BİZİM DİLENCİLERİ BİLİYORUZ DA YA BU ÇOCUKLAR NEYİN NESİ?

 

BİZİM  memleketin bildik tanıdık delisi, dilencisi bizimdir zaten.

Kâh kızarız, kâh söyleniriz, kâh hoş beş yapar muhabbet ederiz.

Bir gün esirgesek cepteki bozukları, haftanın altı günü elimiz cepte gezeriz.

Kimileyin verdiğin demir parayı beğenmez, geri iade eder bazısı.

Kimileyin bir eliyle paraya uzanır, ötekiyle masadaki sigaraya.. Bir de “ateşle bakam” der, yakarsın adamın cigarasını.

Çarşamba rastlaşırız, “cumaya görüşelim” deriz. O cuma nerede olursak olalım, illa ki karşımıza çıkar!

Eskiden ‘tanımayanı dövüyorlar’ formatında delileri, dilencileri vardı bu memleketin.

Şimdikilere göre daha samimi, daha doğal, daha hoş şamata insanlardı.

Yıllar geçtikçe mazide kaldı hepsi.

Şimdi, onların çıraklarıdır cami bahçelerinde, cenaze törenlerinde, caddelerde, kaldırımlarda dolaşan.

Bizim çocuklardır; bu şehrin sahip çıkılması gereken insanlarıdır.

 

***

BİR DE  hiç tanımadıklarımız var. Başka illerden gelip bazı günlerde cümbür cemaat şehre yayılan.

Çoluk çocuk lokantalara, kafelere, çay ocaklarına, esnaf dükkanlarına, kaldırımdaki vatandaşa saldıran.

‘Saldırı’ sözcüğü, eylemin tam karşılığıdır. Resmen saldırıyorlar zira.

Şehrin sokaklarında, caddelerinde hiç görmediğiniz onlarca çocuk, mıntıkalara dağılıyor, kalabalıkların olduğu bölgelerde insanların üstüne yapışıyor adeta.

Kiminin elinde, Migros’tan 10 liraya 10’lu paketini aldıkları kağıt mendiller.. Mendil işin görüntüsü tabi.

Yaptığı işin adı dilencilik olmasın; sonuçta sokakta kağıt mendil satıyor çocuk!

Kimisi direkt para istiyor.

Vermezsen, yaşına başına, boyuna ebadına bakmadan küfredip kaçıyor!

Yarım saat sonra yine aynı çocuk karşınıza çıkıyor. Sanki az önce size küfreden o değil.

 

***

DEMOKRASİ  Meydanı’ndaki kafede otururuz zaman zaman. Hani eşinizle dostunuzla bir kahve içip sohbet edeceksiniz. Mümkün mü?

Önce üstü başı perişan görünümlü bir kız çocuğu çıkageliyor.. “Karnım aç, bana para verir misin” klişesine karşılık, yan taraftaki lokantayı adres gösteriyoruz.. “Gel, ne yiyeceksen söyleyeyim…”

Öyle bir niyeti yok. Derdi yemek değil, para istiyor.

Sonra bir başka çocuk; elinde kağıt helvalar…

O gidiyor, yine bir başka çocuk.. Saçları kazınmış, eli yüzü kir pas içinde; ablasının pantolonunu giymiş, ayağında lastik terlik; masanıza yaklaşıp para istiyor.

Görmezden geliyorsunuz, olmuyor…

Azarlayıp uzaklaştırıyorsunuz, olmuyor…

“Bak şimdi polise haber veririm” tehditleri falan hiç işe yaramıyor.

Sürü halinde caddeleri kaldırımları arşınlıyorlar.

Muhakkak ki onları yöneten büyükleri var erketede. Sağa sola sotelenmiş olabilirler. Hani o çocuklardan birine yüksek sesle bağırsanız, ne bileyim kolundan tutup uzaklaştırsanız, başınız belaya girebilir her an.

Zira çok fena yaygara yapıyorlar.

Milleti bezdiren bu çocuklar yüzünden karakolluk bile olabilirsiniz. İş bir şikayete bakar!

“Çocuğu darp etti” dedi mi, al başına belayı…

“Keşke üç beş kuruş vereydim de bunları yaşamayaydım” diye dövünürsünüz sonra.

 

***

KİM  bu çocuklar?

Nereden geliyorlar, kim getiriyor, kimler çalıştırıyor, kimler sokaklarda gecenin bir yarısına kadar dilencilik yaptırıyor?

Güvenlik güçleri, belli günlerde çoğalan bu çocukların ‘bireysel dilenci’ olmadığını biliyordur muhakkak.

Yani arkalarında bir şebeke falan mutlaka var ve güvenlik güçleri az çok takibini yapıyordur.

Ama takip yetmez.

Müdahale edilmeli.

Şehir dışından getirilip dilendirildikleri şüphesiz.

Ortada apaçık çocuk istismarı durumları var.

Polis, üçünü beşini götürüp Aile ve Sosyal Hizmetler görevlilerine teslim etse meselâ.

Ebeveynleri hakkında işlem yapılsa…

Belki de çocuk memnun değil bu hayattan. Zorla çalıştırılmaktan, dilendirilmekten, uykuda olması gereken saatlerde sokaklarda dolaştırılmaktan, eğitim alamamaktan, karnını doyuramamaktan şikayetçidir, kim bilir?

Ağaç yaşken eğilirmiş… Bu çocuklar içinde bulundukları koşullarda büyüyecek. Geleceğin potansiyel suçluları olacaklar büyük ihtimalle.

 

***

BELEDİYE  zabıtasına da görev düşüyor. Hani bazen görüntü olsun diye üç beş dilenciyi yakalayıp işlem yapıyorlar falan ama.. Görüntüdür.

Görevin layıkıyla yapıldığı anlamına gelmez.

Meselâ oturduğumuz kafenin bulunduğu sokakta, esnafın masa sandalye yayıntısının fotoğraflarını çekti geçen gün zabıta arkadaş.

Hızlı adımlarla yürüdü gitti.

O sırada en az beş çocuk, sokaktaki kafe işletmelerine, lokantalara, çayevlerine hücum ediyordu.

Zabıta arkadaşın dikkatini çekmedi bu durum. Ona göre belki de şehrin doğal haliydi. Sadece bakıyordu, görmüyordu!

 

***

DİLENDİRİLEN  çocuklar konusu önemli. Yetkililerin bir şeyler yapması gerekiyor.

Üçünü beşini toplayıp şehir dışına bırakmak, üstündekilere el koymak falan çözüm değil.

Hızla çoğalıyorlar.

Bir proje de bunun için hazırlayın bari.

 

Exit mobile version