ALLAH HEPİMİZE YARDIM ETSİN!

 

 

BALIKESİR Sanayi Odası Başkanı Nazmi Yarış’tan durum tespiti:

“Yeni ekonomi politikaları güvensizlik ve istikrarsızlık ortamı oluşturdu. Döviz kurunda gelinin noktada hammadde, enerji, nakliye gibi girdi maliyetleri yükseldi. Tedarikçiler malzeme temin edemiyor. Sanayici nasıl ayakta kalacağının hesabını yapıyor. En kısa sürece piyasaların istikrara kavuşmasını sağlayacak tedbirler alınsın.”

 

***

SANAYİ Odası Başkanı’ndan, “şöyle şöyle yaparsak düze çıkarız” demesini beklersiniz.

Yoksa, ekonomiden hiç anlamayan dümdüz vatandaş da aynı şeyleri söyleyebiliyor.

Sanayi Odası Başkanı söyleyince gazetelerde manşet oluyor.

Peki sayın abimiz, sizin öneriniz nedir? Bu ekonomi modelini beğenmediniz madem, siz nasıl bir model öneriyorsunuz?

Aylar öncesinden bağıra bağıra geldiğini hepimizin gördüğü ekonomik kriz için o zaman hangi uyarıyı yaptınız?

Yurdum sanayicileri adına ne gibi öneriler sundunuz?

“N’aparsak düze çıkarız” sualine vereceğiniz yanıt nedir?

 

***

GEÇENLERDE Ticaret Odası Başkanı Rahmi Kula’yı aradık. Sorduk: “Ne olacak bu ekonominin hali?”

“Allah hepimize yardım etsin!”

O da durum tespiti yaptı; öneri sunmadı, uyarıda bulunmadı, vaziyeti Allah’a havale etti.

Başta dedik ya, sokaktaki adam da söylüyor aynısını:

“Allah hepimize acısın, durum çok vahim…”

 

***

İŞ dünyası.. Üretici, sanayici, tüccar.. Herkesin görüp içinde yaşadığı gidişata dair tespit yapmakla yetinmez. Reçete yazar. Öyle olmalı yani.

Daha fazlasını söylemek zorunda. Eleştirmek, yanlışa yanlış demek, doğru olanı göstermek zorunda.

Sadece onlar değil; dünya kadar iktisatçısı, ekonomisti var bu ülkenin.

Üniversitelerde, tırnak araları tebeşir tozuyla dolmuş, kara tahta önünde sabahtan akşama kafa patlatan profesörler, doçentler falan. İçlerinde ekonominin kitabını yazmış olanlar da var hâttâ.

Üçü beşi, akredite oldukları televizyon kanallarına çıkıp hükümet ağzıyla konuşuyor.. Geri kalanı, bilgisini, birikimini, tecrübesini, eğitimini, aklını, fikrini sınıflara hapsediyor!

E çıkın bir şeyler söyleyin.

 

***

BÖYLE giderse, “Türk milleti kanaatkardır, azla yetinmeyi bilir, kaderini yaşar” türü telkinlerin artık işe yaramayabileceğini.. Sınıflar arası uçurumun derinleştiğini.. Kitlesel patlamalar yaşanabileceğini falan.

Hani, yüksek enflasyonla içselleşmiş Güney Amerika’nın yoksul ülkelerindeki gibi şiddet ve yağmacılığın bizde de olabileceğini.. Yoksullaşma hızına paralel olarak her alanda erozyon oluşabileceğini…

Eh, bunları da toplum ve siyaset bilimciler çıkıp söylemeli.

 

***

SABAH kalkar kalkmaz ilk işimiz televizyondan ya da internetten doların avronun durumuna bakmak oldu artık!

Deste deste dövizimiz varmış gibi… Ne gezeeeer!

Artarsa, her anlamda bize giriyor; o sebeple bakıyoruz yani.

Kağıdın kıymetini, tuvalet kağıdına gelen uçuk kaçık zamlarla anlayabilen bu millete, gazeteyi bastığın üçüncü hamur kağıdın her seferinde daha yüksek fiyatla temin edilebildiğini anlatmıyoruz artık. Tuvalet kağıdı fiyatları uçtuysa, gazete kağıdı fiyatları da uçmuştur otomatikman.

Hele de her şeyde olduğu gibi kağıtta da dışa bağımlı hale getirildiysen…

“Kağıt fabrikalarını satıp arazilerini toplu konut alanı yaparken bunların başımıza geleceğini düşünemedik” cümlesinden bir başlayıp..Devlete ve millete ait malın mülkün, fabrikanın, arazinin değerinin çok altında rakamlarla yerlisine yabancısına adeta hediye edilmesine kadar getirmek de var tabi.. Ne ki, artık bunları söylemenin çok anlamı kalmadı.

Yani, durum tespitleriyle oyalanmak yersiz. Nasıl kurtulacağımızın reçetesi lazım bize.

 

***

ÇÖP konteynerinden ekmek artığı, çürümüş sebze meyve toplamak zorunda kalan çaresiz vatandaşa Merkez Bankası’nın faiz politikasını anlatamazsınız. Dolarla, altınla, borsayla zaten işi olmaz. Evi nasıl ısıtacağının, ocağı nasıl kaynatacağının, evdekilerin karnını nasıl doyuracağının derdindedir.

Her yeni doğalgaz faturası, elektriği, suyu falan; içini acıtır. Boğazı düğümlenir.

Eh, n’apmak lazım o zaman?

Soğan ekmek yiyin, porsiyonları küçültün, evinizi daha az ısıtın!..

Otobüse minibüse binmeyin meselâ; yürüyün.. Hem cüzdana iyi gelir, hem sağlığa!..

 

***

AH keşke ekonomi biliminden anlasak da, tespit yapmanın ötesinde, çare üretebilsek.

Ekonomi dediğin şey bizim için, iki ay önce on liraya aldığın malın bugün otuz liradan satılması karşısında, çaresizce sövmekten ibaret…

Anlayanlar da bizim gibi yapıyor.

 

Exit mobile version