İMAR AFFINDAN YARARLANAN TÜM BİNALAR İNCELENMELİ

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İnşaat Mühendisleri Odası Balıkesir Şube Başkanı Gürkan Özcan İzmir’de 6,6 büyüklüğündeki depremde zarar gören binalarla ilgili POLİTİKA’ya değerlendirmelerde bulundu. Yıkılan binaların 1998 yılı öncesi yapılar olduğuna dikkat çeken İMO Başkanı Gürkan Özcan, yıkılan binaların o dönemin şartlarına uygun yapıldığını ifade ederek kentsel dönüşümün önemine dikkat çekti.

 

Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunun altını çizen İnşaat Mühendisleri Odası Balıkesir Şube Başkanı Gürkan Özcan, her deprem sonrasında binaların güvenirliğiyle ilgili konuşmalar yapıldığını söyledi. Özcan geçmişe dönüp bakıldığında binaların yapımında belirli değişimlerin olmasına rağmen zihniyette bir farklılık olmadığını ifade etti.  Türkiye’nin her ilinde yapı stoku ile ilgili envantere çalışmalarının yapılmasının da önemli olduğunu söyleyen Gürkan Özcan, belirlenen envantere göre kentsel dönüşüm çalışmalarının başlatılması gerektiğine işaret etti.

 

“Zihniyet değişmeli”

İnşaat Mühendisleri Odası Balıkesir Şube Başkanı Gürkan Özcan şunları söyledi:

“Depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum, diyecek bir şey yok. Diyecek bir şey yok; yıllardan beri her yaşadığımız depremde dönüp dolaşıp aynı noktaya geliyoruz, diyecek bir şeyimiz olmuyor. Tükeniyoruz, çünkü aynı noktadayız. Dönüp bakıyoruz yapılan yapıların yılı, o zaman kullanılan malzeme, o zamanki yönetmelikler, o zamanki zihniyet var. Bu süre zarfında bir takım şeyler değişti ama zihniyetimizde pek bir değişiklik yok ne yazık ki. Burada bizi ilgilendiren kısım veya Balıkesir’in merak ettiği kısım, Balıkesir ile İzmir’in kıyaslanması. Evet, o dönemde yapılan yapılar orada neyse Balıkesir’de de aynı. Bizim tek avantajımız, orasının daha büyük metropol olmasından dolayısıyla yüksek yapıların olması, Balıkesir’de 3-5 katlı daha alçak yapıların olması bir avantaj. Ama onun haricinde yıkılan yapıların hepsinin 1998 yılı öncesi, 75 yönetmeliğiyle yapılan yapılar olduğunu görüyoruz. O dönemde Balıkesir üçüncü derece deprem bölgesiydi, kullanılan malzeme kalitesinde sıkıntılar var. Kullanılan betonda, demirde sıkıntılar var. Bunlar 2000 yılından sonra belli bir düzene, intizama sokulan uygulamalar. Ondan sonrası düzelerek bu günlere geldi. Evet, yönetmeliklerimiz düzeldi, malzememiz düzeldi ama zihniyetimizde halen sıkıntı var.

 

 

“Binayı yapan ustanın bile ruhsata işlenmesi gerekiyor”

Şu anda İzmir’de hasar tespit çalışmaları yapılıyor. Bizim İzmir Şubesi’nin 30 tane ekibi var. Bizim odamızın da afetlere hazırlık ve hasarla ilgili bir komisyonu var. Eğitim görmüş 30ekip, 30 kişi değil yani. Bunlar 3-4’li kişiden oluşuyor ve toplamda 100-120 kişilik ekip. Çevre ve Şehircilik Bakanlığından bu bilindiği, bu listeler kendilerine iletildiği halde göreve çağırılmaya arkadaşlarımız var. Bizim bildiğimiz Van’dan, Diyarbakır’dan, Erzurum’dan tekniker ve mimarların hasar tespitinde görevlendirilmek üzere İzmir’e çağrıldı bakanlık tarafından. Yani kızdığımız nokta şu; bir yapı üretim var, başından itibaren ruhsatlandırılıp burada müteahhit kim, projeyi yapan kim, imalatı yapan kim, çalışan ustası kim kayıt altına alınmıyor. Bu ustalık konusu yıllardan beri ruhsata yazılacaktı. Bununla ilgili sertifikalı usta çalıştıralım diye düşünce vardı. Ama şunları bile biz halen kayıt altına alamadık. Bir inşaatı hangi usta yapıyor, kaç para alıyor, ne kadar kazanıyor bilinmiyor. Vergisel açıdan bile bu büyük bir kayıp. Biz hala bunları tespit edememiş durumdayız.

 

“Herkes kenedi işini yapacak”

Dönüp dolaşıp geldiğimiz nokta herkesin kendi uzmanlık alanıyla ilgilenerek, kendi işiyle, kendi branşıyla ilgili davranması, konuşması ve ona göre hareket etmesi gerekiyor. Ve kurumlar arasında bir ilişki kurulacaksa evet bir kurum belirlenmesi gerekiyor. İşte AFAD kuruldu, yıllardır bu şekilde, bunlara müdahale etmek için hazırlanıyor. Ama halen bir karmaşa, halen bir güvensizlik veya halen bir eğitimsizlik, yetiştirilememezlik söz konusu. Yani İnşaat Mühendisleri Odası kamu kurum niteliğinde bir kuruluş ve hazır eğitilmiş bu konuda uzman insanları varken sen bunları reddediyorsun. Neden? Hükümet politikası olduğu için mi? Barolarla, tabiplerle, meslek odalarıyla ilgilenilmiyor. Bu odalardaki insanlar da seçilmiş insanlar. Senin benim gibi biz Balıkesir’de görev yapıyoruz da uzaydan gelmedik veya Balıkesir’in dinamiklerine, gelişmesine, Balıkesir halkına, insanına zarar vermek için bu koltukları, makamları işgal eden kişiler değiliz. Buraları için bir faydada bulunmak amacıyla görev yapan insanlarız. Evet, maaşımız yok, paramız yok, pulumuz yok. Sadece fedakarca mesleğimiz ve memleketimiz için bir takım şeyler yapmaya çalışırken dışlanmak bizim kabul ettiğimiz bir şey değil, ama ne yazık ki böyle.

 

“Şu an yapılan binalar daha güvenli”

Özet olarak; şu anda İzmir’de sekiz tane yıkılmış ve üzerinde çalışılan bina var. Ama karman-çorman, Van’dan gelen, Diyarbakır’dan gelen, oradan gelen, Balıkesir’den giden, yıkıntının tepesinde dolaşan, siyasi şova dönüştüren bir sürü karmaşıklık var. Bir kurumu belirle o zaman. AFAD’sa bu işleri o takip etsin, yönlendirsin, bütün herkesi o kumanda etsin. Sen dur, sen otur, sen kalk desin. Yani sekiz binada İzmir’de trafik göçmüş. Bu 8 bina 80 tane, 800 tane olabilirdi. Allah göstermesin İstanbul’da bu rakam 8 bin tane olabilir. O zaman ne yapacağız? Yani biz bu düşünce tarzıyla gittiğimiz sürece sonuca ulaşma şansımız zor. Evet, yıllara sari yönetmelikler, malzeme kalitesi değişti, şu anda teknoloji ve bilimin getirdiği en üst noktada çok sağlam yapılar ürettiğimizi düşünüyorum. Yani bu şekilde yaşayacağımız depremlerde bu tür hasarları yapılar görmeyecek. Hasar görebilir tabi görmeme ihtimali yok; duvarı çatlar, sıvası dökülür ama hiçbir şekilde kat kat üstüne iskambil kağıdı gibi yıkılmaması, devrilmemesi gerekir yapıların. Bundan sonra olamayacak ama daha önceki yıllarda yapılan yapıların kalitesi ne yazık ki bu.

 

“İmar barışı yapanların binaları incelenmeli”

Daha önceki yıllarda yapılan yapılarla ilgili ne yapılabilir? Bir envanter çalışmasının yapılması gerekiyor mutlak suretle. Biz bu envanter çalışmasını doğal olarak şu andaki hükümete para kazandırma yoluyla yaptık zaten. İmar barışını çıkarttık, bütün herkes hatalı, kusurlu, kaçak kat yapmış, ruhsat bile almamış, bir kat yerine yığma yapısının üzerine 4 kat daha yapı yapıp içinde oturan ve bunu imar barışına sokan insanlar var. Çünkü imar barışında ne diyor; “binanın sağlam olduğunu vatandaş kendisi beyan eder” diyor. İmar barışıyla vatandaş yapı kayıt belgesini aldı ve bu iş bitti. Öncelikle bu imar barışından faydalanan kim varsa şapkasını önüne koyacak, ilgili idareler de bunların üzerine soru işareti koyup bunlara bakacak. Envanter çalışmanı neden önemli? Mesela şu anda İzmir’de oradan buradan, Van’dan, Diyarbakır’dan adam getirdiler, hasarlı binaları tespit ettiriyorlar. Kardeşim bu binaları normal zamanda, ortada bir şey yokken tespit et de ona göre yavaş yavaş önlemini al, kentsel dönüşüme git.Bunların yenilenmesi gerekir, bunları bizim bilmemiz gerekiyor. Bildiğimiz ne var? Şu anda imar barışında yapı kayıt belgesi alan bütün binaların gözden geçirilmesi gerekiyor. Sen bunlardan 800 küsur milyar, 1 trilyona yakın para topla, ondan sonra televizyonlarda alt yazı geç, Aile Bakanlığı 3 milyon verdi, Eğitim Bakanlığı 5 milyon verdi, 24 milyon lira yardım ettik. Bu paraları zaten sen topladın. Sen bunları yara sarmak için değil, bu yaraları oluşturmamak için sarf etmen ve bunun reklamını yapmaman gerekiyor. Evet, devlet bütün yaraları saracaktır, gereğini yapacaktır. Bunun görevi budur yani.

 

“Meteoroloji profesörü binayla ilgili konuşmamalı”

Ama şu depremin siyasi şova dönüşmesi veya gerekli, gereksiz bir sürü kişinin televizyonlarda boy göstermesi çok önem verilen, kanal kanal dolaşan bir hocanın kitabını çıkararak depremden korunmak için bu kitabı alın diye reklamını yaptırmak bizim kabul ettiğimiz şeyler değil. Herkes kendi işini yapacak bu ülkede. O zaman sıkıntı yok ve herkes birbirine saygı gösterecek. Biz yerbilimcilere kızmıyoruz. Evet, deprem olacak, ülkemiz zaten deprem ülkesi, bunları zaten biz yaşayacağız. Ama bundan sonrası İnşaat Mühendisliği alanını ilgilendiren kısım. Biz şu anda hesaplarımızı yaparken fay hattına olan uzaklığa göre hesabımızı yapıp binamızı yapıyoruz veya temel sistemini ona göre yapıyoruz. İzmir’de evet yapılar hasar görmüş, konuşuluyor. Ülkemizde zemin etütleri 2000 yılında yapılmaya başlandı. 20-22 senelik mazisi var. 30-40 sene önceki yapıların nerede ne yapıldı, nasıl yapıldığının tartışmaya şu anda gerek yok. Önlem almanın gereği var. Boşa konuşuyoruz. Her depremde aynı şeyleri yaşıyoruz. Bu konuda medyaya da büyük görev düşüyor. Gerekli olanları konuşturacaklar, gerekli olmayanları konuşturmayacaklar. Meteoroloji profesörünün çıkıp da yapıyla ilgili yorum yapmasını ben kabul edemiyorum ki jeoloji ve jeofizikçiler de buna dahil. Yapıyla ilgili kimse konuşmasın. Evet, deprem olacak. Türkiye’de de bilinmeyen fay hattı yok, hepsi biliniyor. Bunlar zamanı gelince aktif hale geçecek ve depremi üretecek. Bu kadar basittir. Biz buna göre bir fay yasası ve deprem yönetmeliğine uygun imalatların yapılması gerekiyor. Bunun başka çözümü yok.

 

“Asansörün kontrolü zorunlu, binanın kontrolü zorunlu değil”

İmar affında Balıkesir’de ne kadar yapının buna başvurduğunu tam olarak bilmiyorum. Yine 48-50 bin civarında aklımda kalan bir sayı var ama bu daha fazla olabilir. Bu envanter çalışmasının bizde de bir sıkıntıya düşmeden önce yapılması, binaların, yapıların tasniflenmesi gerekiyor. Belki de dediğim gibi kurumlar arasında iletişimsizlik olduğu için belli bölgelerde bunlar yapıldı. Balıkesir’de kentsel dönüşümün yapılacağı yerler de tespit edildi. Bunları zaten normal vatandaşa sokakta sorsanız bilir. Bir envanter çalışmasının yapılması Balıkesir’de de şart. Yapı üretim sürecinde yer alan bütün bileşenlerin kayıt altına da alınması şart. Ben bu inşaattı kim yapmış, kim yönetmiş, hangi usta, hangi işçi çalışmış, hangi tesisatçı çalışmış hepsini bilmemiz gerekiyor. Bunlar 20-30 senenin problemi. Yıllardır ruhsatlarda bu ustaların sertifikalandırılması, onlara isim açılması, onların kayıt altına alınması, vergisel ve üretim anlamında halen hayata geçirilmedi. Bunun olmaması gerekiyor. İzmir’de yıkılan yapılardan bahsediyoruz. İşte hepsi belli sürecin üretimi.O dönemin elde olan verileriyle yapılan şeyler. Kimsede suç bulmak istemiyorum ama bir iki bina da bugünkü şartlara göre yapılıp da kolon kesildiği, bir takım şeylerin yapıldığı binalar olarak değerlendiriliyor. Yani bina yapıldı, ruhsatını al, yapı kullanım belgesini aldı, ondan sonra tesisatçı içinde kendine göre kırsın, döksün, kolonu kessin bununda önüne geçilmesi için en azından 5 yılda 1 bile olsa mevcut yapılmış bir binanın tekrar sıfırdan gözden geçirilmesinde fayda var. Bunun da olması gerekiyor. Yani binada asansör bakımını yapıyorsun zorunlu olarak, asansörle ilgili bir şey yapılıyorsa esas asansörü içinde barındıran binayla ilgili de belli sürede belli kontrollerin yapılmasında fayda var. Bütün sürecin kontrol altında olması gerekiyor. Kaçak, kayıtsız hiçbir şey olmaması gerekiyor. Herkes kendi mesleğiyle, kendi işiyle ilgili gerektiği zaman gerektiği hesabı verecek sorumlulukta olması gerekir.”

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
harika
Harika
0
_ok_do_ru
Çok Doğru
0
kat_l_yorum
Katılıyorum
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
_zg_n
Üzgün
İMAR AFFINDAN YARARLANAN TÜM BİNALAR İNCELENMELİ
Giriş Yap

Balıkesir Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!