MİLLİ FUARI GERİ İSTİYORUZ

BİZİM Milli Fuarı küçümsüyorduk.

Daha doğrusu Balıkesir’e yakıştıramıyorduk.

“Adı Milli Fuar ama panayırdan farkı yok” diye dalga geçiyorduk.

Çok ilerdik, çok söylendik demek ki.. Bundan on beş sene önce “böyle fuarcılık olmaz” deyip sona erdirdiler.

Dönemin Belediye Başkanı Sabri Uğur radikal adamdı rahmetli.

“Yıkılamaz” denilenleri yıktı…

“Yapılamaz” denilenleri yaptı…

İlk seçildiği sene Milli Fuarı bando mızıkayla açmıştı. Oradaki konuşmasında, “seneye böyle bir fuar olmayacak” demişti.

İhtisas fuarcılığından söz ediyordu. Panayır formatında bir fuar istemiyordu.

İhtisas fuarı falan görmedik tabi bu zamana kadar.

Panayır diye dalga geçtiğimiz fuar da elden gitti.

 

***

BALIKESİR’in tek eğlencesiydi.

Temmuz’un on beşinden başlar, Ağustos’un on beşinde biterdi.

Bir ay süreyle Balıkesirliler Atatürk Parkı’nda kurulan fuarı ziyaret ederdi.

Standlar dolaşılır, alışverişler yapılır, çay kahve içimliği dinlenilir, lunaparkta atlı karıncalara, salıncaklara binilir, korku tünellerine girilir, çoluk çocuk yaz akşamlarında olabildiğince eğlenirdi.

“Fındık fıstık fuarı” diyorduk; çerezcisi, dondurmacısı, pamuk helvacısı, elma şekercisi, seyyarı, sabiti boldu.

Çekirdek çıtlatmacılığımız meşhurdur ya.. Bütün park alanı ayçekirdeği kabuklarıyla dolar taşardı yani.

Parkın içinde küçük teatral gösteriler, şarkı türkülü eğlenceler, halk dansları muhabbetleri falan düzenlenirdi.

Hâttâ Bengi adında bir ses yarışmamız bile vardı.. Kaç sene üst üste Bengi’yi izledik.. O yarışmadan ne cevherler çıktı müzik piyasasında.

Bitti gitti hepsi, mazi oldu.

 

***

PARK Restoran vardı eskiden. Mimarisiyle Atatürk Parkı’na farklı bir hava verirdi. Karşısında Mini Golf.. Kokulu Bülent Abimiz (Çevikalpli) işletiyordu. Fuar zamanları oralarda daha çok hareket olurdu, insanlar ailecek gider yer içerdi yani.

İkisini de yıktılar. Sabri Uğur’un ‘peyzaj’ adı altında yaptığı yeni park düzenlemesinden geriye, seyrelmiş ağaçlar, üç beş taklit peyzaj, çayır çimen kaldı.

Zorunlu olmadıkça parka gitmiyoruz artık. Her gidişimizde, “yazık oldu buraya” diye içlenip söylenmektense.. Gitmemek en iyisi.

Yani dostlar, fuar gitti, park gitti.. Çocukluk, gençlik hatıralarımız gitti.

Fuar ve park Balıkesir’in hafızasından silindi!

 

***

DÜN bizde manşetti bu mevzu.

Şamlı Panayırı’na atıfla o manşeti attık.

Panayır yani.. Çadır, gözleme, ayran, çarkıfelek, şarkı türkü, alışveriş.

Ama susamışlığı var insanların, açlığı var, hasreti var.. Akın akın gittiler Şamlı’ya.

Bildiğin panayır ortamı.. Fark yaratacak zerre mevzu yok.

İnsanlar niye gidiyor?

Şenlik olsun, eğlence olsun, gezip görmek olsun.

Şu sıcak yaz akşamlarında çoluk çocuk beşinci sınıf eğlencelik ortamda şenlensin.

Çünkü bu memleketin insanını eğlendirecek, şenlendirecek hiçbir şey yok.

Birinci sınıf eğlenceyi Balıkesir’e taşıyacak vizyonu da göremedik henüz.

Karartma geceleri gibi kapkara gecelerin içinde uykuya dalıyoruz hepimiz.

 

***

İHTİSAS fuarcılığı başka bir şeydir. Onda halkın bütününe hitap edecek bir format olmaz. Ticari metaların öne çıktığı fuarlardır onlar.

Eğlencelik bir şey arayamazsınız, yoktur.

O sebeple, bizim Milli Fuarı geri getirin diyoruz ya.

Yeni bir yüz eşliğinde, daha profesyonel organizasyonlarla süslenmiş, Balıkesirli’yi içine çekebilecek bir fuar.

Sahil kesiminde festival şenlik bolcadır. Yazlıkçılar, tatilciler için eğlence ortamlarıdır.

Merkezde koca yaz boş geçer.

İnsanlar zorunlu halden AVM’lerde falan alır soluğu.

Ne bir kültürel etkinlik, ne sanat faaliyeti, ne eğlence, ne dinlence.

Git AVM’ye, alışveriş yap, kredi kartına beş taksit!..

 

***

BÜYÜKŞEHİR hamilik etsin, Karesi ve Altıeylül belediyeleri evsahibi olsun meselâ..

Bizim Milli Fuar, kaldığı yerden devam etsin.

Otuz dokuzda bittiydi.. Kırkıncıyla başlasın.

Haydi abiler, bir el atın şu işe.. Memleket şenlensin azıcık.

 

 

 

 

**************

 

 

Şemsiye şezlong derdine yol kesmek nedir ya?

 

AYVALIK’ta yazlıkçılar Belediye’yi protesto ediyor.

Sebep, sahildeki şezlong ve şemsiyeler zabıta marifetiyle toplanmış.

“Hak, hukuk, adalet” diye bas bas bağırıyorlar.

Yol kesmişler.

Şemsiye şezlong derdine yani!

Bunların çoğu eğitimlidir, üniversite bitirmiştir; doktordur, mühendistir, öğretmendir, bankacıdır, iş adamıdır falan.

Gel gör ki, sahili, plajı şemsiyeyle, şezlongla gasp edecek kadar bencil olabiliyorlar.

“Benim burada yazlığım var, sahilde şemsiyemi, şezlongumu sabit bir noktaya demirleyebilirim, orası bana ait…”

Bu mu yani?

Aynen öyle.

Belediye, “sahiller herkesindir” demiş; plaja şemsiye demirleyen, şezlong zincirleyen yazlıkçıları uyarmış. Uyarıya aldırış etmemişler, ekipler gelip toplamış.

Sonra bas feryadı.. Yol kapat.. Sürücülerle kavga et.

Evet evet, sürücülerle de kavga ediyorlar yumruk yumruğa.

Adam, “açın yolu, geçeceğim” diyor.. Yazlıkçı milleti neredeyse linç edecek, o derece.

Aracın biri geri manevra yaparken Jandarma Uzman Çavuş arkadaşın bacağını eziyor. Yol kesme eyleminde yaralama da var yani.

Bu nasıl bir kültürdür, nasıl bir anlayıştır, gel anla…

Biz de yaşadık bunu.

Şimdi olmayan yazlık evin bulunduğu sahili gasp eden yazlıkçılarla çok kavga ettik.

Adam koca şemsiyesi çakmış sahile, şezlonglarını zincirlemiş.. Dibine beton döküp demiri sabitleyen de var!

Zabıtayı aradık.. Geldi arkadaşlar.. Önce bir uyarı yaptılar.. Dinleyen olmadı. Ertesi gün hepsini toplayıp götürdüler.

Bu kere bas bas bağırdı yazlıkçı arkadaşlar.

Bir de şikayetin bizden gittiğini öğrenmişler mi.. Amanin, bizim eve taş toprak savurdu bu çok eğitimli, kültürlü yazlıkçı taifesi!

Sözün özü; sahiller herkesindir.. “Benim yazlığım var, buraların ağası beyi benim” diyemez hiç kimse.

Denize gireceğin zaman yanında getir eşyanı, eve giderken götür.

Görgüdür bu, başka yaşamlara saygıdır, kendine saygıdır en başta.

Sahile şezlong, şemsiye demirleyen bencil yazlıkçılara selam ederim.

Exit mobile version