O GÜNEŞ Kİ, AYDINLATMALI KARANLIĞI, YÜREKLERİ ISITMALI!

DR. ALİ İHSAN GÜLER

 

BUGÜN BENİM BAYRAMIM

Zor, hatta zordan da zor yolculukların başında hep yapayalnızdır ya da öyle hisseder kendini yola çıkan. Ama yürüdükçe, kervan yolda düzülür ve giderek kalabalıklaşır. Yanında, sağında, solunda ve ardında yürüyenler.

Yolun başındaki yalnızlıklar; yolun sonundaki muhteşem kalabalıkların muştusudur sanki. İş yola çıkmakta. Önce mangal gibi yüreğin, yürekte de sevda olmalı hem de  en karasından.

Düşlerin, özlemlerin olmalı. Yolun sonunda bir utku beklemeli.Öyle bir utku ki; Güneşi Kucaklamak gibi.

O Güneş ki, aydınlatmalı karanlığı, yürekleri ısıtmalı.

Hep böyle olmuştur. Güneşe doğru utku yürüyüşüne çıkanlar hep tek başınadırlar, tıpkı  Galilei  gibi. Engizisyon Yargıçları kim, anımsayan var mı?

***

Bandırma Vapuru‘yla başladı bu kutsanmış yolculuk. Güneşin ilk ışıkları Samsun’dan süzülmeye başladı Karadeniz’in üstüne. Önce durdu, dinledi bir Karadeniz. Dalgalar sustu. Sanki saygı duruşuna geçmişti karanlıklardan usanmış olan Karadeniz.

Baktıki;  Mustafa Kemal geliyor karanlıkları yırtmaya.. Vira vira hey. Rıhtıma ayak bastıktan sonra Mavi Gözlü Dev, köpürdü  Karadeniz sevinçle, coşkuyla. Çalan kemençelerin ritmiyle horon tepiyordu sanki dalgalar. Ve ilk defa uzun zamandır  gülümsüyordu artık güneş.

Amasya, Sivas, Erzurum Kongreleri’nde bağrına basıyordu Anadolu’nun taşı toprağı. Bu topraklar için can vermiş, sayısız şehidin göğsünden fışkıran; Kan Rengi Gelincikler ile donanmaya başlamıştı tarlalar. Sonsuza dek sürecek bir düğüne hazırlanıyordu Anadolu insanı.

Kuvayı Milliye sınırları içinde yaşayan ve Kurtuluş Savaşı‘nı hep birlikte verdiğimiz bu ahaliye ben yeni bir isim veriyorum. Bu  isim; Türk Milleti olsun diyecekti. Tekrar tekrar okumalısınız, ta ki anlayana kadar.  Anlamak isterseniz; mutlaka anlarsınız.  Size diyorum: öküzün altında buzağı aratanlar. Size diyorum: etnik köken tartışması yapanlar.Size söylüyorum: alt kimlik, üst kimlik diyerek cadı kazanı kaynatmaya çalışanlar.

Kimin itirazı var bunlara bu ülkede? Karadeniz’in Horonunda, Erzurum’un Ata Barında, Diyabakır’ın Dokuzlusunda, Silifke’nin Yoğurduğunda, Muğla Zeybeğinde, Balıkesir Bengisi ve Tekirdağ Karşılamasında herkesin tüyleri diken diken, yüreği kıpır kıpır olurken bu ülkede;  siz neyin peşindesiniz? Taşıdığınız su kimin değirmenine.?

23  Nisan’da çocuklara, 19 Mayıs’ta  gençlere bayram armağan eden kim var bu Dünyada?.

Bütün devletlerin ve miletlerin kahramanları vardır. Ama bir Mustafa Kemalleri yoktur. Bir Atatürkleri yoktur ki, kıskanırken bile;  Yüzyılın Devlet Adamı seçmekten alıkoyamazlar kendilerini.

Atam; ben emanet ettiğin Cumhuriyeti korumaya söz vermiş Türk Genciyim.Yaşadığım sürece sözüm söz, uğrunda ölüm şehadet olup, düğüne gider gibi gideriz ölüme.

Yer yarılıp, gök kubbe çökmedikçe,  sehit kanlarıyla sulanmış bu ay yıldızlı bayrak dalgalanmaya devam edecektir. Zaman zaman karamsarlığa kapılmıyoruz desek  yalan olur. İşte o zaman hep kulaklarımda çınlıyor sesin.

 

***

Ey,Türk Gençliği diye başlıyorsun sözlerine. Umutsuzluklar yok oluyor, silkiniyorum karamsarlıklardan. Birinci ödevimin Türkiye Cumhuriyeti ve bağımsızlığını korumak olduğunu unutmamam gereğini anımsıyorum.

Gaflet ve dalalet içinde, hatta hıyanet içinde olabilirler…

İşte bu coşku ve bilinç ile saat 19’u 19 geçe çıkıp balkonuma  cevap vereceğim sana.

Ey Büyük Atam diye başlayacağım söze. Bu zor günlerimde muhtaç olduğum kudretin damarlarımdaki asil kanda olduğunu bilerek. Çağdaş uygarlığa geçmek için bütün zorlukları yeneceğimize, namus ve şeref sözü verir, kendimizi büyük TÜRK Ulusu’na adarız diyeceğim.

23 Nisan nasıl tutsak olmamışsa dört duvar arasına, 19 Mayıs’ta olmayacaktır.

Bayram ettiğin ışık yüzlü çocuklar, nasıl bayram yerine çevirdilerse Türkiye’yi.

İster gencecik, ister benim yaşımda. Tek vücut, tek yürek olacağız.

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE

Exit mobile version