KAVUN karpuz mevsimi şimdi. Koy dolaba, soğut, dilimleyip ye.
Yanında bir dilim beyaz peynir veyahut keçi peyniri olmalı.
Aslansütü esirgenmesin elbet.
Ama gel gör ki, şu çoban salatasız çilingir sofrasını kurmanın maliyeti var.
İşin içine domatesi, biberi, salatalığı, maydanozu, soğanıyla, zeytinyağıyla falan salatayı da kattın mı..
Balkonluk, teraslık veya bahçelik çilingir sofrasına, restoran parası ödersin!
Aslansütüne hiç girmiyorum; tahammül ötesi rakamlara ulaştı.
Kavundan gireyim mevzuya.
***
AYVALIK’ta geçen gün mahalle arasına yanaştırmış traktörü adam, römorkta kavun satıyor.
Canım çekti.. “Kaça kilosu” diye sordum.
On üç liraymış!
O ne be…
Satıcı tarttı, “elli altı lira” fiyat biçti, muhtemelen kabak çıkacak kavuna.
“N’apıyon birader sen” diye diklendim.
“Öyle” dedi, “maliyetine satıyoruz hâttâ…”
“Bırak kalsın…”
***
AYVALIK pazarında domates gördüm, pembe pembe.. Tezgaha dizmişler, “ye beni” diye bakıyor gözünüzün içine.
“On lira abi” dedi satıcı…
“Ver o zaman iki kilo…”
Bizim manavda en son on beş liraydı kilosu.
Marketlerde sebzesi de meyvesi de çarşıya pazara göre daha ucuz. Ama market işte.
Her lazım olanı bulacağın yerdir; iş manav reyonuna gelince olmuyor.
Pazardaki gibi mıncıklayacaksın, dokunup okşayacaksın, tek tek seçip torbaya dolduracaksın.
Marketlerin manav reyonlarından hep çürük kokusu gelir burnuma. O yüzden çarşıyı, pazarı tercih ederim.
Bizim cumartesi pazarına giderdim eskiden.. Eve yakındı.. Taşındık, unuttuk orayı şimdi.
Öteki pazarlara göre fiyatlar daha yüksek olur. Ürünün iyisi gelir tabi.
Ayvalık yani; turistik memleket.. Midilli’nin Yunan’ı da geliyor alışverişe.. O sebeple fiyatlar ikiye katlanır diye düşünürsün.. Önyargılı olmayın.. Ben de öyleydim; gittim, dolaştım; Balıkesir pazarlarındaki fiyatlara göre daha ucuz. İki yüz elli liraya bir haftalık sebzeyi meyveyi doldurdum torbalara.. Bu paranın içinde Ayvacık peyniri de var haa…
***
BİR DE ‘Karayolu Pazarları’mız var bizim.
Yedi yirmi dört mesai. Haftanın bir günü kurulan türden değil yani.
Yolun en virajlı, en daraşmalık, en hareketli noktalarına kurulma özelliği vardır!..
Buradan vuruyorsun kendini Körfez yoluna.. Karagedik rampasını tırmanıp düze indiğin anda kavun karpuz tezgahları karşılıyor seni.
Sonra yol boyunca, herkes kafasına göre tezgah kurmuş.. O tezgahlar büyümüş, serpilmiş.. Kavun karpuzun yanına patates soğan eklenmiş.
Domatesi, biberi, inciri, eriği, limonu, bilmem nesi; sıra sıra, kasa kasa dizili.
Her mini pazarın başına üşüşmüş onlarca alıcı.
Satıcı memnun bu işten.
Vergi yok, algı yok. Git Hal’den al malı; “tarladan topladık taze taze” bağırtısıyla sat!
Kimisi gerçekten tarladan toplayıp getiriyor tabi. Günahlarını almamak lazım.
***
BU karayolu pazarları Balıkesir’den Çanakkale’ye kadar sağlı sollu, her yerde kurulu.
Sezonluk derme çatma tezgahlar yenilenmiş. Kazanç sağlam o zaman.
Hani domates biber, kavun karpuz diyoruz da.. Toprak tencere bile satıyor adamlar.
Zeytin, zeytinyağı, bal, peynirin envai çeşidi; her şey var.
Kırk derece sıcakta o plastik şişedeki markasız, ne olduğu bilinmeyen zeytinyağından almak için mola veren vatandaşa ne diyeyim?
Birkaç kilometre ileride zeytinyağının sızmasını, erken hasadını, soğuk sıkımını, istersen rivierasını bulacaksın. Belki üç beş lira fazla ödeyeceksin ama, mal güvenilir sonuçta.
Haa, bir de karadut olayımız var.
Yol boyunca yığınla karadutçu görürsünüz.
“Buz gibi karadut suyu…”
“Hakiki karadut suyu burada…”
Tarım Orman Müdürlüğü ağaç sayımı yapıyordur; Balıkesir’de toplamda kaç karadut ağacı mevcut; merak ediyoruz.
Yani o kadar karadutçu varsa yol boyunca.. Memleketin her yanı karadut ağaçlarıyla kaplı olmalı!
Nerede bu ağaçlar peki?
Üfürüyor o zaman “buzz gibi karadutçu” arkadaşlar!
***
ASIL mevzu trafik aslında…
Karayollarında olur olmaz yere sebze meyve tezgahı açanları kim kontrol ediyor?
Birileri yer mi gösteriyor?
Yoksa bunlar kafalarına göre mi takılıyor?
Yolun emniyet şeridine traktörü yanaştırmış, kavun satıyor adam.
Başına üşüşmüş onlarca alıcı. Arabaları sıra sıra park etmişler… Otoyollarda park alanları oluyor da, Karayolları Genel Müdürlüğü’nün böyle bir uygulaması yok.
Yani, yolda kafana göre duramazsın. Trafiği tehlikeye atamazsın.
Sakat bir durum bu.
Freni patlamış bir kamyon, tır, otobüs falan maazallah bir dalsa tezgaha.. Antep’ten, Mardin’den gelen trafik faciası haberlerinin bir benzeri de buralarda yaşanır.
Saatte yüz yirmi kilometre hızla giden bir otomobilin sürücüsü kontrolünü kaybetse, dalar girer bu yol pazarlarına. Sonra üzülürüz.
***
O sebeple karayolu boyunca sıra sıra tezgah açanlara bir ayar vermek lazım.
Sürücüleri de mümkün mertebe karayollarındaki tezgahlardan alışveriş yapmamaları konusunda uyarmak lazım.
Güzergahta meyve sebze satılacaksa, önce satanı kayıt altına almak, sonra yoldan en az yirmi yirmi beş metre içeriye, uygun yerlere satış noktaları konuşlandırmak lazım.
Hangi belediyenin sınırları içindeyse, o belediyenin sağa sola taşma yapmayacak şekilde, bu satıcılara bir çeki düzen vermesi lazım. Karayolları yetkililerinin de bu tehlikeli manzarayı uzaktan izlememesi lazım.
***
GEÇEN gün Vali Hasan Şıldak da mola vermiş Edremit yolu tarafında.. Satıcılarla sohbet etmiş, alışveriş yapmış.
Valilikten gönderilen haber bülteninde şu ifade yer alıyor:
“Vali Şıldak, yaz mevsiminde yoğunluğu artan Körfez bölgesine gidiş güzergahında satış yapan esnafı da ziyaret etti. Vali Şıldak yolda verdiği molalarda esnafla sohbet etti, ürünler ve satışlar hakkında bilgi aldı.”
Ürünler ve satışlar hakkında bilgi alırken, “bu tezgahlar trafik güvenliği için risk teşkil ediyor” diye düşündü mü acaba Vali Bey?
Yolun sağına soluna kafasına göre tezgah açan vatandaşlara, “tehlike arz ediyorsunuz, her an üzücü bir kaza yaşanabilir burada” şeklinde bir uyarısı oldu mu?
Gönderilen bültene bakılırsa olmamış.
O da yolda durmuş, satıcılarla sohbet etmiş, arabanın bagajını doldurmuş, “haydi hayırlı işler” dileyip yola koyulmuş.
***
Başta Vali Bey olmak üzere, memleketi yöneten, bu mevzuyla ilgili kurum ve kuruluşların amirleri müdürleri.. Bu açıdan baksınlar mevzuya bir de.
“Kavunlar şeker gibi, karadut suyu da nefis” demesinler.