaydoldum. Top peşinde koşarken eğitimime devam edemedim, ortaokul 2’inci sınıftayken ayrıldım. Zaten 10 yaşındayken futbol oynamaya başladım ve benim yaşam tarzım oldu. Futbolla yattım, futbolla kalktım. 14 yaşındayken Hasan Baba Çarşısında İsmet abinin manifatura dükkanına çırak olarak girdim, değişik tuhafiyecilerde çalıştım. Çünkü maç olduğunda mutlaka takıma giriyordum ve oynamak istiyordum. Patron gidemezsin işini yap dediğinde ben futbol oynamayı seçiyordum. Kısa dönemlerde birkaç işyeri değiştirdim, futbolu engelleyen yerlerde durmadım. 17 yaşımda Karesi Pamuklu Dokuma Futbol Takımında lisansım çıkarıldı. Askere gidene dek burada top koşturdum. Askerliğimi Kütahya’da havacı olarak yaptım ve Havagücü takımının değişmez oyuncusu oldum. Askerlik sonrası uzun yıllar futbol yaşamım sürdü. Futbolu bıraktıktan sonra konfeksiyon mağazası işlettim. Evliyim ve 2 kız babasıyım.

Profesyonel futbola ne zaman nerede başladınız?

1970 yılında tezkere alıp Balıkesir’e döndüğümde Balıkesirspor şampiyonluğu Boluspor’a kaptırmıştı. Şehir üzüntülüydü. Bu arada Boluspor’un şampiyonluğu iptal edilecek söylentileri ayyuka çıkmıştı. Balıkesirspor’un şampiyonluk beklentisi vardı ne yazık ki olmadı. O dönemde Balıkesir Tenis İhtisas Kulübünün basketbol sahasında minyatür futbol maçları yapılırdı. Balıkesirsporlu futbolcular ile birlikte bende burada meşin yuvarlağın peşinden koşturuyordum. Maçlar çok iddialı ve büyük bir seyirci kitlesi vardı. Balıkesirspor’un yöneticileri de maçları kaçırmazdı. Yediveren Erdoğan lakaplı Karesi Pamuklu Dokuma Fabrikası Müdürü Erdoğan Güngören Beni Karesi Pamuklu Dokuma Spor Kulübünden tanıyordu. Erdoğan abi aynı zamanda Balıkesirspor’un günümüze dek kullanılan belirtkesini çizen kişidir. Kırmızı beyazlı Balkes’in hem futbolcusu hem yöneticisi olmuştur. Çok iyi oynamışım ki yöneticiler birbirlerine, “Bu çocuk kim?” Diye sorduklarında benim Karesispor’da oynadığımı iyi maçlar yaptığımı söylüyor. Turnuva boyunca ben hep oynadım. Turnuva bittikten sonra Balıkesir’deki tüm futbolcuların toplandığı Zamora Ali’nin kahvesinde bir araya geliyorduk. Hatta askeriyenin takımı Havagücü ve Karagücü oyuncuları da oraya gelirdi. Bir gün dışarıda oturuyorum, Pamuklu Dokuma’nın otomobili geldi. Takımı maçlara götüren sürücü, Erdoğan Güngören’in beni beklediğini söyledi. Birlikte Fabrikaya gittiğimizde, Erdoğan Güngören askerden döndüğümü söylemediğime sitem etti ve beni Balıkesirspor’un renklerine bağlamayı düşündüğünü söyledi. Ertesi gün kulübe gittim, bana 10 bin lira vereceklerini söylediler. Hayır demem mümkün değildi. Çünkü o formayı giymek için üstüne para verecek pek çok futbolcu vardı. O günlerde 3. Lig yok, 1. Lig var 2. Lig var. Futbolcu çok, takım az. Transferde kısıtlama yok ve takımın kadrosu 35 kişiden oluşuyor. Yabancı futbolcu oynatılmıyor. Pek çok futbolcu da 1. Ligden gelmiş. Sözleşmeyi imzaladım, amatör olarak Balıkesirspor’a başladım.

Neden profesyonel olarak başlatmadılar?

Profesyonelliği önerselerdi kabul etmezdim. 1970-1971 sezonu. Antrenörümüz rahmetli baba Recep Adanır. Takımda 35 kişi var, ben amatör takımdan gelmişim. Balıkesirspor’a Altay'dan Mahmut abi, Feriköy'den Rıdvan abi alınmış, topçuların çoğu 1. Lig’den. Amatör kümeden geldiğim için benim oynama şansım sıfıra yakın. 10 maç 16 kişilik kadroya yedek olarak giriyorum ama özel maçlar da dahil hiçbir karşılaşmada 1 dakika oynatmadı Baba Recep. Çok iyiyim, kuvvetliyim, çalışıyorum, karşılığını alamıyorum. Akrabam olan Balıkesirspor yöneticilerinden Rahmetli Hasan Özdamar’a, durumumu anlattım, hiç olmazsa bir özel maçta şans vermesini istedim. Hasan abi, Recep Adanır ile konuşmuş, Adanır, benden çok memnun olduğunu söylemiş fakat forma vermiyor. 11’inci maç Atatürk Stadında Konya İdman Yurdu'na 1-2 yenildik. Ben tribündeyim. O gün Recep Hoca istifa etti. Tamer Güney antrenör olarak geldi. Ertesi hafta Göztepe'yle Türkiye Kupası maçı var. Taner Hocanın 1. Ligden tanıdığı birkaç isim var ve bu nedenle bir hafta evvelki takımın aynısını sahaya sürdü. Ben yine ilk 16’da ve yine yedekler arasındayım. Maç başladı, orta yuvarlaktan gelen topu Ertan ile Süleyman kapmak için koşuyor. İkisi çarpıştılar Süleyman sakatlandı, dışarı alınınca antrenör bana hazırlan sahaya çıkacaksın dedi, dünyalar benim oldu. Çünkü ilk kez kırmızı beyazlı forma ile resmi bir müsabakada sahaya çıkacağım.

Süleyman’ın sakatlanması kaderini mi değiştirdi?

Öyle bir gün ki tribünler tıklım tıklım dolu, yer gök sanki seyirci. Göztepe Fuar Kupası'nda Atletico Madrid’i 3-0 yenerek eledi. Ben bu takıma karşı oynayacağım. Benim karşımda oynayacak milli takımın santraforu Fevzi Zemzem’i tutacağım. Kendime güveniyorum ama benim markaja almamı istenen Fevzi, milli maçta attığı 2 gol ile Rusya'nın 2-0 yenilmesini sağladı. Benim Fevzi’ye karşı oynayacağımı gören seyirciler, “Bu çocuğu yemek için Fevzi’nin önüne attılar. Böyle maçta bu çocuk oynatılır mı?” diye birbirleriyle fikir alışverişinde bulunmuşlar. Balıkesirspor o karşılaşmada 1-0 mağlup oldu ama ben Fevzi’ye nefes aldırmadım. Maç sonrası duş aldım giyindim soyunma odasından çıkacağım, çalıştırıcımız Eşref Ertonguç, “Aslanım, koçum! Bu top böyle oynanır” diyerek boynuma sarıldı. Bir süre sonra Kervansaray Otel’de toplanan Balıkesirspor yöneticileri beni otele çağırdı. Alelacele gittim. Beni profesyonel futbolcu yapacaklarını söylediler. İtiraz ettim, 1 maçta her şeyin belli olmayacağını sezon sonuna kadar beklemelerini istedim. 40 bin liraya profesyonel olmam için ısrar ettiler, kabul etmedim ve “Ne siz bekleyin ne ben bekleyeyim, sezon bitsin. Bir maçta karar vermeyin. Ben zaten 10 bin lira aldım. Ben Balıkesir çocuğuyum. Size söz veriyorum başka hiçbir takıma gitmeyeceğim” dedim. Fakat aslı astarı olmasa da ortalıkta, “Göztepe'ye gidecek” diye dedikodu dolaşmaya başladı. Transfer olayının söylentiden ibaret olduğunu yöneticilere zor anlattım. O sezon 1 puan ile şampiyonluğu Giresunspor’a kaptırdık. Sezon sonunda yöneticilerle yine bir araya geldik. Beni tekrar profesyonel yapmak istediklerini belirttiler ve 80 bin lira önerdiler. İzmirspor’dan Turgay Meto 120 bin liraya transfer edilmişti. 33 yaşındaki Turgay Meto’ya verilen parayı istedim, olmaz dediler. Belirtilen şartlarda profesyonel olmayacağımı yineledim. 40 bin liraya amatör olarak devam edeceğimi açıkladım. Onu da kabul etmediler. Yöneticiler 20 bin lira teklif etti, az olmasına rağmen o paraya da evet dedim.

Herkes profesyonel olmayı tercih ederken siz profesyonelliği neden elinizin tersiyle ittiniz?

O zamanlar profesyonellik şimdiki gibi değildi. Sözleşmen bitince çantanı alıp ayrılamıyordun. İmzayı attın mı kulüp seni bırakmadığı zaman hiçbir yere gitme şansın yoktu. Bağlandığın anda futbol hayatın takımın eline kalıyordu. Bu nedenle profesyonel olmak istemedim. Velhasıl kendimi tam yetiştirmeden, kendimi iyi hissetmeden amatörlükten ayrılmak istemedim. Günler geçti yeni sezona girdik. Takım iyi gitmiyor, inişli çıkışlı performans sergiliyor. Şampiyonluk için erken havlu attık, sezonu 3 ya da 4’üncü olarak tamamladık. Çünkü alınan sonuçlar iyi olmayınca Balıkesirspor taraftarında bir bıkkınlık başladı. Takım iyi netice alamayınca seyirci sayısı düştü. Akabinde yeni sezon için yöneticiler de aramadı. 1972 yılı Temmuz ayında Kocaelisporlu yöneticiler geldi. Oturup konuştuk, 100 bin liraya anlaştık. 7 yıl Kocaelispor’da hem kaptanlık hem ağabeylik yaptıktan sonra ayrıldım.

Kocaeli ve Kocaelispor’da çok seviliyordunuz ayrılmanızdaki faktör nedir?

Ben haksızlığa hiç dayanamam. Aldığımız başarısız bir sonucun ardından yöneticiler takım arkadaşlarıma 2 bin lira ceza kesti. Deplasmana maça gideceğiz. Gitmeden evvel maaş dağıtılıyor. Verilen cezaların tamamını aylıklardan kesmişler. Ben de kulübe yeni geldim, baktım. Bütün futbolcular dışarıda. Ne olduğunu sorduğumda cezanın tamamının kesildiğini herkesin cebine 200-300 lira para kaldığını, kalan parayı almadıklarını söylediler. Ben hem takımın kaptanlığını hem ağabeyliğini yaptığım için tüm futbolcular benden bir şeyler yapmamı bekliyor. Teknik direktör Çetin Güler ile Antrenör Muhterem Ar’a gidip olanları anlattım. Futbolcuların antrenmanlara çıkmayacağını söyledim. Çetin Güler bizi haklı bulunca, yöneticilerle konuşmasını hiç olmazsa cezanın yarısını kesmelerini söylemesini istedim. Çetin Hoca yöneticilerle konuştu olumlu yanıt alamadı. Üstelik yöneticiler, “Kalan 200-300 lirayı alsınlar, almazlarsa kendileri bilir” diyerek konuyu kapatmışlar. Futbolda prim de var ceza da var. Ama iç sahada alınan mağlubiyet için 2 bin lira kesilmesi çok ağırdı. Takım olarak antrenmanlara çarşamba günü de çıkmayınca yönetim kurulu toplanıyor. Ben ve 4 arkadaşım kadro dışı bırakıldık. Hiçbir suçum yok. Takım kaptanı olduğum için oyuncuların isteklerini teknik adamlara bildirdim. Onlar antrenmanlara çıkmayınca destek olmak için ben de çıkmadım. Bize verilen cezalardan sonra takım Perşembe günü idmana çıktı, cuma günü deplasmana gittiler, yenilip döndüler. Daha sonra oynanan Türkiye Kupası'nda da mağlubiyet alınınca idareciler araya adam koydu, bizim özür dilememizi, özür dilersek kadroya alacaklarını söylediler. Özür dilemeyeceğimi belirtip beni yarı yolda bırakıp giden arkadaşlarımla aynı formayı giymeyeceğimi, birlikte top koşturmayacağımı açıkladım. 3 kişi özür dilerken Kemal diye bir arkadaşım vardı o da özür dilemedi. Biz hala kadro dışıydık. Bir akşam Kemal ile birlikte yemekteyiz. Ligin bitmesine 5 maç var. Kemal’e yöneticilerden izin alıp Hollanda’ya gidelim diye öneride bulundum. Kemal dediğim arkadaşım, Mehmedim şarkısını söyleyen Zeynep’in babası. Yöneticilerden izin alıp Hollanda, Almanya ve Fransa’da 1 ay boyunca Kemal’in otomobili ile dolaştık. Türkiye’ye döndüğümüzde beni çok seven yönetici İsmail Kalkandere’den bonservisimi kulüpten almasını istedim. Futbolu bırakma zamanımın geldiğini söyledim. Sağ olsun benim bonservisimi verdi. Hala kendisine helal olsun diyorum.

Kocaelispor’dan ayrıldıktan sonra ne yaptınız?

Konfeksiyon işi yapmak için Balıkesir’e döndüm. Benim geldiğim duyan Balıkesirspor yöneticileri takıma katılmamı istedi. Futbolu bıraktığımı söyledim. Çok ısrarcı oldular oyunculara ağabeylik yapmamı söylediler. 90 bin lira para vereceklerini açıkladılar. Para ile işim olmadığını belirtip bonservisimi verdim. Başkan Ali Filiz’di ısrarla 90 bin lira vereceğini söyledi. İster verin, ister vermeyin ben parasız da oynarım deyip bonservisi bıraktım. Parayla falan işim yok. İşyeri açıp ekmeğimi kazanmak istiyordum. Çünkü Bazı iş bilmez idareciler çok moralimi bozmuştu bu nedenle uğraşmak istemiyordum. Mücadele etmekten bıkmıştım. Araya girenler sayesinde Balıkesirspor’da oynamaya başladım haftalar ilerledikçe 25’er bin lira olmak üzere toplam 50 bin lira verdiler. Antrenörümüz Suat Mamat idi Kocaelispor liderliğe, şampiyonluğa oynuyordu. Maça çıktık, 2-0 yendik. Efe Turizmin sahibi Mehmet Efe Kocaelispor’un idarecisiydi beni maç sonrası kutladı, adamları perişan ettiğimi söyledi. Ben de ona ekmek yediğim yere hiçbir zaman nankörlük yapmadım dedim. O arada Kocaeli’de oynayan Güvenç Kurtar geldi yanımıza Kocaelispor’dan ayrıldığıma üzüldüğünü söyleyince, bende bizi sattıklarını belirttim. Çünkü ben kötü oynamaktan ya da yaşlı olmak nedeniyle ayrılmadım. En verimli olduğum 30 yaşındaydım. İhaneti hiçbir zaman sevmedim.

Haksızlığa dayanamadığınızı söylediniz Kocaelispor’dan ayrılmanıza neden olan haksızlığı başka yerde gördünüz mü? Gördüyseniz ne tepki gösterdiniz?

Ligin bitimine 2 hafta var. Kümede kalmak için 1 puan almamız yeterli. Antalya'ya deplasmana gideceğiz. Bu maç bizim için ölüm kalım maçı. Takım’da Osman Arpacıoğlu da var. Her maçtan sonra İstanbul’a gider. Yine Antalya karşılaşması öncesi İstanbul’a gitti. Çok sıkı çalışıyoruz. Osman antrenmanlara gelmediği gibi maça da gelmedi. Antalyaspor’un sahasında adeta savaş var. Biz maça iyi başladık. Şeref 1 gol attı. İlk yarıyı 0-1 aldık. İkinci yarı Antalyaspor 1 gol attı ve maç bu skorla bitti. Biz ligde kalmayı başarmıştık. Balıkesir’e döndük Sarıyer maçı için hazırlanıyoruz. Perşembe günü Atatürk Stadında teknik taktik çalışıyoruz. O güne kadar ortada görünmeyen Osman antrenmana geldi. Suat Hocaya Osman’ı takıma alırsan ben yokum. Biz canla başla mücadele ettik o yoktu, antrenmanlara da gelmedi. Bu hem sana hem takıma saygısızlık oluyor kararınız ne diye sordum. Suat hoca ilk 11’de sahaya çıkarmayacağını söyledi. Ben ilk 16’da da bulunmamasını istedim. Hoca tamam demesine rağmen antrenmanı bırakıp çıktım. Müsabaka günü baktım ilk 16’da Osman var. Suat Hocaya maça çıkmayacağımı söyledim. Suat hoca, “Sen formanı giy maça çık ben oynatmayacağım” dedi. İlk devre Osman oynamadı. 1-0 galip olarak çıktığımız 2’inci yarı maç devam ederken Osman’ı oyuna aldı. Suat Hoca’ya çok kızdım. Bu arada Osman serbest vuruştan gol atınca bana doğru koşmaya başladı. Elimle gelmemesini işaret ettim. O yıl kümede kalmayı başarmıştık.

Sarıyer maçı son müsabakan mı oldu?

Artık oynamamayı iyice aklıma koydum. Eşimle birlikte iç çamaşırı, tuhafiye işi yapmaya karar verdik, dükkan tuttum. Ben o işlerle uğraşırken yöneticiler tekrar kapımı çaldı. Anlaşmak istediler, Balıkesir çocuğusun onun için oyna, Balıkesirspor için oyna diyerek baskı yaptılar. Paraya ihtiyacım olduğunu vurgulayıp 250 bin lira istedim. 140 bin liraya anlaştık. 40 bin lira verdiler 100 bin lirayı sonraya bıraktılar. Aldığım 40 bin lirayı geçen yıldan kalan alacağıma sayın 140 bin lira istiyorum diye diretip iş yaşamımda kullanmak için çek yazmalarını söyledim. Ali Filiz, “Ali, vallahi kimseye çek vermedik. Oyunbozanlık yapma. Takımda dengeyi bozmayalım. Çek verirsek, diğer futbolculara haksızlık olur kimseye çek vermedik. Biz senet kırar senin paranı öderiz” diye beni ikna ettiler. Uludağ kampındaydık. Arkadaşlarımla sohbet ederken, kimseye çek vermediklerini söyledim. Çoğu arkadaşımın parasının tamamına çek yazmışlar. Duyunca deliye döndüm. Balıkesir’e dönünce kulübe uğramadım günler sonra beni aradılar. Kulübe gidip yöneticilere çok ağır sözler sarf ettim. Kapıyı vurup çıktım. Liyakatsiz insanların yönetici olması, işi bilmemesi maalesef Türk futboluna yakışmıyor.

Futbol yaşamını yöneticilerle tartışmanızdan sonra mı bıraktınız?

Futbol oynamayı bırakmadım. Yaşadığım çek tartışmasından sonra 8 yıl amatör kulüplerde futbol oynadım. Esnafspor’un başkanı Erol Taşkesen’di, yaptığımız münakaşayı duymuş bana Esnafspor’da oynamamı teklif etti. Balıkesirspor’dan bonservisimi alın oynayayım cevabını verdim başkan Taşkesen sorunu çözdü Esnafspor’un topçusu oldum. 6 yıl Esnafspor, 1 yıl DSİ ve 1 yıl da Maliyespor’da oynadım, 39 yaşında futbolu bıraktım.

Günümüzde transfer ücretleri astronomik rakamlara ulaştı. Sizin döneminizle bu günü kıyaslar mısınız? Sizin döneminiz ile şimdiki futbol dünyasını karşılaştırır mısınız?

Bizden önceki yıllarda ve bizim top koşturduğumuz günlerde çok centilmen futbolcular vardı. Metin Oktay. Can Bartu beyefendilikleri ile Türk futbol tarihine isimlerini yazdırmışlar. Bizim dönemimizde Futbol çok farklıydı ve maddiyat ikinci planda kalırdı. Öyle büyük meblağlar ile transferler yoktu. Formayı giymek, seyirciyle bütünleşmek bambaşkaydı. Kocaelispor’da ve Balıkesirspor’da futbolcuyken, sokağa çıktığımda herkesle selamlaşırdım. Herkes sevgi, saygı gösterirdi. Şehrin insanlarını tanırdık. Şimdi futbolcuları yolda görseler tanımazlar çünkü seyirci ile, halk ile bütünleşmiyorlar. Seyirci de bambaşkaydı. Günümüzde bir takımın gidişatı kötüyse seyirci de sahaya gitmiyor, takımı yalnız bırakıyor. Maddiyet ikinci plana düşüyor demiştim bunun en büyük nedeni, takım sayısı azdı. 1. Ve 2. Lig vardı, 3. Lig yoktu. Futbolcular binlerce kişinin arasından seçilir takıma alınırdı. Bu yüzden para değil, futbol aşkı tercih edilirdi. Bugün, 3. Lig’de 4 grup, 2. Lig’de kırmızı ve beyaz grup, 1. Lig, Süper Lig var. Takım çok. Kulübün biri almazsa diğeri alıyor. Biz bir yerde yemeğe gittiğimizde, futbolcular geldi diye anons yapılırdı. İnsanlar saygı gösterirdi. Günümüzde Balıkesirli esnafların kaçı Balıkesirsporlu futbolcuları tanıyor? Durum böyle olunca futbolcuların da maçlardan pek keyif aldığını sanmıyorum. Kim olursa olsun sezon bittiğinde futbolcu pılını pırtısını toplayıp gidiyor. 1 kulüpte 5 yıl oynayan futbolcu çok azdır. O zaman forma aşkı, kulüp aşkı yerine para ön plana çıkıyor. Para almak tamam da aynı zamanda oynadığın takımdan keyif almak önemlidir. Seyirciyle bütünleşmek herkese nasip olmaz. Balıkesirspor’da 35 futbolcu vardı. Hoca idmanlarda 2 takım çıkarıyor, bir takımdan fazlası da dışarıda kalıyordu. Bizler formayı kapmak için mücadele ettik.

Futbol yaşamında unutamadığınız anınız oldu mu?

Kocaelispor'da oynarken Türkiye Kupası'nda, Fenerbahçe, Galatasaray, erken elenmişti. Beşiktaş, Orduspor, Trabzonspor ve Kocaelispor yarı finale kadar yükseldi. Yarı finalde rakibimiz Trabzonspor oldu. 1. Lig’deki Giresunspor’u eleyip yarı finale kadar gelmiştik. İlk karşılaşma Kocaeli sahasındaydı. Trabzonspor'un zirvede olduğu, üst üste şampiyonluğu elde ettiği yıllardı. Kocaeli'nin galip geleceğine kimse inanmıyordu. Adamlar üç büyükleri yeniyordu. Kalede Şenol, sağ bek Turgay, sol bek Cemil, Necati, Kadir, geri dörtlüde. Sağ açık Ali Kemal, santrafor Necmi, Sol açık çaycı Ahmet. Trabzonspor’da Çaycı Ahmet hariç tüm futbolcular Trabzonspor’un altyapısından yetişmiş, hocaları da Ahmet Suat Özyacı’ydı 3 büyükleri kendi sahalarında ve deplasmanda yenmişlerdi. Stad tıklım tıklım doluydu. Maça eşlerimiz de gelmişti ama oturtacak yer yoktu. Saha içine sandalye koyup sorunu çözdüler. Ben takım kaptanı olarak sahaya çıktım. Orta yuvarlakta başlama vuruşu yapılmadan bir bayan geldi. Kocaelili güzellik yarışması birincisiymiş. Bana çiçek verdi, tribünler öp öp diye bağırmaktan yıkılıyor. Ne yapacağımı şaşırdım. Maçı izlemeye eşim gelmiş binlerce insanın gözü önünde nasıl öpeceğim. Çiçeği alırken, evde hanımdan dayak yersem senden bilirim diyerek şaka yollu takıldım, kızı öptüm. “Ne yapalım abi başarı dileklerimi belirtmek için geldim” dedi. Karşılaşma başladı çok iyi oynuyoruz ve goller kaçırıyoruz. Raşit Şenol'la karşı karşıya 2 pozisyonu kaçırdı. İlk devre 0-0 bitti. Soyunma odasında Hocamız Muhterem Ar konuştuktan sonra arkadaşlarla yalnız kalmak istediğimi söyledim. Anlayış gösterip dışarı çıktı. 2 gol kaçıran Raşit’e sitem ettim. Trabzonspor büyük ama bizim Trabzonspor’u yenecek gücümüz olduğunu anlatıp aslanlar gibi oynamalarını istedim. Şampiyonluğa oynayan takımın karşısında 2. Lig ekibi olarak yenilmemizin ayıplanmayacağını, asıl onların yenilmesi halinde onların ayıplanacağını belirttim. İkinci yarıda sağ bek Zeki topu kendi alanımızdan alıp götürdü orta yaptı, çok iyi yer tutan Raşit gelişine vurdu ve golü attık. Maç bu skorla bitti. Hürriyet, Milliyet, Cumhuriyet gazeteleri başta olmak üzere, bütün gazeteler bizi yazıyor. “Ezduk oni” diye başlıklar atıldı. Güzel bir karşılaşma oldu ama yarı finale çıkan tek 2. Lig ekibi olmamıza rağmen Trabzonspor’u eleyemedik. Çünkü bize çok bilenmişlerdi.

Genç futbolculara tavsiyeleriniz var mı?

1979’da futbolu bıraktım, önce Altıeylül Pasajında, sonra Milli Kuvvetler Caddesinde dükkan açtım. Eşim ile birlikte esnaflık yaptım. Hiçbir zaman içimdeki futbol aşkı sönmedi. Bu yüzden genç futbolcu kardeşlerime de önerilerim olacak. Çalışsınlar, yılmasınlar, sabretsinler. Çalışılırsa istenen şeyin kazanılması kaçınılmaz. Çok yetenekli arkadaşlarla, kardeşlerle beraber oldum. Futbolda çok iyi yerlere geleceğini düşündüğüm kişiler bir yere gidemedi. Kusurları çalışmayı, mücadeleyi sevmemeleri oldu. Başarı kendiliğinden gelmiyor. Mücadele edeceksin inatçı olacaksın. Başarı ancak öyle yakalanır. Başka türlü mümkün değil. Sırf yetenek yeterli değil. Yeteneğini daha çok geliştirmek için çok çalışmak lazım. Rahmetli Metin Oktay Milliyet Gazetesinde yazarken bir restoranda sohbet ettik. İki ayağını nasıl çok iyi kullanabildiğini sordum. Metin Oktay, ilk başlarda sol ayağının iyi olmadığını, daha iyi top kontrolü sağlamak, daha iyi vurmak için günlerce sol ayak çalışması yaptığını anlattı. Bıkmadan çalıştıktan sonra her iki ayağı ile mükemmel vuruşlar yaptığını anlattı ve ben bu anıyı hiç unutmadım.