“MUHALEFET GÜNLÜK SİYASETİN RÜZGARINDA SAVRULUYOR”

Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği Balıkesir Şubesi ve Balıkesir Üniversitesi Atatürkçü Düşünce Topluluğu’nun beraber düzenledikleri ‘Demokrasi ve Eğitim’ isimli söyleşi geçtiğimiz Cumartesi günü yapıldı. SMMMO Toplantı Salonundaki söyleşiye Prof. Dr. Ümit Kocasakal ile Gazeteci ve Yazar Ümit Zileli konuşmacı olarak katıldı. Bir çok dernek ve odanın da katkı sunduğu söyleşide Türkiye’deki demokrasi ve eğitimdeki sorunlar ele alınarak tartışıldı.

Gazeteci Ümit Zile’nin demokrasideki eksiklikleri dile getirdiği konuşmasıyla başlayan söyleşide Prof. Dr. Ümit Kocasakal da bir şeylerin tartışılması sırasında metot hatası yapıldığını belirtti. Kocasakal yaşanan sorunların büyük bir fotoğraf olarak görülmediğini belirterek, bazı kişilerin toplumu istediği yönde etkilediğini ileri sürdü. Kocasakal, “Muhalefet; Türkiye’nin bugünlere nasıl geldiğini ve o büyük fotoğrafı bir bütüncül bakış açısıyla insanlara vermediği için gündelik siyasetin rüzgarlarında savruluyor” diye konuştu.

DEMOKRASİYE DEĞİL ÇOK PARTİLİ SİSTEME GEÇTİK

Gazeteci Ümit Zileli söyleşide ilk olarak demokrasiden bahsetti. Ziyeli şunları ifade etti:“Biz Türkiye olarak 1946’de demokrasiye geçtik, o da sözde. 1950 yılında iyice sözde demokrasiye geçtik. 1950 Beyaz Devrim olarak sunuldu. Yeter Söz Milletin sloganıyla geldi. Daha gelir gelmez Adnan Menderes’in söylediği söz ‘Küçük Amerika olacağız’ oldu. Halbuki aydınlanma devrimini henüz tamamlayamamış, İkinci Dünya Savaşını büyük bir mucizeyle dışında kalmış bir ülke. Savaş dışında kalmamızı sağlayan İnönü için ‘erkekliğimizi iğdiş etti’ dediler. İşte o kafa iktidara geldi. Gelenler toprak ağalarıydı. Küçük Amerika olacağız dedikten sonra da NATO’ya girdik. Yoksa bizim Kore’de ne işimiz vardı bizim. Kore’de 900 askerimizin yattığı şehitlik vardır. Bizim ordumuz milli ordu olmaktan çıkarak NATO ordusuna dönüştürüldü. Türkiye hiçbir zaman demokrasiye falan geçemedi. Sadece ve sadece çok partili sisteme geçti. Bize demokrasi dedikleri o çok partili sistemde gerici karşı devrim uzun yıllar gayet iyi çalıştı ve öteki sağ partilerin kucağında büyüdü ve en sonunda Milli Nizam Partisi 1969’ların sonunda bayrağı açtı. O bayrağı açtıktan 30 sene sonra da geldi iktidara kuruldu. İşte bizim demokrasimiz bu. Kimse kimseyi aldatmasın. Belirli kazanımlar olmadı mı? Tabi ki belirli bir sürede oldu. Ama hepsi şimdi teker teker çifter çifter geri alınıyor. Eğitim yerlerde bile sürünmüyor. O bile yok. Çukurlaşmış bir eğitim sisteminde çocuklarımız debeleniyorlar.”

****

KENDİMİZİN CANIIN ACITMALIYIZ

Prof. Dr. Ümit Kocasakal ise toplumun sorunlar karşısında belirli kişilerin yönlendirmesiyle hareket ettiğini belirterek şunları kaydetti:“Bana göre şu an Türkiye’nin çok çok ihtiyacı olan sözcük yurttaş sözcüğü. Bu o kadar birleştirici şeydir ki bununla Türkiye çok farklı yerlere gelebilir. Bu yurttaşlık bilinci ki Köy Enstitüleri de bununla bağlantılıdır Türkiye’ye nasıl bir kurt kapanı kurulduğunu bunun üzerinden okuyabiliriz. Bu yurttaşlık bilincinin, ulus devletin ne anlama geldiği bilinmediğinde karşımıza eşit yurttaşlık gibi bir kere bilime, akla, mantığa aykırı şeylerle geliyorlar ve insanları zehirliyorlar. Kendi kendimizin canını acıtmamız gerekiyor. Yani böyle sloganlarla, bir takım klişelerle kendimiz çalıp kendimiz söyleyerek bir yere varamıyoruz. Bilgi lazım. Bilgi de tek başına yeterli değil. Bu bilginin belirli bir sistematik içerisinde ortaya konulması lazımdır. Bu da yetmiyor, buna artı olarak da vicdan ve namusu eklemek lazım. Bazen öyle olur ki bilgi çok olur, ama vicdan ve namus eksik olunca o da bir işe yaramaz. Vicdan ve namus olur ama bilgi olmaz maalesef o da bir işe yaramaz. İkisini birleştirmek gerekiyor.

GÜNDEMİ BAŞKASI BELİRLİYOR

Şimdi bir panel konusu var ‘Demokrasi ve Eğitim’ biz metot hatası yapıyoruz. O yüzden önce sizinle bir metodolojiyi paylaşmak istiyorum. Biz bir parçayı ele alıyoruz, bunu konuşmaya gayret ediyoruz. Ama bunu yaparken bu parçayı bütün resimden kopuk vaziyette ele aldığımız zaman yanlışa gidiyoruz. Demokrasi, eğitim, Köy Enstitüsü, yargı bağımsızlığı, bunları tek başına ele aldığınızda varabileceğiniz hiçbir yer yoktur. Bugün zaten muhalefetin de en büyük yanlışı budur. Muhalefet; Türkiye’nin bugünlere nasıl geldiğini ve o büyük fotoğrafı bir bütüncül bakış açısıyla insanlara vermediği için gündelik siyasetin rüzgarlarında savruluyor. Gündemi başkası belirliyor, -onlar da bu işi çok iyi yapıyorlar- bunlar da çapariye yakalanmış istavrit gibi gidiyorlar. O yüzden Köy Enstitüsü’nün ne olduğunu veya ne olmadığını anlayabilmeniz için büyük fotoğrafı bilmeniz lazım. Türkiye’nin bugün eğitimde geldiği noktanın ne olduğunu anlayabilmeniz için o büyük fotoğrafı görmeniz lazım. Çünkü balık baştan kokar diyorlar ya, şimdi Türkiye’nin şu anda neresi doğru ki eğitimi, demokrasisi yerinde olsun. Tümden gelmek lazım, tüme giderseniz olmaz. Tek başına işte yargı bağımsızlığı; yahu yargı bağımsızlığını bir yere oturtmanız lazım. O büyük fotoğrafı bilmezseniz Köy Enstitülerini anlayamazsınız, tartışamazsınız ya da yanlış sonuçlara ulaşırsınız.

SİZİ YAP-BOZ YAPMAA DAVET EDİYORUM

O yüzden her zaman önce büyük resmi göreceğiz, o büyük resim içerisinde çeşitli parçaları konuşacağız, tartışacağız. Ben hep şu örneği veriyorum. Sizi aslında yap-boz yapmaya davet ediyorum. O çok öğretici. Ben çocukluğumda çok yap-boz yaptım, halen de yaparım. Bakın 1000’lik bir kutu yap-boz düşünelim. Bu 1000’lik yap-boz kutu içinde tıkır tıkır oynar. Lütfen o parçalardan birini alın ve şöyle bir bakın. Hiçbir şey ifade etmez o tek parça. Ama 1000 tane parçayı doğru vaziyette birbirine eklerseniz işte o zaman büyük fotoğrafı görürsünüz. Bunu yapmazsanız birilerinin –ki o birileri gayet net bir vaziyette emperyalizm ve onun Türkiye’deki yerli işbirlikçileri- size göstermek istedikleri kadarını görebilirsiniz ancak.

AKP, PYD, YPG, PKK, HDP AYNI BABANIN ÇOCUKLARIDIR

Hacivat-Karagöz oyununu hepimiz biliyoruz değil mi? Ben çok severim. O da çok öğreticidir. Bizim gölge oyunumuz, o bize bir şeye nereden bakıldığında neyin görülebileceğini o kadar iyi anlatır ki. Siz eğer Hacivat-Karagöz oyununu perdenin önünden izlerseniz birbirine giren iki kişi görürsünüz. Ama bu yanıltıcı, aldatıcıdır. Gerçek, perdenin arkasına geçildiğinde anlaşılıyor. Perdenin arkasına geçtiğiniz de ise göreceğiniz bir tek gerçek var. Sözde birbirine giren iki kişiyi oynatanda aynı kişidir, seslendiren de aynı kişidir. O yüzden bugün çok farklıymış gibi görünen yapıları aynı el oynatır, biz de perdenin önünden gölge oyunu olarak izleriz. Bu anlamda AKP, PYD, YPG, PKK, HDP, o, bu, hepsi aslında aynı babanın çocuklarıdır. Mesele bu. Bu metodolojiyi doğru anlamamız gerekiyor. Demek ki bir konuya bütünden kopuk ve bağımsız olarak değil de, bütüncül bir biçimde yaklaşmak gerekiyor.”

Exit mobile version