Karesi Belediyesi’nin evsahipliğindeki 15 Temmuz söyleşisinde konuşan AK Parti Balıkesir Milletvekili Adil Çelik, darbeciliğin bu topraklarda kültüre dönüştüğünü, Osmanlı’dan bu tarafa pek çok darbe yapıldığını söyledi. Çelik, FETÖ’nün 28 Şubat sürecinden beslendiğine dikkat çekti, “28 Şubat yaşanmasaydı, FETÖ bu topraklarda nemalanamazdı” dedi. Çelik, AK Parti iktidarının 12 Eylül darbesini yapanları yargılayıp mahkum ettiğini de belirtirken, 15 Temmuz darbe girişiminde milletin ortaya koyduğu demokrasi kararlılığının darbecilere geçit vermediğini kaydetti.
KARESİ Belediyesi’nin 15 Temmuz konulu söyleşisine konuşmacı olarak katılan AK Parti Balıkesir Milletvekili Adil Çelik, FETÖ’nün darbelerden beslenerek 15 Temmuz sürecine geldiğini söyledi. “28 Şubat olmasaydı, FETÖ bu topraklardan nemalanamazdı” dedi.
Eski Güzel Sanatlar Fakültesi binasının bahçesinde yapılan, Ramazan Karaca’nın moderatörlüğünde, Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Ramazan Demir, Öğretim Üyesi Yusuf Alabarda, Karesi Belediye Başkanı Dinçer Orkan’ın da konuşmacı olarak katıldığı söyleşide konuşan AK Parti Balıkesir Milletvekili Adil Çelik, darbelerin bu topraklarda karşılık bulmadığını, bugüne kadar yapılan tüm askeri darbelerin daha sonraki yıllarda sivil yönetimlerce yargılanıp mahkum edildiğini belirtti.
Adil Çelik şunları söyledi:
ÇARE DAHA ÇOK DEMOKRASİ
“Biz Büyük bir milletiz, Ömer Halisdemir gibi evlatlarımız var. Ölüme gideceğini bile bile gözünü dahi kırpmıyor. Tabi daha birçok kahramanlıklar var zikretmediklerimizi unuttuğumuz anlamına gelmesin. Her şeyin çaresi, bunların hepsinin çaresi daha çok demokrasi, daha çok demokrasi, daha çok demokrasidir. Bunu net olarak söylüyorum. 28 Şubat olmasaydı; bakın namaz kılıyor diye, başı kapalı diye üniversitede, orduda veya başka yerde insanlara sıkıntı çektirilmeseydi, darbeler olmasaydı, başbakanlar asılmasaydı, kitaplar yasaklanmasaydı, bir sağdan, bir soldan deyip gencecik insanları darağacına göndermeselerdi, ne FETÖ ne de onun benzeri yapılanmaların hiç biri bu topraklarda nema bulamazlardı. Bugün geriye dönüp bakınca daha iyi anlıyorsunuz. Yaşandığı için bu adamların takiyesini biliyorsunuz ama ‘canım onlara ada başka yol bırakmadı’ diye belki de tasvip etmeseniz bile böyle bir müsamaha ile yaklaşıyorsunuz. Diyelim ki eşi ordu mensubu başı kapalıysa başını açıyor gibi veya devlet memuru; Milli Güvenlik dersine gelen subay kökenli hocalar fişlemeler yapıyorlar, bunlar yaşanmasıydı FETÖ bu topraklarda iddia ediyorum meşru nema bulamazdı. Belki bunlar bilerek tetiklendi, o da ayrı bir konu. Onu da ne kadar geriye dönüp de araştırabiliriz, tespit edebiliriz ayrı bir konu.
DARBE KÜLTÜRÜ OSMANLI’DAN GELİYOR
Ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim ne gerekiyor sivil denetim gerekiyor. Sivil denetim için de ne yapmanız lazım? Hakim olmanız lazım. Ama Osmanlı’nın son zamanları da dahil, sadece Cumhuriyet tarihi boyunca değil. Osmanlı’nın son dönemi de dahil hâl edilip de indirilen, subaylara dirseklerini dayayıp da vesikalık fotoğraf çektirdiği Osmanlı padişahlarımız var. Asılan padişahlar var. Bu cumhuriyete ait bir gelenek değil. Baktığınız zaman 15 Temmuz gerçekten bu anlamda çok çok önemli bir dönüm noktası. Tabu cumhuriyet kurulmuş, cumhuriyet kurulduktan sonra demokrasi geldi diyoruz ama ben referanslarımı bizim mahalleden verince inandırıcılık sorunu oluyor, örnekleri karşı mahalleden vermeyi de seviyorum. Prof. Dr. İdris Küçükömer İşçi Parti’nden milletvekilliği yapmış bir isim; şöyle söyler: Sistemi kuran bürokrat olduğu için, özellikle de asker olduğu için cumhuriyetin ve devletin sahibi olarak hep kendilerini görüyorlar. Sivilleri hep yadırgıyorlar. İşte Aşık Veysel’in çarıklı, şalvarlı deyip de Ankara’da Ulus’a alınmadığını biliyorsunuz. Ama şu anda bazıları Aşık Veysel’e bizden daha çok sahip çıkıyor kökeninden dolayı. Ama zamanında Ankara’ya almıyordunuz. Onların döneminde, bizim dönemimizde değil, CHP döneminde oldu bunlar yani. O olduğu için hep devletin sahibi görülmüş. Devletin sahibi oldukları için siyasetçiler gelmiş siviller biraz yaramazlık yapmışlar tabiri caizse, onları çizdikleri halkanın dışına çıkarmışlar. Onlar da gelmiş iki üç tane çakmışlar bunun ağzına, geç hiza-i istikamete demişler. Maalesef bu kuşak böyle cereyan etmiş. Hatta baştan bir tane başbakan, iki tane de bakan asmışlar ki geri kalanlara da demişler ki ‘sonunuz böyle olur.’
ERDOĞAN’LA NE KADAR GURUR DUYSAK AZ
Demirel’in meşhur sözüdür; ‘başbakan olduğumda karşımda asılan başbakanın fotoğrafı vardı’ der. Adam ona bakarak siyaset yapıyor, hükümet ediyor. Bir düşünün ne yapabilir, ne kadar yapabilir? Tabi biz burada Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a ayrı bir paragraf açıyoruz. Onunla ne kadar gurur duysak azdır. Bu anlamda biz tabi rahmetli Menderes demokrasi şehididir. Yine Turgut Özal. Biz bu çizginin devamıyız. Turgut Özal’ın 141, 142, 163’ncü maddelerin ceza kanunundan kaldırmasını unutamayız. Gençler ellerinde bir tane kitap vardı, bugün kitapçılarda serbestçe satılan herhangi bir kitap, kimse dönüp yüzüne bakmıyor. Ama bu kitaplar evinizde yakalandığında sizi götürüyorlardı adam akıllı bir güzel önce dövüyorlardı sonra ıslatıyorlardı, işkence de vardı. Sonra da idamla yargılanıyordunuz. Devletin temellerini zorla yıkmaya harekete geçtiğiniz inanılıyordu. Bizim gençliğimiz böyle geçti. Mamak zindanlarında, Sağmalcılar’da çürüyen gençler benim ne dediğimi biliyorlar. Şimdi o günlere baktığımızda 28 Şubat’ta bir post modern denilen darbe sürecinden bu güne geldik.
GÜVENLİK VE İSTİHBARAT KOMİSYONU’NDAYIM
Bugüne geldiğimizde neler yapılıyor; sivil denetimi artıracağız. Vatandaşın, seçmenin, milletin dediği neyse o olacak. Onlar yönetecek ülkeyi, onlar karar verecek. Biz bunun için daha çok demokrasi diyoruz. Bunun için bugün AK Parti diyorlar, yarın başka bir şey söylerler. İşte yerel seçimlerde gördük, başka bir şey de dediler. İstanbul’u bugün kim yönetiyor? Ankara’yı kim yönetiyor? Antalya’yı kim yönetiyor? İşte demokrasinin güzelliği bu. Bütün bu hadiselerin çözümü de bu. Şimdi neler yapıyorsunuz bunu somut olarak ifade etmem lazım. 2010 referandumu, daha sonra yapılan 2017 referandumu ve kanun değişiklikleriyle İç Hizmet Kanununun 35’nci maddesinde koruma, kollama denilen şey bir kere değiştirildi. Bütün darbelerin yasal gerekçesidir bu. Kendisini kanunlarla beraber koruma ve kollama hizmetini yerine getirdik dediler. Benim komisyonum Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu, bilenler bilir: Bu komisyon 15 Temmuz’dan sonra kurulan bir komisyon. Sivil denetimi artırmak için, meclisin denetimini artırmak için, oradaki MİT, MASAK, Genel Kurmay İstihbarat. Emniyet İstihbarat hepsi gelirsize çalışmalarını ve faaliyetlerini raporlar. Bizim faaliyet alanımız budur, çalışmalarımız budur der. Verdikleri raporları biz denetleriz, okuruz, bir sorumuz varsa da sorarız. MİT’in önceden ordu içerisinde yetkisi yoktu bu yetkiyi de verdik.
12 EYLÜL DARBECİLERİNE DERS VERDİK
En önemlisi bence daha da önemlisi hem 12 Eylül’ü yapanları hem de 28 Şubat’ı yapanları yargıladık ve mahkum ettik mahkemelerde. Bunu da unutmayın. 12 Eylül’ü o dönemdeki darbecileri yargılamak için biliyorsunuz referandum yapmamız gerekti. Çünkü 82 Anayasasının geçici maddeleriyle korunuyordu bunlar. Onu referandumla kaldırdık ve bunları yargıladık, idama mahkum ettik. Ve aslında ne yapıyorsunuz? Aslında 15 Temmuz’da kendiliğinden millet gösterdi. En büyük ders o zaten. Millet sahip çıktı. Millet sokağa çıktı. Baktığınız zaman çok özür dilerim yanlış anlaşılmasın biz insanları bölmeyi, tasnif etmeyi sevmiyoruz ama normalde gördüğünüzde hiç konduramayacağınız insanlar tankların altına yattı. O demokrasi nöbetlerini tuttu. Yani ben gördükçe gurur duyuyorum, mutlu oluyorum. İnanılmaz bir şekilde evet diyorum. Milletimizin kodlarının, genetiğinin demokrasiye yatkın olmadığı söylenir ama ben tam tersi olduğunu düşünüyorum. 15 Temmuz’da da bunu gördük. Bundan sonra farklı düşünecek, farklı tavır içine girecek kim varsa o 15 Temmuz fotoğraflarına bir baksın, bir 40 kere düşünsün, ondan sonra da vaz geçsin.” (POLİTİKA)
