Trend

Çerkes Sürgünü'nün 160. Yılında Acı Hatıralar Tazeleniyor

21 Mayıs 1864 tarihinde Rus Çarlığı tarafından alınan karar doğrultusunda başlatılan Çerkes Sürgünü, aradan geçen 160 yıla rağmen hafızalardaki tazeliğini koruyor.

Abone Ol

KAFKASYA’DAN ANADOLU’YA UZANAN ZORUNLU GÖÇÜN TARİHİ YANKILARI

21 Mayıs 1864 tarihinde Rus Çarlığı tarafından alınan karar doğrultusunda başlatılan Çerkes Sürgünü, aradan geçen 160 yıla rağmen hafızalardaki tazeliğini koruyor. Tarihin en büyük zorunlu göçlerinden biri olan bu süreçte, yüz binlerce Çerkes anayurtları olan Kuzey Kafkasya’dan Osmanlı topraklarına sürgün edildi. On binlercesi Karadeniz geçişinde hayatını kaybederken, sağ kalanlar ise yeni topraklarda hayata tutunmaya çalıştı.

Rus Çarlığı’nın Kafkas Halklarına Baskısı

  1. yüzyılın başlarından itibaren Kafkasya’yı kontrol altına almak isteyen Rus Çarlığı, Çerkes halkı başta olmak üzere birçok Kafkas topluluğunu hedef aldı. Bölgede yürütülen askeri operasyonlar, sivil katliamlar ve köylerin yakılması gibi uygulamalarla, Çerkesler kendi topraklarından sürülmeye zorlandı.

Katliamlar ve Sürgün Kararı

21 Mayıs 1864'te resmen ilan edilen sürgün kararı sonrası, Çerkesler Osmanlı İmparatorluğu’na gönderildi. Tahminlere göre, bu süreçte yaklaşık 1.5 milyon Çerkes vatanını terk etmek zorunda kaldı. 400 binden fazla kişi açlık, hastalık ve zorlu yolculuk şartları nedeniyle yaşamını yitirdi.

Anadolu’ya Göç ve Yeni Hayatlar

Osmanlı Devleti, gelen Çerkes nüfusunu Balkanlar, Anadolu ve Ortadoğu’ya yerleştirdi. Türkiye'nin Karadeniz, Marmara ve İç Anadolu bölgelerinde bugün hâlâ yoğun Çerkes nüfusları yaşamaktadır. Yeni yerleşim yerlerinde kendi kültürel kimliklerini korumaya çalışan Çerkesler, hem Osmanlı hem de Cumhuriyet döneminde çeşitli zorluklarla karşılaştı.

Başka Ülkelere Yapılan Çerkes Göçleri

Sürgün sonrası sadece Anadolu değil; Ürdün, Suriye, Lübnan ve Filistin gibi coğrafyalara da büyük Çerkes göçleri gerçekleşti. Bugün Ürdün Kraliyet Muhafızları içinde yüksek rütbeli Çerkeslerin varlığı, bu göçlerin kalıcı etkisini göstermektedir.

Çerkeslerin Kültürel Özellikleri

Çerkesler, kendilerine özgü toplumsal kuralları, “Adige Habze” adı verilen ahlak sistemleri, geleneksel dansları ve ağırlıklı olarak İslam inancını benimsemeleriyle bilinirler. Misafirperverlikleri, topluluk içi dayanışmaları ve savaşçılıkları tarih boyunca dikkat çekmiştir.

Unutulmayan Bir Tarih: 21 Mayıs

Çerkesler için her 21 Mayıs, sürgünde hayatını kaybedenlerin anıldığı yas günü olarak kabul edilir. Türkiye ve dünyadaki Çerkes diasporası bu tarihte yürüyüşler, anma etkinlikleri ve paneller düzenleyerek tarihsel hafızayı canlı tutmaya çalışır.


Bir Halkın Sessiz Çığlığı – Çerkes Sürgünü’nün Ardındaki Gerçekler

Çerkesler, tarih boyunca özgürlüklerine düşkünlükleri ve direnişçi kimlikleriyle tanındılar. Ancak 19. yüzyılın ortalarında Rus Çarlığı’nın yayılmacı politikaları, bu halkın kaderini kökten değiştirdi. 1864 yılında gerçekleşen büyük sürgün, yalnızca bir göç hareketi değil; aynı zamanda bir soykırım, bir kültürel yok oluş girişimiydi.

Sürgünün İnsanî Boyutu

Deniz yoluyla Karadeniz’den taşınan binlerce Çerkes, uygun olmayan gemilerde günlerce aç susuz bırakıldı. Salgın hastalıklar, fırtınalar ve kıyıya ulaşamadan batan gemiler bu trajedinin sadece bir kısmıydı. O dönemin Batılı gözlemcileri ve Osmanlı arşivleri, yaşanan trajedinin boyutlarını detaylarıyla gözler önüne seriyor.

Diasporada Hayatta Kalma Mücadelesi

Çerkesler, gittikleri her coğrafyada hem kendi kimliklerini koruma hem de entegre olma mücadelesi verdiler. Türkiye, Ürdün, Suriye gibi ülkelerde kurdukları köylerde geleneklerini yaşatmayı başardılar. Bugün Türkiye’de “Kayseri Uzunyayla”, “Sakarya Hendek”, “Düzce” gibi yerleşimler bu halkın köklü izlerini taşımaktadır.

Kültürel Soykırım ve Sessizlik

Sürgün yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda kültürel bir kırılmaydı. Dillerini, müziklerini, kıyafetlerini, yemek kültürlerini yeni kuşaklara aktarmakta güçlük çeken Çerkesler için asimilasyon önemli bir tehdit oldu. Bu nedenle diasporada yaşayan birçok Çerkes, dil kursları, kültür dernekleri ve folklor toplulukları aracılığıyla kimliklerini yaşatmaya çalışmaktadır.