YIKIMIN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ-2

 

Hazreti Muhammed’den rivayet edilen doğruluk ve dürüstlük üzerine hadisler sayısızdır. EbûAmr(r.a.), yahut EbûAmreSüfyan b. Abdillâh’tan (r.a.) rivayet edildiğine göre o, şöyle demiştir:

 

“Ya Resulallah, Müslümanlığa dair bana bir söz söyle ki, o konuda sizden başka hiç kimseye bir şey sorma ihtiyacı hissetmeyeyim” dedim. Bunun üzerine Peygamber şöyle buyurdu: “Allah’a inandım de, sonra da dosdoğru ol.” (Müslim, İman, 6), Kim aldatırsa benden değildir.” (Müslim, İman, 164) “Bir konuda sana inandığı hâlde kardeşine yalan söylemen ne kadar büyük bir ihanettir!” (EbûDâvûd, Edeb, 71) Abdullah b. Amr’ın (r.a.) rivayet ettiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Şu dört özellik kimde bulunursa o, tam bir münafık olur. Kimde bu niteliklerden biri bulunursa onu terk edinceye kadar kendisinde münafıklıktan bir özellik vardır: Kendisine bir şey emanet edildiğinde hıyanet eder. Konuştuğunda yalan söyler. Söz verdiğinde sözünde durmaz. Husumet ettiğinde haddi aşar.” (Buhârî, İman, 24)

 

İslam geleneğinin öğretisine göre insan cennet ehlidir. Doğası itibariyle onda akıl ve ruh mevcuttur ve bu akıl ve ruh onu nefsin ve şeytanın telkinlerine karşı doğru yola sevk eder. İnsanda akıl şayet, hırs, şehvet, öfke, kibir gibi nefsani telkinlerle yolundan şaşarsa insanın kendi iç dengesi ideal düzeni bozulur. Buna insanın kendisine zulmetmesi denir. Yani insanın aslı iyi olan doğasına uygun olmayan her bencil, korkak, hakkaniyetsiz ve adaletsiz tavır insanın kendi aslından uzaklaşmasıdır, kendine zulümdür ve adaletsizliktir. İnsanın kendi içinde nefsine yenilmesi ve yalan söylemesinin, hırsızlık yapmasının, adaletsizlik ve zulüm yapmasının toplumsal ve görünür sonuçları toplumdaki güvensizliği, belirsizliği, saygısızlığı, kini, düşmanlığı yaygınlaştırmasıdır.

Bunun sonucunda toplumsal barış zedelenir.  Bu davranışlar neticesinde görünüşte kişiye faydalı bir şey, bir rant, bir maddi değer, bir kazanç, bir avantaj ortaya çıkıyor gibi görünse de aslında bu kötü davranışlar dünyadaki kötülük ve adaletsizliği çoğaltarak hem kişiyi hem de insanlığın geleceğini etkiler. Diğer yandan yapılan kötülük ve iyiliklerin görünmez sonuçları da vardır.

Nitekim Zilzal Suresi 7. ve 8. Ayetlerde: “Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu (karşılığını) görür. (7)  Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu (karşılığını) görür. (8)” denmiştir. Bu ifadeler insanın gerek kendisine gerek topluma gerekse kendi üzerinde hak sahibi olan diğer canlılara karşı yaptığı iyi ve kötü davranışların unutulmadığını ihtar eder.  Ancak dünya her defasında insanın gözünü alır. Çoğunluğun davranışları, piyasanın kuralları, siyasetin işleyişi, paranın akışı, reel politik, insanın bitmek bilmez ihtiyaçları ve endişeleri insanın gözünü korkutur. Bu dünyanın somut ve yakın gerçekleri elle tutulup gözle görülmeyen ertelenmesi kolay, kimsenin hesap sormadığı soyut değerlerden daha önemli gelir. Kısacası dünya gözümüzü korkutur. Halbuki dünya geçer, değişir, dönüşür, yapılır ve yıkılır ancak değişmeyen değerlerle hareket eden insan ona güzellik ve sağlamlık kazandırır.  Evrenin ve insanın dünyanın görüntülerini aşan ve sonuçları şaşmaz ve kaçınılmaz olan yasaları vardır.

 

Eski Yunan’da Platon’a göre insandaki akıl arzular ve duygulara egemen olduğunda özgürlük ve iyilik gerçekleşir. Ahlakın amacı budur. İnsanın akla uygun davranması adalettir. Adalet insanı ve toplumu yüceltir. Stoiklere göre evreni ilahi akıl logos yönetir. Logos evrendeki Kozmos (düzenin) kaynağıdır. İnsan hırsların ve arzuların aklını ve doğru düşünmesini engellemeyeceği şekilde bir ömür sürerek ilahi akla uygun davranmış olur ve kendi içinde kozmosu hayata geçirir. Kozmosun tersi Kaostur. Kaos her şeyin karışması ve yıkımdır. İnsanın içinde hayvani hislerin ve bencilliğin akla ve sağduyuya galip gelmesi insanın kaosudur. Bir ruhu kaos kapladığında davranışları da kaosu artırır ve çevresine kaos taşır. İnsan kendisinde “nomos” (yasa) ve ethosu (etik) egemen kılarak ilahı akıl nous-logos’a uygun hareket ederek kendi içinde kozmosa ulaşır.  Eski Hint felsefesine göre evreni yöneten yasa Rta’dır. İnsanın bu yasaya uygun yaşamasına Dharma denir. Dharma insanı özgürlüğe “mokşa” götürür. İncil’de günah işleyen günahının esiridir der. Günahlarımız bizi gölge gibi takip eder ve günün birinde yüzleşiriz.

 

Ahlak ve etik dışı olanı hep kendi dışımızda arıyoruz. Başkalarına bakıyoruz, büyük olayları ahlaki ya da ahlak dışı olarak yargılıyoruz. Halbuki ahlak en küçük seçişlerde, günlük olaylarda doğru ve adil davranmaktadır. Bir de yardımlaşma, duygu paylaşma, üzülme, sosyal medyada karalar bağlama, bütün faaliyetleri erteleme gibi duygusal tepkiler güzel şeylerdir muhakkak ama ahlakla etikle market kasiyerinin dediği gibi bağıntısı yoktur.

Exit mobile version