Serkan Sarı: “Yücel Yılmaz tehdit edildi, korktu, konseri iptal etti”

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

CHP Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı, festival yasaklarından iktidarın yaptığı yeni vergi artışları ve zamlara, memur ve emeklilerin sorunlarından tutuklu gazetecilere kadar çeşitli konularda görüşlerini açıkladı. Serkan Sarı, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında BalıkesirSivil Toplum Platformu adıyla 25 kuruluşun festival ve şenliklerin yasaklanmasına ilişkin belediye yönetimlerini uyaran ortak açıklamasına da sert sözlerle tepki gösterdi; Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Yücel Yılmaz’ın Aramoterapi Festivali kapsamında düzenlenecek Hande Yener konserini tehdit edildiği ve korktuğu için iptal ettiğini ileri sürdü. 

CHP Milletvekili Serkan Sarı, “Baskılara boyun eğerek bu hafta sonu Burhaniye Aromaterapi Festivali kapsamındaki Sanatçı Hande Yener’in konserini iptal eden Büyükşehir Belediye Başkanı Yücel Yılmaz’ın açıklayacağı hiçbir gerekçe çağdaş Balıkesir’in ve Balıkesirlilerin kabul edebileceği bir açıklama olamaz. Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Yücel Yılmaz, tehdit edilmiştir ve bu tehdidin karşılığı olarak da konseri iptal etmiştir” şeklinde konuştu. 

 

 

 

POLİTİKA / CHP Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı TBMM’de düzenlediği basın toplantısında şu açıklamaları yaptı:

 

“CAN ATALAY DERHAL SERBEST BIRAKILMALI”

Türkiye çok uzun zamandır kutuplaştırıcı, ötekileştiren ve ayrıştırıcı bir yönetim anlayışı ile yönetiliyor. Türkiye’nin temel sorunu demokrasi şemsiyesinin altında buluşamamaktır. Türkiye’nin demokrasi sorununu ortadan kaldırmadan, ekonomi, toplumsal barış, temel hak ve özgürlüklerin kullanımı gibi sorunlarımıza kalıcı çözümler bulamayız. Kendini “halkın tek temsilcisi” sanan, karşıtlarını “terörist” olarak gören, asgari bir demokratik tartışma ortamına dahi tahammül edemeyen, kutuplaştırıcı ve kavgacı bir dili tercih eden, temel hak ve özgürlüklerin kullanımını kendisi için tehdit gören bir YÖNETİM ANLAYIŞI TÜRKİYE’NİN BAŞINDADIR, ADALET DE BAŞTAKİLERİN AYAKLARI ALTINDADIR.

Adaletin ayaklar altına alınmasının son örneği; Hatay Milletvekili Can Atalay’ın halkın oylarıyla seçilmiş bir milletvekili olmasına rağmen cezaevinde tutulmasıdır. Hukuksuz ve adil olmayan bir şekilde kesinleşmiş bir hukuksal karar olmadan Can Atalay’ı hapiste tutmak, sadece onu değil ona oy veren halkımızı da tutuklamaktır.

Can Atalay derhal serbest bırakılmalıdır. AKP iktidarını hukuksuzlukları bununla da kalmıyor; Medyada tek seslilik yaratabilmek için tüm muhalif sesleri susturmayı hak gören bu anlayış, yargı bağımsızlığını yok ederek, güçler ayrılığını ortadan kaldırarak;  adaletsiz tek sesli bir Türkiye hayal eden AKP iktidarı yarattığı anti-demokratik ortam ile,  gazetecilerin susturulması için cezaevlerine kapatılması anlayışını hakim kılıyor.

 

“İKTİDAR UYGULAMALARIYLA TOPLUMU AYRIŞTIRIYOR”

Gazeteci Merdan Yanardağ da, sadece adında “Adalet” olan iktidar partisinin yönetimindeki Türkiye’de, muhalif olduğu için tutuklanan gazetecilerin sonuncusu olmuştur. Türkiye’nin demokrasi sorununu çözmeden, toplumsal barışı sağlamadan ekonomi ve diğer sorunlarımızın çözebilmesi mümkün değildir. Toplumun büyük bir kesimini demokrasi şemsiyesi altında buluşması için gerekli çabanın samimi bir şekilde gösterilmesi gerektiğinin altını bir kez daha çizmek isterim. Ancak çok uzun zamandır yaşadıklarımız göstermektedir ki AKP iktidarı demokrasiyi savunmuyor. Uygulamaları ile toplumu ayrıştırmayı tercih ediyor. Ve her fırsatta kutuplaştırıyor.

 

“YÜCEL YILMAZ TEHDİT EDİLDİ VE KONSERİ İPTAL ETTİ”

Kutuplaştırmanın, ayrıştırmanın, ötekileştirmenin geldiği noktanın son örneği Kuva-yı Milliye’nin başkenti Balıkesirimiz’de üzülerek gördük. Balıkesir’de Haziran ayında Kazdağı Ekoloji Festivali (Ekofest)’in önce Edremit’te sonra da Bayramiç yapılamasının yasaklanması ile başlayan süreç birkaç sivil toplum kuruluşundan oluşan Balıkesir Sivil Toplum Platformu’nun yayımladığı bir bildiriyle adım adım daha da ileriye gitti.

Farklılıklarımıza rağmen bir arada yaşamaya ve birbirine saygısı duymaya tahammülü olmayan bu anlayışın hedef gösterdiği konser ve festivaller şimdi bir bir iptal ediliyor. Baskılara boyun eğerek bu hafta sonu Burhaniye Aromaterapi Festivali kapsamındaki Sanatçı Hande Yener’in konserini iptal eden Büyükşehir Belediye Başkanı Yücel Yılmaz’ın açıklayacağı hiçbir gerekçe çağdaş Balıkesir’in ve Balıkesirlilerin kabul edebileceği bir açıklama olamaz. Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Yücel Yılmaz, tehdit edilmiştir ve bu tehdidin karşılığı olarak da konseri iptal etmiştir.

Toplumun küçük bir kısmını temsil eden bu platform, ayrıştıran, ötekileştiren ve kutuplaştıran, yaşam tarzına müdahale eden gerekçelerle bildiri yayımlayarak şehrimizdeki çağdaş festivallerin yasaklanmasını istemesi ve bu talepler karşısında bir belediye başkanın baskılardan korkarak ve gelecek kaygısıyla her yerde ilan etmiş olduğu programı iptal etmesi kabul edilemez.

Daha da trajikomik yanı, bu platformun “ülkemizin ekonomik zorluklarla mücadele ettiği bu zorlu günleri” gerekçe gösterilerek faaliyetlere son verilmesini istenmiş olmasıdır. Soruyoruz; Bu anlayış deprem acısını ve ekonominin kangrenleşmiş sorunlarını gerekçe gösterip gençlerimizin ve halkımızın yaşam şekline müdahale ederek, “haremlik selamlık” etkinlikler talep ederken ne düşünüyor olabilirler? 

 

“TÜRKİYE VİZYONUNA FESTİVAL YASAKLARIYLA MI ULAŞACAKSINIZ?”

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın  “Türkiye Yüzyılı” diye ortaya attığı vizyona; Festivallerin, konserlerin, etkinliklerin yasaklanması ile mi ulaşılacaktır? Ekonomideki yakıcı sorunların nedeni festivaller midir, konserler midir yoksa AKP iktidarının sığ ekonomi politikaları mıdır?

Bu talepleri; toplumsal huzur, barış, birlikte ve kardeşçe yaşama ideallerimiz bağlamında samimi bulmuyorum.  Festivalleri, konserleri ve benzeri etkinlikleri iptal ederek ne ekonomik sorunlarla, ne de madde bağımlılığı ile mücadele edebiliriz. Uyuşturucu baronları ile mücadele edemeyenler, sokaklardaki torbacıları durduramayanlar sorunun kaynağını festivaller olarak göstererek sorumluluklarından kurtulabileceklerini mi düşünüyorlar.

Görüyoruz ki cezaevinde tutulan milletvekilleri, tutuklanan gazeteciler, yasaklanan sosyal ve kültürel etkinlikler ve daha nice antidemokratik uygulamalar ile yeni bir yasama dönemine başladık. Yapılan bu tarz olaylar ile Türkiye’nin gündemini değiştirmek isteniyor!

Ekonomideki garabetin, mutfaktaki yangının, hayat pahalılığının, zamların, artan vergilerin yarattığı yıkım ortada dururken ‘yasaklar gündemi’ yaratıp bunu üzerinden tartışma gündemi oluşturup dikkatleri başka yöne çekmeye çalışılmaktadır.

 

“TÜRKİYE’NİN ASIL GÜNDEMİ CEBE GİRMEDEN ERİYEN MAAŞ ARTIŞLARI”

Türkiye’nin esas gündemi; Asgari ücretlinin, memurun, emeklinin, tüm çalışanların cebine girmeden eriyen maaş artışlarıdır. Cumhurbaşkanı kararıyla, bir gecede harçlara ve KDV oranlarına insafsızca zamlar yapıldı. Kötü ekonomi yönetimin yarattığı enflasyonist ortam  iğneden ipliğe her şeye ZAM yağmuruna dönüştü. Gün geçmiyor ki yeni bir zam haberi ile uyanmayalım. Bir gecede KDV oranları arttırıldı, ÖTV’nin de 6 ayda bir arttırılması otomatiğe bağlandı. Cumhurbaşkanına, ÖTV’yi olağanüstü artırma yetkisi getiriyorlar.

2003 yılında Anayasa mahkemesinin bu konuda bir kararı olmasına rağmen Motorlu Taşıtlar Vergisi bu yıl vatandaşlardan hukuksuz olarak bir kez daha alınacak. Çarşı, pazar ve marketler de hummalı bir etiket değiştirme furyası yaşanıyor. Hayatın nasıl pahalı olduğunu anlatmaya çalışan gençlere “Çıkar telefonunu” diyerek tavır koyan AKP iktidarının destekçileri bile cep telefonlarına getirilen vergiler karşısında şaşkın. Bu iktidar harç değil, haraç alan bir iktidardır.

Bu iktidar Deli Dumrul’u bile kıskandıran bir iktidardır. Bu iktidar elini vatandaşın cebinden çıkarmayan, şatafatın ve israfın iktidarıdır. TÜİK’in bile gizlemekte zorlanacağı düzeyde vergilere ve harçlara yapılan bu zamlar; maaşlara yapılan artışları bir gecede alıp götürmüş, işçilerin, emekçilerin, emeklilerin yılın ikinci yarısı için alacakları ücret daha ilk günden geri alınmaya başlanmıştır. Acı reçete ne yazık ki düşük ve sabit gelirlilerin sırtına yüklenmiştir.

 

“ADALETSİZCE YAPILAN VERGİ ARTIŞLARI GERİ ALINMALI”

Anayasa’nın, “vergi ödevi” başlıklı 73 ‘üncü maddesi her vatandaşı vergi ödemekle yükümlü tutmuştur, “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükümle, her vatandaşın kamu harcamalarına katkıda bulunması en öncelikli yükümlülüğüdür. Fakat yasada temel olan amaç vatandaşların mali gücüne göre adil vergi ödemesidir. Hüküm açıktır ve nettir. Dolayısıyla, bir gecede vergi ve harçlara adaletsizce yapılan zamlar derhal geri alınmalıdır.

Vergide, adalet olmazsa toplumsal huzur bozulur. Ücrette adalet olmazsa çalışma barışı bozulur. Ekonominin altını üstüne getiren, mutfakları, çarşı pazarı yangın yerine çeviren vatandaşlar değil, AKP iktidarının ta kendisidir. Çözüm; Genel Kurul’da görüşmeye başlayacağımız torba kanunun çalışanlardan, vatandaşlardan yana adaletli bir şekle dönüştürülmesidir. Dolaylı vergilere ve harçlara yapılan artışlar geri alınmalıdır. Gelir vergisi tarifesinde ilk dilim oranı ücretlilerde düşülmelidir. Ücretlerden ve tükettiklerimizden değil, az kazandan az, çok kazanandan çok vergi alınan bir düzen kurulmalıdır. Kamuda acil olarak tasarrufa gidilmeli, garanti ödemelere acile olarak son verilmeli, kur korumalı banka hesaplarına verilen destekler son bulmalıdır.

 

“YANLIŞ EKONOMİ POLİTİKALARI YÜZÜNDEN ALIM GÜCÜ DÜŞÜYOR”

AKP iktidarının yanlış ekonomi politikalarının sonucu alım gücü her geçen gün düşüyor. Bu sorunu en derinden yaşayanlarda emeklilerimizdir. AKP İktidarı emeklilerimizi yok sayan uygulamalara imza atmaya devam ediyor. Erdoğan seçim öncesi, en düşük memur maaşını 22 bin TL’ye çıkartacağını söylerken artışı aynen emekliye de yansıtacağının sözünü vermişti. O söz tutulmadı. 12 Milyonun üzerinde açlık sınırında yaşayan emeklilerimizin talepleri yok sayıldı. Asgari ücrete % 34, en düşük memur maaşına % 86 ve en son yine kamu işçisine % 45 zam verilirken emeklilerimiz ne yazık ki umduğunu bulamamıştır. Emeklilerimizin talep ettiği En Düşük Emekli Aylığı Asgari Ücret kadar insanca yaşayabilecekleri bir ücrettir.

Tüm emeklilerimizin beklediği ise % 25 zam ilave olarak ta memurlarımıza yapıldığı gibi en az 4 bin lira seyyanen zam yapılmasıdır. Emeklilerimiz verilen sözün arkasında durulmasını istiyor. Çalışma hayatında ve emekli mevzuatımızda bir çok çözüm bekleyen sorunlarımız var. Seçim öncesi acele bir şekilde çıkarılan EYT düzenlemesi bir çok vatandaşımızı mağdur etmiştir. Kademeli bir şekilde planlanamayan düzenleme sebebiyle 1 gün farkla ortaya çıkan 17 yıllık adaletsizlik sorunu doğmuştur. Aylık bağlama oranları ve düşük emekli aylığı da emeklilerimizden gelen en önemli şikayetler arasındadır.

 

“SOSYAL GÜVENLİK KANUNU YAP BOZ TAHTASINA DÖNDÜ”

EYT Kapsamındaki BAĞ-KUR’LU esnafın tescil kaydı sorunu acilen çözülmelidir. Halkımız arasında adaletsizliğe sebebiyet veren yüksek prim gün şartı esnafımızın diğer mağduriyetlerinden bir tanesidir Stajyer ve çıraklık dönemi sorunu vatandaşlarımızın beklentilerini karşılayacak şekilde düzenlenmesi gerekmektedir. 2008 yılında yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Güvenlik Kanunu AKP iktidarının yapboz tahtasına dönüştürdüğü bir kanun haline geldi. Bu kanun işlemez hale getirildi. Adaletsiz uygulamalar daha da arttı. Geçici ve ek maddeler kanun maddelerini geçti. Emeklilikte köklü çözümün gerektiği ortadadır.”

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
harika
Harika
0
_ok_do_ru
Çok Doğru
0
kat_l_yorum
Katılıyorum
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
_zg_n
Üzgün
Serkan Sarı: “Yücel Yılmaz tehdit edildi, korktu, konseri iptal etti”
Giriş Yap

Balıkesir Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!