DEDİKODU / MALUM KİŞİ
BÜFECİ komşu ile sabah lafladık biraz.
Kanser tedavisi görmüş, iyileşmiş. İki yada bir kontrole gidiyormuş.
Doktoru hemen görüntüleme istemiş; hastane Aralık ayına randevu vermiş.
***
HEPİMİZİN başına geliyor. Bilimkurgu filmlerindeki gibi biyonik bedenler taşımıyoruz. Ya da bir yerinde arıza çıkınca o ışıklı elektronik aletlerle anında bakım onarım falan olmuyor. Etten kemikteniz.
En son gitmek istediğimiz yer hastane; kim sever hastalığı?
Ama illa ki bir arıza çıkıyor. En basitinden grip oluyorsun; koş hastaneye...
Koşuyorsun da.. Ya doktordan randevu alamıyorsun, ya da günlerce sıra bekliyorsun en küçük bir tıbbi işlem için.
Görüntüleme işleri en sıkıntılısı. İnsanı deli ediyor.
Aylar sonraya randevu alabiliyorsun.
Torpilin yoksa.. Tedavi nanay. Doktor “git MR çektir” diyor meselâ.. Bir yıl sonraya gün veriyor adamlar.
***
TORPİL önemli. Hele de hastane işlerinde, mutlaka bir tanıdık olacak.
Ya da siyasi yoldan halledeceksin işini.
Milletvekilleri bunun için var zaten!
***
BİZİM dokuz milletvekiline tek tek sorsak şimdi: “Vatandaş en çok ne için arıyor?”
Hergün onlarcası arıyor.. Bilmem hangi hastaneden randevu alacak, alamıyor.. Randevular kapalı.
Bilmem hangi branşın uzmanına görünecek; ya uzman yok, ya randevu defteri dolu.
Ne yapsın vatandaş?
Bir yolunu bulup milletvekiline ulaşıyor son kertede.
Milletvekillerine hastane randevusu ayarlama işleri için fazla mesai ödemek lazım! Gerçekten asıl işlerinden daha fazla zaman harcıyorlar.
***
İKTİDAR vekilleri, bazı branşlara yapılan uzman doktor atamalarıyla övünüyor.
Şu hastanede, şu branşa, şu kadar hekim.. Bu hastanede, bu branşa, bu kadar hekim...
Bakıyorsunuz, en gerekli branşlar boş.
Kimisi de, sağlık yatırımlarıyla övünüyor.
Atlamak isteriz elbet.. Ne ki, sağlık alanında bilim, teknoloji, her şey ilerliyor; ultra süper hastane binaları inşa ediliyor, mevcut olanlar yenileniyor..
Ama bizim vatandaş doktordan randevu koparamıyor!
***
DOKTORLARA sorarsan, mevcut sağlık sistemi analarını ağlatıyor.
Sağlık sektöründe çalışıp da halinden memnun olan tek bir doktor, hemşire, sağlık teknisyeni veya hastane çalışanı var mı acaba?
Ne çalışanı memnun, ne vatandaş!
***
ÇOK acil durumlar olursa eğer, mecburen gidiyoruz hastaneye. Kardiyolojik durumlar malum.. Genetik özelliğimiz gereği kalp ve damar hastasıyız.
Normalde iki üç ayda bir kontrole gitmek lazım; ya senede bir oluyor bizimki, ya iki senede bir.
İhmalkarlık mı, umursamazlık mı, “atın ölümü arpadan olsun” muhabbeti mi?
Değil.
Gidiyorsun hastaneye.. Kardiyoloji polikliniği tıklım tıklım. Uleyn hepiniz mi kalp hastasısınız?
Evet, öyle... Kardiyolojik hastalıklarda müthiş artış var. Bunun için istatistik tutmak falan gerekmiyor. Kardiyoloji polikliniğine gidince durum anlaşılıyor.
Daracık koridora yüzlerce hasta yığılmış. Millet birbirine sürtünüyor.
Yanlarında refakatçileri de olunca, kalabalık ikiye katlanıyor.
Kalbini göstermeye gidiyorsun, başka hastalıkların bulaşma riskiyle karşı karşıya kalıyorsun.
Biri öksürüyor, biri tıksırıyor. Senden sonraki hastanın nefes ensende zaten.
Adam sabah sarımsaklı çorba içmiş, ortalık sarımsak kokusundan geçilmiyor.
Agresif tipler de çoğalıyor. En küçük bir hata kollayıp birilerine sarıp saldırmak isteğiyle yanıp tutuşan tipler.
Süresi dolan ilaç raporunu yenilemek için gidiyorsun hastaneye; o kağıda bir imza attırabilmek için akşamı ediyorsun.
Her hastane çıkışında, “daha da gelmem buraya” diyorsak da.. Kalp bir tane arkadaş; öteki organlardan ikişer tane var, kalp bir tane!
Kalp önemli.
***
ŞU memlekette hangi hastaneye giderseniz gidin, tıklım tıklım.
Şehrin yarısı hastanede!
Geçende Üniversite Hastanesi’ne gittim; göz muayenesi için. Malum, bizim gözlerde ileri miyop var, astigmat var, tansiyon var, retina yırtığı bile var.
Randevu alabilmek için göbeğimiz çatladı nitekim.
Hocadan kaptık randevuyu; vezneye ödemesini yaptık.. Sıramızı bekliyoruz.
İki saat mi desem, üç saat mi artık; bekle bekle nereye kadar.
Neyse ki sıramız geldi, muayenehaneye girdik. Daracık odada başka bir hastaya bakıyor Hoca.
Oturdum iskemleye, bekliyorum.
Hoca dönüp bakmıyor bile!
Çok sonra, asistan arkadaşa havale etti.
Ardından bir başka asistan göz içi derin kontrolleri yaptı. Hoca muhatap bile olmadı.
En sonunda döner sandalyesinin üstünde bana döndü; “sen katarakt ameliyatı ol” dedi, yolladı.
Başından savdı beni!
Hoca milletvekili aday adayı olduydu bir zamanlar; partisinin tanıtım toplantısında sağlık sistemini nasıl düzelteceğini falan anlattıydı. Aday yapmadılar, hastaneye geri döndü.
Bunları şikayet olsun, “sen bana böyle davranırsan ben de köşemden seni işte böyle marizlerim” modunda yazmıyorum.
Genel sorunlar üzerinden kendi özelimden örnekler vermeye çalışıyorum.
***
SAĞLIKÇI milleti her gün meydanlarda.. Sistemin değişmesi talebinden measi mevhumuna, aldıkları ücretin azlığından bir buçuk dakikalık muayene süresine, sağlıkta şiddet vakalarından daha pek çok şeye isyanlarını dile getiriyorlar.
Haklılar.
Biz de onların feryadını duyurmaya çalışıyoruz gazete sayfalarından.
Ama vatandaş da haklı...
Torpile gerek kalmadan, bir tanıdıkla işi halletme gereği duymadan, milletvekillerini falan araya sokmadan, istediği zaman istediği hastanede, istediği doktora görünebilmeli vatandaş.
Görüntüleme işlerinde özellikle; aylarca bekleme yapmamalı.
***
ÖZEL hastane faslında bakarsak.. Oradaki durumlar da devlet hastanelerinden farklı değil.
Tek fark, girdin mi çıkamıyorsun!
Muayene için öte, kan tahlilleri için öde, görüntüleme işleri için öde...
En küçük bir rahatsızlık için gitsen bile, illa ki o turnike koluna bağlanıyor.. Bilmem kaç tüp kan alınıyor.
Doktordan çok veznede oturan elemanları görüyorsun.
Ona öde, buna öde, şuna öde...
Adı üstünde özel hastane!
Eh, git bak bakalım, devlet hastanesi koridorlarından ne farkı var?
***
ESKİ zaman doktorlarından bir arkadaşımızla dertleşiyoruz geçen.
O da vatandaşın sürekli görüntüleme işlerine postalanmasından rahatsız.
Öyle ya, eskiden MR, tomografi falan var mıydı?
Ağrıyan yerini açıyorsun, doktor tık tık kontrol ediyor. Boynuna asılı steteskopla sırtını dinliyor, nefes alıp veriyorsun, iki öksürüyorsun.
Teşhisi koyuyor anında!
Oradan oraya koşuşturmaların sonucunda, teşhis konmadan hastaneden ayrıldığım da çok oldu hani.
***
SAĞLIKTA geldiğimiz nokta budur.
Kilometrelerce yürüyüp koridorları arşılandığın büyük, devasa hastane binalarıyla övünmeyi bırakmak lazım.
Mevcut hastaneleri kapatıp hepsini tek bir hastane binasına doldurmanın ‘sağlıkta devrim’ olduğu iddiasından vazgeçmek lazım.
Durumu acil vatandaşı randevu için aylarca bekletip, bir anlamda ölüme terk etmemek lazım.