TÜYAP Kitap Fuarı ve düşündürdükleri

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İşlerimin yoğunluğundan yazamadım. Geçenlerde İstanbul’daydım. Kültür sanat ziyareti. İstanbul bir dünya başkenti, her türlü kusuruna rağmen ufku açık.

Ziyaretimi özellikle TÜYAP KİTAP Fuarına denk getirdim. 5 yıldan beri fuarı ziyaret etmiyorum. Bu defa ertelemedim.  Yanıma bir Pazar arabası alarak gönlümce gezdim koca fuarı saatlerce. Bir çok önemli yayınevi katılmamış. Alışveriş çok canlı değildi.

Okullar ve öğrenciler oradaydı. Test kitapları bölümü neredeyse diğer yayınevleri kadar büyük bir yer işgal etmişti. 

Kitap bizim insanımıza hep pahalı gelmiştir. Okumayı sevmiyoruz. Ben kütüphanesi olmayan akademisyenler tanıdım. Tabi ülkede akademinin  durumu ortada. Kahveye 100 lira veririz ama kitaba gelince 100 lira çok gelir. Hediye isteriz, beleş kitap ararız, internetten özetine ulaşmaya çalışırız.  

Bunları düşünmek istemiyorum artık. Cebimde çay parası kalmayana kadar okul harçlığımı kitaba veren bir gençten bugün Pazar arabasıyla kitapçılar arasında dolaşan yetişkine bende çok şey değişmedi.  En değerli yatırımı kendine yapılan yatırım olarak, bilgi olarak gördüm.  O nedenle kitaba verdiğim parayı hiçbir zaman için çok görmedim.  Hiç de yanılmadım.  Milletçe en çok sevdiğimiz ifadelerden biridir : kitap karın doyurmuyor, bilgi karın doyurmuyor, kültür karın doyurmuyor, etik karın doyurmuyor..

Karnımız bir türlü doymadı yıllar içinde. Gençken çok kızdığım bu ifadeleri bugün ibretle değerlendiriyorum. Muhtemelen karnımızın doymama nedeni kitaba, kültüre, bilgiye, etiğe gereken önemi vermemektir.  12 kitap yazdım bu güne kadar. Bazıları mesleki bazıları ise benden sonra sonsuza kadar yaşasınlar diye yazıldı. Fuarda onların önünden geçtim sessizce. Yazarı olduğum bilinmesin istiyorum artık. İmza günleri falan Türkiye’de bir işkence bence. Fuarda imza gününde  kitaplarını imzalamak isteyen ve gelip geçeni “ ben bu kitabın yazarıyım diye” haberdar eden genç ve acemi yazarlara bakıyorum. Öğrenecekler bu ülkede kitabın ve yazarın bir itibarı yoktur.  

Kitap yazılır ve sonsuza bırakılır. Her kitap yerini bulur elbet. Ancak Türkiye’de kitaptan para kazanılmaz ve kitapla itibar elde etmek de çok zordur. Kitap ancak diğer faaliyetlerinizin bir tamamlayıcısı olabilir.  Bu arada elle tutulur, ciddi yapıtların yerini kurgusal ve magazinel market tipi roman ve sansasyonel kitapların aldığını görüyorum. Ülkede entelektüel seviyede serbest düşüş devam ediyor.  20 yıl özel sektörde çalıştım. Entelektüel olarak 2 kelime edecek insan yoktu anlı şanlı büyük maaşlı kadrolar içinde.  

Geçen uluslararası bir şirketin entelektüelliği ile bilinen CEO su ile sohbetimde bu durumdan yakındım. “Ah evet dedi, sadece maç, dolar ve seçim konuşursun başka bir şey konuşmak mümkün olmaz. Ekonomi konuşmaları ise gazete düzeyindedir.” İnsanları yönetmelerini beklediğimiz kişilerdeki bu eksiklik kabul edilebilir mi ? TÜYAP’ta bu düşüşten nasibini almış. İstiklal caddesindeki kitapçıların bir çoğu kırtasiye olmuş. Kitapçılar test kitaplarından daha çok kazanıyor.

Telif eserlerin içeriği zayıf, kaliteli çeviriler ise az sayıda. Devlet kültüre el atmalı.  Kültürel canlılık eylemsel canlılığa dönüşür. Eylemsel canlılık ise ekonomik canlılığa dönüşür. Biz dünyayı tersten okuyoruz. Marksist inversiyon bize önce karın doyurma sonra kültür diye öğretti.  Klasik alt yapı üstyapı meselesi. Maslow’da önce temel ihtiyaçlar diye gösterdi. Bu karın doyurma ve temel ihtiyaçlar batağından hiç çıkamadık. Ne fakirimiz ne zenginimiz çıkabildi. Halbuki hayatın mekaniği farklı olabilir mi ? Belki maddi durumdan bağımsız entelektüel enerjinin zenginlik ve gücü önceleyen bir önceliği  vardır. Tarihe yeniden bakalım mı ?

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
harika
Harika
0
_ok_do_ru
Çok Doğru
0
kat_l_yorum
Katılıyorum
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
_zg_n
Üzgün
TÜYAP Kitap Fuarı ve düşündürdükleri
Giriş Yap

Balıkesir Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!