ÜZME TATLI CANINI OKŞA PATLICANINI

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Ş. TARIK SÜRMELİOĞLU

(Bel altı bir mevzu değildir, aksine üreterek mutlu olmaya dair yol ve yöntemler içermektedir.)

 

SEBZE meyve fiyatları niye bu kadar yüksek?

Patlıcan on beş lira meselâ.

Allah’ın patlıcanı.. Belki de en sevilmeyen sebze.

Bizim hanım sever; patlıcandan yapılan her yemeği severek tüketir.

Ben aramam.. Olursa yerim, olmazsa “niye yok” demem.

Pazar alışverişini severim. Sebzeleri torbaya doldururken patlıcana en son sıra gelir.

Almasak olmaz.. “Niye almadın” diye hesap sorulur.

Alırız mecburen.

En son dönüp baktığın sebze patlıcan; fiyatı on beş lira.

Biber yirmi liraya erişmiş.

Soğanı, patatesi, pırasası, havucu falan derken..

Emekli maaşının önemli bir bölümünü pazarda harcıyorsun yani.

E biz emekli adamız, aylık belli, masraf belli.. Yüzde on zam aldık yılbaşı itibariyle; o da iki kilo patlıcan parası yani!

 

***

EFENDİM neymiş, marketlerin manav bölümlerinde pahalı sebzeler satılmayacakmış.

Meselâ patlıcan, domates, biber falan bulamayacaksınız.

Fiyat yüksek diye.

Sebze meyve manavdan alınır, pazardan alınır. Ellersin, bızıklarsın, okşarsın; seçersin yani.

Markette genellikle büzüşmüş olanları kalır, sinir olursun.

O sebeple marketten almayız sebzeyi meyveyi.. Ya manava, ya pazara…

Tamam da birader, niye bu kadar pahalı?

Sebze alacağına, git bir kilo kıyma al, hem kırmızı et yedim dersin, hem karnın doyar, damağın şenlenir.

Patlıcandan geriye kalan damak tadı nedir Allah aşkına?

Niye pahalı?

Dış güçlerin oyunu!..

Hep öyledir ya.. Başımıza gelen bin türlü musibetin tek sorumlusudur dış güçler.

Patlıcan borsasıyla oynuyor pezevenkler!

 

***

ÖYLE değil tabi.

Arz – talep diye bir durum var.

Yani, üretim – tüketim denilen şey.

Üretim az, talep çok.. Millet yiyecek, karnını doyuracak.

Tarlalar boş duruyor.. Eken biçen az.

Milletin efendisi köylü, üretim maliyetlerinin yüksekliğinden dertli; ekmiyor.

Tarlada bin bir emekle üretiyorsun.. Satışta karşılığını alamıyorsun.

Tarlada üç kuruş ürün; pazarda otuz üç katına satıyorsun.

Aracılar kazanıyor.. Kendi kurdukları borsada malı fiyatlandırıp piyasayı dalgalandıranlar kazanıyor.

Tacir kazanıyor.

Üretim az.. Kışın zaten seraya talim ediyorsun mecburen.

Fırtına, hortum, yağmur, çamur derken.. Seralar zarar görüyor.

Hooop, patlıcana zam!

Nakliyesi makliyesi falan.

Mazotun litresine yapılan on kuruşluk zam bile raftaki sebzeye anında yansıyor.

 

***

BİZ patlıcana, bibere odaklanıyoruz ama.. Her cins malın fiyatında önemli bir artış söz konusu.

O enflasyonla mücadele, indirim kampanyaları falan hepsi hikaye.

Astronomik bir artış, ardından katlanılabilir psikolojik sınır.

On beş liralık patlıcan on liraya sabitlenir; “fiyatı düştü” dersin, sevinirsin.

Beş liraya aldığın günleri unutursun.

 

***

MİLLET BAHÇELERİNDE

DOMATES BİBER YETİŞTİRSEK…

YAŞAM, karın doyurma mücadelesi bir nevi. Doymazsan yaşayamazsın.

Kendi kendine yetebilen ülkeler sıralamasında en yukarılardayken.. Şimdi, dışa bağımlı hale geliyorsun.

Yani, seksen milyonun karnını doyuracak düzeyde gıda üretimi yapmıyoruz.

Ayrıca, tüketim o kadar sarıp sarmaladı ki hepimizi, ‘üretim’ kavramını unuttuk gitti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ikide bir “yatay yaşam” diyor ya..

Bu sadece az katlı binalarda, müstakil yapılarda oturmak anlamında değil.

Toprağa basma, toprakla oynama, kendin için bir şeyler yetiştirmeyi, üretmeyi kapsıyor aynı zamanda.

Ama herkesin oynayacak, eşelenecek toprağı yok ki.

Yerel yönetimlere görev düşüyor o zaman.

Hani şu hobi bahçeleri olayı var ya.. Onun geniş açılısını düşünün.

Geniş arazilerde, isteyen herkesin yararlanabileceği sebze meyve bahçeleri meselâ.

Sembolik rakamlarla arazi kiralasınlar.. Elli  – yüz metrekarelik toprak; vatandaş patlıcan eksin, soğan eksin, patates yetiştirsin.. Toprakla oynasın.. Negatif elektriği toprağa bıraksın, rahatlasın.

Domates biber eksin.

Sebze bahçelerinde ziraat mühendisleri, teknikerler görevlendirilsin, vatandaşa kurs versin, ders versin, teknik bilgiler versin.

Üretmenin hazzını doya doya yaşasın millet.

Kendi patlıcanını okşasın, mutlu olsun.

Millet kıraathanesidir, millet bahçesidir falan, bunlar iyi hoş ama, tüketim ağırlıklı yatırımlar sonuçta.

Millet bahçeleri, boş beleş oturup dinlenmek için olmamalı.

Bahçe dediğin yerde eksin biçsin vatandaş.

İş çıkışı gidip bahçesini sulasın..

Hafta sonu gitsin çoluk çocuk, domateslere biberlere baksın.

Yatay yaşayalım hepimiz.. Toprağa bağımlı yaşayalım.

Dünyanın Hazine arazisi boş duruyor.

Herkesin eşeleyeceği bir parça toprağı olsun.

Kendi yetiştirdiğin ürünle arana tüccar girmeyecek bu durumda.

Aracılar olmayacak.

Patlıcan fiyatı düşer mi o zaman?

Düşsün düşmesin, sen kendi patlıcanına bak.

 

10 BALIKESİR / www.10balikesir.com

 

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
harika
Harika
0
_ok_do_ru
Çok Doğru
0
kat_l_yorum
Katılıyorum
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
_zg_n
Üzgün
ÜZME TATLI CANINI OKŞA PATLICANINI
Giriş Yap

Balıkesir Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!