BİR SERPME KAHVALTININ MALİYET HESABI

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

DAĞLARINDAN bal, ovalarından yağ akan kadim ve güzel şehrimin insanları..

Günleriniz, aylarınız, yıllarınız ‘Balıkesir Kahvaltısı’ kıvamında geçsin.. Sofranız bereketli, vücudunuz sıhhatli, zihniniz açık, ömrünüz uzun olsun.

“Balıkesir Kahvaltısı kıvamında geçsin” derken..

Berekete, bolluğa, lezzete, sağlığa atfen yani.

Yiyen şifa bulsun!

..ve fakat yağlı ballı, börekli çörekli, kaymaklı reçelli, peynirli zeytinli bir sofra kurmanın maliyetini de hesap etmek lazım.

 

***

ÖNCEDEN kahvaltı servisi yapan, sonra bu işten vazgeçip sadece çaya kahveye dönen çoğu işletmeci, “fiyatı yükseltemiyoruz, maliyet kurtarmıyor, en iyisi vermemek” diyor.

Orta halli bir lokantada, restoranda, kahvaltı salonunda iki kişilik serpmenin ederi, nereden baksak iki yüz – iki yüz elli lira.

Geçen gün hastane dönüşü annemle City Meats’e gittik meselâ; iki kişilik serptirdik.. Kelle başı yüz lira!

Tanıdık diye böyleydi belki, menüye ve fiyatlara bakmadım.. Kahveyi onlar ısmarladı.

City’nin serpmesi güzel; doyurucu ve olması gerektiği gibi. Adı Balıkesir Kahvaltısı değil tabi. O isimle serptirmeye kalksalar, kelle başı iki yüz lirayı geçer Balıkesir şartlarında.

CafeGool’ün açık büfesi de iyidir. Ara sıra gideriz. ‘Hayırcı cumalar Mehmet’in tüm ürünleri güzel ve lezzetlidir zaten. Kahvaltılık ürünlerin pek çoğu ev yapımı; fabrikasyon yok. Kahvaltı sofrasında aranan ara sıcaklar ve soğuk mezeleri de efsanedir yani. Fiyatları makul ve katlanılabilirdir.

Ama ‘Hayırlı cumalar Mehmet’e, “Balıkesir Kahvaltısı verecek misin” diye sorarsanız, astarı yüzünden pahalıya çıkacağı için “hayır” der.

Esprili adamdır; “zaten bizim kahvaltı ürünlerinin hepsi Balıkesir’den” der, geçer.

 

***

KAYNATILMIŞ kemik suyuna, ‘etli’ istersen et, ‘tavuklu’ istersen tavuk, ‘kelle paça’ dersen, kellesinden paçasından parçalar koyup servis ettikleri çorba.. Kiminde yirmi, kiminde yirmi beş lira.. Bir tas çorba yani!

Sen yirmi çeşit ürün koyuyorsun sofraya, kelle başı yüz lira!

Demem o ki, ailecek gitseniz serpme kahvaltıcıya, bir haftalık çarşı pazar harcamasını tek öğünde ödeyeceksiniz.

‘Marka şehir’cilerin hazırladığı kahvaltı menüsündeki tüm ürünleri masaya servis etmek, işletmeci için yürek işi.. Müşteri içinse, tamamen duygusal!

 

***

BİR ürün markaysa, pahalıdır.. Bizde mantık böyle.

Mikail’in çay ocağında içtiğin kahveye sekiz – on lira ödersin, yeni tarifeyle.

Gavur markası kahvenin en pespayesine yirmi beş – otuz lira!

Bir de selfservistir. Önce parayı ödersin, fişini alırsın, sonra kuyruğa girersin; kahveni almak için uzun uzun beklersin.

Sıran gelince siparişi verdin, makinadan çıkartıp ambalaja koydular, “buyur” dediler. Oturacak yer bulabilirsen iyi.. Bulamazsan, yapacak bir şey yok. Zincir markalarda işletme – müşteri duygusallığı olmaz.

Mikail’de öyle mi?

Tabureler doluysa bile, bir tane bulur getirir, boş çevirmez, ayakta bırakmaz. Güneşte kalmışsan, gölgelik bir yer ayarlar. Çayını, kahveni söylersin, ayağına gelir. Hoşbeş eder, gündelik mevzulara dair ahkam keser, muhabbeti iyidir. Paran çıkışmazsa, “sonra alırız” der.. Kart cırtlatırkenki ‘yetersiz bakiye’ uyarısı sizi rezil eder meselâ. Mikail’de öyle şey olmaz.

Bu Mikail mevzusunu nereden açtık?

Markadan…

Mikail’in Yeri’nde çayın, kahvenin markası, ismi, tescili, alamet-i farikası yoktur ama, lezzeti vardır, nefaseti vardır, hatırı vardır.

Markacı, pahalı satar.. Burnundan kıl aldırmaz.

O sebeple, bundan sonra tescilli, alamet-i farikalı ‘Balıkesir Kahvaltısı’ serptirecek işletmeler de makul rakamlarla değil, “ocağıma incir ağacı dikildi” dedirtecek türden rakamlarla çıkacaklar karşınıza.

Neden?

Çünkü,Öğrenmenevi’nin usta şefi Levent Kaynak kardeşimizin uzun uğraşlar, yoğun çabalarla hazırladığı o kahvaltı menüsünün kelle başı maliyeti, her babayiğidin altından kalkacağı türden değil. Maliyetin üstüne kâr da koyacaksın.. Gıda krizi var, yiyecek içeceğin fiyatı her gün artıyor; sonuçta bu artış maliyete yansıyor. Yani her seferinde daha yüksek bir bedel çıkacak karşınıza.

O sebeple, sabah çorbası paklar bizi.. “Ver ordanaz kelle paça…”

 

***

GIDAYA erişimin zorlaştığı, gıda fiyatlarının hızla arttığı bir ortamda.. Her şeyin ateş pahası olduğu bir dönemde yani.. Yaz günü bir kilo domatesin hâlâ yirmi – yirmi beş liraya satıldığı gerçeğiyle yüzleşirken..

Alım gücü hızla düşen vatandaş kasapta utana sıkıla iki yüz gram kıyma sardırmaya başlamışken..

Elli çeşit ürünü kahvaltı sofrasında bir araya getirip, “işte bizim markamız” diyerekten, tereyağını, kaymağı, balı, reçeli, peynirin envai çeşidini, yeşiliyle siyahıyla zeytini, sucuğu, kavurmayı, çöreği, böreği, köy ekmeğini, sahandasıyla haşlanmışıyla yumurtaları, saganakiyi, rokayı, zeytinyağını milletin gözüne sokmak da aslında ayrı bir yazı konusu.

Kahvaltıyı markalaştırmak mühim elbet.. Buna dair etkinlikler düzenleyip cümle aleme duyurmak da mühim.

Ama..

Bugün açız yine evlatlarım diyordu peder… Bugün açız yine… Lakin yarın, ümid ederim sular biraz daha sakinleşir… Ne çare, kader!

 

Bir de şu mısralar var, yeme içmeye dair:

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin.. Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin…

Tevfik Fikret’e rahmet dilerim.

 

O sucuklu yumurtayı yarım bırakmayın sahanda; simitlesünnetleyin, kalmasın.. Arkanızdan ağlamasın!..

Bu da benden olsun.

 

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
harika
Harika
0
_ok_do_ru
Çok Doğru
0
kat_l_yorum
Katılıyorum
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
_zg_n
Üzgün
BİR SERPME KAHVALTININ MALİYET HESABI
Giriş Yap

Balıkesir Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!