KUVA-YI MİLLİYE ŞEHRİNİN KAHRAMAN VE KORKUSUZ EVLATLARI!

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

SİSTEMİN dilinden yazarsak:

“Balıkesir tedbirini aldı, evden çıkmıyor, sokaklar bomboş.. Herkes kurallara uyuyor…”

‘Bize bir şey olmaz’cıların dilinden yazarsak:

“Hay maşallah benim yiğit hemşehrilerime! Kim korkar virüsten mirüsten… Herkes sokakta, herkes birbiriyle temasta; bize bir şey olmaz, vız gelir tırıs gider…”

Bizim dilden yazarsak:

“Ulen hiç mi korkmuyorsunuz, hiç mi ürkmüyorsunuz… Onca uyarı yapılıyor, niye dikkate almıyorsunuz, neden sürekli sokaktasınız? Kendinizi düşünmüyorsunuz madem evdekileri düşünün, apartmanınızdakileri, sokağınızdakileri, çoluğu çocuğu, yaşlıyı genci düşünün.”

En uygunu bizim dil.

Ama kimse dinlemiyor!

 

***

SABAH çekersen caddenin fotoğrafını, bomboş…

Öğleden sonra çek bir de.. Kaldırımda adım atılmıyor, trafik sıkışıyor, oturma bankları dolu, marketler kalabalık, meydanlarda balık istifi insanlar.. Banka önlerinde uzun kuyruklar. ‘Sadece paket servis’ diye yazan tostçusu, köftecisi, çorbacısı çaktırmadan içerde müşteri oturtuyor. Çayevi kapıyı açmış, çayı kaynatmış; yanındaki kapalı kafenin dışarıya bıraktığı masayı sandalyeyi kullanıyor! Hani zabıta falan gelirse “bizim değil” deyip sıyrılsın.

İnsanlar birbirine sürtünüp geçiyor. Ayaküstü sohbetlere devam.

Her yer çay ocağı malum; dışarıya tabure mabure koyamıyor ama, dükkanın önünde ayakta içmeye razı müşteriye çay servisi yapıyor. Eskiden oturak alemi tarzında kaldırımı kaplıyorlardı, şimdi aynı şeyi ayakta yapıyorlar.

Birbirlerinden uzak durmuyorlar. Virüsten önceki samimiyete devam!

Biraz daha samimi olun, sarılın, öpüşün, koklaşın, saatlerce yüz yüze konuşun; nefesleriniz nefeslerine değsin; iyice değsin ama dikkat edin, virüsün boğazınıza yapıştığından emin olun mutlaka!..

 

***

ULEN bu ne aymazlık, bu ne umursamazlık, bu ne vurdumduymazlık…

Hani eve kapanmak zorunda kalanların yaşadığı bunalıma dikkat çekiyor, psikolojilerinin bozulabileceğini söylüyor ya uzmanlar..

Kendini korkusuzca sokağa atanların psikolojilerine odaklansınlar aslında.

Bu durumun analizini, çözümlemesini falan yapsınlar.

Belki gerçekten onlar iyidir, sağlıklıdır, zihinleri falan pırıl pırıldır.

Belki biz hastayızdır!

 

***

SABAH gazeteye gelirken, otoparkla işyeri arasındaki kısa mesafede bile kaldırımda, caddede biriken kalabalıklara uzak yürümeye çalışıyoruz. Bir yandan da onların hal ve hareketlerini izliyoruz.

Çoğu oralı değil. Gündemlerinde koronavirüs, salgın, pandemi, ölüm vakaları falan yok.

Görüntü olsun diye taktığı maskeyi çene altına kaydırıp cigara içmeye devam ediyor adam!

Haydi içtin cigarayı, izmariti ne bok yemeye yola atıyorsun pis herif?

 

***

CADDELERİ köpürtme modası var ya şimdi. Tüm belediyeler köpük köpük köpürtüp sosyal medyada video, fotoğraf paylaşıyor. Böylece hijyen, temizlik, dezenfektan işleriyle ilgili sorumluluklarını yerine getirmiş oluyorlar.

Köpürttüğün caddede az sonra bir taşıyıcı yürüyor.. Sana değdi, bana bulaştı, ona sataştı; olay bitti!

Yedi yirmi dört köpürtsen ne fayda.

Görüntü yani, şov…

 

***

OTURMA banklarını kaldırdı mı belediyeler?

Hani ilçelerde bazıları söküp depoya götürdü kimse oturmasın diye.

Bizim merkezdeki bir tek bankı kaldırmadılar. Hepsi yerinde duruyor. İnsanlar oturuyor buralara.

Senden önce oturan sağ elinin işaret parmağını burnuna soktu az önce, ikinci boğuma kadar sokup eşeledi, sonra o parmağı banka sürdü.

Marketten çıktın, elinde paketler falan.. Yoruldun tabi; biraz oturayım dedin.. Tam o banka oturdun iyi mi!

Baktın ki karşıdan mahalle arkadaşın geliyor; seni gördü, gelip yanına oturdu, iki beşlik bozdunuz.. Birkaç gün sonra ateşin çıkar boğazın yanmaya başlar, halsizlik, nefes darlığı falan çekersen bu anı hatırlarsın artık…

 

***

İŞİN uzmanı değiliz elbet; neye göre, kime göre, hangi bilimsel veriyle söylüyorlar bilmiyorum.. Ama şöyle diyorlar: “Virüsün en bulaşıcı olduğu günler bugünler.. Sakın evden çıkmayın… Kimseyle temas etmeyin…”

Yani bir hafta sonra bulaşacak olan virüsle bugünkü arasında ne fark var onu bilmiyorum. Belki korkutmak için yapıyorlar.. Hani uyarıları dikkate almayıp kendini sokağa atanlar biraz korksun diye.. Belki gerçek.

Eh, bundan da korkup çekinmiyor ki bizim hemşolar.

Bu evde kalma işini ciddiye almayanlar, uyarıları dinlemeyenler, işi gücü olmadığı halde sırf eve kapanmamak için kendini sokağa atanlar…

Kendilerini düşünmüyorlar… Sizi de düşünmüyorlar!

 

***

GEÇEN gün meslektaşımız İsmail Koca sokak röportajları yapmış, Facebook aleminde paylaştı. Sokağa çıkanlara mikrofon uzatıyor, “neden çıktınız” diye soruyor.

Hepsinin acil işi var!

“Hemen beş dakika çıktım, eve dönüyorum” diyenlerin gözlerinden anlaşılıyor yalan söyledikleri.

O beş dakika beş saati buluyor elbet.

Bu arada İsmail Koca da Yiğit Balıkesir’in en kahraman gastecisi!

Ne maske, ne eldiven; o soğukta incecik ceketle çıkmış dışarı bir de, millete mikrofon uzatıyor korkmadan.

Sağlık Bakanı’yla aynı soyadını taşıyor ya.. Hani Allah göstermesin ateşi çıksa, acile götürseler, ‘VIP hasta’ muamelesi görecek…

 

*******

 

 

Pamuk eller cebe!

 

CUMHURBAŞKANI Erdoğan’ın ulusa seslenişinden ‘pamuk eller cebe’ kampanyası çıktı!

“Biz bize yeteriz Türkiyem” dedi, Milli Dayanışma Kampanyası ilan etti.

Biz dayanışmacı bir milletiz zaten.

Ne ki, salgın yüzünden işinden gücünden, gelirinden olan milyonlarca insan, zengini daha zengin yapacağına inanılan destekleme paketlerinden kendileri için bir pay ayrılmadığını düşünüyor. Salgın odaklı ekonomik tedbirlerin garibana yansımayacağı görüşü yaygın.

Bu noktada genel anlamda bir kaygı var.

Hani o tedbirlerden ve fırsatlardan yararlanmak istiyor herkes; lâkin yararlanmak için borçsuz, harçsız olacaksın.. Vergi sigorta borcun olmayacak, banka kampanyalarından yararlanacaksan, kredi falan çekeceksen oraya buraya borcun harcın bulunmayacak. Borcun harcın yoksa, alacağın krediyi karşılayacak nakit paran, menkulün, gayrimenkulün falan varsa.. Niye borçlanasın ki?

Yani açıkçası bizim millet bu tedbir paketlerine pek inanmadı.

Bunun üstüne, ‘Milli Dayanışma Kampanyası’ başlattı Cumhurbaşkanı.

Yedi maaşını bağışlayarak kampanya için ilk adımı attı.

Hemen ardından vekiller, belediye başkanları, iktidarın yönetimindeki kaynaklardan nasiplenmenin derdindeki iş erbabı falan, “benden beş maaş, benden altı maaş…”

Bu dönemde, eve kapanmak zorunda kalan garip gurebanın ihtiyacı için kullanılacaksa kampanya sandığında birikecek paralar.. Eyvallah.

Ama vatandaşı gerçekten böyle olacağına ikna etmek lazım. Çünkü geçmişte de benzer kampanyalar yapıldı.. Biriken paralar amacına uygun kullanılmadı.

Salgın yüzünden işinden gücünden, ekmeğinden aşından olan milyonlarca insan var. Salgının ne zaman geçeceği, bu sürecin ne zaman biteceği belli değil. Bugün karnını doyuracak ekmeği bulabiliyor insanlar; yarın ne olacak?

Yani ulusal bir kampanya başlatırken, “ihtiyaç sahipleri” gibi afaki bir ifadeyle yola çıkma yanlışına düşmemek lazım. Bugün itibariyle milletin yarıdan çoğu ihtiyaç sahibi konumundadır zira.

Bir de, ‘güçlü devlet, sosyal devlet’ imajı çizerken, bu tür kampanyalarla vatandaşa “işimiz hayır hesaneta kaldı” diye düşündürtmemek lazım.

 

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
harika
Harika
0
_ok_do_ru
Çok Doğru
0
kat_l_yorum
Katılıyorum
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
_zg_n
Üzgün
KUVA-YI MİLLİYE ŞEHRİNİN KAHRAMAN VE KORKUSUZ EVLATLARI!
Giriş Yap

Balıkesir Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!