KEMAL KILIÇDAROĞLU NEDEN ADAY OLMALI?

 

Çok eleştirildiği oldu…

Ekmeleddin İhsanoğlu için eleştirdiler, Balıkesir özelinde 2014 yerel seçimlerinde Sami Sözat’ı Büyükşehir Belediye Başkan adayı gösterdiği için eleştirdiler, 2019 yerel seçimlerinde kendi ağzıyla önce Ahmet Akın’ı aday gösterdiği ve sonrasında geri çektiği için eleştirdiler, gündem belirleyemiyor yaratılan gündemin peşinden gidiyor diye eleştirdiler, kaybedilen seçimlerden sorumlu tutulduğu için eleştirdiler, toplumsal muhalefetin öncüsü olamıyor diye eleştirdiler, “helalleşeceğiz” dediği için eleştirdiler…

Hala eleştiriyorlar…

Siyasi iseniz ve siyasette aktif göreviniz varsa buraları eleştirilen makamlardır. Eleştirmek ve eleştirilmek siyasetin doğasında var…

Normal karşılamak gerekiyor…

Eleştirmenin ve özeleştiri vermenin, devrimciliğin ön şartı olduğuna inanırım. Bunları içselleştirmeyenden, tahammülü olmayandan, devrimci olamayacağı gibi aydınlanmacı ve ilericide olmaz…

Haklı olduğuma inandığım konularda Kılıçdaroğlu’nu bende eleştirdim…

Üstelik genel başkan seçildiği 33. Olağan kurultayda, kurultay delegesi olarak genel başkan olmasını savunan, destekleyen ve oy veren biri olarak bu eleştirileri yaptım…

Bazen üslupta ayarı kaçırdığım da olmuş. Ama helalleşmede sıkıntı yaratacağını sanmıyorum. “Hakkını helal etsin” diyeyim…

Biz toplum olarak genelde takıntılı insanlarız. Çoğunlukla geçmişe takılı kalırız…

Ülkenin bulunduğu şartlarda bu tür saçmalıklara takılı kalınmaktansa; ülke olarak nereden/nasıl geldiğimizi ve nereye/nasıl gitmekte olduğumuzu iyi tahlil ederek   “Ülkenin neye ihtiyacı var?” sorusunu kendimize sormamız gerekiyor…

Aslında bu soru çok cevaplı bir soru…

Burada sayfalarca cevapları yazsam mutlaka eksik bir şeylerin kalacağından eminim…

Kiminize göre cevap;

Huzura, kiminize göre demokrasiye, kiminize göre adalete, kiminize göre bozuk ekonominin düzeltilmesine, kiminize göre kokuşmuşluğun, yolsuzluğun, hırsızlığın son bulmasına, kiminize göre emeğin yüceltilmesine, kiminize göre hayata daha sol pencereden veya sağ pencereden bakan yönetim anlayışına ihtiyaç var gibi uzayıp giden cevaplar olacaktır…

Eğitimden sağlığa, sosyal güvenlikten fırsat eşitliğine, adil paylaşımdan kadın şiddetine, insan haklarından özgürlüklere, gencinden, esnafından, sanayicisinden, emekçisinden, memuruna kadar toplumun her katmanı hayatından memnun değilken, gelecek kaygısı yaşanıyorken “Ülkenin neye ihtiyacı var?” sorusuna verilecek tek bir cevap olabilir o da;

 

 

Mütevazılık…

 

Mütevazı biri alçak gönüllüdür, hayatında kibir ve kine yer yoktur, gösterişten hoşlanmaz ve uzak durur, ortak akla yani kolektif akla önem verir, söylem ve yaşam tarzı bir biriyle örtüşür, adildir, hak hukuk ve adalet önceliğidir, kişisel hırslardan arınmış biridir, kendinle barışıktır, bencillikten uzak bir yaşam sürer…

Ve bu özellikler insan karakterinin temel yapı taşlarıdır. Kişinin karakterini ve asaletini ortaya koyar…

Güvenmediğiniz kişi ve kişilerle, güvensiz bir ortamda, sorunlar çözülemeyeceği gibi tam aksine sorunlar kartopu gibi büyüyerek artmaya devam eder…

Yaşamımızda güvendiğimiz ve güvenebileceğimiz kişiler farkında olsak da olmasak da hep Mütevazı karakterler olmuştur…

Kılıçdaroğlu, tartışmasız mütevazı bir kişidir…

Eleştireni de, seveni sevmeyeni de, desteleyeni desteklemeyeni de Kılıçdaroğlu’nun mütevazı biri olduğunu kabul eder…

Aynı zamanda bu kabul Kılıçdaroğlu’na aslında bir güven probleminin olmadığının bir kanıtı olsa gerek. Bunu vatandaşa anlatmak ve hissettirmek ise kurmaylarına ve parti örgütüne kalıyor…

Peki…

Kılıçdaroğlu’nun, mütevazı bir kişi olması ve dahi böyle olduğunu gerek kendi ve gerekse aile yaşamıyla da ispatlamış olması, sırf bu yüzden Cumhurbaşkanı olmasına yeterli mi?…

Tabii ki hayır…

Bunların yanında liyakatte gerekiyor…

Kılıçdaroğlu, devlet geleneğinden gelen dürüst bir bürokrat, devlet geleneğini bilen diplomalı hesap uzmanı ve yüksek tahsil yapmış biri olarak; bu ülkeye borcu olduğunu söyleyen, hak, hukuk ve adaleti sağlamaya ant içmiş, toplumsal barışı hiç kimseyi ötekileştirmeden sağlamayı hedeflemiş, güçlendirilmiş parlamenter sistemin kurtuluş reçetesi olduğuna olan inancıyla liyakat sahibi olduğunu da ortaya koyuyor…

Geriye ise son bir şey kalıyor…

Samimiyet…

Kılıçdaroğlu, aslında samimi ve içten olduğunu ispatlı bir şekilde ortaya koydu. Altılı masanın oluşmasının ve uyum içerisinde çalışmasının mimarı olarak bunu kanıtlamış durumda…

2019 yerel seçimlerinde alınan başarı, bu ülkedeki öğrenilmiş çaresizliği yıkarak 20 yıllık AKP iktidarının saltanatına seçimle son verilebileceğini gözler önüne serdi…

O günden bu yana Cumhur İttifakı yaşadığı kan kaybının önüne geçemiyor…

Artık Kılıçdaroğlu’nun söylediği, AKP’nin söyleneni yaptığı bir dönem yaşanıyor bu ülkede…

KYK borç faizlerini silen Erdoğan, gençlerden teşekkürü alan Kılıçdaroğlu olduğuna göre gelinen bu noktada;

Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı olarak Kılıçdaroğlu’nu göstermek durumunda…

Exit mobile version