HAK, HUKUK, ADALET, DİSİPLİN

Hak mücadelesi insanlık tarihiyle koşut bir mücadeledir. Binlerce yıldır devam eden tarihe geçen hak arama mücadeleleri vardır. 1930’da tuz vergisine karşı, kendi tuzunu yapmak için Ahmedabad’dan Dandi’ye 12 Mart’tan 6 Nisan’a 400 kilometre Tuz Yürüyüşü, pasif direnişin en önemli sembolüdür. Denize doğru yapılan bu yürüyüşe binlerce Hint eşlik etmiştir.
90’lı yıllarda rahmetli Süleyman Demirel meydanlarda ‘Konuşan Türkiye’ diye yollara düşmüş, birinci parti olarak seçimlerden çıkmıştır.
Erdoğan 2010 referandumunda ‘Üstünlerin Hukukundan, Hukukun üstünlüğüne’ geçeceğiz diye meydanlarda halktan anayasa değişikliği için oy istemiştir. Bugün gelinen noktada Türkiye’de ‘Hukukun Üstünlüğünden’ ve adaletten bahsetmek mümkün değildir. Yapılan Kamuoyu araştırmalarından toplumda en az destek bulan hukuk ve adalet sistemidir.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye’de ki adaletsizliklere ve hukuksuzluklara dikkat çekmek için Ankara’dan İstanbul’a 25 gün süren 420 kilometrelik ‘Hak, Hukuk, Adalet’ yürüyüşü yapmış, Türkiye’nin dört bir yanından bu ‘Hak arama’ yürüyüşüne eşlik etmiştir. 9 Temmuz 2017 Maltepe’de biten yürüyüş ‘Adalet’ mitingiyle sonlanmıştır.
Muhalefet partilerinin topluma verebilecekleri en büyük vaat ‘Demokrasidir’.

Demokrasinin olmazsa olmaz vazgeçilmez unsuru siyasi partilerdir. Topluma demokrasi taahhüt eden partiler önce demokrasiyi kendi içlerinde içselleştirmeli, uygulamalı, topluma göstermelidirler. Muhalefette demokrasi vaat edip kendi içinde demokrasiyi uygulamadıklarında topluma karşı inandırıcılıklarını kaybederler, inandırıcı olamazlar.
Kuralsız demokrasi olur mu? Elbette olmaz. Demokrasinin temel koşulları hiç kuşku yok ki; kurallardır. Kurallar evrensel, uygulanabilir ve herkese eşit mesafede olmalıdır. Kişi ayrımı gözetmeksizin eşit uygulanmalıdır yoksa inandırıcılığı olmaz.

Demokrasinin olmazsa olmazı siyasi partilerde disiplin olmamalı mı? Olmaz olur mu, tabi ki olmalı. Disiplinin olmadığı hiçbir parti/kurum olmaz. Partilerin işleyişi anayasada nitelikleri belirtilen demokrasi esaslarına aykırı olamaz. Partilerin iç hukukları demokrasi ilkelerine uygun olmalıdır. Parti hukuku sıfatlı sıfatsız üyeden Genel Başkana kadar herkese eşit uygulanmalıdır.
Partilerde yönetimler ve kişiler değişir. Esas olan ilkeler ve parti iç hukukudur. Eğer partilerde yönetim yetkisini elinde bulunduranlar her zaman ve herkese uygulamaz, disiplini bir güç mekanizmasına dönüştürür, kendileri gibi düşünmeyenleri partiden atmaya kalkarsa, demokrasi ve adalete olan güven yara alır, sarsılır.
Bu kadar uzun girizgah nereden mi çıktı? Geçtiğimiz günlerde bir TV programında, CHP’de il başkanlığı, genel başkan yardımcılığı ve Meclis başkanvekilliği görevlerini yapmış Yılmaz Ateş’in programda söylediklerinden dolayı Ankara İl Disiplin Kurulu tarafından ‘kesin ihraçla’ partiden çıkarılmasından.

Yılmaz Ateş’in söyledikleri kamuoyunca yanlış anlaşılmaya yol açtığı düşünülse bile aynı programda ve daha sonraki günlerde söyledikleriyle kendi dönemini kast ettiğini defalarca açıkladı. CHP’de yakın geçmişte ve bugün, CHP ve genel kamuoyuna rahatsızlık veren açıklamalarda bulunanlarla ilgili şimdiye kadar böylesi hassas bir disiplin süreci işletilmedi. Birçok örnek verilebilir ama en çarpıcı olanı ‘’Ben CHP Milletvekiliyim ama CHP’li değilim’’ diyen,  partinin karşı olduğu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Anayasa değişikliği referandumunda partinin aksine evet kampanyasına katılan CHP’li olmayan CHP milletvekili hakkında hiçbir işlem yapılmadı.
Maalesef geçmişte CHP, DP, DYP, ANAP… ta olduğu gibi bugünde AKP dahil CHP’de de başbakanlık, bakanlık, milletvekilliği dahil hangi görevi yapmış olursa olsun parti yönetimiyle düşülen en küçük farklılıklar; yıllarca verdiğiniz emeğe bakılmaksızın partiden atılmanıza yol açabiliyor. Siyasi tarihimizde bunun onlarca örneği ne yazık ki var. Bu da kitlelerin, partilerin topluma vaat ettiği demokrasiye olan inancın sarsılmasına yol açtığı bir gerçek.

Yılmaz Ateş’in disiplin süreci henüz sonlanmış değil. İl disiplin kurulunun kararına itiraz eden Yılmaz Ateş’in durumu Yüksek Disiplin Kurulu tarafından önümüzdeki günlerde görüşülecek. YDK’da karar değişir mi, değişmesini umut ederiz; yukarısı isterse, değişir…
17 yıldır tek başına iktidar olan AKP dahil bütün siyasi partiler topluma SPK (Siyasi Partiler Kanunu) değişmelidir der ama bir türlü değişmez; kim değiştirecekse!

Exit mobile version