Fransa’nın Ankara Büyükelçisi Herve Magro, Türkiye’ye veda ederken sağlam ve dirençli ikili ilişkilere dikkati çekti

Fransa’nın Ankara Büyükelçisi Herve Magro, iki ülkenin zorluklara rağmen, son derece sağlam ve dirençli ilişkilere sahip olduğunu belirterek, Türkiye’den dostane anılar ve hayran olduğu Türk halılarıyla ayrılacağını söyledi.

Ankara’da görev süresi sona eren Magro, buradaki hayatını ve Fransa-Türkiye ilişkilerini AA muhabirine anlattı.

Görevine Kovid-19 salgını döneminde başladığı için o dönemde yapmak istediği birçok şeyi gerçekleştiremediğini belirten Magro, salgın sonrası Ankara’da çok sayıda kişiyle tanıştığını aktardı.

Magro, “Ankara’da olsun, İstanbul’da olsun veya ziyaret ettiğimiz diğer kentlerde olsun enteresan birçok şey yaptık, son derece güzel bir tecrübe oldu.” dedi.

Görev süresi boyunca kendisini en çok etkileyen anlardan birinin Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından bölgeye yaptığı ziyaretler olduğunu dile getiren Magro, “Beni derinden etkileyen anlardan biri olarak kalacak, her ne kadar son yıllarda daha olumlu bir çok hatıra biriktirmiş olsam da.” diye konuştu.

Fransa-Türkiye ilişkileri

Magro, Ankara’daki görevi sırasında, ikili ilişkiler çerçevesinde bazen zorluklar yaşanmasına rağmen birçok alanda faaliyetlerin sürdürülmüş olmasından mutluluk duyduğunu aktardı.

Türkiye ile Fransa’nın derin ve köklü ilişkilere sahip olduğunun altını çizen Magro, “Birkaç yıl sonra ikili ilişkilerimizin tesisinin 500. yıl dönümünü kutlayacağız, diğer bir ifadeyle, 1535 yılında ilk Fransa Büyükelçisinin İstanbul’a gelişini. Fransa’nın Türkiye’deki varlığı, hem eğitim hem kültür hem de ekonomik alanlarda son derece güçlü. Dolayısıyla, paradoksal bir şekilde, tüm bunlardan çıkardığım ders, yaşadığımız zorluklara rağmen, ilişkilerimizin son derece sağlam ve dirençli olduğu ve aynı zamanda geleceğe dair umut veren birçok olumlu unsur taşıdığıdır.” dedi.

Magro, ikili ilişkilerde, iklim değişikliği ile mücadele ve teknoloji alanlarında başlatılan işbirliğine değinerek, “Fransız Kalkınma Ajansının (AFD) yaptığı faaliyetler gibi son derece yararlı imkanlarımız söz konusu. Uzun vadede, depremden etkilenen bölgelerin yeniden inşası konusundaki taahhüdümüzü de eklemek isterim. Gördüğünüz üzere birlikte yapacak daha çok işimiz var.” ifadelerini kullandı.

“Önümüzdeki haftalarda yeni bir sayfanın açılmasını temenni ediyorum”

Türkiye’nin Avrupa Birliğine (AB) üyelik süreci hakkında konuşan Magro, AB’nin Türkiye ile daha derin bir işbirliği unsurlarını belirlediğini ve gerekli olan ilişkiyi yeniden canlandırmak üzere çalışılacağından emin olduğunu söyledi.

Magro, “Türkiye, Avrupa Birliği için vazgeçilmez bir ortaktır.” diyerek, “Önümüzdeki haftalarda yeni bir sayfanın açılmasını temenni ediyorum.” ifadesini kullandı.

“Beni en çok etkileyen Yaşar Kemal’in İnce Memed serisi olmuştu”

Ankara’da büyüdüğünü ve Türkçeyi farkında olmadan öğrendiğini hatırlatan Magro, çok sayıda Türk romanı okuduğunu aktardı ve şunları kaydetti:

“Beni en çok etkileyen, belki o zamanlar daha genç olduğum ve bir şeyleri keşfetmeye meraklı olduğum için, Yaşar Kemal’in İnce Memed serisi olmuştu. Bence bu eser, yalnızca Türk edebiyatı açısından değil daha geniş bağlamda edebiyata dair birçok şeyi öğrenmeme vesile oldu. Daha sonra, Türkiye’de bulunduğum çeşitli görevlerim sırasında Yaşar Kemal’in kendisiyle tanışma şansına nail oldum, olağanüstü bir deneyimdi.”

Magro, Türkiye’de birden fazla görevde bulunduğunu söyleyerek, her görevinde çok sayıda şehri defalarca ziyaret ettiğini aktardı.

Ülkenin yıllar içerisinde geliştiğini görmek açısından bu ziyaretlerin çok ilginç bir tecrübe olduğunu dile getiren Magro, son üç yılda Türkiye’nin güneydoğusunu görme imkanı bulduğunu ifade etti.

“Türk halılarının büyük bir hayranıyım”

Magro, Türkiye’den ayrılırken yanına alacağı eşyalardan bahsederek, “Türk halılarının büyük bir hayranıyım dolayısıyla çok sayıda Türk halısı satın aldım.” dedi.

Gideceği yerlere beraberinde bu halıları da götürmeyi düşündüğünü belirten Magro, halıları çok etkileyici bulduğunu ve Türk kültürünün bir parçası olduğunu dile getirdi.

Büyükelçi Magro, halıların yanı sıra desteklediği Ankaragücü futbol takımının formalarını da yanına alacağı aktararak, “Ankaragücü Kulübü’nün çocuklarımdan torunlarıma, ailemin tüm bireylerine hediye ettiği formalar var. Ankaragücü’nü ikinci ligdeyken, ardından da birinci lige geçtikten sonra hep takip ettim. Unutmayalım ki bu takım Türkiye’nin başkentini temsil ediyor dolayısıyla geleceğinin büyük başarılarla dolu olmasını ümit ederim. Küçükken birkaç defa gittiğim 19 Mayıs Stadı’nın yeni halinin açılışında bulunmayı çok isterdim.” dedi.

“Buradan ayrılırken bir parçamızı da bırakıp gideceğiz”

Ankara’da doğduğu ve burada sayısız anılara sahip olduğu için Ankara’ya dair birçok şeyi özleyeceğini dile getiren Magro, “Büyükelçiliğin bulunduğu muhitte yaptığım yürüyüşler hatırımda kalacak. Çünkü bu muhit hep bildiğim bir yer gibi gelirdi bana.” ifadelerini kullandı.

Magro, İstanbul Başkonsolosluğu görevi sırasında yavruyken bulduğu, Kudüs ve Paris görevlerinde yanından ayırmadığı kedisi “Buçuk”u hatırlatarak, şunları kaydetti:

“Buradan ayrılırken bizden bir parçamızı da bırakıp gideceğiz. İstanbul’da doğan kedimiz Buçuk, bize Kudüs ve Paris’te eşlik ettikten sonra, burada aramızdan ayrıldı ve adeta bir timsal gibi, doğduğu topraklarda istirahat ediyor şimdi.”

“Burada irtibatı kesmeyeceğimiz çok iyi dostluklar edindik”

Ankara’daki diplomatik çevrenin birbiriyle iletişiminin güçlü olduğu aktaran Büyükelçi Magro, salgın sürecinin diplomatlar arasındaki bağları güçlendirdiğini belirterek, “Burada irtibatı kesmeyeceğimiz çok iyi dostluklar edindik. Bunun yanı sıra son derece iyi Türk diplomat dostlarımız da var. Kendileri bizi daima çok güzel ağırlamışlardır ve bazılarıyla dostane ilişkiler kurabildik. Bu da ayrıca görevim süresince biriktirdiğim anılardan biri olacaktır.” ifadelerini kullandı.

Magro, Türkiye’de görev yapacak diplomatların ülkeyi gezmesi ve insanları tanıması gerektiğini söyleyerek, “Sadece Büyükelçilikte kalıp, nota ve rapor okuyarak vakit geçirmemek gerekiyor. Bunun her ülke için geçerli olduğunu ancak bu kadar zenginlik ve çeşitlilik barındıran bir ülke olan Türkiye için bilhassa geçerli olduğunu düşünüyorum.” dedi.

Türkler ve Fransızlar arasındaki benzerlikler hakkında düşüncelerini aktaran Magro, iki milletin yaşadıkları Akdeniz coğrafyasının da etkisiyle birçok alanda ortak zevklere ve hayat tarzlarına sahip olduğunu vurguladı ve sözlerini şöyle sürdürdü:

“Örneğin gastronomi bunlardan biridir. Biz Fransız ve Türkler olarak, içinde neşeyi ve muhabbeti barındıran mutfağa özel bir ilgi duyuyoruz. Bir masanın etrafında bir araya gelip dostlarla yemek yiyip sohbet etmeyi seviyoruz. Müziğe karşı duyduğumuz ortak ilgiyi unutmamak gerek. Daha birçok ortak ilgi alanı sayabilirim. Sinema alanında dahi çok yakınız zira hem Türkiye hem de Fransa verimli bir sinema sektörüne sahip oldular. Kültürlerimiz arasında çok sayıda benzerlikler mevcut. Zaten bunu, kültürel alanda geliştirdiğimiz işbirliğimizin niteliği açısından da görebiliyoruz.”

Kültürel alanda iki ülke arasında geliştirilen işbirliğinin ekonomik alanda da geçerli olduğunu söyleyen Magro, “Şirketlerimiz müttefik olduklarında, hem şirketin hem de yöneticilerinin aynı dili konuştuklarına şahit olduk.” diye konuştu.

Exit mobile version