BU FANİ DÜNYADA ADEMOĞLUNA BU KADAR EZİYETE LÜZUM YOKTUR!

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

Beykoz fabrikasının kurulması sırasında bir İngiliz danışman II. Abdülhamit’e “bu fabrika zarar edecek, işçileri 16 saat çalıştırmak bile yetmez, çocuk işçi çalıştırmak lazım” şeklinde bir rapor gönderiyor.  Tabi o dönem sanayi devriminin en hızlı zamanları İngiltere’de insanlar günde 16 saat çalıştırılıyor, çocuk emeği sömürülüyor. İşyerinde tükenip ölenler var ve ölenlerin yerine hemen yeni işçiler bulunuyor.  

 

Marks ve Engels’in teorilerini şekillendirdikleri vahşi bir çalışma ortamı var. Charles Dickens OliverTwist’i o dönemin İngiliz toplumunun bir eleştirisi olarak yazıyor. Daha ortada çalışma saatleri, asgari ücret, sendika, hafta tatili, yaş sınırı, emeklilik gibi düzenlemeler yok. Avrupa’da kapitalist birikimin hızla oluştuğu yıllar. İngiltere’deki fabrikalar durmaksızın çalışıyor. Londra’nın üzerinde her daim karanlık bir duman var. Thames kirli akıyor. Londra varoşlarında vaziyetleri  kölelerden bile ağır olan işçi yerleşmeleri var.  Böyle bir kültürde yetişmiş karlılığın, verimliliğin tek ölçüt olduğunu düşünen bu İngiliz teknokratın raporuna Padişah ise “bu fani dünyada ademoğluna bu kadar eziyete lüzum yoktur” notunu düşüyor.

 

İki farklı bakışın ve iki farklı paradigmanın insan ve dünya algısının özetidir bu anekdot.  Tabi sonrasında dünya çok değişti.  

Türkiye’de ilerlemek ve gelişmek için batı ekonomilerine eklemlendi. Bu arada batı vahşi üretimden Fordizm ve Taylorizm’e  oradan daha sistemik ve bürokratik üretim biçimlerine ilerledi. Sosyalizm bir ideoloji olarak ortaya çıktı, dünya siyasetini şekillendirdi, büyük grevler oldu, insanlar öldü ve nihayet sosyal demokrasi batı demokrasilerinin büyük çoğunluğunda egemen ideoloji haline geldi.

Rusya’daki devrim sosyalizmin insanı özgürleştiren değil onu devlet eliyle sömüren ve köleleştiren bir sisteme nasıl dönüşeceğini gösterdi. Şirketlerin yönetim doktrinleri sistem odaklı yaklaşımlardan insan odaklı yaklaşımlara doğru evrildi. Personel yönetimi birimleri insan kaynakları yönetimi oldu. İnsanı kişiliğinden arınmış bir “persona” olarak gören üretim bakış açısı en azından onu bir insan olarak kabul etti.  Ama onu hala bir kaynak olarak değerlendirdi.

 

1990’lardan sonra Neoliberalizm sosyal demokrasi ve refah devletini parçaladı. Neoliberalizm  bu defa  Fordizm ve Taylorizmdeki şekliyle sistemsel değil insanı manipüle etme üzerine kurulu bir yönetim yaklaşımı geliştirdi. Performans sistemleri, liderlik mavalları, kişisel gelişim hikayeleri, rekabet ve başarı öyküleriyle milyarlarca insan bir süre daha yönetildi. Sopalar sallandı, havuçlar verildi, vaadler, gelecekler, terfiler ve bu arada teknoloji ve tüketimle başı dönmüş kitlelerin metropollerde AVM’ler ve bankalar arasındaki sürüklenişi  bu dönemleri tanımladı.

Her yönetici SunTzu okudu, Makyavel’i elinden düşürmedi. Robert Green’in İktidar, Savaş sanatı, gibi  kitapları çok sattı. Herkes stratejist oldu, herkes rakibe dönüştü. Belgesellerde büyük predatorlar keyifle izlendi ve dersler çıkarıldı.  İskender, Sezar, Napolyon ve Hitler’in stratejileri küçük şirketlerin Yönetim Kurulu toplantılarına kadar düştü.

2000’li yılların ortalarından sonra bazı şirketlerde İnsan Kaynakları biriminin adı Çalışan Deneyimi oldu. Bazı yerlerde Mutluluk Yönetimi Müdürlükleri kuruldu.  İnsan ve onun tatmini iş hayatının en büyük mevzusu olmaya devam etti. Son olarak büyük istifa, sessiz istifa gibi kavramlar gündeme geldi.

 

Sürdürülebilirlikten bahsediliyor. Prekarya denilen kazandığı ancak günü kurtarmaya yeten eğitimli bir kitle çığ gibi büyüyor. İnsanlar isteyerek çalışmıyor. Şirket ve insan arasındaki bir dönem kapanır gibi görünen uçurum hızla açılmaya devam ediyor. Fukayama’nın dediği gibi tarihin sonunda değiliz belki ama eski dünyanın, eski yönetim anlayışlarının ve şirketlerin sonundayız sanırım.

Sultan II. Abdülhamid’in İngiliz danışmanın raporu kenarına düştüğü nottan bugüne yaklaşık 150 yıl  geçti. Çağlar, teknolojiler, yönetim biçimleri değişti ancak o argüman hiç değişmedi : bu fani dünyada ademoğluna bu kadar eziyete lüzum yoktur.”

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
harika
Harika
0
_ok_do_ru
Çok Doğru
0
kat_l_yorum
Katılıyorum
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
_zg_n
Üzgün
BU FANİ DÜNYADA ADEMOĞLUNA BU KADAR EZİYETE LÜZUM YOKTUR!
Giriş Yap

Balıkesir Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!