2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü! Ya bizim sulak alanın akıbeti?

edremit-çevre-derneği-dünya-sulak-alanlar-günü-açıklaması

2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü dolayısıyla bir açıklama yapan Edremit Çevre Derneği Başkanı Kubilay Saygın Öztürk, son 10 yılda Türkiye’de Van Gölü’nün 3 katı büyüklüğünde sulak alanın yitirildiğine dikkat çekti. Öztürk, Edremit Körfezi’nin en önemli sulak alanı konumundaki Dalyan Sazlığı’nın bugüne durumunu da dile getirdiği açıklamasında, bölgenin sulak alan tescili olmasına karşın OSB, konut alanı ve betonlaşmaya maruz bırakıldığına dikkat çekti.

Dalyan sulak alanının daha önce SAYBİS’te1500 dönüm olarak gösterildiğini, şu anda 480 dönümlük bir alanın mahalli sulak alan olarak göründüğünü de belirten Kubilay Saygın Öztürk, “şimdi haklı olarak soruyoruz, 1020 dönüm alan nereye gitti?” diye sordu.

 

Edremit Çevre Derneği Başkanı Kubilay Saygın Öztürk’ün 2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü dolayısıyla yaptığı açıklama şöyle:

 

 

“RAMSAR SÖZLEŞMESİNDE 171 ÜLKENİN İMZASI VAR”

“Dünyamızdaki su kaynaklarının sadece % 3’ü tatlı sulardan oluşuyor. Bunlar da göller ve nehirlerde değil yalnızca. Bataklıklar, taşkın düzlükleri, turbalıklar, tuzlalar, deniz çayırı yatakları da bu kapsama giriyor. İşte bu gerçeğe dikkat çekmek, sulak alanları ve onlardan yararlanan tüm canlıları korumak amacıyla 2 Şubat 1971’de uluslararası Ramsar Sözleşmesi düzenlendi. Bugüne kadar Türkiye’nin de içinde olduğu 171 ülke imzaladı sözleşmeyi ve bu ülkeler kamuoyunda gerekli duyarlılığı sağlamak amacıyla 1977’den beri Dünya Sulak Alanlar Günü’nü her sene kutluyorlar.

 

 

“2 ŞUBAT DÜNYADA KUTLANIYOR, BİZDE İMDAT ÇIĞLIKLARI ATILIYOR”

Bu kutlama bizde de yapılıyor. Fakat ülkemizdeki kutlamalar, son yıllarda bazı illerde bir imdat çığlığı oluyor daha ziyade. Çünkü Türkiye ne yazık ki, son 10 yılda Van Gölü’nün üç katı büyüklüğünde sulak alanını yitirdi. Sulak alanları koruyarak, aslında geleceğimizi de koruyacağımız gerçeği nedense unutuldu ve rant amacıyla bu alanlar talan edildi. Ancak halen toplamı 179.482 hektarı bulan 12 adet tescil ve ilan edilmiş sulak alan bulunuyor ülkemizde. Tescili yapılmayan sulak alanlar ile mahalli sulak alanlar da mevcut elbette. Bunlar da iki temel sorunla başa çıkmak zorundalar. İlki yoğun şekilde insan baskısına maruz kalmaları elbette. Yapılaşma, turizm, üretim faaliyetleri ve avcılık gibi etmenlerin yanı sıra, bilim dışı su kullanım yönetimleri de bu alanları tehdit ediyor. Oysa sulak alanlar, sadece su kaynağı olarak değil, çok çeşitli canlı türlerini barındırmaları açısından da büyük önem taşıyor. İkincisi ise tescil süreci geciktikçe, telafisi mümkün olmayacak bir şekilde tahrip olmaları. Edremit Körfezi’nde yer alan ve kısaca Dalyan diye adlandırılan Akçay Sulak Alanı’nda, her iki durumu da görüyoruz ne yazık ki.

 

 

“DALYAN BÖLGESİ ELİMİZDE KALAN SON DOĞAL MİRAS”

Edremit ile Burhaniye arasında uzanan, Kazdağları ekosisteminin denizle buluştuğu bu bölge, geçmiş yıllardaki görkeminden uzaklaşmış olsa da, elimizde kalan son doğal miras olma özelliğini halen koruyor. Binlerce yıl boyunca, dağ ile deniz arasında yer alan su ortamındaki kucaklaşmayı, doğal dengeyi de koruyarak makul bir şekilde sağlamış bu alan. Ancak 1960’lı yıllardan itibaren artan yazlık konut baskısıyla bu doğal denge her sene biraz daha bozularak, günümüzde neredeyse tümüyle yok olacak hale gelmiş bulunuyor. Elde kalan bölümlerde kamusal mülkiyet kadar özel mülkiyet de görülüyor.

 

 

“SAYBİS’TE 1500 DÖNÜM OLARAK GÖSTERİLİYORDU,

480 DÖNÜMÜ MAHALLİ ÖNEME HAİZ SULAK ALAN İLAN EDİLDİ”

Sonuçta 23.12.2021 tarihli Balıkesir İl Mahalli Sulak Alan Komisyonu Toplantısı’nda bu bölgenin mahalli sulak alan olması yönünde tavsiye kararı alınmıştı. 03.11.2022 tarihinde de Tarım ve Orman Bakanlığı Hassas Alanlar Daire Başkanlığı tarafından 480 dönümü “Akçay Sazlıkları mahalli öneme haiz sulak alanı” olarak ilan edildi. Aslında burası 19.11.2021 tarihli Cumhurbaşkanı Kararı ile “Doğal-Sit Kesin Korunacak Hassas Alan” olarak tescillenen kıyı arazileriyle neredeyse aynı. Yani 2021 Sit tesciliyle, 2022 sulak alan tescili uyumlu. Fakat daha önce Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün SAYBİS sisteminde bu sulak alan bölgesi 1.500 dönüm olarak gösteriyordu. Her ne kadar bunun “kesin bilgi” olmadığı ve karine teşkil etmeyeceği ifade edilse de, tescil edilenle aradaki fark çok büyüktür.

 

Burada en az 5.000 dönümlük bir Dalyan Doğal Yaşam Parkı yapmak ve tüm canlılar ile yeraltı su depolarımızı korumak varken, betonlaştırma kararı verilmesi akla ve bilime aykırıdır. Kanalizasyon altyapısı ve yeterli arıtma tesisi bile olmayan bu arazilerde, fosseptikle idare etmek zorunda kalacak olan yeni siteler yapılması ise hem yeraltı sularını, hem de denizi kirletmekle sonuçlanacaktır.

 

“DALYAN SULAK ALANINDA 1020 DÖNÜM ALAN NEREYE GİTTİ?”

Şimdi haklı olarak soruyoruz: 1.020 dönüm nereye gitti? Bunu anlamak için bugün Dalyan’dan arda kalan bu sahaya kuş uçuşu bakmak bile yetiyor. Tescil edilen alan Edremit Çayı’ndan Burhaniye istikametine giden yol ile deniz arasında kalan  bölge. Oysa yolun diğer yanında Edremit Tarıma Dayalı İhtisas OSB alanı, özel konut alanları ve davası halen devam eden bir site alanı da tamamen sular içinde şimdi.  Çıkrıkçı kavşağı sonrası yolun Burhaniye yönünde de her iki taraf, Kadıncık Deresi’ne kadar sular içinde. Edremit Çayı’nın kuzey tarafındaki Hazine arazileri de sular içinde. Lodos fırtınalarında bu alanda deniz basması da oluyor. Bu bölgeyi tümüyle doğal haliyle korumak varken, sadece küçük bir bölüme sıkıştırmak, bilimsel olabilir mi? Sulak alan zaten kendisini gösterip “bakın ben buradayım” diyor. Kamu görevlilerine düşen de bu durumu tescil etmek değil midir?

 

 

“BÜYÜKŞEHİR SATMAK İSTİYOR!”

“BURADA EN AZ 5 BİN DÖNÜMLÜK DOĞAL YAŞAM PARKI YAPILMALI”

Bunun yerine Dalyan, Balıkesir Büyükşehir Belediyesi eliyle satılmak, bir OSB yapmak ve Edremit Belediyesi tarafından inşaat izinleri verilmek suretiyle yok olmaya doğru gidiyor. Elde kalan bu son sulak alanlar, insafsızca yöntemlerle dolgu yapılarak, suya ve toprağa aykırı uygulamalara tabi tutularak, yeni yapılaşma girişimlerine konu edilerek yok edilmeden de bu “beton iştahı” bitmeyecek gibi görülüyor. Üstelik bu arazilerin 1. derece deprem bölgesi olması, zeminin depremde sıvılaşma özelliği ve denizin giderek balçıkla dolması da dikkate alınmıyor. Oysa öncelikle bu bölgenin bilimsel bir gözle incelenmesi, risklerin belirlenmesi ve nasıl kullanılacağı hakkındaki kararların da daha sonra ve tüm tarafların katılımıyla alınması gerekiyor. Burada en az 5.000 dönümlük bir Dalyan Doğal Yaşam Parkı yapmak ve tüm canlılar ile yeraltı su depolarımızı korumak varken, betonlaştırma kararı verilmesi akla ve bilime aykırıdır. Kanalizasyon altyapısı ve yeterli arıtma tesisi bile olmayan bu arazilerde, fosseptikle idare etmek zorunda kalacak olan yeni siteler yapılması ise hem yeraltı sularını, hem de denizi kirletmekle sonuçlanacaktır.

 

“KORUMAK YERİNE SATMAYA KALKANLARDAN HESAP SORULACAK”

Bu yüzden, Dalyan sulak alanlarına gerekli özeni göstermeyen, konuya sadece rant açısından bakanları ve Edremit, Burhaniye, Balıkesir ve Ankara’da yönetici koltuğunda oturanları, bu 2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü’nde de yine şiddetle kınıyoruz. Hem bugün ve hem de yarın, doğaya karşı suç işleyenlerden, doğal değerlerimizi korumak yerine satmaya kalkanlardan, sulak alanları akılcı bir şekilde yönetemeyenlerden, mutlaka hesap soracağımızı da bir kez daha duyuruyoruz.”

 

POLİTİKA / NAZİF İLBOZ

 

 

Exit mobile version