YILBAŞI KABAĞI VE ONHANN OTEL’DE BİR AKŞAM YEMEĞİ!

 

YENİ YIL, sadece yeni bir yıldır bizim için. Hiçbir zaman fazlası olmadı!

Ömrü hayatımda özel bir kutlama yapmadım. Galiba yıllar önce bir kez eş dostla bir arada o zamanki adı Asya Termal olan otelin restoranında şarkılı türkülü bir ortamda kutlamıştım.

O zaman ‘ömrü hayatımda’ demeyeyim; en azından bir kez kutlamışım.

Bir kereden bir şey olmaz!

“Deliye hergün bayram” dedikleri gibi..

Eğer eş dostla bir masanın etrafında oturup yiyeceğimizi içeceğimiz paylaşabiliyorsak beraberce..

Bize de hergün yılbaşı!

 

***

MİLLİ içkimiz aslan sütünün tadı bozulmamışsa.. Damak tadımız yerindeyse.. İki pirzola, ne bileyim piliç ızgara veya kasabın her zamanki “bonfile kalmadı” yanıtına, “o zaman yarım kilo antrikot ver bari” diyebiliyorsak…

“Haydi bugün balık yiyelim” deyip, hane halkının tabağına birer tane çipura koyabiliyorsak.. İki dilim keçi peyniri de oldu mu yanında.. Al sana yılbaşı!

 

***

“BİZE hergün yılbaşı” dedikse, her akşam yılbaşı havasında sofra kurmuyoruz yani.

Menemen de olur bazen akşam soframızda, domates soslu makarna da.

Bazen bol soğanlı zeytinyağlı patates salatasıyla geçiştiririz.

Bir ara “akşamları yemeyelim, midemiz rahat etsin, şu göbekleri biraz eritelim” dedik; sofra kurmadık.

“Evde yemek kokusu olacak” diyenlerdeniz.. Olmadı mı, ev yaşamıyordur!

Eh, bir de sofra kurulmadı mı küsüp darılan, sanki O’na kasıt yapıyormuşuz gibi algılayıp günlerce diyaloğu kesen bir annemiz var bizim.

Her seferinde rejimi bozuyoruz haliyle.

 

***

ARA sıra yaparım; yılbaşına özel değil yani.. Kabak tatlısı yaptım.

Şekerde sulandırdım önce, sonra kaynattım fokur fokur.. Bir de fırına koydum yüz seksen dereceye.. Kabaklar merhem, şerbeti bal kıvamında.. Ceviz parçaları da serptim üstüne.

Hane halkı pek beğendi.

Meze niyetine havuç tarator, yoğurtlu sarımsaklı.

Güzide de yaprak sarma sardıydı bir gece önceden.

E daha ne olsun!

 

***

 

ONHANN’DA BİR AKŞAM YEMEĞİ

 

PANDEMİ girince araya, eş dostla dışarıda bir yerlerde yemek yemeyi unuttuk.

Her şey ateş pahası malum.

Geçende “haydi akşam beraber yiyelim” dedik bir aile dostumuza.

Nereye gidelim, nerede yiyelim derken.. Şimdilerde Büyükşehir’in işlettiği Onhann Otel’in restoranında karar kıldık.

Hem görelim bakalım, işletmeci değişince oraların havası da değişmiş mi faslında.

Restoran boş.

Uzun bir masada Büyükşehir’in Genel Sekreteri Mustafa Küçükkaptan ve birkaç kişi oturmuş; başka müşteri yok.

Gözümüze kestirdik bir masa, oturduk.. Siparişlerimizi verdik.

Ortaya bir saçkavurma, iki üç çeşit soğuk meze, bir de otuzbeşlik.

Bin beş yüz on yedi lira hesap geldi!

Kimine göre, “hesap iyiymiş” durumu olabilir.. Bizim gibilere göre çok kabarık…

 

***

BU ARADA, Fırıntaş işletiyor Onhann’ı. Yaylada zamanındaki konsept değişmemiş. “Biz muhafazakar bir kurumuz, alkollü içki satışımız olmaz” dememişler; alkollü içkinin her çeşidi mevcut.

Fırıntaş Genel Müdürü Oktay Akbaba gördü bizi; uzun uzun otel ve restoranı nasıl işlettiklerini, ne yenilikler yaptıklarını falan anlattı. Otel Basri’de uzun yıllar müdürlük yapan Mustafa Ateş’in tecrübesi de dahil olmuş Onhann’a.

Masadan kaldırdılar bizi, mutfağa götürdüler. Mutfak bölümündeki düzenlemeleri anlattılar; çalışan ekibin performansından hijyene, yiyeceklerin hazırlanışından sunuma kadar…

Bundan sonraki süreçte neler yapacaklarını da öğrendik kendilerinden.

Yani baştan sona ‘bize özel tanıtım’ yaptılar bir anlamda.

 

***

BU arada masadaki saçkavurma buz gibi oldu.. Aslan sütleri ısındı.

Tanıtım işi uzadı, masadan koptuk bir nevi.

“Kalkalım artık” dedik, gecenin sonunda. Kasaya yöneldik, hesap ödeyeceğiz.

Kasadaki genç uzun uzun hesapladı, ölçtü, biçti.. “Bin beş yüz on yedi lira” dedi.

Kartı öttürdük, hesabı ödedik, “iyi geceler” deyip ayrıldık.

 

***

MALUM, zaman zaman eleştiriyoruz Büyükşehir’in iş ve işleyişini. O sebeple bizi “muhalif” olarak adlandırıyor ve fena halde gıcık oluyorlar.

Masadaki dostlarla, “bir daha gelmesinler diye böyle bir hesap kestiler” yorumu yaptık.

Bu tür mekanların raconunu iyi bilen bir abimizdi, masamızdaki dostumuz.

“Fena giydirdiler” dedi.

 

***

DEDİK ya, “bir daha gelmesinler” diyedir. Gazeteci milletinin varlığı nedense her yerde, herkesi rahatsız eder.

Sanırım Genel Sekreter de rahatsız oldu. “Bunlar da nereden çıktı” der gibi bakıyordu zira yüzümüze.

Hemen sonra masadan kalktılar zaten.

Neyse..

Böyle de bir anımız oldu şimdi. ‘Onhann Anısı’ olarak hafızaya kaydettik.

 

Exit mobile version