ŞARAP DOSTLA İÇİLİRSE SARHOŞ OLUNMAZ…

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

NECİP Hablemitoğlu..

Ilık bir bahar gününde, Bandırma Ticaret Odası salonunda dinlemiştik O’nu.

Sonra, İlkhaber Ailesi, meslektaşlar, dostlar eşliğinde Oda Restaurant’a geçtik.

Terasta kurulan masada yan yana oturduk.

Uzun uzun söyleştik.

Gagauz Türkleri’ni anlatmıştı, hatırlıyorum.

Suikaste kurban gitmeden birkaç ay önce.. 2002’nin baharı işte.

Latin alfabesine geçen Gagauzlara danışmanlık yapmış doksanlı yıllarda..

Onlarla ilgili anılarını anlatıyordu.

Hiç unutamadım.. Gagauzları an an takip eden Rus ajanlarıyla ilgili bir anısını anlattı.

Gagauz Türkleri şarapçıdır.. Anlattığına göre hemen her evde şarap yapılır.

Hristiyan Ortodoks Gagauzlar Ruslarla hiç anlaşamaz.

Şarapçı Gagauzlar’ın, her yerde mantar gibi biten ajanları nasıl sarhoş edip uyuttuğunu anlatırken kıkır kıkır gülüyordu.

Tabi, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir vatandaşı olarak, Hablemitoğlu da Rusların takibinde.

Türkler içtikçe, Rus ajanlar da içiyor tabi.. İç iç nereye kadar.. Bir noktada tıkanıyorsun.. Kafalar gidiyor…

“İyi de, Ruslar sarhoş oluyor, Gagauzlar’a neden bir şey olmuyor” diye sordum..

“Şarap dostla içilirse sarhoş olunmaz” demişti.

Sanırım otuz beşlik şaraplardan beş altı şişe kadar içti o yemekte.

Demek ki biz dosttuk.. Dimdik kalktı, arabasına binip Manyas’taki kaplıca otele gitti.

O sözünü hiç unutmadım:

“Şarap dostla içilirse sarhoş olunmaz…”

***

BİZ dost olmuştuk artık.. Bandırmalı meslektaşım Engin Arıcan, Necip Hablemitoğlu, ben.

Ara ara haberleştik.

Bazen ekranlara çıkıyordu.. Daha çok Hulki Cevizoğlu’nun sabahlara kadar süren programına.. O’nu dinlerken sabah oluyordu.

Bergama Dosyası’nı yazdı.. Alman vakıflarının Türkiye’deki faaliyetlerini anlattı belgeleriyle.

Engin’le beraber biz de Balıkesir’de Alman vakıfları dosyasını açtık.

Hablemitoğlu, bu çalışmasıyla hedefteki adamdı. Yabancı vakıflarla ilişkili kimi çevre örgütleri ve grupların da hedefindeydi.

..ki o tarihte, yabancı vakıfların Türkiye’de faaliyetlerine izin veren yasal bir düzenleme yoktu.. Buna karşın, yasalardaki boşlukları kullanarak Türkiye’de temsilcilik açabiliyorlardı.

Sonraki yıllarda yabancı vakıfların faaliyetlerine de, mülk edinmelerine de izin verildi; bu konuda yasalar çıkarıldı.

Bize göre çok tehlikeli faaliyetlerdi bunlar.

Hangi alman vakfının, Türkiye’de hangi alanda çalıştığını anlatan Bergama Dosyası adlı kitap çok sattı.. Hatırlıyorum; devrin Balıkesir Milletvekili Agah Oktay Güner, kütüphanemde üç beş adet var olmasına karşın, bu kitaptan koca bir koli hediye etmişti bana.. Sağa sola dağıttık.

 

***

BİRGÜN postadan paket geldi kapıya..

Heyecanla açtım.

Türk dünyasındaki milli uyanışın önderlerinden Gaspıralı İsmail’in kızı Şefika Gaspıralı’nın biyografisiydi. Rusya’daki Türk Kadın Hareketleri ve Şefika Gaspıralı.

Babası gibi mücadeleci.. kadının çağdaş ve yenilikçi bir yaşam tarzına bürünmesi, kendi kimliğiyle ayakta durabilmesi, bu uğurda sürdürdüğü ulusal mücadele, Rusya’dan kaçış, Türkiye’deki zorlu yaşamı.. Özetle Şefika Gaspıralı hakkında her şey.

Muhteşem bir eser.. Eşi Şengül Hablemitoğlu ile birlikte yazdıkları bu eser yıllardır kitaplığımda durur.

 

***

NECİP HABLEMİTOĞLU, genç yaşlarında başladığı araştırmalarını öldürüldüğü güne kadar sürdüren çalışkan bir bilim adamıydı.

Ankara Üniversitesi’nde öğretim üyesiydi.. O günlerde yazdığı kitaplar ve TV programlarıyla hayli popüler olmuştu. Herhalde, bu açıdan birilerini rahatsız etti.

Çalıştığı Üniversite’de kendisine bir masa sandalye bile verilmediğinden yakınıyordu.

 

***

BANDIRMA buluşmamızda, “Balıkesir’e gelelim, Balıkesirliler’le bir arada olalım” demişti.

Bir konferans düşünüyordu.

“Konusu Atatürk olsun” dedi; “Baştan sona Atatürk’ü konuşalım…”

Mümkün olmadı.

Birkaç ay sonra, Ankara’da hain bir kurşunun hedefi oldu.. Gözü yaşlı bir eş, Kanije ve Uysar isimli iki yetim kız çocuğu bıraktı geride.

Bir de hâlâ ilgiyle okunan kitapları.

En son Köstebek’i yazdı.

Tarikat ve cemaatleri yazmıştı.. Bunların devletteki örgütlenmeleri, devleti ele geçirmeleri, paralel devlet yapısı ve bunların ileride Türkiye için doğuracağı kötü sonuçları anlatıyordu.

15 Temmuz’u, FETÖ’yü yıllar öncesinden görüyordu yani.

Köstebek’in baskısını göremedi.. Ölümünden aylar sonra ilk baskısı çıktı kitabın.

 

***

18 Aralık 2002’de, bu ülkenin sayısız aydınıyla aynı kaderi paylaştı.

Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı, Hırant Dink, Necip Hablemitoğlu ve daha nicesi…

Hepsinin ortak özelliği, yurtsever olmaları, Atatürk yolunda ilerlemeleri, bu ülkenin aydınlanması için yaşamlarını adamış olmaları.

 

***

PEKİ Hablemitoğlu yaşasaydı ne olurdu?

Mahkum olurdu büyük olasılıkla.

Bir kere Ergenekon Dosyası’nda kesin yer alırdı. Konjönktüre göre, Balyoz’a yazılabilirdi.

Yine konjönktürel ortamda FETÖ gibi yapılanmaların doğuracağı sonuçları yıllar öncesinden görüp uyarmasına karşın.. FETÖ’ye bile ekleyebilirlerdi.

 

***

NECİP Hablemitoğlu’nu iyi ki tanıdık. Elli yıla erişen hayatımızda önemli bir dönüm noktasıdır bizim için.

Bugün O’nun suikaste kurban gidişinin 16. Yılı.

Değerli bir bilim adamıydı.

Çalışkan ve tutkulu bir araştırmacı.

İyi bir aile reisi.

Hepsinden önemlisi, gerçek bir yurtseverdi.

Mekanı cennet olsun.

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
harika
Harika
0
_ok_do_ru
Çok Doğru
0
kat_l_yorum
Katılıyorum
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
_zg_n
Üzgün
ŞARAP DOSTLA İÇİLİRSE SARHOŞ OLUNMAZ…
Giriş Yap

Balıkesir Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!