MİLLİ İRADENİN TECELLİGÂHINA DAİR

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

İLKOKUL,  ortaokul, lise.. Hem 23 Nisan’larda, hem 19 Mayıs’larda mutlaka bir rolüm olmuştur.

Ya rap rap geçit resminde, ya izcilik gösterisinde, ya bayram koreografisinde… İlla ki bir rolümüz vardı.

Hem severek görev alırdık, hem zaten okul yönetimleri zorunlu tutardı.

Boydan kaybedince hep arkalara atarlardı tabi. Bayrağı flamayı taşımak istesen de nafile!

Belindeki kayışa direği oturtup iki eliyle ayyıldızlı bayrağı dalgalandırarak uygun adım yürüyen uzun boylu çocuklara imrenmişimdir hep.

Bize düşen, küçük adımlarımızla arka sıralardan rap rap…

 

***

O  zamanlar bayram kutlamalarında bir heyecan olurdu.

19 Mayıs’larda Atatürk Stadyumu hınca hınç dolar, ortaokul ve lise öğrencileri aylarca hazırladıkları koreografilerini sergilerdi. Birbirinin üstüne tüneyip kule oluşturmalar, jimnastik gösterileri, halk oyunları, danslar falan.

Hani renkli kartonlara harfler yazılır, günün anlamına uygun cümleler oluşturulan koreografiler vardır.. Benim payıma genellikle en sondaki harfler düşerdi boydan ötürü; koreografik cümlenin öznesi uzunların olurdu…

Olsun varsındı. Orada olmak, bayramın coşkusunu, heyecanını yaşamak, boğazınızı düğümleyen, göğüs kafesinizi şişiren, gözlerinizi dolduran şiirler, marşlar dinlemek ya da eşlik etmek müthiş keyif verirdi.

Vatan sevgisini oralarda öğrendik biz.

 

***

23 NİSAN’ı  kutladık geçti gitti.

Şehrin ana caddelerinde, stadyumda, geniş alanlarda halkın katılımıyla kutlanan bayramlardan.. Tamamen tüketim odaklı bir AVM’nin bahçesine taşınan bayramlara.

Hem kutlamaların içi boşaltıldı, hem anlamsızlaştırıldı.

Atatürk o günü çocuklara hediye etti; dünyanın ilk ve tek çocuk bayramıdır ama..

Bir de ‘ulusal egemenlik’ boyutu var!

 

***

TBMM’nin  23 Nisan 1920’de ilk kez açılıp toplanmasının yıldönümüdür yani.

Ankara’nın bozkırında, yurdun dört bir köşesinden gelen mebuslardan kurulu Meclis.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde, bağımsızlık savaşı veren ülkenin karar mekanizması Büyük Millet Meclisi.

Atatürk istese, ‘tek adam’ otokrasisi oluşturur, her şeye tek başına karar verebilirdi yani.

Öyle meclislere, mebuslara, fikirlere ihtiyaç olmayabilirdi.

“Ben böyle uygun gördüm” deyip altına imzasını atıverirdi aldığı kararın.

Ne yaptı?

Zaferin ancak milletin gerçek ve hür iradesiyle kazanılabileceğini gösterdi. O iradenin odak noktasıysa Büyük Millet Meclisi’ydi. Hani bugünün yönetenleri ‘tecelligâh’ diyor: “Millet iradesinin tecelligâhı…”

 

***

İŞTE  bugünün Türkiyesi’nde, millet iradesini temsil eden Meclis’in durumuna bakmak lazım biraz.

Altı yüz milletvekilinin seçildikleri vilayetleri temsilen görev yaptıkları yer.

O görev, yasamadır.

Ne ki, güçler ayrılığı ilkesinin fiilen ortadan kalktığı, her şeye yürütmenin karar verdiği, yasama ve yargının geri plana atıldığı bir sürecin içinde değil miyiz?

Yasama görevi için seçilen milletvekilinin, yürütme erkindeki bir bakanla, hâttâ bakan yardımcısıyla bile zor görüşebildiği, var olan yasaların yürütmenin çıkardığı bir yönetmelikle delik deşik edildiği, ülkenin yönetmeliklerle yönetildiği bir ortamda, milletvekilliği gibi kutsal bir görevin çok hükmü kalmamıştır yani.

Maydanozun fiyatına bile Cumhurbaşkanı’nın karıştığı, tek belirleyici, tek karar verici konumunda olduğu gerçeğinin farkındayız hepimiz.

 

***

BUGÜN  milletvekili, partisinin eline tutuşturduğu metni okuyabiliyor Meclis kürsüsünde.

Bu anlamda iktidarıyla muhalefetiyle, milletvekilliği kavramının içi boşaltılmış durumda.

Bu arada vekillik mesleğe dönüştüğü için, vazgeçilmez bir kazanç kapısı haline getirildi.

Seçildiği memleketin derdini, sorununu dillendirmeye cesaret edemeyen, hür iradesiyle siyaseti şekillendiremeyen, bir anlamda partisinin askeri gibi emir komutayla hareket eden bir vekillik süreci.

Bu yapı ‘parti içi demokrasi ve muhalefet’ kavramlarını işlevsiz kılıyor.

Bu yapı, tek bir takım elbisenin içine altı yüz insanı dolduruyor.

 

***

23 NİSAN  çocuklara armağan edildi ama, ulusal egemenlik boyutunu yok sayamayız. Çocuk eğlencesine indirgediğinizde, yarının büyüklerine bu özel günün değerini, erdemini, özelliğini anlatamazsınız.

Çocukların suratlarını rengarenk boyayıp ellerine birer balon tutuşturmayı bayram kutlaması olarak değerlendirmenin bu ülkenin geleceğine pek yararı yok.

 

***

GEÇMİŞ 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız kutlu olsun.

Anlamını, önemini, değerini bilerek kutladığımız günlere…

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
harika
Harika
0
_ok_do_ru
Çok Doğru
0
kat_l_yorum
Katılıyorum
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
_zg_n
Üzgün
MİLLİ İRADENİN TECELLİGÂHINA DAİR
Giriş Yap

Balıkesir Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!