Kayıt altındaki çalışan emekliyle kayıtdışı çalışan emekli bir olur mu?

 

Kayıt altındaki çalışan emekliyle kayıtdışı çalışan emekli bir olur mu?

Aslında, “çalışan emekli olur mu” diye sormak lazım… Ama çalışmayınca açlık sınırında yaşamak zorundasın…

 

 

EMEKLİNİN canı çıksın!

Çıkınca da sakat… Geride kalan dulu, yetimi alıyor maaşını.

Adam ölünce, “bir emeklinin yükünden daha kurtulduk” diyemiyor ki hükümet!

Bittabi biliyoruz ki emekliyi sırttaki kambur, taşınması güç ağır tonajlı bir yük gibi görüyorlar.

Nerelere nerelere para bulunuyor da bu ülkede, iş emekliye gelince gıdım gıdım.

 

***

AL sana Cumhuriyet Primi… Hemi de beş bin lira!

Bir kereye mahsus. Cumhuriyetin 101. Yılında beklemeyin yani.

E canım dini bayramların ikişer bin liralık ikramiyeleri de var ya… Hoş; bir tepsi bayram baklavası bile alamıyorsun o parayla ama.. Neticede baklava da yemiyor zaten bu millet!

 

***

MARKET poşetine uygulanacak fiyat tarifesini bile çıkıp Cumhurbaşkanı açıklıyor canlı yayınlarda.

Onca bakan, bürokrat, devlet adamı, üst düzey yetkili, sözcü dururken..

Emekliye verilecek bir kerelik bayram primi rakamını Cumhurbaşkanı duyuruyor!

EYT’yi de duyurmuştu, seçimden az evvel.

Milyon küsur EYT’yi ekranlara kilitlendiydi.

“Verdim gitti” dediği an, cümle EYT’li havalara uçtu.

Kırk küsur yaşında emekli olmanın kıvancını, coşkusunu, gururunu, onurunu yaşadı aylık yedi bin beş yüz lira ile…

“Ben daha on – on beş sene çalışırım, bu yaşta emekli olup ne yapacağım” diyen olmadı.

Neden olmadı?

Hem çalışmaya devam edecek, hem emekli maaşıyla biraz daha rahat nefes alacaktı çünkü.

Bu ülkede otuz sene çalıştıktan sonra, “şöyle keyfimce bir emeklilik yaşayayım, oraları buraları dolaşayım” diyebilen kaç emekli vardır sizce?

 

***

BEN DE emekliyim neticede. Upuzun yıllar gelip geçiverdi; zamanı gelince verdik dilekçeyi.

“Haydi hayırlı olsun, emekli ettik seni” dediler.

Emekli ettiler de, “gez, dolaş gönlünce yaşa” dediler mi; demediler!

O formatta rahat rahat, huzur içinde yaşayabilecek bir maaş bağlanmadı ki?

O sebeple çalışmaya devam.

Yeni yerler keşfetmeyi, gezip dolaşmayı pek severdim eskiden.

Bu geçim sıkıntısı, bu hayat pahalılığı, bu alım gücü azlığı, bu borç harç manzarasıyla nereyi gezer dolaşırsın? Aha işte çeyrek depo mazot alıp bizim Körfez’e gidebilirsin çok çok; ötesi yok!

O halde ki şimdi, “gazeteden dışarıya çıkmıyorsun, git biraz gez dolaş” diyenlere, “para mı var birader cepte, gezmek dolaşmak bedava mı” diyemiyoruz…

Ne diyoruz?

“İşim çok, başımı kaşıyacak zamanım yok, biz bu dünyaya çalışmaya gelmişiz” falan…

Yalaaaan!

Yetmiyor işte…

 

***

SEVİNDİYDİK, yetmeyen, yetişmeyen maaşın üstüne, bir kerelik de olsa bi beşlik gelecekti işte.

Verdiler beşliği ama.. Çalışan emekliyi ayıklayaraktan…

Bir de on bin liranın üstünde maaş alıyorsan, beş değil, üç verecekler; idare et artık!

Bize yok yani 100. Yıl ikramiyesinden.

 

***

AYRIMCILIK değil mi şimdi bu?

Hani anayasal eşitlik falan?

O emekli ama çalışmıyor.. Ben emekliyim ama çalışıyorum.

Çalışıyorsan, zaten iki maaş geçiyor eline, ikramiye fazla!

Kayıt altındaki emekliye bunu reva görüyorlar.

Emekli olup da kayıt dışı çalışana ses yok!

Kayıt altında olmadığı için, ‘çalışmayan emekli’ kabul ediliyor.

 

***

BU 5 bin liralık prim olayı yargıdan döner, eşit yurttaşlık ilkesine aykırı falan diyeceğiz ama..

Reis vermiş hükmünü, hukuk neylesin gayrı.

 

 

 

Exit mobile version