O müsilaj dedikleri vahşi sermayenin ağzından akan salyadır!

5 HAZİRAN DÜNYA ÇEVRE GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN…

 

 

 

BUGÜN Dünya Çevre Günü a dostlar!

Geçenki yazıda ne dediydik:

“Bu günler haftalar falan, hep tüketilen şeyler üzerine kurgulanır bilirsiniz.Çevrenin içine etmesek, Çevre Günü’nü niye kutlayalım?”

Türkiye’nin dört bir yanında patlak veren insan kaynaklı çevre olayları ve eylemleri bırakın bir kenara.

Yaşadığımız memlekete bakalım yeter.

Her yanımız çevreyi, doğayı, canlıyı, suyu, toprağı, havayı, bitkiyi tehdit eden gelişmelerle çevrili.

“Çevre” diye ağzını açtın mı ‘hain’ damgası yiyorsun hemen.

Tartaklanma, gözaltı, mahkeme koridorları, tutuklama, ceza; hepsi seni bekliyor!

Çevreciysen hainsin(!) çünkü…

 

***

MADENCİYİ savunacaksın.

Devletin verdiği binlerce ruhsatın, yeni faaliyete geçen yüzlerce ocağın savunucusu olacaksın.

Ekonomi, kazanç, para, istihdam, zenginlik diye bakacaksın mevzuya.

Gâvurun binlerce ağacı kesip katlettiği maden sahasının, bölgenin çocukları için iş kapısı olduğunu anlatacaksın.

Kontrolsüz madenciliğin suyunu, toprağı, havanı zehirleyebileceğini aklının ucundan bile geçirmeyeceksin.

O süslü, o kokona, o şehirli çok bilmiş kadınlarla..Kaprili, spor ayakkabılı, dövmeli, küpeli şehir züppelerinin ‘madene hayır’ eylemlerini.. Demokrasimizi, kalkınma hamlelerimizi, gelişme ve büyüme hedeflerimizi, istihdam politikalarımızı sekteye uğratma  teşebbüsü olduğunu bileceksin!..

..ve bu teşebbüsün ardında muhakkak surette ‘dış mihraklar ve yerli işbirlikçileri’ olduğunu aklından çıkarmayacaksın!

Çıkarırsan..

Onların çıkarına hizmet ettiğini düşünür ve ‘hain’ yaftasını asarız boyuna.. Ona göre!

 

***

SON çevresel vukuatımız deniz salyası meselesi.

Vukuattır; insan aklının doğurduğu bir sonuçtur zira.

Bitmek bilmeyen kazanma iştahının, kendinden başkasını düşünmeyen köleci egoist zihniyetin, vahşi sermayenin ağız salyasıdır denizi kaplayan.

Yirmi beş – otuz milyon insanın yaşadığı bir bölgede, her cins atığın hoyratça deşarj edilip kirletilen, içine edilen, tüketilen Marmara’nın deniz denecek yanını bırakmadılar.

Derelerinden, nehirlerinden taşınan kirin, pasın, atığın fosseptik çukuruna dönüştü Marmara.

Bandırma’nın, Erdek’in sahillerini kaplayan o sümüksü tabaka hepimizin eseri.

Arıtma maliyetinden kaçan sanayi baronlarının, iki metrekare alanı çimlendirip ‘çevreye önem veriyoruz’ havası atan yerel yönetimlerin, koca koca şehirlerin kanalizasyonu denize boşaltılırken görmezden gelenlerin falan filan.

Haydi şimdi kiralayın deniz süpürgelerini; yüzeydeki salyaları temizleyin!

Dip kısım ne olacak?

 

***

GASTRONOMİ şehriyiz ya hesapta… Hani deniz mahsullerimizle falan övünüyoruz.

Deniz ıspanağı, deniz börülcesi, yosun mosun…

Deniz salyasını da gastronomi ilmine kazandırmayı denesinler bari!..

Artık tavada mı kızartırlar zeytinyağıyla, tatlı mı yaparlar, orası şeflerin becerisine kalmış…

 

***

BİTTABİ, vurdumduymazlığımız, bencilliğimiz, masraftan kaçınmacılığımız, vahşi görgüsüzlüğümüzü de unutmamak lazım.

En basitinden, seksen – yüz lira para verip, çıkardığı molozu – hafriyatı resmi döküm sahasına götürüp boşaltmayı kerizlik olarak gören.. Bunun yerine, akşamın karanlığı, etrafın tenha ortamında kamyon kamyonmolozu köy yollarına bırakıp kaçıveren..“Moloz dökmek yasaktır” tabelasının altına römork römork çöp bırakan köylü kurnazı tarafımız!

Biz böyleyiz.

 

***

YOL inşaatına altyapı malzemesi üretmek için koca koca tepeleri, hayvanların otladığı meraları, güzelim yeşillik alanları kepçelerle delik deşik eden belediyeciliğimizin verdiği kalıcı zararı da hesaptan düşmeyelim.

Kepçe demişken.

Geçen gün Akçay sazlığıyla Burhaniye Orjan arasındaki bataklık bölgede, Büyükşehir’in kepçeleri çamura battı biliyorsunuz.

Oralar hem yazlık, hem turistik alan, hem sanayi, hem tarım, hem moloz döküm sahası, hem bataklık, hem sulak alandan beslenen canlıların yaşam bölgesi, hem çöplük, hem her şey yani.

Hepsi iç içe geçmiş; kimliksiz bir bölge.

Yurtdışından buralardaki arsaları allayıp pullayıp satmaya çalışan uyanıklar da var.

İşte efendim denize şu kadar mesafe, Akçay’a bu kadar mesafe.. Güneş, deniz, sahil, oksijen…

Arkası sanayi bölgesi, ortası moloz döküm sahası, her yanı bataklık.

Alanın aklına mı şaşalım, satanın zekasına mı şapka çıkaralım, bilemedim!

 

***

BİR DE malum, o bölgede kocamaaaan bir alanı imarlandırıp yeni yaşam alanları oluşturma sevdası var Büyükşehir’in.

Daha doğrusu planı projeyi hazırlayıp, yüksek rakamlarla parsel parsel satma girişimleri…

Öyle dediydi ya Büyükşehir’in Başkan Vekili:

“Bir milyar lira civarında kazanç bekliyoruz oradan…”

Siz düşünün artık gerisini.

Bu hevese karşılık, bölge insanının “satmayın, yapmayın, etmeyin, sulak alanı tüketmeyin, buraları herkesin yararlanabileceği bir doğa parkına dönüştürün” çağrısı var ki..

Çok itibar edilmiyor.

Kazanma iştahı, her şeyin önüne geçiyor.

 

***

KAZDAĞLARI ve Madra bölgesi talan ediliyor.

Binlerce maden ruhsatı, yüzlerce yeni maden sahası.

Su yatakları kirleniyor, barajlar kirleniyor, toprak kirleniyor.

Hem öyle kabarık ki vahşi sermayenin iştahı; kuzuların keçilerin otlayacağı şuncacık meralara bile tahammül edemiyor.

Üç kuruş yem parasına koca merayı kapatıp atık sahasına dönüştürmenin hesabını yapıyor adam.

Devlet izin vermiş, sana ne oluyor?

 

***

ŞU günlerde ‘sıfır atık’ muhabbetini çok duyuyorsunuz.

Yerel yönetimler, böyle janjanlı şeyleri çok seviyor. Al eline bir sertifika, yaz tebalaya, ‘çevreci belediyecilik…’

Ama arıtma maliyetinden kaçan fabrikanın bacasından çıkan zehirli dumanı görme!

Sanayileşme adına birinci sınıf tarım arazilerinin tüketilmesine ses çıkarma!

Bölgendeki çevre felaketlerine seyirci kal!

Hayvan pisliğini dereye boşaltan kurnaz köylüye tek söz etme!

Maden sahası açmak için yok edilen ormanları görme; fidan dikerken resim çektir; “çok çevreciyiz çoook…”

 

***

İKLİMLER değişiyor; yeryüzü her taraftan alarm veriyor.

Yazı kış, kışı yaz gibi yaşıyoruz. İlkhabar ve sonbahar öldü.

Deniz bitmiş.. Dere bitmiş.. Su kirlenmiş, hava zehirlenmiş.

Toprak verimsiz, ekin verimsiz, hayvan verimsiz.

Geleceği kurutmuşuz yani.

Ne diyeyim başka?

 

Exit mobile version