MALUM KİŞİ
CHP Milletvekili Serkan Sarı diyor ki: “Balıkesir’de Elektrik Dağıtım Şirketi 46 yıl önce dikilen ahşap elektrik direklerini kullanmaya devam ediyor. Halkın can güvenliği yok. 100 liralık bedelin 700 lirasını kâr payı olarak alıyorlar ama tek bir yatırım yapmıyorlar…”
Ahşap direkler!
Direk ahşap olsun, beton olsun, demirden olsun fark etmez. Yeter ki enerji daim olsun.
Günleriniz enerji dolu geçsin nitekim.
***
Elektrik Dağıtım Şirketi’nden kasıt, UEDAŞ. Yani, Uludağ Elektrik Dağıtım A.Ş.
Bizim bölgeye UEDAŞ bakıyor.
Yıllar önce havadan yer altına çektiler şehir merkezindeki kabloları. Pek sevindiydik. Kent estetiği açısından iyi gelişmeydi.
Havadaki kablolar en çok fotoğrafçıların derdidir. Fotoğraf programlarıyla o kabloları silmek için uğraşırlar. Görüntü kirliliği sonuçta.
Enerji hatları yer altına çekilince, kuşlar da gökyüzünden yere indi. Önceden kablolara tünüyor, direklerin tepelerinde geziyorlardı. Hatlar toprak altına alınınca şehir kuşları caddelerde, meydanlarda falan yaşamaya başladı.
Bu da mevzuya dair küçük bir detay bilgi.
***
BETON direkleri kaldırıp hatları toprak altına alalı kaç yıl oldu? Sanırım 2004 – 2005 yıllarıydı.
Yirmi yıl geçmiş.
Şehir merkezlerindeki bu operasyon kırsala yansımadı.
Serkan Sarı, Balya kırsalından örnek veriyor. Oysa Balıkesir’in bütün kırsalında aynı durum söz konusu.
Köylerde ahşap direkler üstünden enerji nakli yapılıyor.
Ahşap direğin sakıncası yok; betona göre daha doğal görünüyor.
Ama iş hatların yenilenmesine gelince..
Çürümüş direkler kadar eski hatlar nedense yenilenmiyor.
***
BİZİM köyde meselâ, elektrik hattının başlangıç noktası bizim bahçede. UEDAŞ’ın ahşap direği, bahçenin içinde.
Şantiye abonesi olduğumuzda elektrik panosunu direğe bağlamışlardı. Hâlâ direkte duruyor.
İki – üç yıl olmuştur, çok hatırlamıyorum ama, bir gün tam köye giriş yaptım, UEDAŞ ekiplerini bizim bahçede gördüm. Duvar dibindeki ahşap direği sökmeye çalışıyorlardı.
Direk 10 metreyse meselâ, toprak altında kalan kısmı çürümüş, bir buçuk – iki metre kadar kısalttılar.
Çürüdüğünü nasıl anlamışlar?
Direk eğilmiş haldeydi.. Sert bir rüzgarda, fırtınada devrilme olasılığı vardı.
Söktüler, kısalttılar, aynı direği kısa haliyle yeniden diktiler.
İnşaat zamanıydı; elektrik var mı var, bize o lazımdı. Direk uzunmuş, kısaymış fark etmezdi.
Ya şimdi?
***
KIRSALDA çürümüş, kullanım ömrü bitmiş, eğilmiş, bükülmüş nice elektrik direği var.
Yer yer demir direkler görüyoruz yol boylarında; hiç değiştirmiyor, hiç ilgilenmiyor değiller yani.
Meselâ köyün girişindeki ilk evdi bizimki. Aydınlatma da oradan başlıyordu. Yeni evler inşa edildi; onlarda aydınlatma yok.
Daha doğrusu yoktu.
UEDAŞ’a yazılı, sözlü haber verildi. Aydınlatma talep edildi.
Bunun için direk dikmeleri lazım. Ayrıca yeni yapılan evlerin enerji hatları da olmalı.
Şirket böyle işlere bakmıyor. Size bırakıyor.
Yani ev yapıyorsan, enerji hattını da kendin çekeceksin!
Aydınlatma için yapılan taleplere karşılık alınamadı. Aylar sonra, belki bir yıl sonra, kapının önünde demir bir direk gördük. Pek sevindik.
UEDAŞ sesimizi duydu, aydınlatma direğini konuşlandırdı diye…
Meğer tarlasına ev yapan komşular diktirmiş direkleri. Enerji hattını da kendileri çektirmiş.
Şirketin yaptığı, direklerin tepesine birer lamba bağlamaktan ibaret!
***
AHŞAP elektrik direklerini görünce, Kabotaj Bayramı aklıma gelir hep!
Kabotaj Bayramlarının olmazsa olmazıdır direk:
Yağlı Direk!
İskeleye monte edilir, bolca gres yağı sürülür, ucuna bayrak takılır; çıplak ayaklı gençler direğin ucundaki bayrağı alabilmek için mücadele eder; başaramazlar, denize düşerler falan.
Araya bu detayı da sıkıştırmam lazımdı; sıkıştırdım nitekim.
***
SERKAN SARI, Elektrik Dağıtım Şirketi’nin yatırım yapmadığını iddia ediyor.
Zırt pırt elektrik kesintisi yaşanıyor memlekette. Cep telefonlarına kısa mesaj geliyordur; “bölgenizde enerji nakil hatlarıyla ilgili çalışma yapılacağı için şu şu saatler arasında kesinti uygulanacaktır” diye.
Siz de hatlar yenileniyor diye seviniyorsunuz.
Muhtemelen yeniliyorlardır ama, sonuçta bu gel gitlerden vatandaş fena halde etkileniyor.
Elektrik saatler boyu kesik.. Bir anda şak diye lambalar yanıyor; elektriklerin geldiğini anlıyoruz.
Sonra televizyonu açıyoruz, çalışmıyor. Buzdolabına bakıyoruz, ışıkları yanmıyor.. Çamaşır makinesine el atıyoruz, merdanesi dönmüyor.
Bu gel gitler yüzünden nice beyaz eşya pert oldu.
Şehir merkezinde de yaşandı bu durum, kırsalda da yaşandı, yaşanıyor.
***
BİZ yaşadık meselâ.
Kırsalda seksenli yıllardaki gibi zırt pırt elektrik kesiliyor. Hatlar eski, kontrol yok, yatırım yok.
Elektrik kesintilerinin yanı sıra, voltajlar da dengesiz. Ani yükselişlerde fişe takılı elektrikli aletler gümlüyor.
O sebeple kalmadığımız zamanlarda bütün fişleri çekiyoruz. Bir tek buzdolabı çalışıyor.
Bulaşık makinesi meselâ geçenlerde arızalandı.
Doldurduk bulaşığı, düğmeye bastık, çalıştıracağız.. Makinenin ışığı yanmıyor. Aç, kapa, uğraş; yok, olmuyor!
Servis geldi, götürdü makineyi. On beş gün sonra aradılar, makinenin beyni yanmış.
Yepyeni makine, daha garantisi devam ediyor. Toplasan yirmi kere kullanmamışızdır.
Yani dostlar, kırsalda enerji işleri sakat.
***
SERKAN SARI, şirketin kar payına, yüksek elektrik faturalarına, yatırım yapılmadığına dikkat çekiyor.
Bir konuyu atlıyor: Yangınlar!
Yaz ayları yangın sezonu.. Kırsalda çıkan yangınların çoğu enerji nakil hatlarıyla ilgili. Tamam, cigarayı söndürmeden fıydırıp atıyor deyyus; rüzgar ateşi savuruyor, güzelim ormanlar, yeşillik kül oluyor.
Ya da içip araziye attığı bira şişesi, güneş ışığı yansımalarıyla falan yangın çıkarabiliyor.
Kasten yakan da çok. Anız yangınları da meşhur.
Ne ki, çoğu yangın kopan teller yüzünden çıkıyor.
Sert bir rüzgar, kabloları koparıyor. Al sana yangın sebebi.
Biz yaşadık bunu. İki yıl önce, yazın sıcağı tepemize vurmuş.. Bir yanda kırk derece sıcak, bir yanda sert rüzgar.
Tam yangın havası.
Sabahın köründe haber verdiler, köyde yangın çıkmış.
Koştuk, yetiştik.. Ormancılar alevlerle savaşıyor.. Üstümüzde helikopterler sorti yapıyor. Biz de bahçe hortumuyla yaklaşan alevlere su sıkmaya çalışıyoruz.
Sebep neymiş?
Hatlar kopmuş, rüzgar kabloları savurmuş, kuru otlar tutuşmuş.
Bir iki metruk yapı yandı bitti kül oldu.. Sarı tarlalar karardı.. Alevler karşı tepeleri sardı bir anda. Yeşil makilikler siyaha büründü. Alev topları ardımızdaki ormanlık alana yürüyordu ki, fedakar Orman ekibinin yoğun çabasıyla kurtardık.
Yine benzer bir olay geçtiğimiz yaz komşu köyde yaşandı. Köyü çevreleyen ormanlık alan kül oldu. Geçen yaz kırsalda çıkan yangınların sayısı belli değil. Her gün bir başka yangın haberiyle çıktık karşınıza.
Bu yaz umarım böyle üzücü olaylar yaşanmaz memlekette.
***
BUNCA sözün özeti veya kıssadan hissesi olarak, Elektrik Dağıtım Şirketi’ne mesaj verelim:
Faturaların ayarı kaçtı malum. Geçen ay 1.500 küsur lira ödemişken, bu ay nasıl 4 bin küsur lira fatura geliyor? Saate bakmıyoruz, ne kadar elektrik kullanmışız, onun hesabını yapmıyoruz. Ama hafta sonları bir veya iki gün kaldığımız eve 4 bin küsur liralık fatura nasıl geliyor, ona şaşıyoruz!
Hâttâ 4 bin 600 küsur da, küsuratını devlet ödüyor.
Gelir güzel, kâr yerli yerinde, kazanç gani. Yatırım işleri sıkıntılı.
Kırsala daha çok yatırım yapmalılar. Hatları yenileyip daha güvenli hale getirmeliler.
En başta şu voltaj gel gitlerinden yaka silken vatandaşı rahat ettirmeliler!
Hepsi olsun, vatandaş sevgiyle ödesin faturasını; söverek değil!
Yani hem istenen hizmet yok, hem faturalar yüksek… Sövmesin mi bu vatandaş?